Medya
  • 1.4.2017 13:46

Referandum ya da hak ile batılın ayrılması

REFERANDUM YA DA HAK İLE BATILIN AYRILMASI

Bir büyüğümden dinlemiştim:
Peygamber Efendimiz bir gün evinden çıkıp mescide geldi.
Selam verip, içeriye girdi.
Allah’ın Resulü o gün düşünceliydi.
Her zamanki yerine oturdu.
O’nun düşünceli hali sahabenin de dikkatini çekti.
Çünkü O, dünya işlerine üzülmez ve önemsemezdi.
Düşünceli olmasının altında mutlaka İlahi bir neden olmalıydı.
Bir müddet süren sessizlikten sonra, Cenab-ı Peygamber iki elini yana açıp;
Allahümme erinel hakka hakkan ve erinel bâtıla bâtılan.”
diye dua etti.
Yani; “Ya Rabbi, hakkı hak, batılı batıl olarak göster” dedi.
Peygamber Efendimizin bu sözleri, Müslümanlar için bir dua oldu.

Sonra Allah’ın Resulü mübarek sahabelerine, hakkı batıldan ayırmanın önemini ve zorluğunu anlattı.
O ki; Allahü Teala’nın Habibi idi.
O ki; Allahü Teala’nın Resulü idi
O ki; Allahü Teala’nın izni ve rızası ile bilinmezler gösterilen idi.
O ki; gelmiş ve gelecek bütün günahlardan korunmuş idi.
Bu üstün özelliklerine rağmen, doğruyu ve yanlışı ayırmak için Rabbinden yardım istedi.

Cenab-ı Peygamber o gün bir kulun en önemli imtihanının, ‘hak ile batılı ayırması’ olduğunu tebliğ etti.
İşte bu tebliğ, Müslümanlar için bir pusula oldu.
Kimi bu pusula sayesinde doğru yolu buldu, kimi ise yönünü şaşırıp yanlış yola saptı ve helak oldu.
Hakikaten, hakkı hak, batılı batıl bilmek insanoğlunun en zorlandığı konudur.
Çoğu insan, hakkı batıl, batılı hak saydıkları için felakete uğradı.
Müslümanlar sadece bu ayırımı yanlış yaptıkları için, 72 fırkaya ayrıldılar.
Şüphesiz ki, bu iş dünyanın en zor işidir.
Allahü Teala’nın Habibi bu konuda Rabbinden yardım isterken, bizlerin kendi aklımız ile eğriyi doğrudan ayırmamız nasıl kolay olur?
Lafa buradan girmemin bir nedeni var elbette.
Önümüzde bir referandum var.
Bu referandum, millet için hakikaten bir dönüm noktasıdır.
16 Nisan’dan sonra; ya yeni bir Türkiye’ye selam vereceğiz ya da köhnemiş eski Türkiye ile yolumuza devam edeceğiz.
Ya ipleri dış güçlerin elinde olmaya razı olacağız veya zincirleri kırıp onların ipini elimize alacağız.
Ya onların tuzaklarına düşeceğiz ya da onları kurdukları tuzaklara düşüreceğiz.
Filanca maddeye göre şöyleymiş…
Geçiniz efendim.
Cumhurbaşkanı’nın yetkileri artıyormuş...
Geçiniz kardeşim.
Mesele bunlar değil.
Mesele; Türkiye’nin kölelik zincirlerini kırmasıdır.
Mesele; batının, Türkiye’yi tıktığı cezaevinden kurtarma meselesidir. 
Mesele; batı esaretinden İslam özgürlüğüne geçiş meselesidir.
Kısacası önümüzde, ‘Hak ile Batıl’ın seçimi var.
Bunun için de, ülke olarak hak ile batılı ayırmamız gerekiyor.
Peki hangisi hak, hangisi batıl?
Önce sahada kimler var bakalım.
Hangi takımlar maç yapıyor inceleyelim.
Bir tarafta:
Amerika
Avrupa
Haçlılar
Dış güçler
İslam düşmanı batılı kuruluşlar
Masonlar
FETO
PKK
PYD
YPG
HDP
CHP
İP
DHKP/C
Dev-Sol
TKP
Ulusalcılar
Ülkücü olmayan MHP’liler
Laikler
Enteller
İslam karşıtı batıcı aydınlar
Kemalist görünümlü yazarlar
Eski Türkiye’ciler
Ve beyaz Türkler…
Beyaz Türkler” deyince!..
Kim bu beyaz Türkler?
Beyaz Türkler; ‘Türkler bizi keser” korkusuyla adlarını ve soyadlarını en halis Türk ve Müslüman ismi yaparak gizlenmiş Ermeni, Rum ve Yahudilerin torunlarıdır.
Bir kısmı dönmüş, bir kısmı dönmemiştir.
Beyaz Türkler: Aslından dönmemiş, adı soyadı Türk olup, ölünce Müslüman mezarlığına gömülmeyenlerdir.
Yani takiyeci Ermeni, Rum veya Yahudilerdir.

Zaten onların kim olduklarını da ancak gömüldükleri zaman anlıyoruz.
Neyse o ayrı bir mesele…
Biz konumuza dönelim.
Bu tarafa bakalım
AK Parti
MHP
BBP
Milli Görüşçüler
Gerçek ülkücüler
Alperenler
Cemaatler
Kakılmış Müslümanlar
İtilmiş Türkler
Ehl-i Sünnet
Yeni Türkiye’ciler…
İşte bu iki tarafın maçında biz de bir tarafta yer alacağız.
Yani ‘Hak ile Batıl’ı seçip, oyumuzu ona göre kullanacağız.
Tabii, taraflara bakarak hak ile batılın seçiminin bu referandum gibi çok kolay olduğunu sanmayın.
Aslında çok zor bir iş ama Allahü Teala referandumda da işimizi kolaylaştırdı.
Sadece sahaya çıkan takımlara bakarak; kim hak, kim batıl anlamak mümkün.
Nasıl mümkün?
Onu da Üstad Necip Fazıl söylüyor:
Bir gün bir hayranı Necip Fazıl’a gelmiş.
Üstad, sizin elinizi sıkmak istiyorum” demiş, sonra devam etmiş: 
- Öngörüleriniz o kadar isabetli ki, size hayranım. Kişilerin eğriliğini veya doğruluğunu hatasız olarak biliyorsunuz. Bu kadar farklı insanı nasıl tanıyorsunuz da onları doğru olarak teşhis ediyorsunuz?
Necip Fazıl cevap vermiş:
Bu, emin olun sandığınız kadar zor değil. Benim şaşmaz bir formülüm var. Her gün Cumhuriyet Gazetesi alırım. Orada kim övülüyorsa ben ona söverim, kime sövülüyorsa da ben onu överim. Bugüne kadar o yüzden hiç yanılmadım.
Buyurun size şaşmaz bir pusula…
Hal bu kadar açık ve hak ile batılı ayırmak bu kadar kolay iken, sağımda solumda sandığa gitmemeyi düşünenler var.
Neymiş?
Tayyip Bey’e bu kadar yetki verilmesi fazlaymış, Tayyip Bey’in Allah korusun başına bir şey gelirse ne olacakmış, tek adamlıkmış, falanmış, filanmış…
Yav kardeşim!..
Mesele Tayyip Bey meselesi değil ki…
Mesele; hak ile batıl meselesidir.
Bir Tayyip, gider bin Tayyip gelir.
Bu topraklardan daha çok Tayyip’ler çıkar.

Yeter ki pusulamızı şaşırmayalım.
Hem işin başka bir yanı daha var.
Herkes verdiği veya vermediği oydan mesuldür.
Mesele HAK ile BATIL ise, her inançlı kişinin oy vermesi şarttır.
Çünkü Müslüman ‘HAK’kı seçmek zorundadır.
Bu bir tercih değil, görevdir.
Yerine getirilmeyen her görevin de hesabı sorulur.

Aman ha!..
Sakın ha!..
Nefsinizin veya dost görünümlü şeytanların oyununa gelmeyin.
İki eliniz kanda olsa, gidip oyunuzu verin.
Oyunuzu verin ki; yarın OY OY demeyin!..

METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ

 

Güncellenme Tarihi : 1.4.2017 17:46

İLGİLİ HABERLER