Gündem
  • 12.4.2012 00:16

Arınç : Kürtçe eğitim Süleymaniye'den başka yerde yok

Dünyanın hiçbir yerinde Kürtçe eğitim olmadığını anlatan Arınç, "Sadece Kuzey Irak'ta Süleymaniye'de Kürtçe eğitim yapılıyor"dedi.
İSTANBUL (AA) - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kürtçe eğitimin ancak Kuzey Irak'ta, Süleymaniye'de bir yerde olduğunu, dünyanın başka hiçbir yerinde olmadığını belirterek, ''Dolayısıyla böyle bir dil eğitime müsait midir, yani fiziğiyle, kimyasıyla, astronomisiyle, sosyal politikalarıyla her şeyi ifade etmeye yeterli midir konusunda ben aydınlanmak ve tatmin olmak ihtiyacındayım'' dedi.
      İstanbul Aydın Üniversitesi'nde, ''Demokratikleşme süreci ve yeni anayasa'' konulu konferans veren Arınç, ardından öğrencilerin sorularını yanıtladı.
      Somalili Ayşa Ahmet'in, ''Yeni anayasada güçler ayrılığı dengesi nasıl düzenlenecek-'' sorusu üzerine Arınç, Türkiye'nin, Somali'ye yaptığı yardımları çok sistematik olarak devam ettirdiğini dile getirerek, Somali'nin bir an önce esenliğe çıkacağını ümit ettiğini kaydetti.
      Bu anayasa çalışması sırasında 15 maddelik bir yöntemin kabul edildiğini belirten Arınç, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun bu 15 maddelik yöntemde, ''Her şeye açığız, her şey görüşülecek, konuşulacak, rezervimiz yoktur, yani kırmızı çizgimiz yoktur'' demeye getirdiğini söyledi.
      Başbakan Yardımcısı Arınç, anayasanın ilk 3 maddesiyle ilgili 4. maddede bir kısıtlama bulunduğunu anımsatarak, yasama, yürütme ve yargının üç erk olarak anayasada muhafaza edilip edilmeyeceğinin partilerin vereceği karara bağlı olduğunu vurguladı.
      Arınç, ''Hiçbir parti peşinen 'şundan yanayız' diye söylemiyor, bu yazım safhasında erkler birliğini mi kabul edeceğiz anayasamızda olduğu gibi yoksa bugünkü gibi yasama, yürütme, yargı mı olacak, onların kendi alanları içerisinde bir kısıtlama, filtreleme gelecek mi, doğrusu bunu yazımdan sonra göreceğiz. Anayasanın yeniden yazılması sırasında bu konuya dikkat edileceğini biliyorum, 4 parti eline kağıdı kalemi alıp yazacak. Onlar ne tür yazarsa biz de Meclis'te müzakeresini yapacağız'' diye konuştu.
      Bir öğrencinin, ''Yeni anayasa ülkemize neler kazandıracak-'' sorusu üzerine de Arınç, Türkiye'nin çok iyi bir noktaya geldiğini ifade ederek, Türkiye'yi artık sivil hükümetlerin yönettiğini kaydetti.
      Sivil-asker ilişkilerinin Türkiye'de batıdaki örnekleri gibi olması gerektiğine işaret eden Arınç, bu ülkenin ekonomisinin, eğitiminin, sağlık hizmetlerinin, bunların hepsinin hükümetlere verilmiş görevler olduğunu, işlerini iyi yaparlarsa halkın bundan memnun kalacağını, ama kötü yaparlarsa bir askeri gücün müdahale etmesine gerek olmadığını, demokratik bir ülkede seçime gidileceğini veya siyasi sebeplerle hükümet değişikliği olabileceğini bildirdi.
      Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''Aba altından sopa göstermek yok, kaş çatmak yok, sesi yükseltmek yok, bildiri koymak, muhtıra vermek yok, cuntacılık yok, darbecilik yok... Türkiye artık bununla tanıştı. Türkiye, demokrasisiyle, özgürlükleri genişletmesiyle, ki hala bu konuda eksiği var, böyle bir noktaya gelmiştir. Şimdi böyle bir noktada dükalıklar yaratan geçmiş anayasalardan kurtulmamız lazım. 1982 Anayasası'nda öyle kurumlar var ki, bunlar niye anayasada yer almıştır diye düşünmek lazım. Halbuki bunlar kendi kanunlarıyla kurulabilir. Nedir asıl sebep- Anayasa değişikliği nitelikli çoğunluğa bağlanmıştır. 330 oy alamazsa bir madde anayasada değişmez, 330-367 arasında kalırsa referanduma gider, Meclis'te değişmesi için mutlaka 367 olması gerekir. Anayasalar kısa olmalı, öz olmalı, temel hakları ortaya koymalı, ideolojik saplantısı olmamalı, devletin gücünü ve otoritesini güçlendiren değil, insan ve birey odaklı olmalı. Vatandaşlık tarifinden tutunuz, Türkiye'de resmi bir ideolojinin hakimiyetini öngören anlayış ve kurumlara kadar geçmişten kalan tortuların hepsinin kaldırılması gerekir. Bu, yeni, çağdaş bir dünya görüşüdür, Türkiye bunun dışında kalamaz. Dolayısıyla yeni anayasanın bize getireceği özgürlüktür, bireyin haklarını korumaktır, kurumları kendi kanunlarına göndermektir. 180 maddelik bir anayasa değil, mümkünse 60-70 maddeye indirgenmiş bir anayasa olmalıdır. Dili Türkçe ve sade olmalıdır, herkesin okuduğunda aynı şeyi anlaması gerekir.''
      Başbakan Yardımcısı Arınç, Avrupa Birliği'nin Türkiye için hukuk ve demokrasi standardı olduğuna işaret ederek, ''Hukukun üstünlüğü gibi, çokluk içinde teklik gibi, farklılıkların zenginlik olarak anlaşılması gibi, kültürel farklılıkların herkes tarafından kabul görmesi gibi bir standarda Türkiye'de ihtiyaç var, dolayısıyla yeni anayasa toplumsal barışı kuracak bir yeni anayasa olmalıdır. Farklı giyinmenin, farklı düşünmenin, farklı bölgelerde olmanın, farklı etnik kökenlere sahip olmanın bir yoksulluk değil, zenginlik sebebi olarak kabul edilmesi gerekir. Umarım yeni anayasa bunları bize getirecek'' şeklinde konuştu.
     
     -Dokunulmazlık konusu-
    
     Bir öğrencinin, ''Yeni anayasada dokunulmazlıklar kaldırılacak mı-'' sorusu üzerine de Arınç, dokunulmazlıklar konusunda da Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun karar vereceğini vurgulayarak, ortak nokta ne ise onun kabul edileceğini belirtti.
      Dokunulmazlıkların Anayasa'nın 83. maddesinde yer aldığını, bunun aslında kürsü dokunulmazlığı olduğunu vurgulayan Arınç, mevcut anayasadaki hükmün içinde bir istisna bulunduğunu; bunun da terörle ilişkili suçlar işlenmesi halinde dokunulmazlığın olmayacağını içerdiğini söyledi.
      5 milletvekilinin bu tür suçlamalarla cezaevinde bulunduğunu, birisi hakkında hükmün kesinleştiğini aktaran Arınç, temel düşünce olarak dokunulmazlığın bütün dünya parlamentolarında milletvekillerine tanınan bir hak olduğunu, bir ayrıcalık olmadığını bildirdi.
      Arınç, bir milletvekilinin görevini yaparken herhangi bir baskıyla karşılaşmaması gerektiğine işaret ederek, yeni anayasada dokunulmazlığın yasama dokunulmazlığı olarak sınırlandırılması ve bunun çok iyi ifade edilmesi gerektiğini belirtti.
      Bülent Arınç, kimilerinin bazen siyasi, bazen farklı endişelerle dokunulmazlığın istismar edildiğini söyleyebildiğini, bu istismarın önüne geçmek için yasama dokunulmazlığını yasama faaliyetleri ile ilgili tarif edip sınırlandırmaya ihtiyaç bulunduğunu kaydetti.
     
     -''Ben de kabul ediyorum, Kürtçe bir medeniyet dilidir''-
    
     Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir öğrencinin, ''Bir konuşmanızda 'Kürt dili medeniyet dili değildir' dediniz. Yeni anayasaya anadilde eğitim konusunda neler getirilecek-'' sorusu üzerine, ''Konuşmamı dikkatle takip ettiyseniz, 'Kürt dili medeniyet dili değildir veya medeni bir dil değildir' demedim. Bütçe konuşmasında bu konu üzerinde en cesur düşüncelerini ifade etmiş bir insan olarak 'Kürtçe medeni bir dil değildir' demişsem bu çok büyük bir haksızlık olurdu, kendime saygısızlık olurdu, Kürtçe konuşan yurttaşlarımıza saygısızlık olurdu. Bunu söylemeyecek kadar akıllı bir adamım. Kürtçe medeni bir dil değildir' demedim'' şeklinde konuştu.
      Kürtçe anadilde eğitim konusunun farklı bir konu olduğunu, anadilde eğitimin anayasal bir engelle karşı karşıya bulunduğunu anlatan Arınç, konuşmasına şöyle devam etti:
      ''Anayasada bir engel bundan sonra olmayacaksa bu dilde bir eğitim yapılabilir mi, yapılamaz mı tartışmasında ben Kürtçe'nin, alfabesi, grameri olan bir dil, şu kadar yüzyıldır konuşulan, pek çok kitap yazılmış, edebiyat örnekleri olduğunu söyledikten sonra 'İlkokuldan üniversite sonuna kadar eğitimi yapılacak kadar bir medeniyet dili midir-' diye soru sordum. Hüküm ifade eden bir cümle kullanmadım, soru sordum. Sorumun cevabı da geldi. Pek çok gazetede yazan çizen insanlar, 'Kürtçe bir medeniyet dilidir' dediler. Amenna, kabul ediyorum. Ben de kabul ediyorum, Kürtçe bir medeniyet dilidir. 'Kürtçe bir medeniyet dili değildir' diye bir eleştiri okumadım, oysa Türkiye'de buna inanan yüzlerce siyasetçi de var, şu da var, bu da var, ama cesaretlerini toplayıp düşüncelerini açıklayamadılar. 'Kürtçe bir medeniyet dilidir' diyenler çok güzel yazılar yazdılar, o yazılardan istifade ettim. Anladım ki, kitabı olan, kültürü, folkloru, düşüncesi olan ve yaşayan bu dil bir medeniyet dilidir. Ama sorumun ikinci cevabını bekliyorum. Bu dille baştan sonra bir eğitim yapmak mümkün müdür- Siz buna 'evet' diyebilirsiniz ben de 'evet' demek için çalışmalarımı tamamlamak üzereyim. Ancak düşünün, böyle bir eğitim ancak Kuzey Irak'ta, Süleymaniye'de bir yerde var, dünyanın başka hiçbir yerinde yok. Dolayısıyla böyle bir dil eğitime müsait midir, yani fiziğiyle, kimyasıyla, astronomisiyle, sosyal politikalarıyla her şeyi ifade etmeye yeterli midir konusunda ben aydınlanmak ve tatmin olmak ihtiyacındayım. Dürüst siyasetçi böyle olur. Siz bana 'bu dille baştan sona eğitim yapmak mümkündür' deyin, okurum, anlarım ve kabul ederim, hiç peşin hükümlü değilim. Çünkü ben bu topraklarda 30-40 yıldır değil 1000 yıldır Kürt vatandaşlarımın yaşadığına inanıyorum, onların varlığından da mutluyum, onların ne etnik kökenlerine, ne dillerine ters gözle bakmadım. Aynı medeniyetin çocuklarıyız, 1000 yıldır birlikte bu medeniyeti inşa etmiş insanlarız. Cumhuriyet'te de birlikteydik, Çanakkale'de de birlikteydik. Bu ülkede hepimiz eşit yurttaşlar olarak kardeşlik hukuku içinde yaşayacağız. Bunu kabul etmek ayrı bir şeydir, ancak dil konusu fevkalade önemlidir. Eğitimin en kaliteli, en iyi yapılması için hangi dili kullanmalıyız noktasında bugün var olan sistemi değiştirmek için çok haklı sebepler bulmamız gerekir. O da üniversitelerin işi, siz de bu konular üzerinde çalışın, okuyun, oturun yazın çizin, bize yol gösterin. Birincisini nasıl başımın üstünde taşıyorsam, ikinci sorumun cevabını aldığımda da ellerinizden öperim.''
 

Güncellenme Tarihi : 22.3.2016 18:51

İLGİLİ HABERLER