İşte 97 yaşında ölen Rahşan Ecevit'in hayatı!.. Rahşan Ecevit sebayatist mı?
Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit uzur süredir tedavi gördüğü GATA'da 97 yaşında yaşamını yitirdi.. Rahşan Ecevit uzun süredir GATA'da tedavi görüyordu..
Eski Başbakan Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit hayatını kaybetti Rahşan Ecevit, bu akşam saat 21.00 sıralarında hayatını kaybetti.
Rahşan Ecevit kimdir?
Rahşan Ecevit kimdir?
Türk ressam, yazar ve siyasetçi Rahşan Ecevit, 1923'te Bursa'da doğdu. Aslen Selanik'ten Giresun'un Şebinkarahisar'a yerleşmiş bir ailenin çocuğu olan Rahşan Ecevit'in babası Namık Zeki Aral, annesi Zahide Aral'dır. Ankara Lisesi ve Robert Koleji mezunu olan Rahşan Ecevit, çok iyi derecede İngilizce bilmekteydi. Yazdığı ‘Pülümür'de Aşk' adlı roman, 2002 yılında tiyatroya uyarlanmıştır.
Rahşan Ecevit, 1946'da Bülent Ecevit ile evlendi. Demokratik Sol Parti (DSP) ile Demokratik Sol Halk Partisi'nin (DSHP) kurucusu ve ilk başkanıdır. Kurucusu olduğu DSP'den 4 Haziran 2009 tarihinde istifa etti. 17 Ocak 2010 tarihinde DSHP'nin 2. Genel Başkanlığına seçildi. 22 Mayıs 2010 tarihindeki 33. CHP kurultayına bağımsız milletvekili Emrehan Halıcı ile katılarak, tek başına genel başkan adayı olan ve kazanan Kemal Kılıçdaroğlu'na ve CHP'ye desteğini açıkladı. 5 Mayıs 2015 tarihinde vücudundaki sıvı kaybı ve akciğer yetmezliği nedeniyle Ankara GATA'da tedavi gördükten sonra 8 Kasım 2015 tarihinde taburcu edilerek evinde istirahat etmeye çekilmişti. Bir süredir tekrar GATA'da tedavisi süren Rahşan Ecevit, bu akşam hayatını kaybetti.
RAHŞAN ECEVİT SEBATAY MI
Namık Zeki Aral’ın babası Halil Bey, iş bulmak için Anadolu’dan İstanbul’a göç etmiştir. Halil Bey, Şebinkarahisar’dan gelir ve yıllarca büyük bir balıkçı teknesinde makinist olarak çalışır.
Namık Zeki Aral’ın Liberal Yol-Sosyalist Yol adlı yazısı yıllar sonra yeniden Liberal Düşünce dergisinde yayınlanır
Aral, Kasım 1922’ye kadar İstanbul’da serbest çalışır. Aralık 1922’de Belva Karsaydan Maden Şirketi’ne muhasebe müdürü olur. Bu arada, 7 Aralık 1920’den 1 Şubat 1923’e kadar Mekteb–i Mülkiye’de İtibar (Amme Kredisi) ve Para–Banka dersi öğretim üyeliğinde bulunur. Temmuz 1924’te İtibar-ı Milli Bankası şube müdürlüğüne atanır. Eylül 1927’de Osmanlı Bankası Umum Müdürlüğü evrakı nakdiye mübadele (döviz) servisi şef yardımcılığına getirilir. Ekim 1929’da Ziraat Bankası İstanbul murakıplığına, Nisan 1931’de Merkez Bankası Genel Müdür Yardımcılığı’na atanır. Daha sonra Merkez Bankası müşaviri olur. Bu arada soyadı kanunu çıkar. Namık Zeki Bey, Aral soyadını alır. Temmuz 1951’de emekliye ayrılır. Namık Zeki Aral, 9 Kasım 1972 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu 85 yaşında vefat eder. Ankara Hacı Bayram Camii’nde yapılan cenaze töreninin ardından Yenimahalle Mezarlığı’nda toprağa verilir.
Çalışkan ve disiplinli bir insan olan Namık Zeki Aral, ‘profesör’ unvanını kazanarak, 1941-44 yılları arasında Siyasal Bilgiler Okulu’nda ders verir. Aral, doktorası olmadan profesör olur.(4) Prof. Namık Zeki Aralayrıca Odalar Birliği’nin yayın organı ‘İktisat’ gazetesinde başyazarlık yapar. (5)
Namık Zeki Aral, sade bir hayat sürer. Zorunlu ihtiyaçlardan fazla tüketimi hep yadırgar, aşırı tüketim eğilimlerini ‘sağlıksız’ bulur. Okumayı, yazmayı ve yürümeyi çok sever. Yaşlandığında da bu alışkanlıklarından vazgeçmez. O konuşkan bir insan değildir. ‘Yumuşak kalbini sert mizacıyla gizler.’
Rahşan Ecevit, İsmail Cem, Org. Çevik Bir, Kemal Derviş, Talat Sait Hamlan, Abdi İpekçi... Sabetaycılık kendi içine dönük, çok gizli ritüeller kullanan, Yahudiliği farklı yorumlayan bir inanca sahiptir. Bazı evlerde hava karardığında, kadınlar ve erkekler Mesih’in gelmesini kolaylaştıracak dualar okur.
Sabetaycılığın anahtar şahıslarından biri Ahmet Emin Yalman’dır. Prof. Namık Zeki Aral’ın kızı Rahşan Ecevit’in çok genç yaşlarda Ahmet Emin Yalman ile ilişki kurar. O sırada Vatan Gazetesi’nin sahibi Ahmet Emin Yalman’dır. Oğlu Tunç Yalman, Bülent’in arkadaşıdır. Ve Tunç Yalman, Ecevit Ailesine bazı tercüme işleri vermektedir.
Prof. Namık Zeki Aral’la ilgili bir başka iddia daha vardır. Bu iddiaya göre Aral’la aynı dönemde İstanbul Üniversitesinde ders veren bazı hocalar: “Namık Zeki Aral Bey aslen yahudidir; sonradan ihtida etmiştir” demişlerdir.
Rahşan Ecevit’in babası Namık Zeki Aral, Osmanlı’ya ilk liberal fikirleri getiren Prens Sabahattin’in takipçilerindendir.(8)
1963 yılında Anayasa Mahkemesi’nin Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu hakkında aldığı kararlardan birinde, Namık Zeki Aral’a atıfta bulunularak muhalefet şerhi konulmuştur.
Namık Zeki Aral, 31 yaşında Zahide Hanım’la evlenir. Bu evliliğinden 3 kızı, 1 erkek çocuğu dünyaya gelir. Büyük kızı Hilkat ile oğlu Kudret, halen ABD’de yaşamaktadır. Diğer kızları Asude Hanım ise hiç evlenmemiştir.
Rahşan Ecevit, erkek kardeşi Kudret ve Hilkat isimli kız kardeşiyle yıllardır konuşmadığı görüşü yaygındır. Ankara’da yaşayan Asude Aral’ın varlığı da kendisini sahipsiz köpeklere adaması ve ilginç kıyafetleriyle manşetlere taşınır. Rahşan Ecevit’in kardeşi Kudret, yüksek öğrenimini İngiltere’de tamamlar. Ve halen Amerika’da yaşamaktadır.
Gazeteci Fatin Dağıstanlı Rahşan Ecevit’le ilgili olarak yazdığı Rahşaniçe kitabında, Rahşan Ecevit’in ablası Hilkat ve küçük erkek kardeşi Kudret’e darıldığı iddia ediliyor. Rahşan Ecevit'in iki kardeşiyle ilgili bölümde şunlar yazılı: “Dargın olduğu ablası Hilkat ve küçük erkek kardeşi Kudret Amerika'ya yerleşmişlerdi. Rahşan kardeşleri hakkında hiç kimseye bir şey söylemiyor, yokmuşlar gibi davranmayı tercih edip, gündeme geldiğinde ise konuyu başka tarafa çekmekte sakınca görmüyordu. Rahşan’a ücretsiz yardımcılık yapan Asude ise diğer kardeşleriyle ilişkisini kopartmıyor, zaman zaman ABD'ye onları ziyarete gidiyordu. ABD’deki abisiyle telefonla görüşen Asude bu görüşmelerini Rahşan’dan gizli yapma gereksinimi duyuyordu. Rahşan, Asude’nin kardeşleriyle görüştüğünü duyunca, sinir küpü oluyor ve söylemediğini bırakmıyordu.”
Rahşan Ecevit’in kardeşi Asude Aral
Ulus gazetesiyle Menderes'in "milletin malını millete iade" gerekçesiyle Ulus'a el koymasından sonra, Nihat Erim'in şahsı adına çıkardığı Ulus uzantısı gazetelerde; Namık Zeki Aral, mali konularda haftada bir makale yazardı; Nurullah Ataç da edebi konularda bir makale... Ne var ki, aynı gazetenin haftalık iki yazarı, birbiriyle ne karşılaşmış, ne de tanışmıştı. Onları birbirleriyle tanıştırmak da, bir rastlantı, bana nasip olmuştu. Keşke nasip olmasaydı...
Nurullah Ataç'ın, kimle tanışsa, kendini:
- Ben hem Müslüman değilim, hem de Müslüman düşmanıyım, diye takdim ettiği günlerdi. Nihat Erim'in gazetesindeki, bir salonla iki bölmeden oluşan çalışma mekanında, Namık Zeki'yle ayak üstü konuşurken, kapıdan içeri Nurullah Ataç girdi. Baktım tanışmıyorlar; tanıştırmaya kalktım ikisini birbirine:
- Namık Zeki Aral Bey... Nurullah Ataç Bey...
Nurullah Ataç, sol eliyle iki günlük sakalını sinirli sinirli kaşıyarak, sağ elini uzattı Aral'a ve kendine özgü kimliğini açıkladı:
- Ben hem Müslüman değilim, hem de Müslüman düşmanıyım... Namık Zeki, şöyle bir afalladı ve fevkalade kibar bir sesle:
- Zatıaliniz Kuran-ı Kerim-i Azim-i Şan’ı kıraat buyurdunuz mu beyefendi, dedi.
Ataç'ın yanıtı insaf ve seviye dışıydı… Namık Zeki’nin yüzü sapsarı kesildi, çenesi açıldı kapandı ve yere yığılıverdi. Ataç da sıvıştı kapıdan.
Tam o sırada rölöve şapkası, ince çerçeveli gözlükleriyle baston yutmuş gibi dimdik yürüyen Nihat Erim girdi içeri... Kimseyi pek ciddiye almadığım, fırsat buldukça önüme gelenle dalga geçtiğim, delibozuk yıllarımdı. Nihat Erim, Namık Zeki’yi de benim bayılttığımı zannetti:
- Ne yaptın Çetin, diye kaşları çatıldı... Ben durumu açıklamaya çalışıyordum ama, ne dediğim pek anlaşılamıyordu:
- Efendim, Nurullah Ataç'la tanıştırırken oldu. Ataç, “ben hem Müslüman değilim, hem de Müslüman düşmanıyım” dedi. O da, “Kuran-ı Kerim-i Azim-i Şan’ı kıraat buyurdunuz mu” dedi... Ataç da, … dedi. Ondan bayıldı... Bir daha gazeteye hiç gelmedi Namık Zeki... Nurullah Ataç da, karısını yitirdikten sonra, kendisini “Müslüman düşmanıyım” diye takdim etmekten vazgeçti.
Yalçın Küçük de dahil pek çok isim tarafından dillendirilen "Rahşan Ecevit sabteyaist kökenli" iddiası "Ecevit'in Anıları"nda açıklığa kavuşuyor.
İşte kitaptaki o bölüm:
"Prof. Yalçın Küçük dahil birçok yazar, Türkiye'nin meşhur sabetaycıları arasında Rahşan Ecevit'in ismini de sayıyordu. Peki Rahşan Ecevit gerçekten sabetaycı, yani Musevi asıllı mıydı?
Yemek sohbetlerinde bu konuya açıklık getirdik. Küçük'ün iddiasını hatırlatınca Rahşan Hanım gülerek, "Bak Bülent, ben Sabetaycıymışım" dedi. Yanı başında oturan kız kardeşi Asude Aral sohbete katılarak, "Biz Bosna kökenliyiz. Saraybosna'dan gelmiş anne tarafımız. Annemin babası Rüştü Bey, deniz subayıymış. Trabzon'da oturuyorlarmış. Oradan İstanbul'a taşınmışlar" dedi.
Baba tarafına da Rahşan Ecevit açıklık getirdi: "Büyükbabam Şebinkarahisarlı. Çalışmak için İstanbul'a göç etmiş."
Güncellenme Tarihi : 18.1.2020 00:13