Gündem
  • 28.2.2011 11:49

A'DAN Z'YE 28 ŞUBAT

Anadolu Ajansı arşivinden derlenen bilgilere göre, bazı çevrelerce
"postmodern darbe" olarak nitelenen ve yoğun tartışmalara neden olan 28 Şubata
giden süreçte Türkiye, tarihinin en sıcak yıllarından birini 1997’de yaşadı.
Necmettin Erbakan’ın başbakanlığında 28 Haziran 1996’da RP-DYP koalisyonu
şeklinde kurulan 54. Hükümette, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller Başbakan
Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev aldı.

Hükümet yetkililerinin 1996 sonbaharından itibaren yaptığı bazı konuşmalar nedeniyle Türkiye 1997’ye rejim tartışmalarının gerginliğiyle başladı.
3 Kasım 1996’da meydana gelen trafik kazasının ardından patlayan "Susurluk" skandalıyla çalkalanan ülkede, Aczmendiler’in eylemleri de gündeme geldi.

Ramazan nedeniyle resmi dairelerdeki mesai saatlerinde mahalline göre yapılan düzenlemeler ve çalışanların iftar saatine yetişebilmeleri için bazı
illerde öğle tatilinin kısa tutulması, bazılarında öğle tatili uygulanmaması tartışmalara yol açarken; dönemin Başbakanı Erbakan, tarikat tartışmalarının
yoğunlaştığı bir sırada Başbakanlık konutunda bazı tarikat ve cemaat liderine iftar yemeği verdi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, RP Kayseri il örgütünün Siyasi Partiler Yasası’na aykırı olarak üniforma niteliğinde tek tip kıyafet giydirdiği görevlilerle ilgili olarak bu partiye 30 Ocak 1997’de uyarıda bulundu.
Başsavcılık, RP Kayseri İl Yönetim Kurulunun 30 gün içinde görevden el çektirilmesini istedi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı fesih işleminin
yapılmaması halinde RP hakkında kapatma istemiyle dava açılacağını bildirdi.

-KUDÜS GECESİ-
Sincan’ın RP’li Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın 31 Ocak 1997’de düzenlediği "Kudüs Gecesi"ne İran’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Rıza Bagheri
de katılarak bir konuşma yaptı. Gecede, "intifada" hareketini canlandıran bir oyun sergilendi ve gösterinin yapıldığı çadıra Hizbullah ve Hamas örgütlerinin liderlerinin posterleri asıldı.

Başbakan Erbakan, 1 Şubat 1997’de kamuoyundan gelen tepkiler ve DYP’deki bazı bakanların "imza koymayız" direnişine karşın üniversitelerde başörtüsünü
serbest bırakan kararnameyi Bakanlar Kurulu’nda imzaya açtı. Bu arada, Susurluk’taki trafik kazasıyla ortaya çıkan karanlık ilişkileri protesto etmek
amacıyla düzenlenen "Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık" eylemi başladı.

Öte yandan Sincan’da düzenlenen "Kudüs Gecesi"ne tepkiler yağmaya başladı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve DGM Başsavcılığı Kudüs Gecesi ve geceyi düzenleyen RP’li Belediye Başkanı Bekir Yıldız hakkında 2 Şubat 1997’de ayrı ayrı soruşturma açtı.

Sincan’daki açıklamasıyla tepkilere neden olan İran Büyükelçisi, 3 Şubat 1997’de Dışişleri Bakanlığına çağrılarak protesto edildi.

Sincan’da Kudüs gecesiyle ilgili haber yapmak üzere bulunan Star muhabiri Işın Gürel, Recep Gülmez adlı bir kişi tarafından dövüldü. Recep Gülmez daha sonra iki günlük bir takipten sonra tutuklanarak Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’ne
konuldu.

-SİNCAN’DAN GEÇEN TANKLAR...-
Birçok çevrede bir askerlerin "uyarısı" olarak algılanan ve kamuoyunun belleğinde 28 Şubatı "sembolize" eden "Sincan’dan tankların geçmesi" hemen bu
olayın ardından geldi. Sincan’da 4 Şubat 1997’de 15 tank ve 20 kariyer, ilçeden geçerek Yenikent’teki tatbikat alanına gitti. Sabahın erken saatinde tankları
gören Sincanlılar, "darbe" olduğunu sanarak şaşkınlık yaşadı.

Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Sincan’dan tankların geçtiği gün Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı görevden uzaklaştırdı. Ertesi gün Bekir
Yıldız Ankara DGM’deki sorgusundan sonra Terörle Mücadele Şubesi tarafından gözaltına alındı. Yıldız DGM’deki iadesinden sonra 9 kişiyle birlikte yasa dışı
silahlı çeteye yardım ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik iddiasıyla tutuklandı.

Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, "Dini siyasete alet etmek isteyenler hem suç, hem günah işliyor" açıklaması yaptı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral
İsmail Hakkı Karadayı 9 Şubatta yayımladığı bayram mesajında, "Türk Silahlı Kuvvetleri laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü uğrunda
her türlü görevi yapacak azim ve kararlılığa sahiptir" dedi.

Başbakan Erbakan "Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık" eşlemine katılanları eleştirerek, "Işık kapatan fesat" dedi. Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın eylem için "Elektrikleri söndürüp mum söndü oynuyorlar" dediği
iddiası Alevi vatandaşların tepkisine yol açtı. Adalet Bakanı Kazan ise "Mum söndürme Alevilerin ananesidir" dedi. Toplumun çeşitli kesimleri Kazan’ın istifasını istedi. Kazan, 14 Şubatta Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı
cezaevinde ziyaret etti. Tepkilere neden olan ziyaret için Kazan "Ziyaret medeni bir yaklaşım" dedi.

Sivil toplum örgütlerinin kadın temsilcileri tarafından Ankara’da miting
düzenlendi.

-HÜKÜMETTE ÇATLAK...-

DYP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller, 17 Şubat 1997’deki GİK toplantısında "RP’nin son çıkışlarından rahatsız
olduğunu" söyleyerek, "Başbakan Erbakan’ı bu konuda ikaz edeceğim" dedi.

Adalet Bakanı Kazan’a ilk tepki hükümet ortağı partiden Devlet Bakanı olan Işılay Saygın’dan geldi. Saygın Medeni Kanun’un Kabulünün 71. yıldönümü
nedeniyle Kazan’a yapılacak ziyareti iptal etti.

Çiller, 19 Şubatta Başbakan Erbakan’dan habersiz BBP’ye hükümet ortaklığı önerdi.

İran Büyükelçisi Bagheri, Kudüs Gecesi’ndeki konuşmaların ardından artan tepkiler nedeniyle ülkesine gitti.

-"CUMHURBAŞKANI’NDAN BAŞBAKAN’A UYARI MEKTUBU"-

Sincan’daki Kudüs Gecesi’nden 4 gün sonra İçişleri Bakanlığına bir yazı gönderen dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, "belediyelerdeki köktendinci
kadrolaşmanın derhal incelenmesini" istedi. Bu uyarı üzerine İçişleri Bakanı Meral Akşener valiliklere gönderdiği yazıda Cumhurbaşkanı’na bilgi verilmek üzere
konunun araştırılması talimatı verdi. 21 Şubat 1997’de Cumhurbaşkanı Demirel ile
görüşen Erbakan, "Türkiye’nin rejim meselesi yok" açıklaması yaptı. Aynı gün
bir başka açıklama da askeri kanattan geldi. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral
Çevik Bir, Washington’da Türk-ABD Konseyi kapanış balosunda "Sincan’da
demokrasiye balans ayarı yaptık" dedi.

Adalet Bakanı Şevket Kazan, 24 Şubatta, RP yanlısı 15 derneğin temsilcilerini orduyu eleştirdikleri için makamından kovdu.

"Sıcak" günlerin ardından, 26 Şubatta Cumhurbaşkanı Demirel’in Başbakan
Necmettin Erbakan’a "rejim konusunda endişelerine dile getirene bir mektup
gönderdiği" belirtildi. Ve iki gün sonra 28 Şubat 1997’de MGK, Cumhurbaşkanı
Demirel’in başkanlığında toplandı. MGK tarihindeki en uzun toplantılarından biri
olan ve bundan sonraki siyasal ve sosyal gelişmeleri belirleyen bu tarihi
"olağan" toplantı 8 saat 45 dakika sürdü.

Çankaya Köşkü’nde saat 15.10’da başlayan toplantı saat 23.55’te sona
erdi. MGK toplantısına Başbakan Necmettin Erbakan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral
İsmail Hakkı Karadayı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller,
Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan, İçişleri Bakanı Meral Akşener ile Kara
Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hikmet Köksal, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Güven Erkaya, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ahmet Çörekçi, Jandarma Genel
Komutanı Orgeneral Teoman Koman ve MGK Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç
katıldı. Toplantıda, MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı
Onur Öymen, Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel, Olağanüstü Hal Bölge Valisi Necati Bilican ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Çetin Taner ile MGK Genel Sekreter Başyardımcısı
Korgeneral Necdet Timur da hazır bulundu. Toplantıya katılan Emniyet Genel Müdürü
Alaaddin Yüksel ile Olağanüstü Hal Bölge Valisi Necati Bilican, saat 18.00 sıralarında MGK toplantısından ayrıldı.

Toplantı sonrasında yayımlanan MGK bildirisinde "Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü grupların, laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik ve
sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendiklerinin müşahade edildiği"
belirtilerek, "Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz
verilmeyeceği" vurgulanıyordu. 4 maddelik bildirinin son maddesinde şöyle deniliyordu: "Toplantıda bilhassa Anayasa ile Atatürk milliyetçiliğine bağlı
demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olarak belirlenen Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’ne karşı çağdışı bir kisve altında zemin oluşturmaya yönelik rejim
aleyhtarı faaliyetler de gözden geçirilmiş; Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş medeniyet yolunda, demokratik sistem içerisinde ilerlemesini teminat altına alan Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmemesi gerektiği; Anayasa’nın
tanımladığı Cumhuriyetin demokratik, laik ve sosyal hukuk devlet ilkelerinin
sağlıklı bir şekilde düzenlenmesine imkan sağlayacak güvenlik, huzur ve toplumsal
barışın önem ve öncelik taşıdığı; Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü
grupların laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini
güçsüzleştirmeye yeltendikleri; Türkiye’de laikliğin sadece rejimin değil aynı
zamanda demokrasinin ve toplumun huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu;
devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri
anlayışından vazgeçilemeyeceği, yasalarla belirlenmiş kuralların gözardı edilerek
yapılan çağdışı uygulamaların da hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı;
Türkiye’nin 1997 yılı içinde AB’ye tam üye olacak ülkeler listesine girmeyi
öncelikli bir hedef alarak sürdürdüğü, böyle bir dönemde resmi ve sivil kurum ve
kuruluşların bu sürece katkıda bulunmasının gerekli olduğu, bu sebeple,
demokrasimiz hakkında kuşkulara yol açacak, Türkiye’nin yurtdışındaki imajını ve
itibarını zedeleyecek her türlü spekülasyona son vermek gerektiğini, Türkiye
Cumhuriyeti’nin laik, demokratik insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk
devleti olduğu yolundaki temel ilkelerinin Anayasamızın ve devletimizin teminatı
altında olduğu; rejimin, kendisine ve geleceğine yönelik tartışmaların, içinde
bulunduğumuz ortamda Türkiye’ye yarardan çok zarar verdiği; açıklanan bu esaslar
aksine davranışların, toplumumuzda huzur ve güveni bozarak yeni gerginlikleri ve
yaptırımlara neden olacağı değerlendirilmiş, bu konularda alınacak ve alınması
gereken tedbirlerin Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine karar verilmiştir."


ZORUNLU EĞİTİM 8 YILA ÇIKTI
Milli Güvenlik Kurulu’nun tarihindeki en uzun
toplantılardan biri olan 28 Şubat 1997’de alınan kararlardan sonra siyasi ve
sosyal süreç yön değiştirdi. Zorunlu temel eğitimin 8 yıla çıkması ve daha bir
dizi kararın uygulanması MGK bildirisinin ardından gerçekleşti.

MGK bildirisinin yayımlanmasının ardından 1 Mart 1997’de askerlerin MGK
toplantısına getirerek, hükümetten yapılmasını istediği 20 madde belli oldu.
Temel eğitimin 8 yıla çıkması, imam hatip okullarının meslek okullarına
dönüştürülmesi, irticai faaliyetlere karıştıkları için TSK’daki görevlerine son
verilen askerlerin belediyelerde istihdam edilmesinin önüne geçilmesi istendi.

MGK bildirisini yorumlayan DYP Genel Başkanı, Başbakan Yardımcısı ve
Dışişleri Bakanı Tansu Çiller, "İktidarın hiçbir icraatı laikliğe aykırı
değildir" dedi. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan da "Suni olarak meydana
getirilen gerginliği ortadan kaldırmak, ülkedeki tansiyonu düşürmek hepimizin
görevidir" diye konuştu.

Erbakan, hükümete bildirilmek üzere MGK’da alınan 20 maddelik kararlar
listesinde "bazı ifadelerin çok sert olduğunu" öne sürerek kararları
imzalamadı. Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak, "Ordu ile uyum
içindeyiz" diyen Erbakan’a, "Ordu Atatürk’e inananlarla uyum içindedir"
yanıtını verdi. 3 Martta DYP’nin bazı önde gelen isimleri DYP’nin hükümetten
çekilmesini istedi. Çiller, Başbakanlık’ta biraraya geldiği Erbakan’ı "MGK
kararlarını imzalaması" konusunda iknaya çalıştı.

Erbakan bir basın toplantısı düzenleyerek yeni hükümet arayışlarına sert
çıktı ve "Hükümet TBMM’de kurulur, MGK’da kurulmaz" diye konuştu. RP Genel
Başkan Yardımcısı Aydın Menderes Erbakan’a "Ya imzala, ya çekil" dedi.

Türkiye’nin önde gelen bazı sivil toplum kuruluşları MGK kararlarına tam
destek verdiklerini açıkladı.

Çiller, Erbakan’dan Temmuz 1997’de Başbakanlık görevini kendisine
devretmesini istedi. Bu isteği reddeden Erbakan 5 Mart 1997’de MGK kararlarını
imzaladı. Çiller, Başkanlık Divanı toplantısında MGK kararları ve uygulanması
konusunda TBMM’de genel görüşme açılması için Erbakan ile anlaştıklarını, genel
görüşme önergesini hafta başında Meclis’e sunacaklarını açıkladı. Ancak diğer
partilerin sert tepki göstermesi üzerine bu plan uygulanamadı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı, 5 Martta, Başbakan Erbakan’ın
görüşme istediğini nazik bir üslupla reddetti.

Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, MGK’nın anayasal ve kendine özgü bir
kuruluş olduğunu belirterek MGK kararlarının uygulanmaması halinde devletin
yürümeyeceğini, uygulamayanların sorumlu olacağını söyledi.

-KARARLARI UYGULAMA KOMİTESİ KURULDU-

Başbakan Erbakan MGK kararları için RP’li bakanlar Fehim Adak ve Şevket
Kazan ile DYP’li Nevzat Ercan’dan oluşan bir "uygulama komitesi" kurdu.

Dönemin DSP lideri Bülent Ecevit, 9 Martta RP’nin katılmayacağı ve
liderlerin bulunmayacağı hükümet oluşumu çağrısında bulundu. Bunun üzerine DSP’li
Hüsamettin Özkan partiler arasında mekik diplomasisi başlattı.

MGK kararlarının uygulanmasıyla ilgili ilk çatlak, 8 yıllık kesintisiz
eğitimde çıktı. MGK 8 yıllık temel eğitimin kesintisiz olmasını isterken, RP,
imam hatiplerin orta kısımlarının zorunlu eğitim kapsamında kalmasına yol açacak
5 3 modelinde ısrarlı olduklarını bildirdi.

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam, 10 Martta, 8 yıllık eğitim
için müfredatın hazır olduğunu, Bakanlar Kurulu onaylarsa uygulamaya Eylülde
başlanabileceğini bildirdi. Ertesi gün Çiller grup toplantısında RP’yi ve
Erbakan’ı uyararak, MGK kararlarının Bakanlar Kurulunda ele alınacağını vurguladı
ve "Bunun teminatı DYP’dir" dedi.

RP Grup Başkanvekili Oğuzhan Asiltürk MGK’nın, temel eğitimin 8 yıla
çıkarılmasıyla ilgili kararını kabul etmeyeceklerini açıkladı. Başbakan Erbakan
MGK kararları tartışmasına Bakanlar Kurulu toplantısında son noktayı koydu.
Kararlar, kısa, orta ve uzun olmak üzere üç ayrı vadede uygulanacaktı. Toplantıda
MGK’nın önlem paketini okuyan Erbakan, "Bunların çoğu yürürlükteki yasaların
uygulatılmasıdır. Kimse tereddüt etmesin, bu kararların hepsi uygulanacaktır"
dedi.

Dönemin ANAP lideri Mesut Yılmaz, 16 Mart 1997’de DYP’ye "Rejim için
birleşelim" çağrısında bulundu.

RP içerisinde MGK kararlar paketine tepkiler sürerken Başbakan Erbakan
RP’li bakanlara "MGK kararları aynen uygulanacak" talimatı verdi.

Erbakan, 7 yıllık eğitimin uygulanamayacağı konusunda MGK’yı ikna için
bir rapor hazırladı ve buna ortağı DYP’den de destek geldi. 8 yıllık eğitimle
ilgili tartışmalara Cumhurbaşkanı Demirel nokta koydu; "MGK karar almış, hükümet
uygulanacak demiş, bundan sonrası için diyeceğim birşey olmaz."

MGK kararlarıyla ilgili ilk kez konuşan dönemin Genelkurmay Başkanı
Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, RP’nin ısrarlarına sert tepki gösterdi.
Karadayı, MGK’nın anayasal bir kuruluş olduğunu belirterek, "Burada alınan
kararlar herkesin riayet etmesi gereken kararlardır" dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı, 8 yıllık eğitime bu yıl (1997) geçileceğini
açıkladı.

-"YOL AYRIMINA GELİNDİ"-
DYP Genel Başkanı, Başbakan Yardımcısı Çiller, DYP grup toplantısında MGK
kararlarına direnen ortağını uyardı. Çiller, "Hiç kimse bu kararları gayri ciddi
göremez. Bunlar ciddidir" dedi. Bundan sonra DYP’de "hükümetten çekilelim"
sesleri yükselmeye başladı. Dönemin Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna, "MGK
kararlarına gayri ciddi bir ifadeyle yaklaşılırsa o zaman bizim uzlaşmamız
fevkalade zorlaşır. Hükümet yol ayrımına gelmiştir" dedi. Sanayi ve Ticaret
Bakanı Yalım Erez, "Bu hükümet, ülkedeki gerginliğe çözüm getiremez. Vakit
geçirmeden geniş tabanlı yeni bir hükümet kurulmalıdır" diye konuştu. DYP Genel
Başkan Yardımcısı Mehmet Gölhan, "Erbakan da bilir ki kararları uygulamazsa
hükümet edemez. Hükümette RP ile bir yol ayrımına geldik" açıklaması yaptı. Bazı
RP’li yöneticilerden ise 8 yıllık kesintisiz eğitime karşı açıklamalar
geliyordu.

TOBB, 31 Martta hükümetin derhal çekilmesini istedi. 31 Mart 1997’de
toplanan MGK’da, Kurul’un askeri kanadı RP’nin MGK kararlarına yönelik
eleştirilerinden duydukları rahatsızlığı dile getirdi.

8 yıllık eğitimle ilgili tartışmalar ve yaşanan gerginlikler aylarca
sürdü. 35 yıllık geleneği bozarak Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümünde
konuşan ilk Cumhurbaşkanı olan Demirel, "Kimse laik Cumhuriyete alternatif
aramaya kalkışmasın" dedi. Demirel, 22 Nisanda ""Türkiye’nin içinde bulunduğu
krizden çıkış yolunu seçim" olarak gösterdi.

MGK, 26 Nisanda toplandı ve 28 Şubatta alınan kararların ne kadar
uygulandığını belirleyebilmek için İzleme Komitesi kurulmasını kararlaştırdı. Bu
komite her ay MGK’ya bir de rapor sunacaktı.

Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, 21 Mayıs 1997’de
"Anayasa’nın laiklik ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline geldiği açıklıkla
anlaşıldığı" gerekçesiyle RP’nin sürekli kapatılması istemiyle dava açtı.

-"BATI ÇALIŞMA GRUBU"-


Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde 11 Haziranda irticaya karşı "Batı
Çalışma Grubu" oluşturuldu.

Haziranın 18’inde Başbakan Necmettin Erbakan ile yardımcısı Tansu Çiller,
"giderek artan toplumsal gerginlik nedeniyle hükümetin nasıl devam edeceği"
konusundaki görüşmelerinde uzlaştılar. Başbakanlığı Çiller devralacak, BBP
hükümete girecek ve erken seçim yapılacaktı. Bu anlaşmadan sonra Erbakan aynı gün
hükümetin istifasını Cumhurbaşkanı Demirel’e sundu. Erbakan Demirel ile
görüşmesinde RP, DYP ve BBP’nin anlaştığını, Bakanlar Kurulu ve hükümet
programının hazır olduğunu" bildirdi ve hükümeti kurma görevinin Çiller’e
verilmesini istedi.

Cumhurbaşkanı Demirel ertesi gün muhalefet lideri Mesut Yılmaz, Bülent
Ecevit, Deniz Baykal ve Hüsamettin Cindoruk ile görüştü, ardından da hükümeti
kurma görevini ANAP Genel Başkanı Yılmaz’a verdi. Yılmaz’ın görevlendirilmesine
RP, DYP ve BBP liderleri tepki göstererek, Demirel’i eleştirdi.

MGK, 25 Haziranda Demirel’in başkanlığında toplandı ve bu toplantı
Necmettin Erbakan’ın katıldığı son MGK toplantısı oldu. 30 Haziranda 55.
Cumhuriyet Hükümeti ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ın başbakanlığında kuruldu.
ANAP-DSP ve DTP ortaklığıyla kurulan hükümette DSP lideri Bülent Ecevit Başbakan
Yardımcısı olarak görev aldı.

MGK kararlarından en çok tartışılan 8 yıllık kesintisiz eğitim ile ilgili
yasa tasarısı, 16 Ağustos 1997’de TBMM’de 242’ye karşı 277 oyla kabul edildi. 8
yıllık kesintisiz eğitim uygulaması, 1997-1998 eğitim-öğretim yılının açıldığı 15
Eylülden itibaren uygulanmaya başlandı.

Bu arada, Anayasa Mahkemesi RP’yi, 16 Ocak 1998’de "demokratik ve laik
cumhuriyet ilkelerine aykırı davranarak, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğü ve millet egemenliği ilkelerini çiğnediği ve irticai faaliyetlerin
odağı olduğu" gerekçesiyle kapattı. Genel Başkan Necmettin Erbakan ile Şevket
Kazan, Ahmet Tekdal, Şevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan, İbrahim Halil Çelik’in
milletvekillikleri düşürüldü ve 5 yıl siyaset yasağı konuldu. 22 Şubat 1998’de
kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla RP’nin 14 yıl süren siyasi yaşamı sona
erdi.

Güncellenme Tarihi : 23.3.2016 20:50

İLGİLİ HABERLER