Ankara'nın şahinleri, AB sürecini bıçaklamak için Irak krizinden yararlandılar. Bir yandan Meclis'in reddetmesine rağmen ikinci tezkereyi fırına koyup, diğer yandan bundan güç alarak Kıbrıs'ta çözümsüzlüğü çözüm ilan ederek AB sürecini tıkadılar.
Amerika-Avrupa kavşağında, direksiyonu var güçleriyle, Bush'un Amerika'sına çevirdiler.
Evrensel hukuk kurallarını çiğneyen bir Amerika ile keyfi yönetimi derinden benimseyen Ankara zihniyeti kesişti. Avrupa Birliği, ''bireyin temel hak ve özgürlüklerini'' kutsal bir metin kabul ederken, silahçıların ve petrolcülerin temsilcisi Bush'un Amerika'sının böyle bir derdi yoktu. O halde Ankara'nın derin zihniyeti de Bush'un Amerika'sından yana olmalıydı.
****
Bu işe, ilk başta Manisa Davası'nın işkenceden hüküm yiyen polisleri sevinmiş olmalı.
Biliyorsunuz, kamuoyu baskısına rağmen Manisalı işkenceci polisler davası bir türlü sonuçlanmıyordu. Karakolda görev başında olan sanık polislere ''tebligat'' ulaşmıyordu. Ta ki AB'nin ''İlerleme Raporunda'' konu yer alıncaya kadar...
AB süreci önce işkencecilerin canını sıktı. Şimdi bunun bıçaklanması ise en çok onları sevindiriyordur.
****
Manisa skandalının ortaya çıkarılmasında büyük katkısı bulunan, aynı zamanda da Manisalı gençlerin avukatlarından olan eski milletvekillerinden Sabri Ergül, önceki gün gönderdiği faksta Manisa İşkence Davası'nın 7.5 yıl olan zaman aşımına iki ay kaldığını hatırlatıyordu. Eğer mahkemenin verdiği cezayı Yargıtay iki ay içinde onaylamazsa, işkencecilerin cezalandırılması suya düşecek.
Burası, en güçlülerin işkenceciler olduğu bir ülke ise hukuk ve kural tanımaz Bush bize çok daha yakın, AB de bir o kadar uzak değil mi zaten?
****
Rum kesiminin aleyhine, buna karşılık Türkiye'yle KKTC halkının lehine bir planı, meşruiyetini yitirmiş görünen Denktaş'ın tümden reddetmesi Avrupa'yı da şaşırtmış gözüküyor. Çünkü Türkiye'nin tutumu, kendi ayağına, kafasına ateş eden adamınkinden farklı değil.
Bunun nedenini arıyorlar. Kıbrıs'ın ''Korsan Ada'' olarak bırakılmasında direnmenin, AB sürecinin ortadan kalkmasına neden olacağını bir kez daha tekrarlayan Verheugen şunları söylüyor
''Bugüne dek Kıbrıs'ı bu kadar açık konuşabildiğim bir Türk hükümeti görmedim. İzlenimim, ordunun hükümete KKTC'ye baskı yapması için yeşil ışık yakmaya hazır olmadığı. Ankara'nın, böyle önemli konularda ordu desteği olmadan hareket etmesi mümkün değil. Ve böyle bir desteğe sahip değildi.''
Verheugen, demokratik ülkelerde yönetim biçiminin bu tablonun tam tersi olduğunu da hatırlatmadan edemiyor
''Türkiye, katılım öncesi Kıbrıs sorununu çözmek zorunda. Hükümet ve parlamentonun Türk ordusunu kontrol etmesi gerekir, tersi olmamalı.''
****
Yabancı gazeteler de aynı yorumu yapıyor. Örneğin Le Monde ''Erdoğan parlamentoya giriyor ve başbakan oluyor. Demokrasi açısından çok iyi bir gelişme. Ama maalesef güven duyulmasını engelleyen aykırı gelişmeler de yaşanıyor. Örneğin Kıbrıs sorunu... Görüşmeler, Ankara'daki generallerin karşı tutumu yüzünden olumlu sonuçlanmadı.''
Dış dünyada, Kıbrıs'ta çözüm isterken, bir anda ''Annan bizi kandırdı'' diyerek kıvrak bir dönüş yapan Tayyip Erdoğan'ın tavır değişikliği de ilgi uyandırdı. La Libre Belgique bu bilmeceyi şöyle çözüyor
''Erdoğan yeni bir tezkere arifesinde Türk ordusu ile bozuşmak istemedi. Kıbrıs konusunda tavır değiştirmesi buna bağlı olabilir.''
****
Türk basınının da hakkını yememek lazım. Aynı saptamalar geçen gün en açık biçimiyle Hasan Cemal'in yazısında da vardı
''Yalnız asker değil, Cumhurbaşkanı Sezer de, Denktaş da, Dışişlerindeki Kıbrısçılar da, bir yerde CHP de, Ankara'daki yeminli Avrupa Birliği karşıtları da farklı düşünmüyor. Bugün için ne yazık ki tümü Kıbrıs'ta çözümsüzlüğü savunuyor.''
Kıssadan söylemek gerekirse, askeriyeyi gözetleyerek siyaset yapanlar, AB'yi istemiyor.
****
İş Türk halkına düşüyor...
Şimdi KKTC halkının içine düştüğü duruma, yakın bir zaman içinde biz de düşmek istemiyorsak, AB sürecini bıçaklatmamamız lazım.
Bush'un kural ve hukuk tanımaz Amerika'sını kendilerine çok yakın bulanların, bizi AB hattından çıkarıp treni devirmeleri, düpedüz bizim geleceğimize yapılan bir suikast çünkü...
(MEHMET ALTAN/ SABAH)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:34