MEHMET BARLAS, TÜRK DIŞ POLİTİKASI'NI BİR YAHUDİ HİKAYESİYLE AÇIKLADI...
MEHMET BARLAS'IN SABAH'TAKİ YAZISI:
Tavsiye ve nasihat vermek çizgisinde bir dış politika...
Türk dış politika pratiğinin şu sıralardaki çizgisi "Tavsiye ve nasihat vermek" üzerinde şekillenmekte.
Geçenlerde Hamas'a Türkiye'nin nasihat ve tavsiyeleri iletildi. Nükleer programını geliştiren İran'a da sürekli tavsiye ve nasihatlerimiz duyurulmakta. Son olarak da Ankara'yı ziyaret eden Irak Başbakanı İbrahim Caferi'ye, teröre başvuranların hedefinin, Irak'ta mezhebi ve etnik bir çatışma başlatmak olduğuna işaret edilecek ve bundan kurtulmanın en etkin yolunun, tahriklere kapılmamak, misillemeden kaçınmak ve ulusal uyumun pekiştirilmesi olacağı yönünde tavsiyeler verilecekmiş.
Ortadoğu'da nasihat ve tavsiyelerin verilenler üzerindeki etkisi yüzyıllardır tartışılır. "Bir musibet bin nasihatten evladır" benzeri atasözlerine rağmen, herkes birbirine tavsiyede bulunup, nasihat verir. Hatta bu sırada "Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir/ Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" gibi özlü dizeler bile seslendirilir.
Bu konuda bir Yahudi hikâyesi vardır sık sık anlatılan.
Yahudi çobanın sürüsüne kurt dadanmış. Her gece birkaç koyunu alıp götürüyormuş kurt. Bunun üzerine çoban hahama gidip durumu anlatmış ve "Kurda karşı sürümü korumak için ne yapayım haham efendi" diye sormuş. Haham da çobana "Sürünün etrafını geceleri dikenli telle çevir" tavsiyesini vermiş. Çoban gece sürünün etrafına dikenli tel çekmiş. Ama kurt tellerin üzerinden atlayıp, yine koyunlardan birkaç tanesini götürmüş.
Çoban yine hahama gidip durumu anlatmış ve yine tavsiye istemiş. Haham "Geceleri sürünün çevresinde ateş yak. Kurt ateşten ürker, gelemez" demiş. Çoban gece sürünün çevresinde ateş yakmış. Ama kurt ateşin de üzerinden atlayıp, o akşam da birkaç tane koyunu götürmüş.
Çoban ertesi gün yine hahama gitmiş. Durumu anlatıp, yeni tavsiyeler istemiş. Haham çobana şöyle bir bakmış ve sonra cevap vermiş:
-Evladım, sende hâlâ koyun kaldıysa bende tavsiye stoku hiç bitmez.
Bu coğrafyada tavsiyenin ötesinde, yaşananlardan ders almak da fazla rastlanan bir durum değildir. Refik Halit Karay "Gurbet Hikâyeleri"nde, bizim sınıra yakın bir Arap köyünde tanık olduğu bir olayı anlatır. O köyde köylüler, kabaklara doldurdukları suyu gırtlaklarına akıtarak su içmektedirler. Refik Halit köyden geçerken bir adamın yerde debelenip boğulduğunu görür. Meğer su kabağına arı girmiş ve adam suyu gırtlağına akıtırken arı da çıkıp adamı gırtlağından sokmuş. Bu dehşet verici olaya tanık olduktan kısa süre sonra Refik Halit Karay'ın yolu yine o köyden geçer. Bakar ki o köyün insanları yine gırtlaklarına kabaktan su akıtarak susuzluklarını gidermektedirler.
Merak etmiyor musunuz? Bizim yöneticilerimize Ortadoğu ülkelerinin politikacıları acaba ne tür tavsiyede bulunup, hangi nasihati veriyor?
Mesela geçen yılın sonunda (27 Ekim 2005) Washington'a giden Barzani'nin, orada yaptığı basın toplantısında "Kürt sorunu" üzerinde Türkiye'ye bazı nasihatleri seslendirdiğini okumuştuk. "Sorun siyasi olarak çözülmediği sürece problem sürer" diyen Barzani, "Bu konuya daha gerçekçi bakmanın zamanı geldi. Çözüm, zamanın koşullarına uymalı. Barışçı, demokratik bir çözüm Türkiye'nin çıkarlarına olur. Türkiye buna hazır olduğunda biz yardıma hazırız. Çünkü, bu herkesin yararına olacak. Biz Türkiye'nin dostuyuz" diye konuşmuştu.
Neyse. Burası Ortadoğu. Burası nasihat ve tavsiyelerin coğrafyasıdır.
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 09:54