Gündem
  • 28.2.2016 12:48

Erdoğan, Can Dündar ve Gül'ün tahliyesi için sert konuştu

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan: "(Can Dündar ve Erdem Gül'ün tahliyesi) Anayasa Mahkemesi bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar. Ama onu kabul etmek durumunda değilim, bunu çok açık net söyleyeyim ve verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum. Niye? Çünkü ortada bir gerçek var. Bakın bu bir beraat kararı değildir. Bu bir tahliye kararıdır. Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Eğer kararında direnmiş olsaydı bu bireysel başvuru veya Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar boşa çıkacak veyahutta şu anda tahliye edilmiş olan bu kişiler AİHM'e gideceklerdi."

Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları;
 
Bu ziyaretimiz Afrika kıtasıyla olan ilişkilerimizi çok daha genişletilmeye yönelik bir adım olmuş olacak. Afrika'da Türkiye 39 büyükelçiliğe ulaşmıştır. Be seyahatin ilk ayağı Fildişi Sahilleri olacaktır. Aynı zamanda bu ülkeye Cumhurbaşkanlığı düzeyinde ilk ziyaret olacaktır. Bir dönüm noktası olacaktır. Bu ziyaret sırasında birçok anlaşmaya imza atacağız. Resmi görüşmelerin yanısıra Türkiye-Fildişi Sahili İş Forumu'na katılacak. Aynı zamanda Fildişi İmamlar Yüksek Konseyi'ni kabul edeceğim. Geçen yıl bu ülkeye yüzde 17,5 oranında ihracatımız artış göstermiştir. Aynı zamanda geçen yıl Fildişi Sahili yüzde 9,5 oranında yakalamış bir ülkedir. Bu ziyaret güvenlik, savunma sanayi, eğitim, ekonomi alanında yeni fırsatlara imkan hazırlayacağına inanıyorum. İnşallah ziyaretimizi tamamladıktan sonra Gana'ya geçeceğiz. Gana güçlü demokrasisiyle Batı Afrika'nın en önemli ülkelerinden biridir. Gana ile işbirliğimizi arttırmak istiyoruz. Selefim sayın Abdullah Gül, 2012'de Gana'yı ziyaret etti. Akabinde Gana Cumhurbaşkanı Mahama'nın yaptığı ziyaret iki ülke ilişkilerine farklı bir ivme kazandırdı. Niyetimiz bu ivmeyi bir üst seviyeye taşımaktır.
 
Gana Meclisi'nde milletvekillerine hitaben bir konuşma yapacağım. Bu ziyaret ortak hedefimiz için atılacak adımların ve projeler için bir fırsat olacaktır. Üçüncü durağımız Afrika'nın en büyük ekonomisi olan Nijerya olacaktır. Nijerya'da Cumhurbaşkanı Sayın Muhammed Buhari ile bölgesel ve küresel gelişmeleri ele alacağız. Ziyaretim sarısında imzalanması öngörülen anlaşmalar ikili ilişkilerimizin hukuki çerçevesini oluşturması bakımından çok büyük önem arzediyor. Türkiye'nin Afrika'daki en eski diplomatik temsilcilerinden biri Nijerya Büyükelçiliği'dir. İki ülke arasındaki ticaret hacminin önümüzdeki dönemde gelişmesini bekliyoruz. Nijerya terörle mücadelenin içerisindedir. Kanlı ve insanlık dışı eylemlere onlar da maruz kalmıştır. Terörle mücadele ve güvenlik işbirliğinde müşterek nelerdir, bunları ele alacağız.
 
Son durak Gine ziyareti olacak. Karşılıklı büyükelçiliklerimizi 2013 yılında açtık. İki ülke arasında yüksek düzeyli ziyaret hiç düzenlemiştir. İnşallah Cumhurbaşkanı düzeyinde ilk ziyaret olacaktır. Gine 2 bin 500 vatandaşını Ebola salgınında kaybetti. Biz ülke olarak o süreçte ikinci Türkiye Afrika zirvesini kıtada yaparak, Ebola salgınıyla mücadeleye 5 bin dolar taahhüt ederek zor dönemde kardeşlerimizin yanında olduğunu gösterdik. Dünya Sağlık Teşkilatı, Gine'de ebola salgınının sona erdiğini açıkladı. Bu ziyaretimizde hem işbirliği hem de Gine halkıyla dayanışmamızı göstereceğiz. Bu olayın ifade özgürlüğüyle yakından uzaktan alakası yoktur. Bu bir casusluk davasıdır. Cumhurbaşkanlığı sözcümüz de bununla ilgili bazı açıklamaları Cuma günü yapmıştı. Biz şöyle bakar kör olmak durumda değiliz. Bazı gerçekleri çok açık net görmeliyiz. Medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde medyaya sınırsız özgürlük yoktur. Bu ülkenin başbakanına, cumhurbaşkanına burada da her türlü saldırı vardır. Basın mensubu, yazılı görsel, kalkacak Cumhurbaşkanına, başbakanına saldıracak, iftira oyunları içerisine gericek. Biz buna seyirci kalacağız, böyle bir şey sözkonusu olamaz. Anayasa Mahkemesi böyle bir karar vermiş olabilir. Ben o karara sadece sessiz kalırım, ama onu kabul etmek durumunda değildir. Verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum.
 
Bakın bu bir beraat kararı değildir; tahliye kararıdır. Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Eğer direnmiş olsaydı bireysel başvuru ve Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar boşa çıkacaktı. Şu anda tahliye edilmiş kişiler AİHM'e gideceklerdi. Oradan alacakları netice bellidir. Bu şekilde atılan adımlar bana göre doğru adımlar değildi. Bizim 13-14 yıllık istidarlarımız medyanın fikir ve düşünce özgürlüğü noktasında en ideal noktaya ulaştığı noktadır. Basın mensuplarının sürekli cezaevine doldurulduğu dönem değildir. Yüzlerce basın mesbununun cezaevlerine tıkıldığı dönemler bizden önceki dönemlerdir.
 
Yüzlerce insan oralarda acaba hangi suçlardan dolayı yatıyorlardı. Bizim iktidarımızda bunlar cezaevinden çıkmışlardır. Demek ki biz yaptıklarımızda yanlış yaptık herhalde. Bize saldıranlar bunları görmezden gelerek saldırıyorlar. Tayyip Erdoğan olarak ifade ve düşünce özgürlüğünün sonuna kadar yanındayım. Ama ifade veya düşünce özgürlüğü adına bu ülkeye saldırı hakkının kimseye tanınmasından yana değilim. Bu bir casusluktur. İstihbarat örgütleri herhangi bir savcının rahatlıkla müdahale edeceği örgüt değildir. İstihbarat örgütlerinin sınırsız yetkileri vardır. Bu yetki olmaz o devlet ayakta olamaz.
 
Bayırbucak Türkmenler'ine MİT yardım götürüyor, sen kalkacaksın müdahale edeceksin. Oradaki şoförünü, subayını yere yatıracaksın. Sanki düşman ordusunun mensuplarını, ya da teröristleri yakalamış gibi yere yatıracaksın, silahları dayayacaksın. Bu ülkede yargı makamında olanlar o sürecin resmedilmesine yardım yataklık edenleri tahliye ediyor. Kusura bakmayın ben bu kadar rahat onların yanında olamıyorum. Bu konuda inandığım doğrular neyse arkasında olduğumu ifade etmek istiyorum. Yola çıkıyorum, bundan sonra biraz daha ortalık çalkalanabilir.
Güncellenme Tarihi : 18.3.2016 15:59

İLGİLİ HABERLER