'Kürtlerde Ensest İlişki Patladı'
T24 yazarı Hazal Özvarış, Aydınlık gazetesinde yazmaya başlayan Mustafa Mutlu ile Vatan'dan kovulma süreci ve sonrasında yazdığı kitap hakkında söyleşi yaptı. Özvarış'ın söyleşisinde en çok dikkat çeken nokta Mutlu'nun Güneydoğu ile ilgili savunduğu iddiaydı.
Özvarış, "Sonra hayat yeniden başlar" adlı romanında Candaş Tolga Işık'ın "Güneydoğu'da çanak antenlerle porno izliyorlar" iddiasına yer veren Mustafa Mutlu bu durumun nedenini sordu.
İşte Mustafa Mutlu'nun o soruya cevabı;
"ÇOCUĞUNDAN DEDESİNE PORNO İZLİYORLARDI"
O dönemde Güneydoğu'da ağırlıklı olarak yaşayan Kürt insanların, kanallarını izleyebilmek için evlerinin damına, ineklerini satarak, anten yerleştirdiklerini kabul ediyor muyuz? Ege'de de bu vardı, ama örneğin ATV'yi çekmiyor diye yapıyorlardı, ama karasal yayın da tercih edilebiliyorlardı. Güneydoğu'da PKK'nın yayınlarını izleyebilmek için çanak büyük rağbet gördü. Ve bu çanakları kurduğunuz zaman, belli frekanslardan hard core porno yayını yapılıyor, 24 saat. Birlikteyken Kürtçe duymak, Kürtçe haber almak, PKK'daki kızlarından oğlanlarından haber almak için bu kanalları izliyorlardı. Ama yalnız kaldıklarında çocuğundan dedesine bunu izliyorlardı.
SEKS SHOP SATIŞLARI ÇANAK SONRASI PATLADI
- Maddi bir kanıt var mı?
Var, seks shop satışlarına baktığınızda, çanak öncesi ve sonrası arasında Güneydoğu'dan siparişlerin patlama yaptığını görüyorsunuz. Vibratörlerin, şişme kadınların, eskiden Konya diye bilinirdi, Güneydoğu'da patlama yaptığını görüyorsunuz. Çünkü bu ürünlerin reklamlarını sabahtan akşama o kanallarda görüyorlar. Bu bir gerçek. Candaş bu yüzden Posta'da linç edildi. Ama bir toplumsal gerçeğin altını çizmek gazetecinin işidir. Ben orada "Kürt toplumu ensestte aldı başını gidiyor" demiyorum. Orada tamamen bilimsel bir saptamada bulunuyorum.
"ENSEST DE PATLADI"
- Varsayalım ki seks shop satışlarında patlama oldu, bunun çanakla bağlantısı nasıl bilimsel oluyor?
Çanakla bağlantılı çünkü emniyetteki raporları bölgesel olarak izlediğinizde, 1990'lı yılların başından itibaren çanaklar konduktan sonra ensestin patladığını, öldürüp kenara atılan kız çocuklarının sayısının arttığını görüyorsunuz.
VATAN'DA YAYINLANMAYAN SON YAZISI
Mutlu’nun Vatan’daki son yazısı matbaaya kadar gitmiş ancak yazarın gazeteden gönderilmesi sonrasında o yazı baskıdan geri çevrilmişti.
Odatv Mustafa Mutlu’nun Vatan gazetesinde yayınlanmayan son yazısını yayınladı.
İşte Mutlu’nun o yazısı:
"Eyvah,
eyvah!
Ne zaman “birlik”ten söz etse bizi yönetenler...
Bilin ki “bölmek” için yeni senaryoları hazırdır defterlerinde!
Ne zaman “Barış” deseler, kapıdadır “kavga...”
“Özgürlüğü” aldıklarında ağızlarına; “tutsaklıktır” görünen ufukta...
“Demokrasi” dediklerinde, “daha fazla baskı”dır anlamamız gereken...
“Büyüyoruz” nutukları attıklarında, “küçülme”dir kaderimiz!
“Yeşil”i övdüklerinde, yine betonla dolacaktır çevremiz...
“Sevgi”nin anlamı, “kin”dir onlar için...
“Tarih”, komik gelecek size ama “gelecektir” onların lügatında...
Sakin duruyorlarsa; karıştıracaklardır dünyayı...
Biri dövüyorsa birilerini, bilin ki onlara göre dayak yiyendir döven...
Yani... Dayağı biz yeriz; onların gözü morarır nedense!
Terörle mücadele eden, “terörist”tir mesela... Bu yüzden teröristle barış görüşmesi yaparlar da yüzüne bile bakmazlar gerçek barışseverlerin...
Yürürler; ancak hep “geriye...”
Dünyayı hırsla boyarlar; elbette ki “griye!”
Kendilerinden başka “kahraman”a tahammül edemedikleri için, kötülerler tüm kurtarıcıları...
“Laiktir”ler ama ulemaya danışırlar...
“Sosyal devlet”ti savunurlar; hak arayan işçiyi, memuru Ankara’nın ayazında buz gibi suya atıp bir de dövdürürler!
“Kadın hakları”nı kimselere bırakmazlar; eve tıkarlar kadını, “Sen sadece çocuk doğur, gerisine karışma” derler!
“Çevreci”dirler; hidroelektrik santrali ve altın arama ruhsatı vererek, köstebek yuvası gibi oydururlar ormanları!
“Halkçı”dırlar; sadece “evde olanını” severler halkın... Sokağa çıkıp hak aramaya başladığı zaman, biter halkçılıkları!
“Güçlü devlet”i savunurlar; satmadıkları arazisini, fabrikasını, binasını bırakmazlar ama...
“Serbest piyasadan yanadırlar”, hep kendi kontrolleri altında olmasını isterler iş dünyasının!
Üniversite kurarlar bol bol, öğrenciden korkarlar!
Batı’nın iki dediğini bir etmezler; Doğu’dur akıllarında ve gönüllerinde olan!
“İsrail”dir baş düşmanları; tabii sözüm ona... Nasıl oluyorsa “Davut”tur feyiz aldıkları!
İnsanın gözünün içine baka baka yalan söylerler ama “doğruluk” nutukları atarlar bir yandan da...
Zalimdirler; “mazlum”u oynarlar hep!
İktidardırlar ama muhaliftirler sürekli...
Biri öldüyse polis şiddetinden; ölen suçludur muhakkak!
Ağlıyorsa bir kız çocuğu; başına bakarlar önce “kapalı mı açık mı?” Çocukları bile damgalarlar “Babası Ergenekoncu” diye ama sonra “Herkesin bilmem nesi” olduklarını söylerler bir yandan...
Korkumun nedeni!
Neden mi anlatıyorum bunları?
Dün yine “Basın en çok bizim zamanımızda özgür oldu” dediler... Korktum!
“Yeşile hayranız, hastasıyız” dediler...
Ürktüm!
“Bizi destekleyenler hiçbir zaman molotofu alıp sokağa çıkmadı”dediler...
Dehşete kapıldım!
Demek ki; daha çok zor günler var önümüzde...
Demek ki; yeşil biraz daha azalacak...
Düşünce ve ifade özgürlüğü biraz daha kısıtlanacak...
Ve “Yüzde elli”nin karşısına, şiddet kullanarak çıkacak ikinci “yüzde elli!”
Korkum onlardan değil; zaten hiçbir zaman da korkmadım, bilirsiniz...
Korkum kendimizden artık!
Çünkü sabır taşı çatladı, çatlayacak; bu gidiş hayra olmayacak!
YETER Kİ...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Aksiyon’a röportaj vermiş ve “Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda Başbakan Erdoğan'ın istemesi durumunda hiçbir sorun olmaz” demiş...
Demokrasiye bakar mısınız?
Belirleyici olan, “bir kişinin kararı...”
Seçmenin tavrı ise nasıl olsa “çantada keklik!”
Böyle bir yönetim biçiminin neresine “demokrasi” diyebilirsiniz?
GÜNÜN SORUSU!
Didim’de düzenlenen 18. Barış Şenlikleri kapsamında açılan ve Gezi Direnişi’ni konu alan uluslararası karikatür sergisi önceki gün savcılık emriyle toplatıldı... Sorum size:
Dünyada “karikatür sergisi”ni yasaklayan bir başka “demokrasi” daha biliyor musunuz?
Anıtlarına çelenk konulan
ataları küçümseyen adam!
AKP Yalova İl Başkanı Mustafa Pehlivan, “Tam bağımsızlık maddiyatla oluyor. Anıtlara çelenk koymakla, abuk-sabuk nutuklarla tam bağımsızlık olmuyor. Artık kurtuluşlar topla, tüfekle bilekle olmuyor; sadece parayla oluyor” demiş...
İlahi, Mustafa Pehlivan...
Bir düşün bakalım; sen bu kafayla bir milyon yıl yaşasan “anıtına çelenk konulan” bir adam olabilir misin?
Ve bugün küçümsediğin o insanlar, zamanında bilekleriyle bu vatanı kurtarmasaydı; “güçlü ekonomi”den söz edebilir miydin? Kazanacağın o paraları, nerede kullanırdın?
Tamam; bu ülkenin kurtarıcılarını aşağılamak moda oldu da küçümsediğin o “bilek” var ya Pehlivan kardeş...
Günü gelince öyle bir el ense çeker ki; er meydanına çıktığına pişman olursun!
İşte o zaman ne paraların kurtarır seni, ne de güçlü ekonomin!
Sana tavsiyem; gaza gelme, aklını başına topla, atalarına hakaret etme...
Yoksa “atasız, babasız” kalırsın ki; bizim toplumumuzda bu tipler pek sevilmez!
Mustafa Mutlu"
Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 11:13