ALİ ATIF BİR/ HÜRRİYET
GEÇİR VE ÇAK GAZETECİLİĞİ
Bazı dostlarım aradılar dediler ki, 'Fatih Altaylı sana geçirmişti, tam sırasıdır, sen de ona çak!'
Ben de onlara dedim ki: 'Neden?' Fırsat buldum diye niye çakayım, niye geçireyim Fatih Altaylı'ya? Benim Fatih Altaylı ile bir sorunum yok ki! Benimle sorunu olan Fatih Altaylı, canı istediğinde geçiren, canı istediğinde çakan o. Bu onun uzmanlığı. Bu konuda eline su dökmek mümkün değil.
Ben sizleri memnun etmek, kendimi rahatlatmak için çakacam Fatih Altaylı'ya, siz de 'Amma da çakmış helal olsun'diyeceksiniz. Sonuç? Ne elde ettik? Ben mastürbasyon yaptım, siz nasıl bir zevk aldınız?
Altaylı'yı ne kıskanırım, ne işinde ne makamında gözüm vardır, ne önünü kesmek, ne de bir yerlere gelmesine engel olmak gibi bir güdüm vardır. Üstelik ona, onca 'çakılma ve geçirilmeye rağmen' kin falan da duymuyorum. Niye duyayım ki?
Uzanlar'la ve birçok yolsuzlukla ilgili yazdığı yazıları, birçok konudaki cesaretli çıkışlarını, yeteneğini takdir ediyorum. 'Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli' derler sözü bu konularda ona yapılan saldırıları çok iyi tanımlıyor.
Hatta Cem Uzan'ın ona gönderme yaparak Nuriye Akman'a söylediği 'Her havlayan köpeğe gidilmez ki' sözünü bir parti başkanının ağzına yakışmayacak kadar pespaye buldum. Hiç kimsenin, başta da bir siyasi parti başkanının Altaylı gibi asıl işini yapmaya çalışan bir gazeteciye böyle hakaret etmeye hakkı yoktur, protesto ediyorum... (AKP ile ilgili yazdıkları ya da yazmadıkları beni hiç ilgilendirmiyor. Herkes kendi imajından kendi sorumlu! Eğer onun gibi 'mert' biri AKP yöneticilerine yakın olmak adına onlara 'geçirmiyorsa' tüm zamanların en siyasi YÖK yasası konusunda onlara 'çakmıyorsa' ben ne karışırım. Kahin miyim ben de Altaylı'nın aklını okuyayım, ne düşündüğünü bileyim. Bana ne!)
Şimdi tekrar soruyorum: Niye 'geçireyim' Fatih Altaylı'ya? Eğer bir düşüncesine karşıysam, çıkar edebiyle yazarım. Geçirmek neden ki? Hem köşe yazarı bir köşe yazarına neden geçirir? Birbirine bu kadar kin duymak, birbirinden bu kadar nefret etmek neden? Neden? Özgüven eksikliğinden olabilir mi?
Köşe yazarları birbirine açık açık geçirme, 'demek istemelerle'çakma girdabında boğulmaya başladı. İş iyice çığırından çıkıyor. Bir yerlerde durmak lazım. Hem bu ortamı eleştirip, hem doğrusunu üniversitede öğretip, hem de 'geçirme ve çakma'sofrasının mezesi olamayacağım kusura bakmayın.
Benim kendime güvenim tam. Türkiye'de de çok iyi gazeteciler var. Meslektaşım olarak algıladığım gazetecilere, köşe yazarlarına 'geçiren ve çakan' bir yazar olarak tanımlanmaktansa 'Danışman-yazar' olarak tanımlanmayı yeğlerim.
Bir taraftan telefon açılıp 'Hocam' denip, diğer taraftan Süreyya Ayhan'ı savunduğumda 'profesör müsvettesi' diye çaktırmadan çakılsa bile. Bir taraftan 'Ben Galatasaray taraftarıyım istediğimi yazarım' deyip, diğer taraftan bana 'O danışman-yazar, yazdıklarının değeri sıfır' diye geçirilse bile... Ben değerimi biliyorum. Bana kendimden başka kimse zarar veremez.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:44