Medya
  • 13.2.2020 21:54

Cennete Amel ile değil, Rahmet ile girilir

CENNETE AMEL İLE DEĞİL RAHMET İLE GİRİLİR
Amel nedir?
Amel veya sâlih ameller dinin yapılmasını emir veya tavsiye ettiği, iyi, doğru, faydalı ve sevap kazanmaya vesile olan işlerdir.
Gayr-i sâlih ameller ise yapılması yasaklanan veya hoş karşılanmayan kötü, yanlış, zararlı ve günaha yol açan işlerdir. 
Fıkıh kitaplarında sâlih ameller genellikle; farz, vâcip, sünnet, müstehap, gayr-i sâlih ameller de haram, mekruh şeklinde geçer.
İlim; öğrenmek.
Amel; öğrendiğini yapmaktır.
İhlas; Bunları Allahü teala’nın rızası için yapmaktır.
Öğrendiklerini Allah rızası için yapmaya, ilmin ile amel etmek denir.

İslâm alimleri ve tasavvuf  büyükleri buyuruyorlar ki:
- İnsana vacib olan birinci vazife; iman, amel ve ihlas sahibi olmaktır. 
Dünya ve ahiret saadetleri, ancak bu üçüne kavuşmakla elde edilir. 
Amel; kalp ve dil ile, yani söz ve beden ile yapılacak işler demektir. 
İhlas, Bütün işlerini ve ibadetlerini, yalnız Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için yapmak demektir.
İman; kalple tasdik, dille ikrar ve uzuvlarla ameldir (yapmaktır).
Amelsiz iman kurtarabilir ama imansız amel kurtarmaz.
 
Bütün hayatı boyunca kafir olarak yaşamış birisi; son nefesinde tövbe edip iman ederse günahsız ve imanlı olarak vefat etmiş olur.
Son nefesteki imanı ve tövbesi, hiç salih amel işlemediği halde onu cennetlik eder.
Çoğu insan yaptığı ibadetler ile cennete gireceğini sanıyor.
Günümüzdeki müminlerin en büyük yanılgılarından birisi budur.
Amel tek başına kişiyi kurtarmaz.

Amelin tek başına kişiyi kurtarmayacağını bizzat Rahman ve Rahim olan Şanı Yüce Rabbımız söyledi.
Cenab-ı Allah Tur Dağı’nda Musa aleyhisselam’a sordu; 
-“Ya Musa benim için ne yaptın?” 
Musa aleyhisselam, “Ya Rabbi. Ben senin için namaz kıldım, oruç tuttum,zekat verdim ve seni zikrettim” dedi. 
Allahü teala, “Ya Musa, onları benim için yapmadın. Kendin için yaptın. Bunlar senin kulluk vazifen idi.. Benim için ne yaptın?” dedi.
Musa Aleyhisselam; “Ya Rabbi ne yapmalıydım” diye sorunca, Allahü teala kendi sualine kendisi cevap verdi;
- Benim için sevip benim için düşmanlık ettin mi? (Hubb-i fillah, Buğd-i fillah) 
Yani Allahü teala’nın sevdiklerini sevmek, sevmediklerine düşmanlık etmek.

İşte Cenab-ı Allah’ın kullarına birinci emri budur.
CENNETE AMELLE DEĞİL, RAHMET İLE GİRİLİR
Allahü teala, “Rahmetime müştak olanı Cennetime koyarım” buyurdu. 
Ebû Hureyre Radıyallahü anh şöyle demiştir: Ben Rasûlullah(Sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim:- “Hiçbiriniz ameliyle Cennete giremez, Ancak Allah'ın rahmetiyle girer
Eshabı kiram efendilerimiz, “Ya Resulullah sizde mi amelle Cennete giremezsiniz?” diye sordu. 
Peygamber efendimiz (Sallalahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu;
- “Evet ben de amelimle Cennete giremem ama Allahü tealanın rahmeti beni sarmıştır. Tıpkı kının içerisine giren bir şeyi sardığı gibi. Allah'ın rahmeti beni öyle sarmıştır. Ancak bu yüzden girerim” 
Rasûlullah şöyle devam etti;
-"Beni de Allah'ın fadlı ve rahmeti bürümedikçe, yalnız ibâdetim cennete girdiremez. Buna göre sizler iş ve ibâdetinizde ifrat ve tefritten sakınıp doğruyu arayınız ve doğru yoldan gidip Allah'ın yakınlığını isteyiniz. 
Sakın sizin hiçbiriniz (sâlih olsun, fâsık olsun) ölüm temenni etmesin! Çünkü, o, hayır ve ihsan sahibi ise yaşayıp hayrını, ihsanını artırması umulur. Eğer günahkâr bir kişi ise (yine yaşayıp, günün birisinde) tevbe ederek Allah 'in rızâsını dilemesi umulur!

Sahabeden birisi tekrar sual etti;
- Ya Rasûlullah Allah’ın rahmetini kazanmak için ne yapmalıyız?
Peygamber Efendimiz güldü;
- Beni sevin.
Tabi Peygamber Efendimiz’in bahsettiği bu sevgi; şiddetli bir aşk yani gözün ve kalbin ondan başkasını görmemesi..
Bir gün Enver Abi’ye bu konuyu sual ettim.
- Efendim, Peygamber Efendimiz ashabından kurtuluş için kendini sevmelerini istedi. Bu sevgi çok yüksek bir aşk.. O Ashab ki, onların kalpleri bu yüksek aşka dayanacak durumdaydı. 
Biz, çürük ve zayıf kalbimizle Allah’ın Habibi’ni nasıl seveceğiz?  Allah muhafaza buna niyet etsek, kalbimiz yanmaz mı?
Enver Abi de güldü ve şöyle dedi;
- Sen de hocamızı sev (Tevazudan beni diyemedi) 
Hocasını seven, onun hocasını sevmiş olur. Hocasının hocasını seven.. 
Silsile böyle taa Resûlullah’a kadar gider.
Resûlullah’ı seveni, Allahü teala sever.
Allahü teala’nın sevdiğini Cehennem yakmaktan haya eder.
İşte dinin ve Ümmet-i Muhammed’in sevgi halkası budur.

Şanı büyük Yüce Rabbim, bütün kainatı Habibi’nin sevgisi için yarattı.
İman sahiplerini  işte bu sevgi cennetlik eder.
Büyükler talebelerine; her gün, her saat bıkıp usanmadan dinini ve yüksek ahlakını öğretir. Yetmez kalplere bu aşkı koyar.
Büyüklerin kalplere koyduğu aşk, talebenin kalbini yakmayacak şiddettedir.
O sayededir ki; Resûlullah’ı kalplerimizi yakmadan sevip, aşık oluruz.
Rabbim; bizi bu aşk silsilesine alan büyüklerimizden, yarattıklarının sayısı kadar razı olsun.
Bizi onlara, onları da bize sevdirsin. 
Rabbım; bu sevgiyi sebep kılıp, bizleri RAHMETİYLE Cennetine kavuştursun.
Cuma’nız mübarek, akibetiniz hayır olsun inşallah..

METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ

Güncellenme Tarihi : 13.2.2020 23:27

İLGİLİ HABERLER