Dünya
  • 7.12.2025 21:00

ABD’nin yeni Güvenlik Strateji Belgesi'nde Türkiye sürprizi!

Trump'ın yeni güvenlik stratejisi: Latin Amerika'yı ABD'ye bırakın, Avrupa'ya kendi başının çaresine bakmasını söyleyin, Hindistan'dan neredeyse hiç söz edilmiyor

ABD’nin açıkladığı yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, son yılların en sert ve tartışmalı dış politika belgesi olarak dikkat çekti. Washington, Orta Doğu’nun yarım asrı aşkın süredir taşıdığı “birinci öncelik” statüsünün resmen sona erdiğini ilan ederken, bölgedeki enerji ağırlığının azaldığını ve Amerikan dış politikasının artık yeniden şekillendiğini duyurdu. 

Belgede Türkiye, Suriye’nin istikrarı ve bölgesel denklemin kurulmasında “kilit aktör” olarak tanımlanırken; Avrupa, Çin, göç, ticaret ve NATO’ya ilişkin ifadeler uluslararası diplomasi çevrelerinde büyük yankı uyandırdı.

ABD, Latin Amerika üzerindeki baskısını sıkılaştıracak, Avrupa'yı kendi savunmasının sorumluluğunu almaya zorlayacak ve küresel kriz yöneticisi rolünü azaltacak; tüm bunları yaparken de Hindistan'a sadece yüzeysel referanslar verecek. Stratejide, Washington'ın bu yılın başlarında bir Hindistan-Pakistan savaşını önlemeye yardımcı olduğuna kısaca değiniliyor, ancak bu ifade, Yeni Delhi'ye yönelik herhangi bir somut politika taslağı hazırlamaktan ziyade, Trump'ın diplomatik zaferler elde etme arzusunu vurgulamaya daha çok hizmet ediyor.

Her başkanın periyodik olarak ABD Kongresi'ne sunmak zorunda olduğu zorunlu bir belge olan Ulusal Güvenlik Politikası (NSS), bu sefer çok daha önemli. Önceki yönetimlerin ancak sessizce uyguladığı bir şeyi açıkça beyan ediyor: Amerika artık dünyanın polisi gibi davranmayacak veya anlamlı bir katkı sağlamayan müttefiklerinin güvenliğini finanse etmeyecek. Trump'ın siyasi söylemi artık resmi ABD doktrini haline geldi ve Amerika'nın artan iç sorunlarına, ekonomik kırılganlığına ve stratejik genişlemesine odaklandığı şu dönemde tarihi bir içe dönüşe işaret ediyor.

Değişimi örneklemek gerekirse, strateji, anlaşmazlıkları çözmesi, etkinlikler düzenlemesi, düzeni sağlaması ve kendi notları düşmeye başlayana kadar herkesi yönetmesi beklenen aşırı yüklenmiş bir sınıf temsilcisinin hikayesine benziyor. Bu noktada, istifa etmek bir hayatta kalma meselesi haline geliyor. Benzer şekilde, ABD de artan ulusal borç, işsizlik baskıları, zayıflayan bir sanayi altyapısı, kırılgan tedarik zincirleri, enerji açığı ve artan toplumsal taleplerle boğuşuyor. Ulusal Güvenlik Servisi (NSS), bu iç zayıflıkların, Amerika'nın orantılı faydalar sağlamadan kaynakları tüketen küresel sorumlulukları üstlenmeye devam etmesini imkansız hale getirdiğini savunuyor.

Belge, yurtdışında ABD'nin seçici bir şekilde ve yalnızca doğrudan çıkarları tehdit edildiğinde müdahale edeceğini açıkça ortaya koyuyor. Avrupa'da ise Washington, otomatik Amerikan koruması döneminin sona erdiğinin sinyalini veriyor. Avrupa ülkelerine, özellikle de NATO üyelerine, Ukrayna'daki Rus saldırganlığı gibi tehditlere karşı kendilerini savunmaları gerektiği söylenirken, ABD sınırsız yükümlülükler üstlenmeden caydırıcılık politikasını sürdürüyor. Bu, Trump'ın uzun süredir devam eden tavrını resmileştiriyor: Amerika neden Avrupa'nın ağabeyi olarak kalsın?

Hint-Pasifik stratejisi neredeyse tamamen Çin'e karşı koymaya odaklanıyor ve burada bile Hindistan'dan yalnızca faydacı bir şekilde bahsediliyor. NSS, Yeni Delhi ile ticari ilişkilerin devam etmesini teşvik ediyor ve Hindistan'ın Dörtlü'deki rolüne dikkat çekiyor, ancak Hindistan'ı Güney Çin Denizi'nin açık kalmasına ve Çin kontrolüne girmesinin önlenmesine yardımcı olması beklenen birçok Asyalı ortaktan sadece biri olarak konumlandırıyor. Bunun ötesinde, Hindistan belgede büyük ölçüde yer almıyor.

En iddialı kesim, Latin Amerika ve Karayipler'in doğrudan ABD'nin nüfuz alanı içinde olduğunu ilan ederek Monroe Doktrini'nin modernleştirilmiş bir biçimini yeniden canlandırıyor. Strateji, yabancı güçlerin bölgede güç kazanmasını kısıtlamayı, göç kontrollerini sıkılaştırmayı, kartellerle mücadele etmeyi ve Batı Yarımküre'de ABD'nin üstünlüğüne hiçbir dış aktörün meydan okumamasını sağlamayı vurguluyor. ABD, Avrupa'nın savaşlarından ve Asya'nın anlaşmazlıklarından geri adım atarken, kendi mahallesine daha fazla odaklanıyor.

Yurt içinde strateji, endüstriyel canlanma, tedarik zinciri güvenliği, enerji bağımsızlığı ve yapay zekâ, biyoteknoloji ve kuantum hesaplama araçları gibi alanlarda teknolojik hakimiyet yoluyla Amerikan ekonomisinin yeniden inşasına öncelik veriyor ve bu, Çin'in emellerine karşı koymak için elzem görülüyor. Askeri hazırlık, nükleer modernizasyon, füze savunması ve ABD'nin uzun ve maliyetli savaşlara girmeden rakipsiz gücünü korumak için tasarlanmış gelişmiş yeteneklere yapılan yatırımlarla birlikte merkezi bir öneme sahip olmaya devam ediyor.

Genel olarak, Trump'ın yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, "Önce Amerika"yı kampanya söyleminden bağlayıcı bir politikaya dönüştürüyor. İç zayıflıklarını gideren, dış yüklerini sınırlayan, müttefiklerinden daha fazlasını talep eden ve gücü en önemli olduğu yerde yoğunlaştıran bir ulus öngörüyor. Mesaj çok açık: Amerika Birleşik Devletleri, kendi yarımküresi üzerinde kontrol sahibi olsa ve küresel dengeyi kendi şartlarına göre yeniden şekillendirse bile, yalnızca Amerikalılara açıkça fayda sağladığında yurtdışıyla etkileşime girecektir.

US National Security Strategy for a Changing World. Global Affairs.  University of Navarra

ABD’nin yayımladığı yeni Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi, Orta Doğu’nun yarım asır süren ağırlığının sona erdiğini ilan etti. Metinde, bölgenin bir dönem dünyanın en önemli enerji tedarikçisi olduğu hatırlatıldı ve şu ifadeler yer aldı:

“En az yarım asırdır, Amerikan dış politikası Orta Doğu'ya diğer tüm bölgelerden daha fazla öncelik verdi. Bunun nedenleri açıktı. Ancak bugün bu dinamiklerin en az ikisi artık geçerli değil.”

Enerji kaynaklarının çeşitlendiği, ABD’nin yeniden net enerji ihracatçısı olduğu aktarıldı. Belgede, Başkan Trump’ın Körfez ülkeleriyle ve İsrail’le kurduğu ittifakların “yeniden canlandığı” da yer aldı.

Orta Doğu’daki çatışmaların “manşetlerin inandırdığı kadar büyük olmadığı” ifadesi dikkat çekti. Suriye için, Türkiye ve Arap ülkelerinin desteğiyle “istikrar kazanabileceği” iddiası metne girdi.

 

ABD’nin yeni  Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi'nde sürpriz Türkiye vurgusu! Düzen değişiyor

SURİYE, EGE VE DOĞU AKDENİZ DENKLEMİNDE KİLİT ROL: TÜRKİYE'DE

Belge, Türkiye’yi özellikle Suriye başlığında konumlandırırken bölgedeki genel denklemin Ankara’nın rolüyle şekillenebileceğini vurgulayan bir çerçeve çiziyor.

Metinde şu ifade yer alıyor:

“Suriye hala potansiyel bir sorun olmaya devam etmekte, ancak Amerika, Arap ülkeleri, İsrail ve Türkiye'nin desteğiyle istikrar kazanabilir ve bölgede ayrılmaz ve olumlu bir aktör olarak hak ettiği yeri yeniden alabilir.”

Aynı belgede Doğu Akdeniz, Ege, Kıbrıs, Yunanistan ve doğal gaz sahaları gibi başlıkların tek bir kez bile geçmemesi, Türkiye’nin Ege ve Doğu Akdeniz’de elini güçlendirebilecek bir boşluk oluşturuyor.

ABD’nin yeni  Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi'nde sürpriz Türkiye vurgusu! Düzen değişiyor

ABD: ORTA DOĞU ARTIK STRATEJİK ÖNCELİK DEĞİL

Washington’un yeni çizgisinde Orta Doğu’ya verilen tarihsel ağırlığın kalktığı belirtilerek şu cümle kullanıldı:

"Orta Doğu'nun hem uzun vadeli planlamada hem de günlük uygulamada Amerikan dış politikasını domine ettiği günler neyse ki sona ermiştir."

ABD, bölgede yalnızca Hürmüz Boğazı'nın açık kalması, Kızıldeniz’in güvenli olması, terörün ABD ve anavatanına yönelmemesi ve İsrail’in korunması gibi kırmızı çizgilere odaklanacağını yazdı.

TRUMP STRATEJİYİ DUYURDU: 'ÖNCE AMERİKA' SERTLEŞİYOR

Washington, 33 sayfalık belgeyi yayımlarken Trump şu mesajı verdi:

"Yaptığımız her şeyde Amerika'yı ilk sıraya koyuyoruz."

Metin, küresel kargaşayı göçle ilişkilendirdi, Avrupa ve Çin’i eleştirdi, ABD'nin gücünü Batı Yarımküre'nin merkezine yerleştiren “Trump Koroları” kavramını öne çıkardı.

Belgede Çin’den 21 kez söz edildi. Stratejinin hedefi, ABD dış politikasının tamamen yeniden düzenlenmesi olarak sunuldu.

ABD’nin yeni  Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi'nde sürpriz Türkiye vurgusu! Düzen değişiyor

AVRUPA İÇİN SERT UYARILAR: 'MEDENİYETİN YOK OLMA İHTİMALİ'

ABD’nin Avrupa’ya yönelik ifadeleri diplomasi trafiğinde krize neden oldu. Belgede Avrupa’nın sosyal uyumunun kırılgan olduğu, göç politikalarının kıtayı dönüştürdüğü ve siyasi özgürlüğün baskı altında olduğu savunuldu.

Avrupa için şu dikkat çekici değerlendirme yer aldı:

"Mevcut eğilimler devam ederse kıta 20 yıl veya daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelecektir."

Metin, Avrupa Birliği’nin ulusal egemenliği aşındırdığı iddiasını öne çıkardı. NATO’nun geleceğine dair tartışmalı bir ifade de eklendi:

"Uzun vadede bazı NATO üyelerinin çoğunluğunun Avrupalı olmayanlardan oluşması olasıdır."

RUSYA VE UKRAYNA İÇİN YENİ YÖN: 'SAVAŞI BİTİRMEK ŞART'

ABD, Ukrayna savaşında arabuluculuk rolünü sürdürdüğünü yazdı. Stratejide, Moskova ile yeni bir başlangıcın hedeflendiği belirtildi ve şöyle denildi:

"Rusya ile stratejik istikrarı yeniden tesis etmek istiyorsak savaşı sona erdirmek şarttır."

Bu yaklaşımın Biden dönemindeki çizgiden tamamen ayrıldığı vurgusuz biçimde metne yansıdı.

ABD’NİN BATI YARIMKÜRE HEDEFİ: 'ÜSTÜNLÜK KURULACAK'

Belgede, Amerika kıtasının Washington için yeniden birincil bölge olduğu yazıldı:

"Amerika Birleşik Devletleri, güvenliğimiz ve refahımızın bir koşulu olarak Batı Yarımküre'de üstün olmalıdır."

ABD, küresel askeri varlığını yeniden düzenleyeceğini ve önemi azalan savaş alanlarından uzaklaşacağını ifade etti. Şu cümle, doktrinin sertleşen tonunu özetledi:

"Amerika Birleşik Devletleri'nin Atlas gibi tüm dünya düzenini desteklediği günler sona erdi."

GÖÇ POLİTİKASINDA 'KİTLESEL GÖÇ DÖNEMİ BİTTİ' MESAJI

Strateji göç meselesine geniş yer ayırdı. Belgede şu ifadeler kullanıldı:

"Kitlesel göç dönemi sona ermelidir. Sınır güvenliği ulusal güvenliğin temel unsurudur."

ABD, ülkelerin akışları tamamen kontrol ettiği, düzensiz göçü durdurduğu bir düzen talep etti. Bu bölümde, terörizm, uyuşturucu, casusluk ve insan kaçakçılığının Amerikan sınırlarını tehdit ettiği de vurgulanmadan aktarıldı.

EKONOMİDE RADİKAL ÇİZGİ: 'TOLERANS KALMADI'

ABD, ticaret konusunda sert bir tutum ortaya koydu:

"Çıkarcı davranışları, ticaret dengesizliklerini ve yağmacı ekonomik uygulamaları tolere etmeyeceğiz."

Amerika’nın yeniden sanayileşeceği ve üretimin merkezine döneceği ifadeleri belgeye girdi.

ÇİN’E MESAJ: 'EKONOMİK BAĞIMSIZLIK GERİ ALINACAK'

Çin için kullanılan ifadeler, ABD–Çin hattında yeni bir gerilimi işaret etti:

"Bundan sonra Amerika'nın Çin ile ekonomik ilişkilerini yeniden dengeleyeceğiz."

Hint-Pasifik’te caydırıcılığa odaklanan metin, Tayvan konusunda da açık bir çizgi çizdi:

"Tayvan üzerinde bir çatışmayı caydırmak bir önceliktir."

YENİ DÖNEMDE ABD’NİN KIRMIZI ÇİZGİLERİ

Doktrinde, Körfez enerji yollarının düşman güçlerin eline geçmemesi, Hürmüz ve Kızıldeniz’in açık tutulması ve terörün ABD’ye yönelmemesi Washington’un temel sınırları olarak sıralandı.

 

Güncellenme Tarihi : 7.12.2025 22:52

İLGİLİ HABERLER