'Aldığınız karar Cumhuriyet'e meydan okumaktır'
Muharrem İnce açıklamasında, "Hükümetin son olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin zorunlu din dersleriyle ilgili verdiği kararı tanımadığını açıklaması, hemen ardından sanki bu karara karşı bir meydan okuma niteliğinde olan temel eğitim kurumlarında başörtüsünü serbest bırakma kararı, aymazlıktan öte bu sürecin bilinçli biçimde geliştirildiğinin örneklerinden biri olmuştur. Bu iki gelişme diğer gelişmelerle birlikte düşünüldüğünde halkı hızla meşru müdafaa noktasına götürmektedir. Çünkü ortada hukuk yoktur, hukuku tanımamazlık vardır. Böyle bir durumda herkesin kendi hukukunu dayatacağı bir ortamın oluşması kaçınılmaz olacaktır. Aldığınız karar Cumhuriyet'e meydan okumaktır" ifadelerine yer verdi.
"UYGULAMALAR, GELİNEN NOKTADA HALKTA AYRIŞMA SONUÇLARINI YARATMIŞTIR"
Muharrem İnce, "İktidara geldiği 2002 yılından bu yana AKP, Cumhuriyetin temel niteliklerine karşı sistematik biçimde uygulamalarda bulunmuştur. Başlangıçta özgürlükleri çoğaltma, demokratikleşme adıyla meşrulaştırılan bu uygulamalar son yıllarda ileri demokrasi, yeni Türkiye söylemiyle açıkça ortaya konulur olmuştur. Özellikle laikliğe, ulusal birliğe ve Cumhuriyetin kuruluş felsefesine yönelik bu uygulamalar, gelinen noktada halkta kutuplaşma, ayrışma sonuçlarını yaratmıştır. Son dönemdeki uygulamalarla bu kutuplaşma ve ayrışmanın, toplumu provokasyonlara açık hale getirdiği görülmektedir. Atatürk heykellerine karşı yapılan saldırılar, okul ve bayrak yakma eylemleri, imam-hatip okullarına zorunlu kayıtlar, okul yapmak yerine bazı okulların ısrarlı biçimde imam-hatip ortaokul ve liselerine dönüştürülmesi, mezhepçi söylem ve uygulamalar, çalışanların hak ve hukukunun yok edilmesi toplumda kaygı değil büyük bir öfke birikime yol açmaktadır. Bu öfkenin ne zaman ve nasıl bir toplumsal patlamaya yol açacağı iktidarın harekete geçirdiği provokatörlerin insafına kalmıştır" dedi.
"ALDIĞINIZ KARAR CUMHURİYET'E MEYDAN OKUMAKTIR"
Muharrem İnce, şunları söyledi; "Hükümetin, bu gelişmeleri durdurmak, toplumda normalleşmeye dönük adımlar atmak yerine, çoğunluk her şeydir anlayışıyla toplumun din duygularını harekete geçirerek, siyasal alanı dini duygu ve düşüncelerin hâkimiyetine sokarak, dini olan ile siyasal olanı aynılaştırarak yeni uygulamalara yönelmesi, olası her türlü toplumsal reflekse meşruiyet kazandırmaktadır. Hükümetin son olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin zorunlu din dersleriyle ilgili verdiği kararı tanımadığını açıklaması, hemen ardından sanki bu karara karşı bir meydan okuma niteliğinde olan temel eğitim kurumlarında başörtüsünü serbest bırakma kararı, aymazlıktan öte bu sürecin bilinçli biçimde geliştirildiğinin örneklerinden biri olmuştur. Bu iki gelişme diğer gelişmelerle birlikte düşünüldüğünde halkı hızla meşru müdafaa noktasına götürmektedir. Çünkü ortada hukuk yoktur, hukuku tanımamazlık vardır. Böyle bir durumda herkesin kendi hukukunu dayatacağı bir ortamın oluşması kaçınılmaz olacaktır. Aldığınız karar Cumhuriyet'e meydan okumaktır."
"BU YÖNETMELİĞİN MEŞRU VE YASAL DAYANAĞI YOKTUR"
"Bu yönetmeliğin meşru ve yasal dayanağı yoktur" diyen Muharrem İnce, şunları söyledi; "Aldığınız kararın eğitimle, özgürlükle, dinle bir ilgisi yoktur. Temel eğitim kurumlarının öğrencileri hukuki açıdan 18 yaş altında olduklarından dolayı çocuk sayılmaktadır. Pedagojik açıdan onların biyolojik ve sosyal gelişimlerine göre bu evre farklı kategorilere ayrıştırılsa da bu hukuki tanımlama kabul gören bir tanımlamadır. Bu yaş dönemi onların hayata hazırlandığı bir dönemdir. Okul ise onları hayata hazırlayan temel kurumdur. Devlet, onları hayata hazırlanmasında en önemli güvencedir. Biz çocuklarımızı okula gönderirken devlete emanet ederiz. Devletle kurulan her ilişkide olduğu gibi okullarda da devletin tarafsızlığı ve karşısındakilere eşit davranması ilkesi, onunla muhatap olanların da bu tarafsızlığı ve eşitliği kabul etmesiyle ete-kemiğe bürünür"
"OKUL, TARAFSIZLIĞIN VE EŞİTLİK İDEALİNİN MERKEZİDİR"
Muharrem İnce, "Okul, tarafsızlığın ve eşitlik idealinin merkezidir. Çünkü okul hepimizin olduğu için hiç kimsenindir. Devlet okulda öğrenciye inanç ve yazılı kuralların dışında özel bir ahlaki formasyon dayatamaz. Hiç kimse okula inancını taşıyarak inancından dolayı kendisine farklı bir durum yaratamaz. Çünkü temel eğitim okulları inançların sergileneceği, çocuklarımız arasında inanan-inanmayan ayrımının yaratılacağı yer değildir. En önemlisi de temel eğitim kurumları, çocukların inançları açısından sorgulanamayacağı bir ortamdır. Seçmeli ve zorunlu din dersleriyle, okullarda açılması zorunlu hale getirilen mescitlerle, şimdi de başörtüsüyle okul; inanan ve inanmayan ayrımının yapılacağı bir ortam haline getirilmiştir. Böyle bir ortamda öğretmen ve öğrenci, öğrenci-öğrenci, okul yönetimi-veli ilişkisi olması gereken mecrasından kendiliğinden çıkacaktır. Doğal olarak okul dışındaki var olan kutuplaşma, ayrışma, öfke birikimi, okula taşınarak ve daha şiddetli biçimde okulda üretilerek topluma yansıyacaktır" dedi.