Gündem
  • 17.9.2007 13:44

12 TIR DOLUSU SİLAH NASIL DEMİREL'İN HURMASI OLDU?

ŞAMİL TAYYAR/  STAR

Bomba fiyaskosunun tüm sırları

Biliyorsunuz, Ankara Kurtuluş Parkı’nda ele geçirilen patlayıcılardan sonra başkentte ikinci bir patlayıcı yüklü minibüs ortaya çıktı.

İddiaya göre, Bulgaristan Gümrüğü’nün ihbarı üzerine, İsveç’ten yola çıkarılan ve İzmir’e gitmesi gerekirken Ankara’ya yönelen 500 kilo patlayıcı yüklü minibüse operasyon yapıldı ve Ankara ikinci bir faciadan kıl payı kurtuldu! Patlayıcıları MKE sahiplendi.

Patlayıcı sicilimiz çok temiz olmadığı için ilk olarak akla şu sorular geldi: Acaba bu patlayıcılar derin bir operasyonun parçası mıydı? MKE, patlayıcıları üstlenmek zorunda mı kaldı?

Öyle ya, Suriye’deki Abdullah Öcalan’a yönelik Mercedes Operasyonu’nda kullanılan 1 ton patlayıcı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan alınarak Mazda marka beyaz bir minibüsle taşınmıştı.

Bu bilineni. Bir de bilinmeyenleri var.

Silahlar hurma oldu

Mesela; 1987’de Habur’dan 12 tır dolusu silah yurda sokuldu. Muhtemelen bozuk silahlardı ve tamir için getiriliyordu. Gümrüğe ‘Demirel’in hurmaları’ diye beyan edildi. Yükün hurma olmadığı her halinden belliydi, tırlar barut kokuyordu. Tırlar gümrüğe yanaştığında yukarıdan talimat gelmişti: ‘Devletin gizli envanterindeki mallardır, kontrolsüz giriş yapılacaktır.’ Nitekim öyle yapıldı.

Bir başka örnek daha. MİT’in ‘yedek parça’ diye beyan ettiği ithal cihazlar gümrüğe takıldığında anlaşıldı ki, bunlar birer dinleme cihazı. Yukarıdan bir telefon, işlemler usulüne uygun hale getirildi. Dinleme cihazları ‘yedek parça’ sıfatıyla gümrükten geçti.

Bunlar bir nevi usulden (!) işler. Devletin gizli operasyonel işlemleri, farklı beyanlarla gümrük işleminden geçirebiliyor. Bu, sadece Türkiye’ye özgü değil, her ülkenin rutin işlemlerinden.

Şoförü gurbetçi sandılar!

Peki, bu durumda gerçek nedir? Anlatalım...

Balkon yolu üzerindeki ülkeler, altına imza attıkları SECİ anlaşması gereği kendi ülkelerinden transit geçen ve müdahale edemedikleri şüpheli araçları varış ülkesi olan anlaşmalı ülkelere bildirmekle yükümlü.

Patlayıcı dolu minibüs Türkiye’ye girerken Bulgar Gümrük yetkilileri, SECİ anlaşması gereği, Ankara Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğü Kaçakçılık Daire Başkanlığı’na yazılı mesaj çekiyor, bir de Edirne Kapıkule’deki bir Gümrük Başmüdür Yardımcısı’na telefon ediyor.

Bu mesaj trafiği sürerken, araç Kapıkule’ye giriyor. Giriş kaydından sonra muayene peronlarına geçen minibüs, pek ithalatta kullanılan bir araç olmadığı için bir gurbetçiye ait olduğu düşünülerek (!) ilgili gümrük muayene memuru tarafından detaylı arama yapılmadan kaşelenip normal giriş işlemi yapılıyor.

Oysa şoför yabancı ve eşyaya ait faturalar var. MKE’ye iş yapan firmanın ismi, patlayıcıların faturası ve diğer tüm belgeler mevcut. İthalat açısından hiçbir problem yok.

Minibüs Kapıkule’den ayrılırken, Bulgaristan’dan ‘şüpheli araç’ mesajını alan başmüdür yardımcısının uyarısı muayene memuruna ulaşıyor. Bunun üzerine panik yapılarak minibüs takip ediliyor. Ankara girişinde polisler tarafından çevriliyor, durum gümrüğe bildiriliyor. Birlikte minibüse el koyuyorlar.

Alıcı firma gümrüğe başvurdu

Aynı gün (Cuma) başka bir gelişme daha var. Normal şartlarda minibüsü kontrol eden muayene memurunun ‘aktarma beyannamesi’ düzenlemesi gerekiyor. Alıcı firma, aktarma beyannamesinin açılmadığını öğrenince yasal ithalat işlemlerini yaptıramayacağını düşünerek gümrüğe başvuruyor.

Bir garabet de burada yaşanıyor. Henüz soruşturma yapılmadan ve olay tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarılmadan ilk olarak Hürriyet’e sızdırılıyor. Vakit geçtikçe diğer basın kuruluşlarının da haberi oluyor.

Kahraman mı olmak istediler?

İlk iş olarak gerçeği arama yerine medyanın tercih edilmesinde, sanıyorum bir gün önce Kurtuluş Parkı’nda tahrip gücü yüksek patlayıcıları ele geçiren Ankara Emniyeti’nin övgü dolu sözlerle gazete manşetlerine taşınması.

Tüm bu yaşananlar mercek altında, açılan soruşturma sürüyor. Savcılık da ilgili muayene memurunun ifadesini özellikle istemiş. Memur, minibüsün tehlikeli madde taşıdığı bilgisinin kendisine sonradan verildiğini söylüyormuş.

Nasıl yorumlamalı

Bu durumda, yaşananları nasıl yorumlamalı. İlk olarak bozuk sicilimizi düşünerek olumsuz yaklaşalım. Diyelim ki, patlayıcılar devletin gizli operasyonları için getiriliyordu. O zaman şu soru önemli: Patlayıcılar gümrüğe beyan edilirken neden gizlenmedi? Mesela, 1987’de olduğu gibi ‘hurma’ denebilirdi. Bir telefon, iş biterdi.

Cevabı daha basit sorular var: Bulgaristan’dan gelen ihbar zamanında neden değerlendirilmedi? Minibüsü Kapıkule’de kontrol eden muayene memuru, faturaları göremeyecek kadar kör müydü? Faturalarda teslim adresi Ankara yazılı olduğu halde İzmir nereden çıktı? Minibüs patlayıcılardan arındırılmadan nasıl takibe geçildi?

Gümrükler’in yeni patronu ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’ya büyük görev düşüyor. Konu ‘derin mevzu’ ise gerçekleri açıklamak boynunun borcu. Değilse göz boyayan bürokratlarını haşlamalıdır.

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 16:22

İLGİLİ HABERLER