Gündem
  • 3.10.2004 16:06

BAKAN GÜL: ''BAZI AB ÜLKELERİNİN İKÖ' TOPLANTISINA KATILMAMA KONUSUNDA ORTAYA KOYDUKLARI SEBEPLER, BİZİM DÜZENLEDİĞİMİZ TOPLANTININ RUHUYLA, ÖZÜYLE BAĞDAŞMAMAKTADIR''

YILMAZ KILIÇKAYA İSTANBUL -Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, bakanlığının Stratejik Araştırmalar Merkezi'nce Conrad Otel'de düzenlenen ''Uygarlık ve Uyum: Küresel Düzenin Değerleri ve İşleyişi'' temalı ''İKÖ-AB Ortak Forumu Uluslararası Sempozyumu''nun kapanışında konuştu. Üye ülkelerin dışişleri bakanlarının katıldığı sempozyumda konuşan Gül, ''Burada yapılan tartışmaların ne kadar kaliteli olduğunun altını çizmek istiyorum. Bu tartışmalarla birlikte farklı kültürlerin birleşmesi konusundaki çalışmalarımız desteklenmiştir. Operasyonel bir bağlamda çalışabilmek için burada çalışmalar yaptık. Biz sadece diyalogu konuşmuyoruz, aynı zamanda gerçek bir şekilde diyalogun uygulanabilmesi için çalışıyoruz. Diyalogun, ortak geleceğimizin tek doğrultusu olduğunu biliyoruz'' dedi. Üye ülkelerin konuşacak ve birbirinden öğrenecek çok şeyi olduğunun altını çizen Abdullah Gül, ''Son günlerde bazı talihsiz gelişmeler oldu maalesef ve bu yüzden İKÖ toplantısı iptal edildi. Bu noktada iptal olayı bu sempozyumun önüne set çekmemiştir. Burada verimli çalışmalar yaptık. Bazı AB ülkelerinin İKÖ' toplantısına katılmama konusunda ortaya koydukları sebepler, bizim düzenlediğimiz toplantının ruhuyla, özüyle bağdaşmamaktadır'' diye konuştu. Gül, armoniyi uyumlu destekleyecek çalışmalar yapmanın zamanı geldiğini belirterek, ''Türkiye, diyalog kanallarını artırmak için elinden geleni yapmaktadır. Yaşadığımız bir çok trajediye rağmen gelecekten umutluyum. Aslında insanlık uyum ve birlikte yaşamaya tarihte muvaffak olmuştur, şimdi de olmaktadır. Yaşadığımız evrimde bunun yanı sıra gerek ticaret alanında, gerek normal çalışmalarda dünyadaki tüm insanlar kendilerinden fedakarlıklar yapmış, çalışmış ve birlikte yaşamanın yollarını bulmuştur. Biz gücümüzü ve ilhamımızı onlardan alıyoruz. Bu noktada Endülüs'teki, Roma'daki ya da Osmanlı İmparatorluğu'nun şanlı tarihine baktığımızda bir adalet kültürü görmekteyiz. Şimdi de AB ülkeleri, ABD, Malezya'dan Suriye'ye kadar farklı dinlerden, farklı kültürlerden ve farklı renklerden insanlar bir araya gelip birlikte çalışıyor. Ön yargının kökleri, hoşgörüsüzlüğün kökleri de aynı zamanda dünyanın bir çok yerinde görülmekte'' ifadelerini kullandı. Bencillik, kin, bilmemek, cehalet, dini, etnik ya da diğer ön yargıların, bazı sıkıntılara yol açtığının altını çizen Abdullah Gül, şunları söyledi: ''Aşırı uçlardaki ideolojiler, liderliklerin iyi olmaması, politikaların kötü olması sonuçta siyasi krizlere, askeri krizlere, yoksulluğa ve sefalete yol açmaktadır. Bu noktadaki kaygılarımı dile getirmek istiyorum. Kaygım; şiddet ve terör arayışı tüm dünyada. Son yaşadığımız zamanlarda Gazze'de, Samara'da trajediler yaşanmakta. Gerçekten çok büyük sıkıntı duyuyoruz. Meydana gelen her can kaybı, uluslararasında kötü duygulara neden oluyor. Bombalanan her gökdelen, her mülteci kampı, her okul bu çatışmalara tekrardan zemin hazırlamakta. Bu trajediler gerçekten dünyanın omuzlarında çok ağır bir yük olarak durmakta. Dünyada yaşanan trajedilere, acil bir şekilde siyasi bir yanıt verilmeli. Hükümetlerin, siyasi hareketlerin ve uluslararası kurumların, bu sıkıntıların ortadan kaldırılmasında sorumluluğu var.'' SİYASİ LİDERLİĞİN ÖNEMİ Bu konuda siyasi liderliğin önemine değinen Gül; yerel, ulusal ve bölgesel düzeydeki her çabanın, bu sıkıntıların atlatılmasında önemli rol oynayacağını söyledi. Kültürel atmosferin yaratılmasındaki çabaların da önemli olduğunu vurgulayan Abdullah Gül, ''Bu tip çabalar bu doğrultuda küresel yapılan çalışmalara en büyük destek olacaktır. Benim hükümetim siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal standartları yükseltmek için elinden geleni yapmaktadır. Biz siyasi bir hareket olarak başladık ve temel hak ve hürriyetlere, yönetime, şeffaflığa, güvenilirliğe ulusal hedefler olarak sarıldık. Halkımızın tüm bunları hak ettiğini düşünüyoruz. Aynı zamanda bu hedeflerin AB içerisindeki standartlara da uyduğunu görüyoruz. Bu sürecin aynı zamanda bir mükemmeliyet süreci olduğunu biliyoruz. Halkımızın kendi kimliğini devam ettirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu bağlamda tüm kültürlere, tüm kimliklere saygı duyulması gerekiyor'' dedi. Gül, bu konudaki çalışmaların benzer ve etkili olacağını ifade ederek, ''Yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkenin halkı, demokrasinin en yüksek standartlarına ulaşabilir. Toplumumuzun tüm katmanlarından çabalarımıza destek görmekteyiz. Türk halkı erkek-kadın, hangi görüşten olursa olsun kendi gelirini artırmak istemekte ve bu hedefe öncelikli olarak sarılmaktadır. Siyasi liderlik olarak biz de onların arasından geliyoruz, biz de toplumun tabanından geliyoruz. Onlarla aynı değerleri, aynı hayalleri paylaşıyoruz. Bu da bizi ve halkım'olmuştur, şimdi de olmaktadıızı kendine güveni olan kişiler haline getiriyor. Deneyimlerimizden elde ettiğimiz bilgilere göre bizim yaptığımız çalışmalar hem Doğu hem de Batı'dan destek görmekte. Biz diğerlerinin önüne örnek bir şekilde çıkıyoruz'' diye konuştu. Abdullah Gül, açıklamalarını şöyle tamamladı: ''Her toplumun; kendi kültüründen gelen değerlerle birlikte gelenekleriyle en iyi şekilde çalışabileceğine inanıyorum. Gelenekler, evrensel değerleri yadsımamalıdır. İnsan hakları, hukukun üstünlüğü gibi değerler tamamen evrenseldir. Hiç bir kültür; evrensel değerlerin sadece kendine ait olduğunu söyleyemez ve bunları reddedemez. Bu sempozyumun bu kadar önemli olmasının sebeplerinden bir tanesi de budur. Diyalog bu evrensel değerleri birleştirip uygulama konusundaki en büyük umudumuzdur. Biz adil bir gelecek istiyoruz. Gerçek bir diyalog sadece insanların diğer kültürlere ve diğer medeniyetlere saygı ve sevgi göstermesiyle sağlanabilir. Farklılıklarımız bizim gücümüzdür ve bu farklılıklar bizi daha iyi bir gelecek için birleştirecektir. İstanbul böylesine bir girişim için beslenme noktasıdır.'' Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:01

İLGİLİ HABERLER