MEHMET AKİF'İN TORUNU KOMÜNİST ÇIKTI!..
Aydemir Güler, Türkiye Komünist Partisi'nin 'maaşlı' Genel Başkanı. Bir kere olsun "Dedem" demediği Akif'in, İstiklal Marşı şairi olması, ona hiçbir şey hissettirmiyor.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Başkanı Aydemir Güler, İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un ikinci kuşak torunu. Peki, keskin bir İslâmi söylemi olan bir dedenin, taban tabana zıt fikirlere sahip torunu olmak nasıl bir şeydi? Dedesiyle manevi bir bağı var mıydı? Dedesiyle gurur duyuyor muydu? Röportaj sırasında öne çıkan şu oldu:
KOMÜNİST LİDERLE SANSÜRLÜ RÖPORTAJ
GÜLER, Mehmet Akif Ersoy'un ikinci kuşaktan torunu. Randevu talep ettiğimizde "Dedesiyle taban tabana zıt fikirlere sahip olmak nasıl bir duygu? Türk'ün istiklal aşkını mısralara dökerek 'Milli şair' payesini alan dedesiyle arasında manevi bir bağ var mı? O'nunla gurur duyuyor mu" sorularına cevap arıyorduk. Oysa TKP Genel Merkezi'ndeki yardımcıları, Aydemir Güler'e dedesiye ilgili soru yöneltmemizi istemiyordu. Ama biz sorduk. Ve Güler, bir kere olsun Akif'ten "Dedem" diye söz etmedi.
İNSAN AİLESİNİ SEÇME HAKKINA SAHİP DEĞİL!
TKP'nin maaşlı Genel Başkanı, "Dedenizin keskin bir İslami söylemi vardı. Siz nasıl komünist oldunuz" sorumuza, "İnsanın doğarken ailesini seçme hakkı olmuyor. Ben 15 yaşında Komünistliği seçtim" diye cevap verdi. Güler'e "Peki, dedenizin İstiklal Manşı'nı yazmasından gurur duyuyor musunuz" diye sorduk. İşte uzun bir sessizlik sonunda verdiği cevap: Ne gurur duymak, ne duymamak. Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'nı yazması bana hiçbir şey hissettirmiyor."
Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Başkanı Aydemir Güler, İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un ikinci kuşak torunu. Peki, keskin bir İslâmi söylemi olan bir dedenin, taban tabana zıt fikirlere sahip torunu olmak nasıl bir şeydi? Dedesiyle manevi bir bağı var mıydı? Dedesiyle gurur duyuyor muydu? Röportaj sırasında öne çıkan şu oldu: Güler, konuştuğumuz süre içerisinde bir kez bile Mehmet Akif Ersoy'dan bahsederken, "dedem" kelimesini kullanmadı. Sanki Ersoy'un torunu olmaktan memnun değil gibiydi. Konuşmanın biraz gergin başlamasının sebebine gelince... Güler ile röportaj yapmak için partiyi arayıp randevu aldım. Partiye gittiğimde herkeste büyük bir şaşkınlık oluştu. Randevulaştığımız saatte gitmeme rağmen, beni yarım saat beklettiler. Bu şaşkınlığa sebep, başörtülü oluşumdu. Güler'in basın danışmanı iki kez Güler'in yanına gidip geldi. Sonunda Nihan Hanım yanıma gelip, "Şunu sormayın, bunu sormayın" ricasında bulundu. Sormamı istemedikleri şey ise Güler'in Mehmet Akif Ersoy'un torunu olmasıydı. Ama ben sordum...
15 YAŞINDA KOMÜNİST OLDUM
N.E: Siz Akif'in ikinci kuşak torunusunuz. Dedenizin ömrü boyunca keskin bir İslâmi söylemi olmuş. Siz nasıl komünist oldunuz?
A.G: İnsan doğarken ailesini seçme hakkı olmuyor. Hem Mehmet Akif Ersoy'un ailesinin İslâm'la çok ilgili olduğu söylenemez. Ben 15 yaşında komünistliği seçtim. Çünkü yaşadığımız düzenden memnun değildim. O gün bugündür komünistim.
N.E: Aileniz komünist olmanızı nasıl değerlendiriyor?
A.G: İlk yıllarda biraz problem oldu. Şimdi sanıyorum bizim ailede TKP'nin oyu bayağı fazla.
N.E: TKP'nin genel başkanlığı dışında ne iş yapıyorsunuz?
A.G: İÜ İktisat Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalıştım. Şu an bir işle meşgul değilim.
N.E: Nasıl geçiniyorsunuz?
A.G: Partinin genel başkanı olarak partiden maaş alıyorum. Onunla geçiniyorum.
N.E: Aslında dedenizin ismini kullanarak çok iyi durumlarda olabilirdiniz. Bunu hiç düşündünüz mü?
A.G: Hayır. Mehmet Akif Ersoy'un adını kullanmayı hiç düşünmedim. Bir kere bu benim savunduğum ilkelere ters düşüyor.
N.E: Dedenizin İstiklâl Marşı'nı yazmasından gurur duydunuz mu?
A.G: (Uzun bir sessizlik sırasında biraz düşünerek) Aslında ne gurur duymak ne de duymamak...
Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'nı yazması bana hiçbir şey hissettirmiyor.
N.E: Biraz da Türkiye'deki komünist hareketten konuşalım. Şu anda durum nedir?
A.G: Komünist hareket 1980'de ağır darbe aldı. SSCB'nin dağılmasıyla da dünyada büyük darbe devam etti. Dolayısıyla TKP bayrağını çok gerilerden devralmış olduk. Kat etmemiz gereken çok uzun bir yol olduğunu düşünüyorum. Ancak, TKP olarak, bir 2002'deki seçimler ve yerel seçimlere katıldık. Aldığımız oylar 1999'dan bu yana 40 bin arttı. Ben bu artışı, 'İşte bizim oyumuz 40 binden 80'e çıktı' diye değerlendirmek istemiyorum. Çünkü bu rakamlar Türkiye ölçeğinde çok küçük rakamlardır.
BİR GÜN İKTİDAR OLACAĞIZ
N.E: İktidar olacağınıza inanıyor musunuz?
A.G: Biz inanıyoruz. Bizim başa siyasi akımlara daha az nasip olan bir özelliğimiz var. Arkamızda çok kapsayıcı bir dünya görüşü var. Marksizm var.
N.E: Bir de gerçekler var ama...
A.G: Tabii bunun bir durum tahlilinin üzerine oturması lazım. Dünyanın ve Türkiye'nin durumu ne? Bizim partimiz bu koşullarda siyasi başarı ufku olabilir mi? Bizce olabilir.
N.E: Bütün siyasi partilerden iş isteyenler olur. Sizin partinize de gelip iş isteyen oluyor mu?
A.G: Pek olmuyor. İş sahiplerinin partileri var. Onların kendi çevrelerine olanak dağıtması
söz konusu. Biz işçilerin ve işsizlerin partisiyiz. Bizim böyle bir onurumuz var.
N.E: Bir komünist olarak, Sovyetler Birliği'nde Lenin ve Stalin'in yaptığı diktatörlüğü tasvip ediyor
musunuz?
A.G: Dünya bir soğuk savaştan geçti. Bu dönemde çok rivayet üretildi. Bu rivayetlerin büyük bir kısmını asılsız olduğunu görmemiz lazım. Sovyetlerin sorunsuz olduğunu düşünemeyiz. Eğer sorunsuz olsaydı bir çözülme yaşamazdık. Benim tarih bilgime göre Lenin döneminde kitlesel bir göç olmadı. Stalin döneminde ise 2. Dünya Savaşı yaşanıyordu. Bu savaşta Stalin 20 milyon askerini kaybetmiştir. Bunun içinde yaşanan belirli göç hareketleri oldu. Bunların soykırım düzeyine çıktığını iddia etmem bence mümkün değil. Orada soğuk savaş propagandası başlıyor. Sovyetler Birliği'nde dağılma dönemine kadar işsizlik sorunu yoktu. İnsanlar kira ödemiyordu. Herkesin okuma hakkı vardı.
N.E: Ama eşitlik ve özgürlük yok.
GERİYE DÖNÜŞ YASAK
A.G: Çalışma hakkı olmadan, istediğiniz yere kadar okuma hakkı olmadan, sağlık hakkı olmadan
bir eşitliğin ve özgürlüğün olabileceğini düşünmüyorum. Onlar bunları sağladı.
N.E: En önemlisi sizin de savunduğunuz düşünce özgürlüğü yoktu.
A.G: Sosyalist demokrasinin en ideal formu yaşayamadık. Sovyet toplumu çok tartışan bir toplumdu.
N.E: Siz iktidar olsanız, size muhalif eylemler yapılmasına, yazılar yazılmasına izin verir misiniz?
A.G: Düzenin bir anayasası ve suç tanımı olması lazım. Suç tanımı olmayan bir toplumdan söz
Edemeyiz.
N.E: Peki düşünce özgürlüğü size göre suç mu?
A.G: Düşünce özgürlüğü suç değil ama, ajanlık suç.
N.E: Ajanlık vatana ihanet oldu mu suçtur. Başka türü suç olamaz.
A.G: Peki iktidarı alan emekçi bir hareketin şu hakkı olduğunu düşünüyorum; 'Bu düzen ülkenin ayağını bastığı zemindir. Bundan geriyi artık dönüş yasaktır.'
N.E: Bir topluma dayatmayla bir rejimi uygulama özgürlük mü?
A.G: Hayır ben bunu söylemedim.
D.B.TERCÜMAN