Gündem
  • 24.10.2014 11:46

Akil adamlar Suriye'ye gitsin

MHP Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Ankara’nın âkil insanlarla toplanmak yerine Suriye krizine çözüm için “iki, üç başkent” gezmesinin gerektiğini savundu.

Kobani’ye yardım için Türkiye’nin peşmergenin geçişine imkan tanıyacağının açıklanmasının ardından gözler bir yandan sınırda, bir yandan da dengelerin nasıl değişeceğinde. Milliyetçi Hareket Partisi’nin bölgede yaşananları yakından izleyen isimlerinden biri olan Tuğrul Türkeş, Al Jazeera’nin sorularını yanıtladı. “200 peşmergenin geçişiyle IŞİD'le savaşılabileceğinin düşünülmesi saflıktır, adeta bir Zaytung haberi” diye konuşan Türkeş, “Bundan sonra ne olacak?”sorusuna, “IŞİD’i kuran ne yapmak istiyorsa, ona doğru bir gidiş var” yanıtını verdi.

Peşmergenin Kobani’ye geçişinin başlaması bekleniyor artık, gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Cumhurbaşkanı Erdoğan peşmergenin geçişinin kendi önerisi olduğunu açıkladı.

Burada bir çarpıklık ve siyasetler savaşı var. Burada silahların savaşı yok. Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırında, bana göre doğru adıyla Ayn-el Arab’ta yaşanan olaylarda mesele ülkelerin siyasetlerinin savaşıdır. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kendi sınır güvenliği ve sınır ötesinde, bugüne kadar misafir ettiği 2.5 milyon Suriyelinin vatanında dirliği ve düzeni sağlaması için, bu tezkereye oy vermeyen PKK’nın siyasi kanadı başka bir uzantının silahlı güçlerinin oraya geçmesini marifet sayıyor. Bunun bir mantığı yok. Bu siyaset savaşıdır o zaman; benim askerim iyi, senin askerin kötü savaşıdır. Burada bizim oyumuz, MHP olarak TSK lehinedir. Onun haricindeki unsurların orayı karıştırmak için gitmesinin hiçbir mantığı da yoktur, faydası da yoktur.

MHP’nin de oylarıyla geçen tezkere bunu da içermiyor muydu?

Giden peşmergenin ne olduğu, neye ait olduğu belli değil ki.

Irak Anayasası'nda bir peşmerge tanımı var.

Kime göre var? İşte onun için bu bir siyaset savaşıdır diyorum. Oradan oraya piyonları yürütürken de sen siyasetleri kabul ediyorsun. Hem sınırın bu tarafını koruyacak hem de Suriyelilerin ülkesindeki karışıklığı önlemesi gereken tek nizami ordu Türk Silahlı Kuvvetleridir. Yaratılmak istenen “orducukları” adam yerine koyma operasyonunu ciddi bir mücadele yerine koymanın bir mantığı yoktur.

Bu neye sebep olacak sizce?

“Irak’ın kuzeyinde fiilen bir Kürt devleti var, bunun da hesapta bir ordusu var ve bu ordu o kadar cabbar bir ordu ki, operasyona gidebiliyor” saçmalığının Türkiye’ye teyit ettirilmek istenmesi. Yılda 17 milyon varile dayalı, 21’inci yüzyılda yapılmaması gereken ırk temelli bir devlet yapılandırılmak isteniyor ve bu yanlış. Diğer alt detaylar, bu büyük projenin inşası ile alakalı. Oradaki fiili sıkıntı ile ilgisi yok. Yoksa buradan 200 peşmerge gidecek de oradaki sıkıntıyı çözecek mi? Ciddi, nizami ordulardan bir koalisyon gitmesi lazım.

Ama Batı ülkeleri bunu istemedi.

İkna edemediysen ne yapacaksın? Onları ikna edemedim, bari ben bir Kürt devleti kurayım, diye bir şey yok.

Bu arada IŞİD daha büyük bir tehdit haline dönüşmüyor mu?

200 Peşmerge ile IŞİD’i ufaltabilecek misiniz? Irak’ın kuzeyinde gördük; güya devlet kurdular, güya peşmergeler üniformalar giydi, herkes bunun haberlerini yaptı. “Canavar peşmergeler, kadın peşmergeler” derken sonra IŞİD yürümeye başladı, yılan deliği bin altı, bırakan kaçtı, “ABD bize yardım etsin, bomba atsın” diye kıyamet koparttılar. Bunlardan ne yapacaksanız yapın, kaç tane bulursan bul, bunlarla IŞİD ile mücadele olacağına inanan saftır. Buradaki mesele siyasetlerin savaşıdır, oradaki dinamik ve çarpışan bir güç olan IŞİD’i çözebilecek formüller bunlar değildir. Sorduğunuz soruların hepsi bu siyasete hizmet ediyor. Bunların hepsinin terennümü ırk temelli bir devletçik ortaya çıkarmaktır. “Bu ciddi bir ordudur, savaşabilir”i empoze etmeye çalışıyorlar. Ben bu siyasete katkı sağlamam. Konunun daha ciddi, makro seviyede ele alınması gerektiğini söylüyorum. MHP olarak bizim görüşümüz, Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde bir çözüm sağlanması, Irak’ın da toprak bütünlüğü içinde. Tek Irak ve tek Suriye öncelikli tercih yapılmalı.

IŞİD’in son dönemde bu kadar hızla büyümesini ne sağladı sizce?

Bu tip çözümler çıkartırlarsa karşısına, o da hızlanır. Onu kim öyle kurdu, ona bakmak lazım. Herkes çöp sepetinin içine bakıyor, çöp sepetinin içine baktığında çöp görürsün; oysa sepeti kim yaptı, ona bakmak lazım.

MHP’nin önerisi olan Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde çözüm sağlanması arayışı da bir çözüm olmadı. Bu noktaya dahi gelinemedi ve sorun çözülmedi.

Yanlış yaparsan adım atamazsın. Adım atılamadı diye bir şey yok. Esad rejimini üç ayda devirivereceğim diye düşünen siyasetçiler ve bu üç ayda devirebilirse acaba iyi mi olur diye düşünen siyasetçiler ile başlayan bir süreç, öyle olamayacağı noktasına geldi. Bu arada IŞİD gibi oluşumların da o bölgede güçlenmesine sebep oldu. IŞİD dediğiniz öyle monoblok bir yapı da değil. İçinde Esad muhalifleri de, Kürtler de, Türkmenler de, Saddam’ın askerleri de var. O da olmadı, bu da olmadı. Peki o zaman 3.5 senedir Türkiye’nin çözemediği Suriye meselesini, 200 peşmergeye izin vereceğiz onlar çözecek, öyle mi? Bu Zaytung haberi gibi bir şey, ciddiyeti yok.

Ne olacak peki?

IŞİD’i kuran güç ne yapmak istiyorsa, ona doğru bir gidiş var. Ayn el Arab meselesi geçici bir problemdir. Kalıcı olan nükleer bir İran olması problemidir. İsterseniz burada 2.5 saat Ayn el Arab meselesini konuşalım, bu hiçbir yere varmaz. Çünkü geçici bir problemdir ve Sykes Picot’un 100’üncü yılında yeni bir tanzim için bunlar mikroorganizmalardır. Buradaki kalıcı tehlike bölge ülkelerinde ne olacağıdır. İran çok akıllı ve doğru bir siyaset yürüttü bugüne kadar. Hem kendi uluslararası politikasını, hem iç politikasını kademe kademe devlet siyaseti doğrultusunda götürdü. Bu geldiği safhada da açık ve net bir şekilde ortaya koyarak bölgesel bir oyuncu oldu. Obama’nın muhaliflerle, ABD Genelkurmay Başkanı ile toplantı yaptığı gün, İran’da Kasım Süleymani ile oradaki Kürt muhalif gruplarla manidar bir fotoğraf verdi. Kimse bunun üzerinde durmuyor ama siz hala 200 tane komik peşmerge gidecek, IŞİD mahvolacak diye soru soruyorsunuz. Kasım Süleymani burada ne yapıyordu, Obama ne yapıyordu? Bölgedeki gerçek aktörlerin ne yaptığına bakmak lazım.

Neydi verilen bu fotoğrafların manası?

İran diyor ki, “Ben bölgede önemli bir aktörüm ve bu şekillenmede söz sahibiyim” diyor. Ama her ne kadar Cumhurbaşkanı biraz riski kendi üzerine çekse de Türkiye’de siyasi iktidar maalesef yalpalıyor. Türkiye lehine bir siyaset ortaya koymuyor. İran, seçilmiş Devlet Başkanı'nın değil İran’ın milli menfaatleri doğrultusunda bir siyaset izliyor. Oysa ki Türkiye komik işlerle uğraşıyor. Bu çok tehlikeli, bölge için. Burada eskiden beri bölgenin güçlü ülkeleri olarak, Türkiye ve İran bir dengedir. İran hala gücünü korurken sen Türkiye’yi bocalatır, destabilize edersen, bu tehlike getirir.

İran nasıl bir şekillenme istiyor?

Suriye’nin kuzeyinde de, Irak’ın tüm bölgelerinde de daha etkin olmak istiyor. Sadece Şii bölgesinde değil, işte Kasım Süleymani bölgedeki önemli Kürtleri yanına alıyor, onlarla görüntü veriyor. Sen Hakan Fidan’ı ancak Ankara’da görüntülüyorsun ama Kasım Süleymani sahada görüntü veriyor. Buna dikkat çekiyorum. IŞİD geçici bir araçtır. İran kalıcı bir aktördür. Somali’de korsanlar vardı, onlar Afrika’daki hidrokarbon yataklarının 21’inci yüzyıla göre şekillenmesinin bir parçasıydı. İstenen şekillenme tamamlandı, unuttuk. IŞİD de öyle bir şeydir, günü geldiğinde unutulacak. Ama İran kalacak. İran çok disiplinli gidiyor. Türkiye aynı performansı göstermiyor.

Türkiye ne yapmalı?

Eğer İran’ın bir nükleer güce ulaşma ihtimali varsa, Türkiye’nin de nükleer güce sahip olmak gibi bir yükümlülüğü vardır. Bu yüzden diyorum, bu bir siyaset savaşı. Birileri yapay bir Kürt devleti oluşturmak istiyor. Birileri Sykes-Picot’un 100’üncü yılında bir Sünni devlet oluşturmaya çalışıyor. Emperyal zihinli devletler kendilerini yükümlü hissediyor ve yeni bir şekillenme yapmak istiyor. Bu da bir Şii, bir Sünni, bir de Kürt devleti kurulması. Burada da yine Kürt devletine takılıp, itiraz ediyorum. Çünkü mesela Şii devleti, mezhep temelli ama içinde her tür etnik unsur olabilir. Sünni de yine mezhep, din temelli olabilir ama farklı etnik özelliklerden olabilir. Ama Kürt dediğin yerde, ırkçılık yapıyorsun ve etnik ırk temelli devlet yapmaya çalışıyorsun. Bunlar 21’inci yüzyılda tehlikeli akıllardır, bunlardan vazgeçilmesi lazım.

Siz iktidarda olsanız ne yapardınız?

Türk Silahlı Kuvvetleri çok deneyimli, çok güçlü bir ordudur. Bunun avantajını devletin ve siyasi iktidarın kullanması gerekir. O bakımdan, bazıları uluslararası politikayı çok iyi anlayamadıkları için, MHP’nin bu desteğini “koltuk değneği” gibi çirkin bir şekilde değerlendirdiler. Ama uluslararası politikayı bilen ve doğru tahlil eden herkes MHP’nin doğru yaklaşım içinde olduğunu görüyor. TSK’nın caydırıcılığı, oraya girebilecek olması, uluslararası hukuk açısından girmeye hakkının doğmuş olmasının dahi IŞİD’de, PYD’de, Özgür Suriye Ordusu’nda yaratacağı etki farklıdır.

Uluslararası koalisyon bunu istemedi, TSK tek başına mı girmeliydi?

Tek başına meselesi değil ki. Libya’da petrol var diye Fransızlar hemen girdi de, Suriye’de petrol çıkmıyor diye mi, NATO’nun görev kapsamına girmiyor. O zaman da bu soruyu sormak lazım. Türkiye, NATO’nun eşit üyesi. NATO’nun küçük ortağı gibi davranmak yerine, bunun daha ciddi ele alınması ve NATO’nun tek tip bir davranış içine girmesini sağlayabilir. Madem sadece Türkiye değil, uluslararası arena koalisyon gücü oluşmasını arzu etti, o zaman sadece Avustralya’dan gelen uçaklarla değil, karada Türkiye’nin yanına ciddi ordulardan katkı sağlanabilirdi. Ordu dediğim zaman, sadece girip ateş etmeye başlanmasını kastetmiyorum. Çok ciddi bir koalisyon gücünün, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinden içeri doğru girdiğini düşünelim. Karşı taraf vuruşmayı bile düşünmeyecektir. Belki de bırakıp gidecek. 200 peşmerge yollarsan 'Çaylaklar geliyor, şunları vuralım' derler. İlla ki çatışma çıkar ama ciddi bir ordu gücünün hava ve kara unsurlarıyla girmesi farklı.

Uluslararası güçler girmek istemedi.

Onlara bunu istetmek lazımdı işte. O, onu istemedi, öbürü bunu istemedi. O zaman sizin söylediklerinizin sonu, bırakalım Kürt devleti kurulsun. Bu yine çözmeyecek IŞİD meselesini. Sizi suçlamak için söylemiyorum ama bu dönemdeki bütün bu saçma argümanın hepsinin geldiği yer, o olmuyor, bu da olmuyor, o zaman bu var. Bu da olmuyor diye bir şey yok. Çözsünler bunu. Ahmet Davutoğlu akil insanlarla 10 saatini kaybedeceğine dünyadaki iki, üç başkenti gezip, bunun oluşmasını sağlamalıydı. Madem bu çok önemli, madem siz başka hiçbir şey değil benimle bunu konuşmak istiyorsunuz, Davutoğlu 10 saat âkil denen, heyet-i nasiha akılsızlarıyla konuşmak yerine arada üç tane dünya başkentini gezer, bunun oluşmasına bakar. Siz benim önüme problem dağı oluşturmaya çalışıyorsunuz, O orada âkillerle vakit kaybediyor.

Enerji lobisine dikkat çektiniz, nedir etkisi?

Esas mesele 2015’ten sonra başlayacak olan Nijer ve Çad’da doğalgaz ve petrol kaynaklarının kullanımıdır. Öyle planlamışlar da ondan. Gayet açık ve net, dünyadaki hidrokarbon rezervi tespit edilmiştir. ABD kaya gazı ile “Ben bu işi çözdüm” gibi bir tavır yaptı ama hem maliyetleri hem de çevreye etkileri nedeniyle kaya gazı hala tespit edilip yerine varılmıştır bu belli değil. Dünyadaki hidrokarbon alanlarındaki son bakir alan Afrika’dır. Arap dünyası 300 milyona yakın kişidir ama baktığınızda 130-140 milyonu demokrasi istedi. Çünkü demokrasi istemeyenlerin yaşadığı ülkelerde Batı’nın enerji operasyonları stabil durumdadır. Arap milletinin “Arab awakening” (Arap uyanışı) olduğunda bunun tüm Araplar'da olması gerekirdi. Ama Nijer ve Çad’da petrol çıktığında, bunun sadece Batı'ya geçmesi gereken güzergahında Araplar “awake (uyanış)” ettiyse biraz ihtiyatlı bakmak lazım.

Kaynak: Al Jazeera

 

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 00:50

İLGİLİ HABERLER