Medya
  • 17.10.2020 21:30

Kabirle mahşer arası ne kadar mesafedir?

KABİRLE MAHŞER ARASI NE KADAR MESAFEDİR?
İsrafil aleyhisselam Sur’a iki defa üfürecektir. Birincisinde, Allahü Teâlâ’dan başka her diri ölecektir.
İkincisinde, hepsi tekrar dirilecektir.
İkinci dirilişte herkes dizine kadar çamurlu bir su içerisinde kalkacak.
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, “Kıyamet günü sizler yaya olarak, Binitli olarak veya yüzüstü sürünerek mahşer yerine toplanacaksınız” buyurdu.
Buradaki kastedilen şudur;

1- Binitli olanlar
İbn Abbâs (Radıyallahü anh)’dan rivayete göre, Rasûlullah (sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: 
“İnsanlar kıyamet günü mahşer yerine ilk yaratıldıkları gibi yalınayak, çırılçıplak ve sünnetsiz olarak toplanacaklardır” 
Bunun üzerine bir kadın, “ Ya Rasûlullah, Birimiz diğerine bakıp görecek mi?” dedi.
Rasûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem): “Ey Falan kadın!” dedi. Abese sûresi 37. ayetini okudu: 
- O gün her kişinin kendisine yetecek sıkıntı ve meşguliyeti vardır.
Binit, binmek için kullanılan hayvan demektir. Âlimler buradaki binitin Burak olduğunu naklettiler.
Binitli olanlar, Burak sırtında mahşere gelecek kimselerdir.
Kıyamette kabirler yarıldığında, ilk olarak Ümmed-i Muhammed  kabirlerinden çıkacak.
Kabirleriyle mahşer meydanının arası elli bin yıllık yoldur.
Mahşer alanına gelmek 50 duraktır. Her durakta biner yıl kalınacaktır.
Hak teala Habibine tam bağlı, ilmiyle amel etmiş ve Salih ve Salihaları için kabirlere birer Burak yollayacağını vaad ve müjde etmişti.
O kimseler bu duraklarda beklemeden ve çok çabuk olarak 50 bin yıllık yolu kat ederler.
Bunlar Cennete sorgusuz gidecek olan birinci bölük mensuplarıdır.
Bunlar kimlerdir?

1- Resuller, kitap inmiş peygamberler.
2- Nebiler, kitap inmemiş peygamberler.
3- Eshab-ı Kiram, Sıddıklar, Evliya, üstad ve ulemalar.
4- Şehitler
5- Salihler ve Salihalar

2- Yaya olanlar
İmanlı olup da şefaate muhtaç olan kimselerdir. Yani şefaate muhtaç olanlar. Şefaate uğrayanlar Cehennemden kurtarır. Şefaate uğramayalar Cehenneme gidip gelir.
Bunlar elli bin yıl yaya ve çıplak ayakla yürüyecekler.
Bunca günahlarını çeke çeke gidecekler. Yalın ayak, çırılçıplak, güneş tepede ve daha vahimi; sıkıntı veren melekler kuşatmış sürekli hor ve hakir görüp sıkıştırır halde.
Ter altında 50 bin yıl ayakları paramparça olarak yürüyecekler. Zorlu bir yoldan gelecekler.
Bunların bir kısmı şefaate uğrayıp cennete girecek, geri kalanlar da Cehenneme gidip gelecekler.

3- Yüzüstü sürünecek olanlar
Bunlar imansız kâfirlerdir.
50 bin yıllık yolu sürünerek gidecekler. Bunların ayakları tutmaz, dizlerinde derman olmaz.
Yol boyunca azap melekleri(zebaniler) bunların üzerinde tepinir.
Kâfirler her durakta türlü türlü azaba uğrarlar.
Mahşer meydanına bitik ve tükenmiş halde ulaşırlar.
Cennete gideceklere iki melek Burak ile gelecek. Onlara iki parça cennet hüllesi getirecekler. Bunlar kabirlerinden kalktıklarında Cennet giysilerini giymişler, Cennet çiçekleri boyunlarına atılmış, Cennet nurları yüzlerine vurdurulmuş halde Buraklarına binip 50 bin yıllık şimşek hızıyla geçecekler.
Mahşer meydanına geldiklerinde Resulü Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem onları Kevser havzının başında karşılar. Bu nasibli kimseler, Allah’ın Habibi ile selamlaşır, müsafaha eder.
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem hepsine ismiyle hitap eder. Onlara “Filan oğlu filan hoş geldin” der.
Kevser havzının başına gelenler; Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellemin övgüsünü ve rızasını alır. Bu sözle Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem onları ümmet olarak kabul ettiğini beyan etmiş olur.
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, onların hepsine birer kâse Kevser suyu ikram eder. İşte bu Kevser suyunu içenler  mahşerin bütün sıkıntısından, iyi olmayan her şeyinden muaf olur. Onlar hesap boyunca bir daha susamazlar.
Ebû Zerr (Radıyallahü anh.)’den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Resûlü! Havuzun kapları nasıldır?” dedim.
Buyurdu ki: “Canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin olsun ki; havuzun kap­ları, karanlık ve bulutsuz bir gecede gökyüzünde görülen ufaklı yıldızları­nın sayısından daha çoktur ve Cennet kaplarındandır. Ondan bir yudum içen bir daha susuzluk nedir bilmeyecektir. Havuzun eni, boyu kadardır büyüklüğü Amman ile Ey­le arası kadardır. Suyu, sütten daha beyaz ve tadı da baldan daha tatlıdır.” 
Enver Abi bir gün sohbette buyurdular ki:
Bir gün Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem Eshabı kiramla, Müslümanlarla beraber otururken, birisi orada misafirmiş. Melekler gelmiş, başta Peygamberimiz Aleyhisselatü vesselam olmak üzere hepsine su dökmüşler, abdest almışlar. Buna gelince, hiç yüzüne bile bakmamışlar. Ve melekler gitmiş.
O misafir Peygamberimize gelmiş, “Ya Resulallah! Ben de Müslümanım, ben de senin ümmetindenim. Elime döksünler diye su istedim, bırakıp gittiler” demiş. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem “Sen kimsin?” buyurmuşlar. O misafir, “Aman efendim, tövbe. Ben falan oğlu filan” demiş.
Cenabı Peygamber, “Ben seni tanımıyorum” buyurmuş.
O misafir, “Aman efendim ne olur!” demiş.
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, “Bana günde kaç defa salavatı şerife getiriyorsun ki, ben seni tanıyayım. Benimle ne irtibat kuruyorsun?” buyurmuşlar.
Hiç olmazsa günde en az 100 salavatı şerife getirelim de bir irtibat kurulsun. Aman abiler, siz de öyle yapın, ne olur!
Peygamber efendimiz aleyhisselatü vesselam, “Bana günde 10 defa salavatı şerife getireni Allahü teala dünyada sıkıntıdan kurtardığı gibi, ahirette de inşallah daha büyük sıkıntılardan kurtarır” buyurdu.
10 defa yahu, çok da değil vallahi, bir dakika bile tutmaz.

Devam edelim…
Sonra Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem onlara, “Dinlenin” buyuracak.
Onlar arşın altında kendileri için hazırlanan refreflere otururlar. Refref; Cennet döşeğidir ama canlıdır. Cenabı Allah’ın emri fermanıyla Cennetten getirilen türlü türlü yiyecekler ikram edilir. Yüce arşın gölgesinde; yaya ve yüzüstü gelecek olan kalabalığı beklerler.
Bu sırada orada sohbet var, muhabbet var. Herkes hocasının dizinin dibinde, herkes büyüğünün dizinin dibinde.
Peygamberler, Eshab-ı Kiram,  Silsileler, Silsile-i Aliye hepsi bir arada.
Akıllı insan bunları duyduktan sonra lüzumsuz dünya talepleri yerine;
Ya Rabbi, beni kıyamet günü yaya olarak veya yüzüstü sürünerek mahşer yerine gelenlerden eyleme.
Ya Rabbi ikinci sur üflendiğinde ve kabirler yarıldığında ayağa kalktığımda başımda bir biniti bir de Cennet hüllesini hazır eyle. Bu binitlere binmeyi bana nasip eyle.
Ya Rabbi mahşerde Habibi’nin elinde Kevser suyu içmeyi ihsan et. Resûlullah’ın elinden bana Kevser suyu içirt.
Beni arşın altında oturup nimetlerinden sebeplenenlerden eyle.
Ya Rabbi; orada büyüklerimle beni kavuştur. Beni onların dizinin dibinde oturt. Onların şahitliğini nasib eyle (ÂMİN)
” diye dua eder.
Allahü teala inşallah bize bunlarla dertlenmeyi nasip eylesin. Çünkü esas dertleneceğimiz konu budur. Yoksa dünyada işimiz olmamış, batmışız, çıkmışız, zarar etmişiz, ziyan etmişiz, hasta olmuşuz, bunlar dertlenecek konular değildir
Dertlenecek birinci konu; Son nefeste iman, Sorgu –suali geçme ve kabrimiz yarıldığında mahşere ne şekilde geleceğimizdir.
İkinci dertlenme ise, Cehennem azabına uğramadan Cennete gitme dertlenmesidir.
Bundan sonraki üçüncü dertlenme; Sırattan düşmeden karşıya geçip geçmeyeceğimiz dertlenmesidir.
Onun için, Rabbim bizi doğru şeylerle dertlenen etsin. Eğer biz doğru şeylerle dertlenirsek Allahü teala onları ihsan eder.
Biz bunları hatırlamaz ve yanlış şeyleri istersek Allahü teala onu verir.
Yüce Hak kim ne isterse onu verir.
Dünyayı isteyene dünyayı Ahireti isteyene ahireti.

METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ

Güncellenme Tarihi : 17.10.2020 23:47

İLGİLİ HABERLER