Gündem
  • 15.5.2004 01:50

BAŞKANA BAK BAŞKANA!..

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, Parlamento çoğunluğunu elinde bulunduran hükümeti, 1960 ihtilalinin ardından asılan eski Başbakan Adnan Menderes'in damgasını vurduğu “1954 ve 1957 meclislerine” benzetti.

İnançlı insanlara saygı duyduğunu belirten Özok, ancak başbakanın imam hatipli olmasına karşı çıktı. Özok, “İmam hatipte okumuş bir insanın Türkiye'de başbakan olmasını hiçbir şekilde içime sindiremem.” dedi.

Özdemir Özok, 16-19 Mayıs'ta İstanbul'da Atatürk Kültür Merkezi'nde yapılacak “İnsan Hakları Kurultayı”nın tanıtımı sebebiyle İstanbul Barosu'nda düzenlenen basın toplantısında hükümetin çıkardığı YÖK Yasası'nı eleştirdi. Özok, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, çağdaşlığa ve bilimselliğe aykırı bulduğu yasayı veto etmesini diledi. Daha sonra soruları cevaplayan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özok, bir gazetecinin, “(İmam hatip liselilerin üniversiteye uyum konusunda doku bozukluğu yaşadığını, mantık ve felsefe gibi derslerin okutulmadığını) söylemiştiniz. Ancak bu liselerde mantık ve felsefe dersleri okutuluyor.” hatırlatması üzerine şöyle konuştu: “Onlar da bizim gibi akılcı, bilimsel düşünüyorsa özür diliyorum. Tanrı'yı, vahyi, imanı, akıl yoluyla tartışıyorlarsa, çağdaş değerlerle tartışıyorlarsa... Kimsenin din öğrenimiyle ilgili bizim bir sıkıntımız olamaz. Milli eğitim yerine dinî eğitimin ikame edilmesine duyarlıyız.”

“Başbakan'ın imam hatip mezunu olması, diğer insanlara eşitsizlik mi?” sorusuna da Özok, şu cevabı verdi: “Bana göre yanlış. İmam hatipte okumuş bir insanın Türkiye'de başbakan olmasını hiçbir şekilde içime sindiremem. Bu benim bireysel tercihim. Bunun Sayın Erdoğan'ın kişiliğiyle uzaktan yakından ilintisi yok. Bir ülkeyi çağdaş dünyayla entegre edecek insanların, onun normlarına göre yetiştirilmesi ve donanıma sahip olması gerekiyor. Türkiye'nin başında 2-3 lisan bilen, uluslararası ilişkiler bilen, Türkiye'nin kuruluş ilkelerini, muasır medeniyeti içine sindirmiş bir başbakanın ülkemizde başbakan olmasını isterim. Bu, bugün sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın meşru yollarla elde ettikleri makama karşı olduğum anlamına gelmez.

Benim gönlüm, Türkiye'de herkesi hoşgörüyle karşılayabilecek, demokrasinin bütün kurum ve kurallarını ailesinde, toplumda, evinde yaşatabilecek, bunu içine sindirebilecek bir başbakan, cumhurbaşkanı ve parlamento isterim.”

Bir gazetecinin, “Bugünkü hükümet ve Parlamento’yu 1954, 1957 Meclis’ine benzettiniz. O meclislerden sonra darbe yapılmıştı. Bunu mu kastediyorsunuz?” sorusunu ise Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu cevapladı. Kaboğlu, bugünkü Parlamento ile o günkü arasında ilgi çekici benzerlikler bulunduğunu savundu. O günkü meclislerin parlamento çoğunluğunu en üst organ olarak görüp hareket ettiğini ileri süren Kaboğlu, AK Parti iktidarının da, “Çoğunluk bendedir. Ulusal egemenlik bana ait. Tek temsil edici benim” dediğini iddia etti.

‘Bu sözler ciddi suçtur’ diyen Bakan Şahin, savcıları göreve çağırdı

Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, “İmam hatipli başbakanı içime sindiremiyorum.” diyen Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok'un suç işlediğini söyledi. Savcıları göreve çağıran Bakan Şahin, “Bu ülkede okul farkı gözeterek halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek Barolar Birliği Başkanı sıfatını taşıyan kişiye yakışmaz. TCK'nın 312. maddesinin 2'nci fıkrasına giren çok ciddi suçtur.” dedi.

Zeytinburnu Belediyesi'nce düzenlenen, “5. Merkezefendi Geleneksel Tıp Günleri”nin açılışına katılan Bakan Şahin, gazetecilerin soruları üzerine, Özdemir Özok'un imam hatipler ve Başbakan Tayyip Erdoğan'a yönelik sözlerini değerlendirdi. Özok’un arkadaşı olduğunu ve böyle bir beyanda bulunabileceğine ihtimal vermediğini ifade eden Şahin, şöyle konuştu: “Sehven de olsa böyle bir beyanda bulunmuşsa, büyük bir hata yapmıştır. Bu ülkede eğitim ve öğretimde bulunan her okul cumhuriyetin okullarıdır. İmam hatip liseleri de Tevhid-i Tedrisat Kanunu çerçevesinde Milli Eğitim Bakanlığı'nın okullarıdır. Ben de tahsilimi imam hatip lisesinde tamamladım.”

Türkiye’de siyasi kavga isteyenlerin olabileceğini belirten Şahin, milletin bu tür provokasyonlara gelmeyeceğini vurguladı. Şahin, şunları kaydetti: “Ülke yeniden ekonomik krizlere düşsün, yeniden varlığı olan insanlar bir gecede varlıklarının yarısını kaybetsin diye düşünen az da olsa insanlar olabilir. Ama millet bu provokasyonlara mahal bırakmayacaktır. Türkiye’de siyasi istikrar yakalanmıştır ve devam edecektir. Hiç kimse yakalanan huzuru bozucu eylemlere yeltenmesin.”

Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:12

İLGİLİ HABERLER