Başbuğ ve Büyükanıt sorulara ne yanıt verdi?..
"Balyoz Planı" davasında Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu ile eski Genelkurmay Başkanları Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ ve emekli Korgeneral Köksal Karabay tanık olarak dinlendi.
VİDEO İÇİN LÜTFEN LİNKİ TIKLAYINIZ...
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen davanın 81'inci duruşması başladı.
Tanık olarak dinlenilen Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu, 5-7 Mart 2003 tarihinde 1. Ordu Komutanlığı'nca düzenlenen seminere Genelkurmay Başkanlığı'nı temsilen katıldıklarını belirterek, gözlemci olarak katılanların tespitlerini rapor haline getirdiklerini söyledi.
Kalyoncu, seminer sonuç raporunda imzasının olduğunu hatırlatarak, "Plan semineri oyun şeklinde yapılır. Bir senaryo vardır. Senaryoya göre durum daha da kötüleştirilir. Ben herhangi bir olağanüstülük fark etmedim" diye konuştu.
Bu arada, tanıklık yapmak üzere duruşmaya davet edilenler, salona mahkeme heyeti ve savcıların girdiği kapıdan alındı.
Salona ilk gelen Köksal Karabay'ın, aralarında Çetin Doğan, İbrahim Fırtına ve Özden Örnek'in de bulunduğu bazı sanıklarla tokalaştığı, Büyükanıt'ın da oturduğu tanıklar için ayrılan bölümde bazı sanıkları eliyle selamladığı görüldü.
Bekir Kalyoncu salona en son girerken, kendisine İstanbul Jandarma Komutanı Albay Hüseyin Kurtoğlu eşlik etti.
"Balyoz Planı" davasına giren özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş'ın, tanık olarak dinlenilen Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu'ya yönelttiği "İç tehdidin öncelikli olduğu raporda yazılmış. O dönemde de Irak konusu gündemde ve savaş durumu varken iç tehditten bahsediliyor. Siz 'Buna kargalar bile güler' demediniz mi?" sorusu tepkilere neden oldu.
Orgeneral Kalyoncu, Savcı Savaş Kırbaş'ın sorularını da cevaplandırdı. Kırbaş, Orgeneral Kalyoncu'ya yönelik "O dönemde irticai ayaklanma olmadığını söylediniz. 1. Ordu Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo'nun (OYTS) oynanmasında ısrar ediyor ve oynuyor. İç tehdidin öncelikli olduğu raporda yazılmış. O dönemde de Irak konusu gündemde ve savaş durumu varken iç tehditten bahsediliyor. Siz 'Buna kargalar bile güler' demediniz mi?" diye sordu.
Savcının bu sorusuna avukatlar ve sanıklar tepki gösterirken, Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken ortamı sakinleştirdi. Bunun üzerine tekrar söz alan Savcı Kırbaş, sorusunu, "Soruyu netleştirelim. Biz Genelkurmay Başkanlığı olarak neyle uğraşıyoruz, 1. Ordu Komutanlığı neyle uğraşıyor' diye düşünmediniz mi?" şeklinde yöneltti.
Sanık avukatlarından Celal Ülgen, bu sorunun sonuç raporuyla ilgili olmadığını belirterek, sorunun muhatabının emekli Orgeneral İlker Başbuğ olduğunu söyledi.
Sanıkların ve avukatların tepkileri üzerine Savcı Kırbaş, "İki tanığa da aynı soruyu sorarım. 10 tanığa da sorarım" dedi.
Orgeneral Bekir Kalyoncu da muhatabının Kara Kuvvetleri Komutanlığı olduğunu belirterek, "Bu bir oyundur" dedi.
Davanın müdahillerinden Rıdvan Kaya da gözlemci raporunda sivil toplumun yeniden yapılandırılması gibi tespitlerin yer aldığını belirterek, bunun doğal olup olmadığını sordu.
Kalyoncu da "Senaryo çerçevesinde ihtiyaç olmuştur, diye bakıyorum" cevabını verdi.
Emekli Korgeneral Köksal Karabay'ın tanıklığı
Orgeneral Kalyoncu'nun ardından duruşmada "1. Ordu Plan semineri 2003 gözlemci raporu"nda Genelkurmay Harekat Başkanı olarak imzası bulunan emekli Korgeneral Köksal Karabay tanık olarak dinlenildi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken'in, "Sizin sonuç raporunda imzanız var. Seminerde olağanüstü görüşme yapıldığına yönelik bir şüpheye vardınız mı?" sorusuna Karabay, "Raporu okudum. Herhangi bir şüpheye kapılmadım" cevabını verdi.
Diken'in "Raporda siyasi iktidarın değiştirilmesine yönelik şüphe uyandı mı sizde? şeklindeki sorusu üzerine Karabay, "Hayır uyandırmadı" diye konuştu.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Kaplan da "Semineri aşmış bir senaryo var. Plan senaryolarında 20-30 yıl sonraki ihtimaller mi düşünülür? Irak ve Yunanistan ilgili hususlar gibi en yakın tehlike varken, ordu en yakınında bir senaryo varken, afaki işlerle mi uğraşır? Senaryo ve tatbikatları daha yakın bir tehlikeye göre yapması gerekmez mi?" diye sordu.
Avukat ve sanıklar, savcının bu sorusuna tepki gösterdi. Tanık Karabay da her seviyede plan tatbikatının yapıldığını belirterek, "Bu afaki bir çalışma değil. TSK, hiçbir zaman afaki çalışma yapmaz. Harp durumunda her şeyi incelemek durumundasınız" diye yanıt verdi.
Savcı Kaplan, "afaki" şeklindeki beyanıyla ilgili açıklama yaparak, "Seminerin afaki olmadığını, gerçek bir plan semineri olduğunu belirtmek amacıyla bu soruyu yönelttim. Benim için bu plan semineri çok afaki değil" diye
konuştu.
Duruşmada daha sonra, 1. Ordu Komutanlığınca 5-7 Mart 2003 tarihinde düzenlenen seminerin gözlemci sonuç raporunu 26 Mart 2003'te imzalayan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın tanık olarak dinlenilmesine geçildi.
YAŞAR BÜYÜKANIT HANGİ SORULARA, NE YANITLAR VERDİ?
Yaşar Büyükanıt: "Raporu imzalamak onaylamak değil"
Daha sora tanık olarak dinlenilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgenerel Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay 2. Başkanı olarak kendisine sunulan seminer sonuç raporunu imzaladığını hatırlatarak, "Raporu imzalamak, içeriğinin onaylandığı anlamına gelmiyor" dedi.
Büyükanıt, Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken'in, "İddia edildiği şekilde seminerde yasal olmayan şeylerin konuşulduğu hissine kapıldınız mı?" şeklindeki sorusu üzerine şunları söyledi:
"Seminer planları, harp oyunlarıyla ilgili gözlemcilerin hazırladığı raporlar, üst komutanlıklara silsileler yoluyla gönderilir. Sonuç raporu, 2003 yılı Mart ayında Genelkurmay 2. Başkanı olarak bana sunuldu. Raporu imzaladım. Raporu imzalamak, içeriğinin onaylandığı anlamına gelmiyor. Raporun Genelkurmay usullerine uygun olup olmadığı, uygun şekilde hazırlanıp hazırlanmadığına bakılır. Raporu imzalayıp Genelkurmay Başkanı'na arz ettim. Bu rutin bir işlemdir."
Emekli Orgeneral Büyükanıt, raporun içeriğiyle ilgili olarak da şöyle konuştu:
"Raporu Genelkurmay Başkanı'na arz etmeden önce hukukçulara incelettik, görüş aldık. İçeriğine bakınca da hukuk dışı herhangi bir şey olmadığı kanaatine varıldı. Savaş kapsamında senaryolar yaratır, oynarsınız ama bu o ülkeye taarruz edeceksiniz anlamına gelmez. Bu kapsamda olduğunu söyleyebilirim. Raporlarda alınan tedbirler olabilir. Bu raporu bu kapsamda bir belge olarak görebiliriz."
Mahkeme Başkanı Ömer Diken, "Plan seminerine ilişkin düzenlenen Genelkurmay Başkanlığı sonuç raporunda "öncelikle Milli Mütabakat Hükümetinin kurulması gerektiği, MİT başkanlığı'na asker kişinin getirilmesi" gibi bazı bölümlerin altının çizildiğini belirterek, "Acaba hangi dönemde çizildi. Bunu merak ediyorum" şeklindeki sorusuna tanık Büyükanıt şöyle yanıt verdi: "Ben, görev yaptığım yerlerden bir kağıt parçası bile almadım. Bu suret de avukatım tarafından, sonuç raporu bana verildi. Muhtemelen sizlerdeki suret ile aynıdır. Ancak şunu söyleyebilirim ki sayın başkan aradan 9 yıl geçmiş hatırlamam mümkün değil. Ancak ben çizmedim, kim çizmiş bilmiyorum. Benim çizmediğim belli. Raporu hatırlıyorum. Ancak içeriğini hatırlamıyorum."
"Genelkurmay Başkanı'nın gündemi yoğundu"
Üye hakim Ali Efendi Peksak'ın, Genelkurmay Başkanları ve Kuvvet Komutanları 1. Orduda gerçekleşen seminere katılabilir mi? şeklindeki sorusuna tanık Büyükanıt, "Kuvvet Komutanları seminere katılabilir. Genelkurmay Başkanı da uygunsa müsaitse önemine göre seminere katılır. O dönemde Irak konusu gündemdeydi ve Genelkurmay Başkanı'nın gündemi yogundu ve seminere katılma şansı yoktu" diye cevap verdi.
Mahkeme Başkanı Ömer Diken'in soruları üzerine Büyükanıt, kendisi imzaladıktan sonra raporu Genelkurmay Başkanı'na gönderdiğini belirterek, "Birkaç gün sonra da Komutanın makamına çıkarak bu konuda bir direktifi olup olmadığını sordum. Olmadığını söyledi" dedi.
Üye hakim Ali Efendi Peksak da sonuç raporunda "Milli Mutabakat Hükümetinin kurulması, sivil toplum örgütlerinin yeniden yapılandırılması ve MİT Başkanlığı'na asker kişilerin getirilmesi" konularının altının kim tarafından çizilmiş olabileceğini sordu. Büyükanıt bu konuda bir fikri olmadığını belirtti. Plan semineri ya da harp oyununun bir senaryoya göre yapıldığını belirten Büyükanıt, "Seferberlikten sıkıyönetime kadar uzanan geniş bir yelpaze var. Seferberlik ya da sıkıyönetimin ilan edilmesi de senaryo kapsamında normaldir. Varsa bu askeri bir harekattır. Dolayısıyla mantıktan uzak değildir. MİT Müsteşarlığına askeri kişi getirilmesi de hayali değildir. Yakın tarihe kadar MİT Müsteşarlıklarında asker kişiler vardı. Sıkıyönetim merkezlerinin komutanlık karargahı olması da böyle bir durumda gayet normal bir uygulamadır" diye konuştu.
"İrtica her zaman TSK tarafından tehdit olarak görülmüştür"
Üye hakim Murat Üründü "2002 -2003 yıllarında Türkiye'de en öncelikli tehdidin ne olduğunu sordu. Zaman zaman tehdit önceliklerinin değişiklik gösterebildiğini belirten Büyükanıt, "Günümüz için sorarsanız yıllardan beri Türkiye'nin başının belası olan ve olmaya devam eden terörü 1. sıraya koymamız gerekir" dedi. Üründü'nün, 2002-2003 yıllarında irticanın birinci öncelikli olarak iç tehdit içerip içermediğini sorması üzerine tanık Büyükanıt ise "O dönemi bilmiyorum. İrtica, Türk Silahlı Kuvvetler tarafından her zaman bir tehdit olarak görülmüştür. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. İrtica, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel esaslarına tehdittir. Laikliğe karşı bir tehdit görülüyorsa bu bir tehdittir. Anayasamızın temel değerlerine karşı bir tehdit varsa bu bir tehdittir tabii. İrtica geniş kapsamlıdır. Herkes kendine göre değerlendirebilir" şeklinde konuştu.
Savcının sorusuna sanıklar ve avukatlar tepki gösterdi
Savcı Hüseyin Kaplan, "Seminerin sonuç raporunda İstanbul ili için ilave 4 Tugaya ihtiyaç olduğu belirtilmiş. Ancak o döneme ilişkin basında yer alan bazı söylentiler, rivayetler var. Sayın Genelkurmay Başkanımız, Çetin Doğan'ın İstanbul'da istenilmeyen işler yaptığını öğrenmiş ve bu durum ciddi sıkıntılar doğurmuş. Çetin Doğan'ın 4 Tugay daha istemesine rağmen 1. Orduya bağlı bulunan bazı birimler, farklı komutanlıklar emrine kaydırılarak olası bir darbeyi engellediği rivayet ediliyor" dedi. Bunun üzerine sanıklar ve avukatlar rivayetlerle ilgili soru sorulamayacağını belirterek, savcının sorusunu eleştirdi.
"Böyle bir bilgim yok kusura bakmayın"
Büyükanıt da "Böyle bir bilgim yok. Kusura bakmayın" dedi. Büyükanıt İstanbul'da 1. Ordu Komutanlığı yaptığını belirterek, "İstanbul, idare edilmesi güç şehirlerden biridir. Takviye ihtiyacı olan bir ildir ve bunun da seminerde dile getirilmesi normaldir. Bu takviye, savaş durumu nedeniyle değil, toplumsal olaylarda emniyet güçlerine takviye olmak amacıyla gereklidir" diye cevap verdi.
"Olayın siyasi boyutu var"
Davanın tutuklu sanığı Çetin Doğan, "Yağma var, Güneydoğuda PKK ayaklanması var, Yunanistan'la ilgili sorunlar var. Böyle bir durumda Meclis sıkıyönetimi onaylamıyor. Bu durumda Meclis'in çıkış yolu nedir? Böyle bir durumda Milli Mutabakat Hükümeti gündeme gelir mi?" diye sordu. Tanık Büyükanıt, "Net birşey söyleyemem. Olayın siyasi bir boyutu var. Başka bir yorum yapamam" diye cevap verdi. Duruşma savcısı Savaş Kırbaş'ın "Meclis toplanamıyor. Milli Mütabakat Hükümetini 1. Ordu mu kuracak?" şeklindeki sorusuna tanık Büyükanıt, "Tabi ki olmaz. Meclisin görevidir. Eşyanın tabiatına aykırıdır" diye konuştu.
"Öyle bir şey duymadım"
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın darbe teşşebbüsünü engellediği iddialarına ilişkin sorular üzerine cevap veren Büyükanıt, "Hiç öyle bir şey duymadım" dedi. Darbe planı yaptığı iddia edilen askerlerin terfi edip edemeyeceği yönündeki, avukatın sorusuna tanık Büyükanıt, "Yüksek Askeri Şura'nın (YAŞ) elinde mahkeme kararı mı var ki, bunlar savcının iddialarıdır" dedi. Tutuklu sanıklardan Süha Tanyeri'nin aynı yöndeki sorusuna Yaşar Büyükanıt, "Şimdiye kadar 10 Şura toplantısına katıldım. Şurada kalp krizi geçiren generaller gördüm. Terfi ettirmek değil, haklarında yasal işlem yaptırılırdı" diye konuştu. Bu sözlerin ardından salonda alkış sesleri kurdu.
"Hatırlamıyorum"
Avukat Şule Nazlı Erol, 2003 Ağustos ayında 1. Ordu Komutanlığı'na Yaşar Büyükanıt'ın atandığını belirterek, "Atandıktan sonra darbe planı yapıldığına dair kulağınıza bir dedikodu geldi mi?" dedi Tanık Büyükanıt, "Hayır duymadım. Bana söylenseydi duyardım" diye konuştu. Avukat Haluk Demirkılıç, "Askerlik yaptığınız dönemde bu şekilde Olasılığı En Yüksek Tehlikeli senaryo gördünüz mü?" şeklindeki soruya tanık Büyükanıt, "Hatırlamıyorum" diye cevap verdi.
Aralarında emekli albay Dursun Çiçek'in de bulunduğu bazı tutuklu sanıklar Yaşar Büyükanıt'ın rahatsız olduğunu bildiklerini belirterek, geçmiş olsun dileklerini ilettiler. Mahkeme Başkanı da ifadesi alınan Yaşar Büyükanıt'a geçmiş olsun dedi ve istemesi halinde duruşma salonundan ayrılabileceğini ifade etti. Bunun üzerine Yaşar Büyükanıt duruşma salonundan ayrıldı.
İLKER BAŞBUĞ DA TANIK OLARAK DİNLENDİ
"Balyoz Planı" davası kapsamında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ tanık olarak dinlendi.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, 2003 yılı Ocak ayı tarihli mesaj formunu kaleme alan ve imzası bulunan Tuğgeneral Levent Gözkaya'nın tanık olarak dinlenilmesinin ardından duruşma salonuna "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" davası kapsamında tutuklu olan emekli Orgeneral İlker Başbuğ alındı.
Kimlik tespiti yapılan Başbuğ'a, Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken adresini sorunca "Belli. Silivri" diye yanıt verdi. Başbuğ, tahliye olunca ulaşılabileceği bir adresi olup olmadığını soran Diken'e, Fenerbahçe Orduevindeki konutlarda kaldığını dile getirdi.
Başkan Diken, daha sonra Başbuğ'a yeminini yaptırarak, tanıklığın önemini anlattı.
Başbuğ'un tanık olarak çağrılmasına neden olan Ocak 2003 tarihli mesaj formunu incelemesi için veren Başkan Diken, "5-7 Mart 2003 tarihinde 1. Ordu Komutanlığında düzenlenen plan seminerinden önce sizin de imzanızın bulunduğu Kara Kuvvetleri Komutanlığının 1. Ordu'ya gönderdiği bir mesaj formu var. Bunda Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo (OYTS) oynanmaması yer alıyor. Bu mesaj emrini neden gönderme ihtiyacı hissettiniz? Seminerde OYTS oynandığı anlaşılıyor. Daha sonra bununla ilgili bir müeyyideniz oldu mu?" diye sordu.
2002-2003 yıllarında Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olan ve mesaj formunda imzası bulunan Başbuğ da bu soruya yanıt vermeden önce bazı noktaların altını çizmek istediğini belirterek, Türkiye'nin o dönemde yaşadığı Irak operasyonuyla ilgili süreci anlattı.
"Net yanıt veremem"
Başbuğ, dava konusu seminerin üzerinden 9 yıl geçtiğini, yazılı belgeler olmadan net olarak yanıt vermenin mümkün olmadığını ifade etti.
Kurmay başkanının karargahın amiri olduğunu, gerek ast, gerek üst makamlarla olan konularda komutan adına hareket ettiğini dile getiren Başbuğ, "1. Ordu Komutanlığının icra ettiği plan semineri, Genelkurmay Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığının tatbikat programları gereğidir. Bu nedenle 1. Ordu Komutanlığı planlanan tatbikatla ilgili planlama çalışmalarına başlamıştır. Bundan sonra bütün planlama, icra makamı olan 1. Ordu'ya aittir. 1. Ordu Komutanlığının çalışmalarını 12 Aralık 2002'de ilgili makamlara gönderdiğini biliyoruz. Bu yazı Kara Kuvvetleri Komutanlığına geldikten sonra Harekat Başkanlığı koordinatörlüğünde yazının incelemesi yapıldı. Oynanması planlanan seminerin OEYTS'ye dayandırıldığı görülmektedir" diye konuştu.
"Suç unsuru varsa bize sormanız lazım"
Başbuğ, dava konusu planların ortaya çıkmasından sonra gizliliklerinin ortadan kalktığını belirterek, şöyle devam etti: "Kimse merak etmesin planları değiştirdik. Senaryonun içeriğinde eğer bir suç unsuru varsa bize sormanız lazım. 'Neden oynanmasına müsaade ettiniz?' diye sormalısınız. 1. Ordu, bizim mesaj emrimizden sonra çalışmalarına devam ediyor. Sonra 17 Ocak 2003'te Kara Kuvvetleri Komutanlığı 1. Ordu Komutanlığını ziyaret ediyor. 31 Ocak 2003'te de 1. Ordu Komutanlığı plan semineriyle ilgili yazısını yazıp gönderiyor. Bu yazı Genelkurmay Başkanlığı dahil 56 adrese gitmiştir. Bu yazıda OEYTS oynayacaklarını, alternatif planlara da bakılacağını söylüyorlar, ancak 2. maddesinde de Egemen Harekat Planı'nın öncelikli oynanacağı söyleniyor. Biz de bir boyutuyla Kara Kuvvetleri Komutanlığının isteklerini büyük ölçüde karşıladığını değerlendirdik. 31 Ocak 2003 tarihli yazıya uygun olarak icra edildiğini değerlendirdik."
"Genelkurmay Başkanlığı asla yalan söylemez"
Tanık Başbuğ, Genelkurmay Başkanlığının raporlarına şüpheyle bakılmasının kendilerini üzdüğünü söyledi.
"Genelkurmay Başkanlığı hiçbir zaman yalan söylemez. Eksik bilgi veya yanlış bilgi olabilir ama asla yalan söylemez" diyen Başbuğ, seminer evraklarının da 5 yıl sonra emir gereği güvenlik nedeniyle imha edildiğini ifade etti. Başbuğ, seminer düzenlendikten sonra gözlemci heyetinin söz konusu tatbikatlarda en ufak bir olağan dışılık görürse kendilerine rapor edeceğini söyledi.
Tatbikattan sonra seminere katılan gözlemcilerin komuta katına sözlü ya da yazılı bir bilgi sunduklarını hatırlamadığını kaydeden Başbuğ, şunları anlattı: "(Seminerde) eğer sıra dışı olağanüstü bir durum olsa mutlaka bize anlatırlardı. Bugün burada hatırlamamamız söz konusu olamazdı. Prensip olarak tatbikattan sonra sonuç raporunun komuta katına sunulması gerekir. Bugün net olarak bize sunulduğunu hatırlamıyorum. Eğer sunulmuş olsaydı ve gözlemciler tarafından olağanüstü durum belirtilseydi, bunu unutmamız söz konusu olmazdı."
Mahkeme heyeti, tanıkların dinlenilmesinin ardından duruşmayı 5 Mart Pazartesi gününe erteledi.