ARINÇ : BEDELLİ ASKERLİĞE SICAK BAKIYORUM
İSTANBUL - Radyo Klas'ta katıldığı program sonrasında gazetecilerin çeşitli konulardaki sorularını yanıtlayan Arınç, CHP'nin türban sorununun çözümüyle ilgili hazırladığı raporu ve bu girişimi samimi bulup bulmadığına ilişkin soru üzerine, samimi bulup bulmama ve niyet okumanın işleri olmadığını söyledi.
Geriye bakıldığında CHP ve onun şu andaki Genel Başkanının türban veya başörtüsü özgürlüğü noktasında hep muhalif kaldığını, bununla ilgili yasal düzenlemeleri de iptal ettirdiğini ifade eden Arınç, bu konuyla ilgili konuşanları da gericilikle suçladığını dile getirdi.
Arınç, CHP'nin üniversitelerde türban yasağının sürmesini desteklediğini, hatta kendi milletvekilleri içinde, İstanbul Üniversitesi önünde ikna odaları kurup, genç kızların başlarını açtırmaya çalışan rektör yardımcıları olduğunu da belirterek, ''CHP zihniyeti şu ana kadar başörtüsü ve türbana geçit vermemiştir'' dedi.
Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın yerel seçimler öncesinde çarşaf açılımı yaptığını, seçimlerden sonra da Mersin'de çarşafların yırtıldığını ifade eden Arınç, şöyle devam etti:
''CHP'nin geçmişinde başörtüsü ve türban konusunda sadece yasaklar vardır. Bundan sonra özgürlüklerden yana olacaklarsa bunu fiilen ortaya koymaları gerekir. Ben onların kalplerini açıp bakamam, samimi mi, değil mi bir şey söyleyemem. TBMM'de daha 2 yıl evvel MHP ve AK Parti'nin 10. ve 42. maddede yaptığı değişikliği Anayasa Mahkemesine götüren, 'Burada türbana özgürlük var, bunu iptal edin' diyen CHP'dir. Bu 20 yıl önce değil, 2 yıl önceydi. Dolayısıyla şimdi 'türbana özgürlük' demişlerse, ne yapacaklarını göreceğiz. Teklif mi, Anayasa değişikliği mi getirecekler? Yoksa Sayın Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi 'hiçbir şey söylemem, biz geldikten sonra göreceksiniz, bu işi çözeceğiz' sözlerine mi inanacağız? Doğrusu bunların hepsini fiiliyatta görmemiz gerek.''
-''BUNDAN SONRA TÜRKİYE'DE...''-
Radyo programında darbelere ilişkin sözler söylediğinin anımsatılması üzerine de Arınç, şunları kaydetti:
''28 Şubat'ta Sincan'dan toplar, tanklar geçtiği zaman, o zamanın Genelkurmay Başkanı 'demokrasiye balans ayarı yaptık' demişti. Biz o zaman 'demokraside balans ayarı tanklarla, toplarla, tüfeklerle olmaz seçimle, sandıkla olur' demiştik. Şimdi, artık o gündür. Bu Anayasa değişiklikleri darbecilerin, cuntacıların, darbe heveslilerinin heveslerinin kursaklarında kalacağı bir gündür. Bundan sonra Türkiye'de seçilmiş hükümetler olacak, sandık olacak, demokrasi olacak, çoğulculuk olacak, katılımcılık olacak, eleştiri olacak, siyasi partiler birbirlerini düşman değil rakip gibi görecekler, iktidarlar gidecek, hilesiz, entrikasız, kansız el değiştirmeler olacak, bunun adı da demokrasi olacak.''
-YENİ GENELKURMAY BAŞKANININ DÜŞÜNCELERİ-
Bedelli askerlik konusunun hatırlatılması üzerine de Arınç, şunları söyledi:
''Ben bedelli askerliğe sıcak bakıyorum. Bu bir ayrıcalık değil. Bu dünyanın her yerinde olan bir şey. Olması da gerekir. 800 bin kişilik büyük bir ordumuz var. Bunların içerisinde de farklı askerlik sistemi var.
İhtiyaç olursa, gerek de duyulursa bence bedelli askerlik geçmişte olduğu gibi yine olabilir. Ancak bu konularda Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı aracılığıyla 'benim asker ihtiyacım şudur. Bu ihtiyacımı karşılamam için bedelli askerlik olmaması gerekir' diye haber veriyor. Bakanlık bunu Hükümete bildirdiğinde biz bedelli askerliği düşünemiyoruz. Bu gereklilik ne zaman ortadan kalkar onu bugünden söyleyemem.
Şimdi yeni bir Genelkurmay Başkanımız geliyor, belki onun fikirleri, düşünceleri geçmişteki seleflerinden farklı olabilir. Milli savunmanın asker ihtiyacı ve askeri gereklilik noktasındaki düşünceleri bizim için önemlidir. O düşüncelerde bedelli askerlik lehine bir yumuşama olursa ben şahsen bunun gerçekleşmesinden sevinç duyarım.''
-ARINÇ: NE AKLA NE MANTIĞA UYGUN DEĞİL-
Bir gazetecinin, ''MHP'nin, 'terör örgütü ile pazarlık' iddialarına ilişkin neler söyleyeceksiniz?'' sorusu üzerine Arınç, şunları kaydetti:
''Bu tartışmanın sürgit devam etmesi çok yanlış. Bu konuyla ilgili cevaplar verildi. İddiayı atan kişi dağ başında bir eşkıya. 'Devletle pazarlık yapıldı' diyor. Onun sözüne bakarak ve inanarak bir kısım siyasetçilerin 'Hükümet böyle bir pazarlık yaptı' demesi ve o eşkıyaya inanarak bu sözü söylemesi daha büyük bir yanlış. Başbakanımız da biz de 'Terör örgütüyle ve bu örgütün liderleriyle hiçbir şekilde konuşmadık, konuşmayız ve konuşmayacağız' diyoruz. Ona inananların bizim sözümüze inanmaması çok daha büyük yanlış. Yanlışlıklar içinde yüzüyoruz. Terörle mücadele eden bir hükümetin terör örgütünü temsil eden kişilerle konuşması, görüşmesi, pazarlık yapması ne akla, ne mantığa uygun bir şey değil.''