Medya
  • 13.3.2006 10:08

AVRUPA BASININDA BUGÜN

LONDRA (İHA) - Avrupa basınında bugün, eski Yugoslavya lideri Slobodan Miloşeviç'in hapishanedeki ölümümün ardından yaşanan tartışmalar ve ABD'nin Irak işgalinden sonra İngiliz şirketlerinin Irak'taki ihalelerden kazandıkları haberleri öne çıktı.
BBC'nin Türkçe internet sitesi " www.bbc.co.uk/turkish" adresinde yer alan basın özetlerine göre, Daily Telegraph gazetesinde Alec Russel imzalı bir yorumda, "Hücredeki ölüm dünyayı adaletten mahrum bıraktı. Yugoslavya'da, çeyrek milyon insanın ölümünde sorumluluğun büyük bölümü Miloşeviç'e aitti. Miloşeviç, mahkemede, hiçbir zaman katliam emri vermediğini söyledi. Belki orduyu yönetmedi ama Sırpları 4 kez savaşa soktu. Bosna ve Hırvatistan'daki Sırp azınlığı silahlandırdı. Bu topraklara Sırp milisleri gönderdi. Milliyetçiliği bir yol gösterici olarak değil, gücü elinde tutma aracı olarak kullandı. Büyük Sırbistan vaadiyle iktidara geldi ama girdiği tüm savaşları kaybetti. Ardında, teslim aldığından daha küçük ve daha yoksul bir Sırbistan bıraktı. Bazı Sırplar onu her zaman, kendilerini düşmanlarına karşı koruyan bir lider olarak görecek. Diğerleri ise onu, katliamlarıyla hatırlayacak. Miloşeviç, mahkeme kararını veremeden öldü. Bu yüzden iki taraf için de Miloşeviç efsanesi devam edecek" ifadelerine yer verildi.
Aynı gazetede, sağlık durumunun kötüleşmesinden sonra Miloşeviç'in savunmasına yardımcı olması için mahkeme tarafından atanan İngiliz hukukçu Steven Kay'in suçlamalarına da yer verildi. Miloşeviç'e soykırım dahil toplam 66 suçlama getirildiğini hatırlatan Kay, "Mahkeme 4 yılda tamamlanamayan davada Miloşeviç aleyhinde hiçbir şey kanıtlayamadı. Mahkemenin başkanı yarı yolda beyin tümöründen öldü. Sonunda sanık sandalyesindeki Miloşeviç de gitti. Mahkemenin kanıtladığı tek şey var, O da bu kadar karmaşık ve büyük bir davadan sonuç alınmasının imkansız olduğu... Çünkü mahkeme, Miloşeviç'i değil, tarihi yargılamaya soyundu" ifadelerini kullandı.
Daily Telegraph'taki başka bir yorumda ise yine mahkeme eleştirilerek, "Miloşeviç'in zamansız ölümü, uluslararası adalet için büyük bir darbe. Birkaç ay daha yaşasaydı, mahkeme sonunda bir karara varacak ve bu kadar emek, para boşa gitmeyecekti. Birçok gözlemciye göre, bir davanın bu kadar sürmesi, bir şeylerin yanlış gittiğini gösteriyor. Mahkemenin belli suçlamalara odaklanması gerekiyordu. Hem savcılar hem de yargıçların buradan çıkarması gereken önemli dersler var" görüşlerine yer verildi.

"MAHKEMENİN ZAAFI ADİL OLMA KAYGISIYDI"
Financial Times yazarı Quentin Peel de 4 yıl sonunda bir karar çıkmamasını Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nin etkinliği konusunda soru işaretleri doğurduğunu belirtti. Peel, Irak'ta Saddam Hüseyin davasından hızlı sonuç alınabilmesi için yargılama sürecinin basitleştirildiğini anımsatarak, "Mahkemede 300 tanık dinlendi. 5 bin sunum yapıldı. Mahkeme Miloşeviç'e eşit söz hakkı verdi, 40 saat savunma yaptı. Mahkeme, kendisiyle dalga geçmesi için Miloşeviç'e inanılmaz fırsatlar sundu. Mahkemenin adil olma kaygısı aynı zamanda en büyük zaafı da oldu" yorumunda bulundu.
Financial Times'ın başyazısında ise, "Miloşeviç'in arkasından çok az kişi ağıt yakacak. Ölümü onu işlediği suçlardan aklamayacak. Şimdi derhal diğer önde gelen iki Sırp savaş suçu zanlısı Radovan Karadziç ve Ratko Mladiç tutuklanmalı. Sonra bölgedeki ülkelerin hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı duyan demokrasilere dönüşmesi, bunun ardından da Kosova'nın nihai statüsü gibi toprak anlaşmazlıklarına barışçıl çözümler üretilmesi gerekiyor. Uluslararası toplum ve özellikle de AB, üyelik kapısını açık tutarak ve mali yardım yaparak bu ülkelere destek vermeli. Miloşeviç'e karşı zafer ancak bu ülkeler üyeliğe hazır hale geldikleri zaman kazanılabilir" ifadeleri kullanıldı.
Guardian gazetesi başyazısında Sırp liderin işlediği suçların uluslararası müdahale doktrinine zemin oluşturduğunu belirterek, "Bu müdahale prensibiyle, kendi insanlarına ve komşularına saldıran bir lider ya da rejimi ne egemenlik hakları ne de iç savaş iddiaları koruyabilir. Cezadan kurtulacağını ve Sırbistan yenilgiye uğramış olsa bile iktidarda kalmaya devam edebileceğini düşünen Miloşeviç sonunda koltuğunu kaybetti ve kendisini uluslararası bir mahkemede buldu" yazdı.
İspanya'da yayımlanan La Vanguardia gazetesi de Sırp liderin ölümünün ardından, "Miloşeviç faslı, hiç de tatmin edici olmayan bir şekilde kapandı. Sırbistan ve Karadağ, Miloşeviç'in ölümünü, geçmişlerini kabul edip geleceğe bakma fırsatı olarak görmeli. Mahkeme uluslararası adalet açısından bir ilk adımdı. Savaş suçlularının dünyanın hiçbir yerinde saklanacak yer bulamayacağını gösteren bir ilk adım" yorumunda bulundu.
Avusturya'da yayımlanan Die Presse ise Miloşeviç'in ölümüyle hem kurbanlarının hem de mahkemenin ağır bir yara aldığını yazarken; Slovak Pravda gazetesi, "Miloşeviç'in kurbanları hayatları boyunca onun alaycı gülümsemesini hatırlayacak" ifadesine yer verdi.

"SIRP LİDERİ ANCAK ABD SİLAHI DURDURABİLDİ"
Çek gazetesi Mlada Fronta Dnes de Miloşeviç'in yaşamından ve ölümünden alınacak dersler olduğunu belirterek, "Bu, karizmatik bir demogogun tüm bir toplumu nasıl fanatik insanlara dönüştürebileceğini gösteren bir uyarı. Aynı zamanda, kurbanların imdadına hemen birilerinin yetişeceği zannının yanlışlığını da ortaya koyan bir uyarı" yorumunda bulundu.
Fransa'da yayımlanan Liberation da, Avrupa'nın Sırpları durdurmakta geç kaldığını hatırlatarak, "Sırp lideri ancak Amerika'nın silahları durdurabildi" yazdı.
Guardian'a göre, Amerikan Yüksek Mahkemesi'nde 24 yıl görev yaptıktan sonra geçen ay emekliye ayrılan yargıç Sandra Day O'Connor ABD'nin diktatörlüğe kayabileceği uyarısında bulundu.
Haberde, "Cumhuriyetçi Başkan Ronald Reagan döneminde Yüksek Mahkeme'ye atanmasına karşın liberal çizgide olan O'Connor, mahkemeyi sürekli olarak fazla liberal davranmakla suçlayan Cumhuriyetçi liderlerin, yargıçlar arasında bir çatışma ortamını oluşturabilecekleri uyarısında bulundu ve yargıya müdahalenin önlenmesi gerektiğini söyledi. O'Connor, gelişmekte olan ülkelerdeki otoriter rejimler ve eski komünist yönetimlere gönderme yaparak, 'Bir ülkenin diktatörlüğe dönüşmesi öncesinde önemli bir yozlaşma süreci yaşanır. Böyle bir sonla karşılaşmamak için bu tür başlangıçlara izin vermemeliyiz. Bunun için de yargının etki altına alınmasına karşı uyanık olmalıyız' dedi" ifadelerine de yer verildi.
Independent gazetesinin manşetinde yer alan haberde ise Irak'ta iş yapan İngiliz şirketleriyle ilgili, "Irak'ın işgalinden sonra, İngiliz şirketleri Irak'taki ihalelerden 2 milyar dolara yakın para kazandı. Irak'ta iş yapan, özel güvenlik, danışmanlık, petrol ve şehir planlama gibi özel şirketlerin yönetim kurullarında eski askerler ve savunma bakanları yer alıyor. Aslında bu rakam, sadece işin görünen kısmı. İngiliz şirketlerinin Irak'ta kazandığı ihalelerin gerçekte beş kat daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Zira birçok şirket, Irak'la ilişkilerini gizli tutuyor. Hükümet de Irak'ta ihale kazanmasına yardımcı olduğu şirketlerin adını açıklamıyor. Bu şirketlerin İşçi Partisi'yle yakın ilişkileri var" verilerine yer verildi.

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 09:49

İLGİLİ HABERLER