YÜCE DİVAN KARAR VERDİ : MESUT YILMAZ SUÇLUDUR
EDA HAN
ANKARA - Yüce Divan, eski Başbakan Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Güneş Taner'in 'Türkbank ihalesine fesat karıştırdıkları iddiasıyla ilgili yargılandıkları ve 4616 sayılı Şartlı Salıverme, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Yasası kapsamında cezalarının ertelenmesine ilişkin verdiği kararın gerekçesini açıkladı.
Yüksek Mahkeme, 148 sayfalı gerekçeli kararında sanıklarla ilgili ileri sürülen ve incelenen eylemlerinin bir kısmının sabit görüldüğü, diğer bir kısmı ile ilgili olarak sanıkların cezai sorumluluğunu gerektirecek yeterlilikte delil elde edilemediğini belirtildi.
Sanıklar Mesut Yılmaz ve Güneş Taner'in görev yaptıkları süreler ile Güneş Taner'in suç tarihinde görev ve yetki alanının ne olduğu konusunun Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü'nden sorulduğu ve Yılmaz'ın 30 Haziran 1997 tarihi ile 11 Ocak 1999 tarihleri arasında Başbakanlık, Taner'in ise 30 Haziran 1997 ile 25 Kasım 1998 tarihleri arasında Devlet Bakanı olarak görev yaptığı, Taner'in ayrıca suç tarihinde görev ve yetki alanının içerisinde Hazine Müsteşarlığı ve T.C Merkez Bankası Başkanlığı olduğu kaydedilen kararda, yasalarda bakan ve başbakanın görevlerinin ne olduğuna atıfta bulunuldu.
Başbakan'ın Bakanlar Kurulu başkanı, bakanlıkların ve Başbakanlık teşkilatının en üst amiri olduğuna dikkat çekilen kararda, "Bu nedenle Başbakan'a, Başbakanlık teşkilatı ve doğrudan kendisine bağlı birimlerce hazırlanan işlemleri tetkik etmek, emir ve direktif vermek, işlemlerin tamamlanmasından sonra da bu işlemler üzerinde değişiklik ve düzeltmeler yapmak ya da sözkonusu işlemleri iptal etmek, bakanlık işlemleri yönünden ise bakandan işlemi geri almasını, değiştirmesini veya kaldırmasını istemek gibi yetkilerin mevzuatla tanındığı anlaşılmaktadır" ifadelerine yer verildi.
Bakanların ise bakanlık örgütünün en yüksek amiri olduğu belirtilen kararda, bakanların bakanlık teşkilatı üzerinde hiyerarşik bir yetkiye sahip olduğu kaydedildi. Kararda, "Bu durumda bakanların hazırlanan işlemleri tetkik etme, emir ve direktif verme, işlemlerin tamamlanmasından sonra da bu işlemler üzerinde değişiklik ve düzeltme yapma ya da sözkonu işlemleri iptal etme yetkisi bulunmaktadır" denildi. Başbakan ve Bakanların görev yetkilerinin incelendiğinde Hazine Müşteşarlığı'nının TMSF'nin işlemlerinin denetleme yetkisinin açık olduğu belirtilen kararda, "TMSF tarafından yapılan Türkbank ihalesinden sanıkların sorumlu oldukları anlaşılmaktadır" denildi.
Sanıklar Yılmaz ve Taner'in savunmalarında Türbank'ın satış amacının gerçekleşmesini temin için ihale ile yakından ilgilendiklerini söyledikleri belirtilen kararda şu ifadelere yer verildi:
"Devlet idareciliği, siyasi kişiliğin kişiliğin önünde gereken bir niteliktir. Bir Başbakan veya Bakanın herhangi bir ihalenin aşamalarındaki ilişkilerinde ölçü, özel sektörün pazar ekonomisine bakışı, yaklaşımı dışında, kaynağını hukuktan alan organlar aracığıyla yapılmasını ve kabul edilebilir sınırların aşınmasına sebep olacak özel sohbet yada yakınlaşmalar yada devleti birey ilişkisi bazına indiren değerlendirmelerden uzak tutacak ciddiyet ve mesafenin korunmasına özen gösterilmesini gerekli kılar. Bir Başbakanın hukuksal yolları kullanması gerekirken ihaleye katılacak kişiler ile ihaleye saatler kala gece yarısı Başbakanlık konutunda ihale görüşmesi yada ihaleye katılacak kişiyi muhtemel olumsuzluklar konusunda uyarma amaçlı olsa dahi aracı kişiler marifeti ile mesaj gönderip bilgilendirilmesinin istenmesi şeklindeki sanık eylemi devlet görevinde kastı aşan bir yaklaşımdır, görev yetkileri ile bağdaştığı söylenemez. Buna göre sanıklardan eski Başbakan Mesut Yılmaz'ın Türkbank ihalesi ile ilgili olarak ihale sürecinden önceki tarihlerden ihale süreci sonuna kadar kendisine gönderilen istihbarat ve bilgi notları ile Türbank ihalesine yasadışı suç örgütlerinin müdahele ettiikleri yönünde bilgiler ulşatırlmasına rağmen bu yazıların gereğini yerine getirmemesi, görev sınırlarını aşarak ihaleye katılacak kişiler ve ihalere oluşacak fiyatı belirlemeye yönelik eylem ve davranışlarda bulunması, ihaleye katılacak kimselerle ihale öncesinde ihale ile ilgili görüşmeler yapması şeklinde gerçekleşen eylemlerinin cezai sorumluluğu gerektiren nitelikte bulunduğu sonucuna varılmıştır".
Kararda, Taner ile ilgili ise şu ifadelere yer verildi:
"Sanık Güneş Taner'in ise Türbank ihalesi ile ilgili olarak ihale sürecinden önceki tarihlerden ihale süreci sonuna kadar kendisine diğer sanık eski Başbakan Mesut Yalmaz aracılığıyla Türbank ihalesine yasadışı suç örgütlerinin müdahale ettikleri yönünde bilgiler ulaştırılmasına rağmen bu yazıların gereğini yerine getirmemesi, görev sınırlarını aşarak ifaleye katılacak kişiler ve ihalede oluşacak fiyatı belirlemeye yönelik eylem ve davranışlarda bulunması ihaleye katılacak kimselerle ihale öncesinde ihale ile ilgili görüşmeler yapması ve hazine bürokratlarının gerçek durum ve mevzuata uygun çekincelerine rağmen, ihalede en yüksek fiyatı veren Korkmaz Yiğit firmasına bankanın devrine onay vermesi şeklinde gerçekleşen eylemlerinin cezai sorumluluğu gerektiren nitelikte bulunduğu sonucuna varılmıştır".
Kararda, sanıkların güdümlerinde bir medya düzeni kurmaya teşebbüs ettiklerine, Genç TV'nin ihalede üstlendiği aracılık misyonunun karşılığı olarak Kamuran Çörtük'e bedelsiz devredildiğine ilişkin yeterli delilin elde edilemediği kaydedildi.
Sanıkların 'devlet alım satım ve yapımına fesat karıştırmak' iddiasıyla Yüce Divan'a sevkedildiği hatırlatılan kararda, "Sanıkların sabit görülen eylemleri, devlet alım ve satımına fesat karıştırmak suretiyle kendilerine veya bir başkasına haksız menfaat sağlamaya yönelik olarak gerçekleştirdiklerine ilişkin yeterli delil elde edilememiş olması karşısında sanıkların davranışlarının 765 sayılı TCK'nın 205. maddesinde düzenlenmiş bulunanan ihaleye fesat karıştırmak suçunun unsurlarını oluşturmadığı anlaşılmıştır. Sanıkların belirtilen eylemlerinin bir kısım görev gereği yapılması gereken işlemlerin yapılmaması, bir kısmı ise görevde yetki sınırlarının aşılması ve takdir yetkisininin amacı dışında kullanılması suretiyle gerçekleştirildiğinden görevi kötüye kullanma suçuna uyduğu varsayılmıştır" denildi.
Kararın sonuç bölümünde ise sanıkların sabit görülen eylemlerinin 765 sayılı TCK'nın 240. maddesinde yer alan görevi kötüye kullanma suçu olduğu 21 Aralık 2000 tarihinde yürürlüğe giren ve 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlarla ilgili 4616 sayılı Şartlı Salıverme Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun kapsamında olduğu sonucuna varıldığı kaydedildi.
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 01:49