Asayiş
  • 13.12.2017 10:28

ABD'de 'tanıklık' eden FETÖ firarisi Korkmaz: FBI’dan 50 bin dolar aldım

ABD'deki Hakan Atilla davasında 'tanıklık' eden FETÖ firarisi eski Komiser Yardımcısı Hüseyin Korkmaz, Türkiye'den 'belgelerle' birlikte nasıl kaçtığını anlattı. Korkmaz, ABD’deyken FBI’dan 50 bin dolar aldığını söyledi

ABD'de eski Halk Bank yönetisi Hakan Atilla'nın yargılandığı davada Reza Zarrab'ın (Rıza Sarraf) ardından FETÖ firarisi eski Komiser Yardımcısı Hüseyin Korkmaz 'tanık' olarak dinlenmeye devam ediyor. 

AA'nın aktardığına göre Hüseyin Korkmaz, Şubat 2016 yılında serbest bırakıldığını, serbest bırakıldıktan sonra Ağustos'ta Türkiye'den nasıl kaçtığını ve kaçarken 17 Aralık operasyonuna ait belgeleri nasıl beraberinde kaçırdığını anlattı. Delillerin bir kısmını ismini açıklamadığı soruşturma savcısından bir kısmını da soruşturmada görev almış bir polis memurundan aldığını ifade eden Korkmaz, deliller ve ailesiyle beraber Türkiye'den kaçtığını aktardı. Korkmaz, "Bir kaçakçı buldum, beni kaçırmasını istedim. Kara sınırından kaçtım." dedi. İlk girdiği ülkeden pasaport temin edemediğini, başka bir ülkeye geçtiğini ve orada da pasaport alamadığı için üçüncü bir ülkeye gittiğini ifade eden Korkmaz, bu ülkede kendi adına düzenlenmemiş bir pasaport edindiğini anlattı.

Hüseyin Korkmaz'ın ifadeleri

Firari Korkmaz, bu ülkelerden Türkiye'ye iade edileceğinden korktuğu için ABD'ye kaçmaya çalıştığını savundu. Korkmaz, Amerikan emniyet kuvvetleriyle irtibata geçtiğini, onların "katkısıyla" ABD'ye kaçtığını ve beraberinde getirdiği delilleri havalimanında teslim ettiğini belirtti.
 

Türkiye'deki ifadeleri farklıydıTürkiye’de yargılandığı davada Korkmaz, 17/25 Aralık dosyalarında hiç görev almadığını ve gelişmeleri medyadan takip ettiğini savunarak "tek parafım yok, 17 aydır neden tutukluyum?” şeklinde ifadelerde bulunmuştu.

ABD'deki davayı takip eden Gazete Habertürk Washington Temsilcisi Serdar Turgut, izlenimlerini yazdı.

Esrarengiz ABD elçiliği notu

DÜN mahkemenin sabah oturumu başlamadan salonda ilginç bir şey yaşandı. Savcılar toplu halde oturmakta olan avukatların masasına gelerek sohbet ettiler. Duyulmamak için dikkatliydiler ama avukatın hâkimle konuşması için kurulmuş olan mikrofonun açık olduğunu unutmuşlardı. Bu yüzden tam cümleler duyulmasa da bazı kelimeler işitilebiliyordu. Anladığım kadarıyla iki taraf da sanığın suçlu bulunması durumunda alması istenecek ceza hakkında görüş alışverişi yapıyorlar gibi geldi bana. Tabii cezayı hâkim tespit edecek ama savcıların tavsiyesi de çok önemli. Dediğim gibi bu kesin bir bilgi değil ama anladığım kadarıyla çok uzun bir ceza istemeyi düşünmeme konusunda sohbet ediyorlar gibiydi. Şunu unutmayın, bu olurken jüri, hâkim, Hakan Atilla henüz salona daha alınmamışlardı.

- Jüri alındıktan sonra savcılık yeni tanığı olan, eskiden 9 yıl OFAC (Office of Foreign Assts Control-Yabancı Varlıkları Kontrol Dairesi) başkanlığı yapmış, daha sonra Hazine Bakanlığı Başkan Yardımcılığı da bulunan şimdi ise John Hopkins Üniversitesi’nde profesör olan Adam Szubin’i sorgulamaya başladı.

- Tanık daha önce savcılarla provası yapılmış şekilde soruları yanıtladıktan sona avukat Victor Rocco sözü aldı.

Szubin’in yabancı ülkelerde yaptığı konusuyla ilgili her görüşmede büyükelçiliğin temsilcisi de oluyor ve onlar konuşulanları Washington’a rapor ediyorlar.

Rocco, Ankara’da Hakan Atilla’nın da bulunduğu bir toplantıyı sordu ve o da toplantının içeriğini anlattı.

Daha sonra bu toplantı ile ilgili büyükelçilik notu ekrana getirildi. Ancak elçinin imzasıyla herkese yollanan bu toplantıyla ilgili notta bir tek kez bile Hakan Atilla’nın adı geçmiyordu ve mesajın önemli bölümü de karartılmıştı, yani gizlilik kapsamına alınmıştı. Neyin gizli olması gerektiği tabii ki mahkemede açıkça konuşulamıyor, keza o toplantıda var olduğu söylenen Hakan Atilla’nın adının hiç olmamasının nedeni de anlaşılamadı.

- Rocco; bu dava siyasileşti, amacından çıkarıldı, Hakan Atilla hakkında olması gereken bir davanın şu anda ne hakkında olduğu belli değil, ana tavrından oluşan genel stratejisi doğrultusunda yaptı, sorgulamasını.

- Nitekim Szubin, Zarrab ve eski Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı tutuklandıktan sonra konusu bu olduğu halde bir defa bile kimseye “Ne oluyor” diye sormamasının nedenini tam açıklayamadı. Ve sonunda “O sırada yürümekte olan bir polisiye işlem vardı, müdahale etmek istemedim” diyerek kapamaya çalıştı meseleyi. Buna ise avukat “Ha öyle mi Türkiye’de polis bir şey yapıyor diye siz bu soruyu sormadığınızı mı söylüyorsunuz, yani polisin yolunda durmamak için ABD geri çekildi mi diyorsunuz” diye üsteleyince “Hayır devletin tümü için değil, benim kurumum için söylüyorum bunu” dedi. Szubin bu konuda gizli kalması gereken bazı kurumlarla da konuyu konuşmuş olabileceğini anlattı.

- Avukatın genel stratejisine, önceki gün kaçak polis tarafından getirilen belgelerin meşruluğunu tartışmanın da girmeye başladığı görülüyor. Galiba avukat, Hakan Atilla’yı savunmak için kaçak polisin mahkemede anlattıklarında ABD’nin rolünü bile sorgulamaya girişebilecek gibi gözüküyor. Buradaki yasalar çerçevesinde bu da onun hakkı. Nitekim tanık yapılan firari polis Korkmaz, ABD’deyken FBI’dan 50 bin dolar aldığını söyledi mahkemede. Bazı durumlarda “Bu gizli” deyip kapatmak isteyebilirler ama bu da avukat açısından jüriyi ikna etmeye zaten yeter artar bile.

- Rocco sorularıyla hâkimi hayli zor durumda bıraktı, o da sonunda taraflarla bir yan toplantı yapmak zorunda kaldı ama bu da avukatların istediği gibi sonuçlanmışa benziyordu. Hâkim ile avukat özel yaşamlarında iyi arkadaşlar gibi, çünkü sıkça şakalaşıyorlar, karşılıklı şakalar yapıyorlar, bu da mahkemenin sevimsiz havasını bayağı sıcaklaştırıyor.

Güncellenme Tarihi : 13.12.2017 10:00

İLGİLİ HABERLER