Gündem
  • 16.10.2006 15:15

ARINÇ: TERÖR ÖRGÜTÜ SİYASALLAŞAMAZ!..

TBMM Başkanı Bülent Arınç, "Terör örgütü varoldukça, eylemleri şu veya bu şekilde devam ettikçe bu örgütün meşrulaştırılmasına, hele hele siyasallaştırılmasına hiçbir zaman, imkan ve fırsat verilmez" dedi.
      22. Dönem 5. Yasama Yılının başlaması nedeniyle bilgilendirme toplantısı
      düzenleyen Arınç, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
      Bir gazetecinin, konuşmasında geçen "geçmişten bugüne yaralı bir demokrasi..." ve "Meclisin gücünü ve yetkilerini artırmasından endişelenen kimi çevreler..." ifadelerini açmasını istemesi üzerine Arınç, çok partili hayata geçişin üzerinden 60 yıl geçtiğini, bu sürenin çok azında, 10-15 yılında istikrar dönemi
      yaşandığını ve demokrasinin zaman zaman müdahalelere uğradığını söyledi.
      Bir kısmı zaruri olan erken seçimler, bir kısmı darbeler, bir kısmı muhtıra, bir kısmı postmodern darbelerle demokrasinin kesintiye uğradığını anlatan Arınç, "Demokrasimizin yaralı olduğun söylerken, bunları kastediyorum. Gün gelmiştir ki demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilerimiz de kapatılmıştır. Partiler kapatılmamış, demokrasi kesintiye uğramamış olsaydı, bugün belki yüzlerce yıllık belki siyasi partilerimiz kökleşmiş, derinleşmiş ve demokrasimiz kurumsallaşmış olacaktı. 60 yıllık çok partili siyasi hayatımızda, demokrasinin Anayasaya aykırı olarak zaman zaman müdahalelerle yaralandığını söylemek istiyorum" dedi.
      1961 Anayasasına kadar egemenliğin tek temsil edildiği yerin TBMM olduğunu
      kaydeden Arınç, 1982 Anayasası ile kuvvetler ayrılığı ilkesinin getirildiğini hatırlattı. Zaman zaman tartışmalar olduğunu, TBMM’nin egemenlik hakkını kullanmasıyla ilgili bazı kurumlar ve kişiler tarafından eleştirildiğine dikkati çeken Arınç, şunları söyledi: "Yasama çok önemlidir. Gerçekten, ister kurucu meclis ister danışma meclisi döneminde olsun, meclislerin yaptığı Anayasalar halk oylamasına sunulmuş, kabul edildikten sonra yürürlüğe girmiştir. 1921, 1924, 1961 ve 1982 Anayasasının temeli, Parlamentonun yaptığı anayasalara dayanmaktadır. Parlamenter demokratik sistem Türkiye’de mevcut ise bunun batıdaki örneklerine baktığımızda, pek çok kuruma üye seçiminde meclislerin önemli rolü olduğunu görüyoruz. Bugün TBMM, sadece Sayıştay başkan ve üyelerini seçmektedir. İktidar ve muhalefet kendilerine ayrılan kontenjanlar içinde üyelerini seçmektedir. Yeni Sayıştay Kanununda, Sayıştay üyelerinin seçim şeklinin tamamının Parlamentoya verilmesi, büyük tartışmalara uğramaktadır. Yine buna benzer şekilde, Ombudsmanlıkta da böyle olacaktır, Parlamento tarafından seçilmesine karşı çıkan düşünce ve güç odakları vardır. TBMM’nin, bazı kurumlara üye seçiminde mutlaka yeri ve görevi olduğunu bilmekteyim. Ben arzu ederim ki Anayasa Mahkemesinin bir kısım üyeleri de TBMM tarafından seçilsin. Bu çok doğru, çok yerindedir, batıda bunun örnekleri fazlasıyla mevcuttur. Ama ne gariptir ki bir zamanlar Anayasa Mahkemesinin Başkanının diyelim ki 14-15 üyeden sadece 3 tanesini, o da gösterilecek adaylardan seçmek suretiyle, meclis yapsın dediğinde buna karşı gürültü koparanlar olduğunu biliyoruz. Bırakın 3 tanesini, bence doğrudan doğruya daha fazlasını TBMM seçmelidir. Millet adına egemenlik hakkını kullanan ve milletin seçilmiş temsilcilerinin doldurduğu bir Meclisin üye seçiminden daha tabii bir şey olamaz." Arınç, "Almanya’daki Türk kadın milletvekillerinin Müslüman kadınlara yaptığı ’türbanlarınızı çıkarın’ çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz’?" sorusuna, konuyla ilgili detaylı bilgi sahibi olmadığını ve bir şey söylemesinin uygun olmayacağını söyledi.
     
     "KÜLLİYEN YALAN"
      TBMM Başkanı Arınç, Sabah Gazetesi Parlamento muhabirinin "Cumhurbaşkanlığına aday mısınız? Türkiye’de irtica tehdidi var mı?" sorusuna, "Bunlara o kadar çok cevap verdim ki tekrarlama gereği duymuyorum. Ama ben sizin sormadığınız bir soruya cevap vereyim" diyerek, "TBMM’nin Atatürk Köşkünde villa yaptırdığı" ile ilgili habere değindi.
      Haberin "külliyen yalan’ olduğunu belirten Arınç, "Eğer siz fotomontajla denizin içindeki bir köşkü, hemen yanında karadaki bir başka şeyle yan yana getirirseniz ve ondan bir anlam çıkarmaya çalışırsanız çok yanlış olur. İnsan bir zahmet ederek Florya Atatürk Köşkü’ndeki 40 seneden beri mevcut olan milletvekili konukevini görmüş olması lazım" dedi.
      4 yıldan beri Köşkü, yeniden restore ederek, milyarlar harcayarak büyük
      tarihi ününe yakışır hale getirdiklerini ifade eden Arınç, Köşkün karada bulunan kısmına, milletvekillerinin İstanbul’da konaklama ihtiyacını karşılamak üzere geçmişte 34 odalı bir dinlenme tesisi yapıldığını, ancak bugün kafi gelmediğini kaydetti. Milletvekillerinin İstanbul ile bağlantılarında kalabilecekleri Beşiktaş’ta 24 odalı, Florya’da 34 odalı yer olduğunu hatırlatan Arınç, şöyle konuştu: "Milletvekilleri haklı olarak yakındılar; ’oda bulamıyoruz, başka kurumların misafirhanesine adete sığıntı dibi gidiyoruz, niçin burada ihtiyacımızı karşılayacak konaklama tesisi olmasın’ dediler. Çok haklıydılar. Büyükşehir belediyesinden, bana göre sağda kalan alanı, koşulları içinde tahsis ettirerek mevcut odalar gibi 14 yeni oda daha yapalım da 14 milletvekili arkadaşımıza yeni bir konaklama alanı bulalım dedik. Arazi bizim arazimiz, yapacağımız odalar bugünkü odaların aynısıdır. Bunun için engel bulunmamaktadır. ’Atatürk Köşkü’nün dibine, içerisine, şu yapıldı bu yapıldı’ şeklinde haberler maksatlıdır. İnşaat mühürlenmemiştir, kaçak göçek değildir. Ayıp değil, günah değil, başka kurumların 30 yıl öncesinden sahip oldukları bir şeye biz sadece 14 yeni mütevazi oda ekliyoruz." İhaleyi alan firmanın TBMM İdare Amiri Feyzi Berdibek ile yakın olduğu iddialarına karşılık Arınç, inşaatın kabasının ihalesini verdiklerini, içini kendi imkanlarıyla yapacaklarını, firmanın Berdibek ile uzaktan yakından ilgisi olmadığını söyledi. Arınç, "Bu haberler bizi yaralıyor. Bunlar, bir takım zihinlerde istifam doğurabilecek haberlerdir. Yaptığımız meşru, haklı, makul işleri bile Meclise ve milletvekillerine vur abalıya kabilinden yanlı haber haline getirmek doğru değildir" dedi.
     
     "SİYASALLAŞMASI MÜMKÜN DEĞİL"
      Arınç, bir gazetecinin "Türkiye’de uzun süreden beri terör örgütünün tanınacağı, meşrulaştırılacağı, bunun için medya grubunun destekleneceğinden söz ediliyor. Türkiye’nin böyle bir projeye geçit vermesi mümkün mü?" sorusuna karşılık, farazi şeylerle ilgilenmemek gerektiğini söyledi. Böyle bir projeden haberi olmadığını belirten Arınç, "Böyle bir projeyi kim götürüyor, kim yapmak istiyor, bu medya grubunu kim oluşturacak? Bunları bilmeden, bunlarla ilgili bir emare görmeden benim bir şey söylemem mümkün değil" diye konuştu.
      Türkiye’nin terör örgütünden yıllardan beri ıstırap çektiğini, masum insanların öldüğünü, güvenlik güçlerinin şehit olduğunu, bunun büyük acı meydana getirdiğini, işin manevi boyutu kadar maddi boyutuyla da büyük zarara neden olduğunu kaydeden Arınç, şöyle konuştu:
      "Terör örgütünün ne yapacağı bellidir, silahını bırakacak, teslim olacaktır ve terörle ilişiğini kestiğini ilan edecektir. Onları, artık bu ülkenin devletine güvenen, rejimine inanan 70 milyon insanıyla kaderde, kederde, tasada, kıvançta ortak bir ferdi olarak hepimiz kucaklarız. Ancak terör örgütü varoldukça, eylemleri şu veya bu şekilde devam ettikçe bu örgütün meşrulaştırılmasına, hele hele siyasallaştırılmasına hiçbir zaman imkan ve fırsat verilmez. Böyle bir şey düşünülmez. Bir kere terör örgütünün doğrudan sayasallaşması mümkün değil.
      Biz Türkiye’de siyaset yapmak isteyenlere şunu tavsiye veriyoruz; Terör ve şiddetle hiçbir şekilde bağ ve ilinti kurmayacaklar. Böyle bir örgüt varsa da ondan yana tavır almayacaklar. Örgütün tabanı ile benim parti tabanım aynıdır’ demeyecekler. Eğer bunu derlerse, o zaman terör örgütü ile aynı yapı içinde bulunduklarını ifade ve itiraf etmiş olurlar. Aynı zamanda etnik temele dayalı siyaset yapmayacaklar ve parti kurmayacaklar. Biz bunu kendileriyle görüştüğümüz zaman da ifade ediyoruz.
      Bu ülke hepimizin. Bu ülkede hepimiz bizi acılara gark eden terörden şikayetçiyiz. Masum halkı ile terör örgütü arasına aşılmaz duvarlar koymalıyız ve onu lanetlemeliyiz, onlara gülücükler göndererek, terör örgütü başının fotoğraflarını sallayarak, onlarla aynı dilden konuşarak bir de meşru siyaset yapacağız, ’demokrasi bunu gerektiriyor’ diyemezler. Demokrasinin ’olmazsa olmaz’ şartı odur ki demokrasiyi yok edecek tehlikelere izin verilmez. Terör örgütü ayrı bir şeydir, Türkiye’de siyaset yapmak Anayasal şartlar içinde ayrı bir şeydir. "

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 02:23

İLGİLİ HABERLER