6 BİN KADIN GENELEVDE ÇALIŞMAK İÇİN SIRADA BEKLİYOR!..
İstanbul Karaköy'de sabahın erken saatleri. Arnavut kaldırımlı sokakta temizlikçiler ortalığı süpürüyor. Son günlerde kapatılacağı söylentileriyle yeniden gündeme gelen Zürafa Sokak'ta yeni bir gün başlıyor. Sessiz sokak yorgun ve bezgin yüzleriyle gelen kadınlarla hareketleniyor. Faal olan 18 evin kapısından birer birer içeri giriyorlar.
Referans Gazetesi'nden Sevda Yüzbaşıoğlu 'nun haberine göre; Bu sokakta 120 kadın çalışıyor. Günde 5 binden fazla erkeğe bedenleriyle hizmet veriyorlar. Bu evlerde çalışmak için sırada bekleyen kadın sayısı ise tam 6 bin...
Foto muhabiri arkadaşım Tolga Aktaş ile amacımız filmlere konu olan, tarihi yüzlerce yıl öncesine dayanan "Zürafa Sokak efsanesi"nde son tartışmaların yankılarını öğrenmek... "Hayat kadınları genelevin kapatılmasına karşı" haberlerinin ardındaki gerçek burada kendini gösteriyor.
Ne yazık ki görevliler izin vermediği için sokağa giremiyorum. Ancak kapıda yakaladığım birkaç kadına yöneltiyorum sorularımı. Ve beklediğim yanıtları alıyorum. 6 yıldır orada çalışan A.G, "Kapatılırsa, sokakta kalacağız. Devlet iş, aş ve ev güvencesi versin, varsın kapatılsın. Yoksa taşınma fikri saçma" diyor. Banu lakaplı 35 yaşlarındaki kadın ise 2 çocuğunun geleceği garanti edilirse, kapatılma fikrine karşı olmadığını vurguluyor.
Esnaf turizm canlansın derdinde
Erkek olmanın ayrıcalığından faydalanarak, içeri giren Tolga'nın dönüşünü sabırsızlıkla bekliyorum. Bu arada genelevin tam karşısındaki "emanetçi" ile sohbete dalıyorum. 30 yıla yakın bir süredir geneleve girip çıkanların emanetlerini teslim alan emanetçi, "Buralar kapanırsa kötü olur. Sokağa taşar fuhuş. Ama yine de bölgenin selameti açısından olumlu olabilir" diyor. Bir başka esnaf ise genelevin kapatılmasının, bölgenin rehabilite edilmesinin turizmi büyük ölçüde canlandıracağını düşünüyor. Bölge esnafından Tufan Taş, "Geneleve gelen it kopuk buradan ayağını keserse gelen turist de rahat eder" açıklamasını yapıyor. Bölgenin Cenevizlilere kadar uzanan tarihini ve bugünkü metruh hali göz önüne alındığında genelevli veya genelevsiz Karaköy'ün rehabilitasyonu fikrine katılmamak elde olmuyor.
Bir evin devri 3 milyon TL
Bir saat sonra genelevin çıkışında beliren Tolga, vekillerle (işletmecilere vekil deniyor) konuşma fırsatı yakalamış. "Devlet bizim evlerle uğraşacağına sokaktaki fuhuşu engellesin. Beyoğlu'ndaki Bayram Sokağı kapatsın" diyen vekiller kadınlarla konuşmasına ise izin vermiyor. "Kadınların işi konuşmak değil" diyerek Tolga'yı tersleyen vekilin kanı yine de Tolga'ya ısınmış olacak ki tavşan kanı çaylar eşliğinde koyu bir sohbet gerçekleşiyor. Verdiği rakamlar bölgede oluşan fuhuş endüstrisinin büyüklüğünü de gözler önüne sermeye yetiyor. Bir evi devretmenin maliyeti 2-3 milyon TL'ye çıkıyor. Eğer ev iyi bir yerdeyse bu rakam 5 milyon TL'yi bile bulabiliyor. Vekil Tolga'ya durumu şöyle özetliyor: "Günde ortalama 5-7 bin arası kişi geliyor. Daha kalabalık günler de oluyor. 18 faal dükkanda 120 kadın çalışıyor. 42 evin 18 tanesi faal. Çünkü ünlü genelev patroniçesi Matild Manukyan'ın oğlu Kerope Çilingir, 24 evin sahibi ama ne satıyor ne işletiyor. Buralar eskiden güzel günler gördü. Artık bu boş evler yüzünden sokak yüzüne bakılmaz hale geldi. Biz haftada 2 defa sağlık konrolüne gidelim, vergimizi tıkır tıkır ödeyelim sonra devlet gelip buraya park yapmak istesin. Olacak iş değil." İçerideki tek büfenin sahibi ise, "Bu bölgeyi ayakta tutan yer burası. Bir tarihi var, zaten krizle beraber düşen müşteri sayısı eğer şehir dışına taşınırsa çok daha azalır" diyor.
Aslında bu tartışma yeni değil. Uzun yıllardır gündemde. Bu kez de İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Kadir Topbaş, "Gündemde genelev kapamak yok" diyor. Ancak 120 kadının çalıştığı 18 faal evin dünü, bugünü ve geleceği meçhul görünüyor.
Rakamlar mafyanın ağzını sulandırıyor
Şefkat Der Başkanı Hayrettin Bulan da vesika almak için 6 bin kadının beklemesini ürkütücü buluyor. Burada bir sektörün oluşmuş durumda olduğunu söyleyen Bulan "6 bin kadın İçişleri Bakanlığı'ndan fuhuş vesikası almak için bekliyorsa bunlar mafyanın güçlenmesinin sonucu. Kadınlar tabii ki evlerin kapatılmasını ama insanca koşullarda yaşamlarının da garantilenmesini istiyor. Kimse gönüllü olarak fahişelik yapmak istemez" diyor. Bu rakamların mafyanın ağzının suyunu akıttığını anlatan Bulan, mafyanın kadınları zorla fahişelik vesikası için sıraya soktuğunu iddia ederken, "Bu kadınlar 20 bin YTL ile 200 bin YTL arasında bu aracılara satılıyorlar. Gelişmiş ülkelerde devlet zorla alınıp satılan insanları korur, onlardan vergi almaz. Bunun adı modern kölelik. Devlet genelevleri taşıma planıyla uğraşacağına hepsini kapamalı ve bu kadınlara bir maaş, emeklilik, sigorta planı üzerinde çalışmak zorunda" diyor.
Manukyan'ın oğlu gayrimenkul zengini
Matild Manukyan, 1914 yılında İstanbul'da, aristokrat bir Ermeni ailesinin kızı olarak dünyaya geldi. Notre Dame de Sion'u bitiren ve iş hayatına sosyete terziliği ile başlayan Manukyan, eşinin ölümünün ardından oğluyla tek başına kaldı. Karaköy'de babasına ait binaları genelev işletmecilerine kiraya veren Manukyan, buradan alacağını ödemeyen bir kiracısı vasıtasıyla geneleve ortak oldu. Genelevlerden kazandığı paralarla çok sayıda gayrimenkul alan Manukyan, üst üste vergi rekortmeni seçildi, resmi görevlilerden vergi rekortmenliği plaketleri aldı. 2001'de ölen Manukyan'ın oğlu annesinin mirasını üstlenmek istemedi ve genelevleri tasfiye etti.
Avrupalılar için açılmıştı
Ermeni Katolik Patrikhanesi Sultan 2. Mahmut'un 1830 yılında çıkardığı bir fermanla kuruldu. 2 yıl sonra temeli atılan kilise, 1834'te ibadete açıldı. 2. Mahmud'un fermanıyla, adı 'Aziz Kurtarıcı' anlamına gelen kilisenin çevresindeki mülkler de kilise vakfına verildi.
Zürafa Sokak'taki genelev ise 2. Abdülhamit döneminde Beyoğlu'nda yaşayan Avrupalılar için açıldı. Cumhuriyet'in ilanından sonra Zürafa Sokak'taki yerine taşındı.