Gündem
  • 24.8.2005 16:20

BÜLENT ERSOY ŞAHİTLERLE BASIN TOPLANTISI YAPTI : BAYKAL'LA GÖRÜŞÜRKEN YANIMIZDA İNCİ BABA VARDI

İşte Bülent Ersoy'un basın açıklamasının tam metni:

Show TV’deki ‘Can’lı Hayatlar’ programını bir aya yakın bir süre önce çekmiştim. Bu programı da 35 senelik sanat yaşamımda böyle bir şeyi kabul etmemiştim. Sayın Can Tanrıyar bana tek bir sözcüğümün bile değişmeyeceği garantisini verdi.

Deniyor ki “Bülent Ersoy, neden 35 yıl sonra bu ifadeleri kullanıyor” Ben bugüne değin ilk defa hayatımı konu eden bir yapıtın içerisinde oldum. Bu yapıt nedir? Kişilerin sanatkâr, yazar... Kimi konuk ederse o kişinin doğduğu andan programa kadar geçen hayatı maya yatırılır. 9.6.1952 tarihinden programa kadar hayatımın bölümlerini konu ettim.

Benim hayatımın içinde de bu olay olmuştur. Ben bunu çok naturel bir şekilde, abartmadan anlattım. Siz bana çok takıp takıştırıyorsunuz diyorsunuz ya. Ama hiç abartmadan anlattım. Eğer o programı yeniden izlerseniz sözlerimin doğruluğuna inanacaksınız. Üstünde durduğum kişinin ismini anlatmayarak, bana sahne yasağını koyan insanın adını bile telafuz etmedim. Çünkü duydum ki hasta. Ancak hasta olduğunu duyunca onun adını bile vermedim. Ben son derece insancıl kişilerin canını acıtmadan onlara rahatsızlık vermeden bir şeyler ifade ettim. Bunları ifade etmeliydim. Bunlar yaşanılmış bunlar benim hayatımdır. İsim verseydim hata olmazdı da. Görünüşte ters ve aksi görünürüm ancak çok hassasım.

Ben ATV’deki programımdan sonra denize açılmıştım. Dün gece 19.40 uçağıyla Antalya’dan İstanbul’a geldim. Ben de çok gerginim. Oktay Ekşi bey ile 2 kez görüştüm. Pınar Türenç’le 3 kez görüştüm. Tufan Türenç ile 1 kez görüştüm. Kendilerine de ifade ettiğim gibi.

Şöyle bir spekülasyon dolaşıyormuş: “Bülent Ersoy’un bu ‘Can’lı Hayatlar’ programı reyting alsın diye ticari bir manevra yapılıyor” Ben bunları kabul edemem. Ben 35 yıllık sanat hayatımda manevralara önem vermedim. Son derece dürüst hareket ettim.

Can Tanrıyar’ı arayarak, “Programınız yayınlanmadan önce bunu yaptığım basın açıklamasından hemen sonra yayınlanmasını istiyorum” dedim. O da bunu kabil etti.

Baykal telefonda görüştük diyor. Dedeman Oteli’nin arkasında bir büroda o gri takım elbiseler giydiği ortamda konuştuk. İstersek telefonda konuşalım ne değişir. Bunu olayı kayganlaştırmak için yapıyorlar. Bu akşamki programda. Hadiseler olmadan önce söylüyorum. Programını yöneten Tanrıyar’a ‘O zamanki bir başkan benden 100 milyar istiyor’ dedim. Tanrıyar da “Çok doğal tabii ki kendisi avukattı” diyor. Ben de “Ben sahneye çıktığımda bana öpücük mi veriyorlar. Ben de sahneye çıkınca para alıyorum” diyorum.

Hadiseleri açıkça söylemek en güzel olanı. Oktay Ekşi ile görüştüm. Sayın başkan benimle telefonda konuştuğunu söyledi. Ama öyle ama böyle. Sonuçta benimle bir kere konuştuğunu kabul ediyor. Bu Bülent Ersoy’un yalan beyanı olamaz. Ben eğer ki birilerine omzuna ve sırtına çıkmaya çalışıp daha ileriye gidemem. Türkiye hudutları içinde benim şöhretimden daha öte bir şöhret yok. İki sene önce sayın Zeki Çetin beyi bilirsiniz. Hanımları da orada. Belediye seçimleri var. Bir TV kanalında 3 yönetici oturuyor ve seçilmekte olan partililerin adayları oturuyor. Orada CHP’nin Çankaya Belediye Başkanlığı’na aday olan bir beyefendi hadiseyi magazinleştirmek ve halkın ilgisini çekebilmek adına kendisinin hapiste olduğunu söylüyor ve Bülent Ersoy’un da kendisiyle birlikte hapiste olduğunu söylüyor. Devletin tepesinde bulunan insanın böyle yalancı bir insan olmaması gerektiğini düşündüm. Ancak, Baykal’ı düşünerek konuşmadım. Sayın Baykal’a “Kendisi böyle halkın önünde beyanda bulundu ve kendisine beyanda bulunacağım” dedim. Baykal açıklama yapmamamı istedi. Baykal benden susmamı istedi ve ben sustum. Sineye çektim. Soruyorum o art niyetli insanlara. Tabii bu açıklamaları yapınca ben bazılarına göre cici çocuk bazılarına göre de kötü çocuk olacak. Doğruları konuşmalıyız. Ekşi de sayın başkanla konuşmuşlar. O da “Evet böyle bir olay oldu ve kendisi sustu” dedi. Ben insanların sırtına basacak insan değilim. Bu olaylar benim altımda ezilir. Hülya’nın da böyle sözleri vardır. Emin Çölaşan’ın dediği gibi şarkıcı değilim. Ben Türkiye’nin önemli sanatkârlarındanım. Ben burada sineğin çıkarttığı sesten nota çıkartacak birisiyim. Beni günlük çıkan kızlarla karıştırmayın.

Cinsiyetimi konu etmişler. Belden aşağı vuruyorlar. Devlet bana bu cüzdanı vermiş. Ben cinsiyeti amaç ve araç uğruna asla kullanmadım. Her zaman başım dimdik nice aile hanımefendilerinin beşaltı kez evlendiği yaşamında ben bir kez evlendim. Hayatıma 3-4 kişinin dışında kimse girmemiştir. Seçiciliğimi bilmeyenler anlasın diye söylüyorum. Emin Çölaşan orada yoktu ve orada bulunmadığı için yorum yapma hakkı yok.

Benden istenen 100 milyon TL idi. Yanımda çek defteri ile gittim. “İsterseniz 200 milyon TL vereyim” dedim. Yalnız ondan garanti istedim. Vereceğim paraya karşı garanti istedim. O da “Garanti edilemeyeceğini” belirtti. Parayı kimlere ve nereye vereceğini de bilmem.

Ben asla rüşvet demedim. Bunu rüşvet olarak göremem. Benim terbiyem olmayan bir olayı olmuş gibi göstermeye izin vermez. Sayın Sabri Demirdöğen beyefendi ile Almanya’da 2 ya da 3 film çektim. O yıllarda zaten düze çıkabilmek adına her önümüze gelenle konuşuyorduk. Biri bir şey söylüyor onun peşine takılıyorduk. Sabri Demirdöğen beyefendi ile film çekmek dışında yakınlaştığımı hatırlamıyorum.

Sahne yasağımın kaldırılabilmesi için bu parayı verecektim. Tabii ki garanti isteyecektim. Bu para neredeyse 1 trilyona yakın bir para. Bu kadar para sokağa atılacak para değil.

Beni dinlemeye geldi. Konserime geldi. Görüşmeye yanımda mafya babası ile gittim. Mehmet Yüzüak yanımda geldi. Ben böyle bir şey söylemedim. O mafya babasının adını söylemem. Beni gazinoda dinlemeye geldiğini Oktay Ekşi’ye kabul ediyor.

En büyük tanığımız da burada: Gazeteci Vehbi Dinçcan (Semra Özal’ın eski basın danışmanı) Yanımızdaki mafya babası da İnci Baba’ydı.

Baykal, herhalde bu olayın bu kadar büyüp gideceğini tahmin etmedi. Olayın sönüp gideceğini düşündü. 100 milyon ve karşılıklı görüşmenin dışında her şeyi kabul etti. Ben bir yalnız 100 milyonu yanlış mi söyleyeceğim? Kendisi benimle gri takım elbise ile görüşmeye geldi. Kendisi 100 milyonun yüksek bir avukatlık ücreti olduğu için inkâr edebileceğini söyleyebilirim.

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 11:17

İLGİLİ HABERLER