Medya
  • 15.7.2003 11:59

ÇGD’DE MEŞRUİYET KRİZİ...

Çağdaş Gazeteciler Derneği’nde 31 Mayıs 2003 tarihinde yapılan 16’ncı Olağan Genel Kurul’dan sonra başlayan iç tartışma devam ediyor. ÇGD Bursa Şubesi’nin yayın organı Çağdaş’ın son sayısında süren tartışmada, Bursa Şubesi üyeleri, “yeni yönetim organlarını meşru görmediklerini” ilan ettiler. Çağdaş’ın 54’üncü sayısında, Bursa Şubesi üyelerinin “Şubesiz Genel Merkez” başlığıyla aktarılan bildirisinde, “Şube üyelerimiz Genel Kurul sonucunda oluşan yeni yönetim organlarını yasal olmalarıyla birlikte meşru görmemektedir. Üyelerimiz, demokratik katılımdaki eksiklik nedeniyle ÇGD’nin mevcut Genel Merkez organlarının derneğimizin bütününü temsil etme iradesinden yoksun olduğunu tespit etmiştir” denildi. Bursa Şubesi üyelerinin bildirisinde, yeni Genel Başkan Doğan Tılıç’ın şubelere yönelik özeleştirisindeki samimiyetinin izleneceği, bu nedenle acil olağanüstü kongre fikrine sıcak bakılmadığı; ancak, olağanüstü kongre isteğinin tamamen gündemden çıkmadığı ifade edildi. ÇGD Genel Başkanı Doç. Dr. L. Doğan Tılıç, dergide yer alan cevabî yazısında, “Genel merkez organları meşru değil, temsil iradesinden yoksun” değerlendirmesini ağır bulduğunu; ancak bunu da “uyarı ve eleştiri” olarak gördüğünü belirterek, “İnsanlar nezdinde gerçek meşruiyeti yaptıklarımızla kazanacağımızı biliyorum” dedi. Can Dündar’ın Onur Kurulu’na ve öteki meslek örgütlerine başvurusunu örnek bir davranış olarak gördüğünü kaydeden Tılıç, olağanüstü kongre isteklerine, “Genel Kurul’da ortaya çıkan manzarayı unutturacak bir genel kurul arzuladığımızı belirttik. Bunu becerebilmek önce biraz iş yapmayı da gerektiriyor” diye yanıt verdi. ÇGD Eskişehir Şube Başkanı Rahmi Emeç, dergide yayımlanan “Söz ve eylem birliği” başlıklı yazısında, “ÇGD’nin basın emekçilerince, sözcüğün gerçek anlamıyla proleter gazeteciler tarafından kurulduğunu” vurgulayarak, Genel Kurul’da Yönetim Kurulu ile Onur Kurulu arasındaki tartışmada Onur Kurulu’ndan yana tavır aldığını belirtti.. ÇGD İzmir Şube Başkanı Macit Sefiloğlu ise, “ÇGD’nin varlığı” başlıklı yazısında, derneğe hakim olmak isteyen keskin anlayışların Can Dündar’ı linç etmek istediklerini kaydederek, “Bütün bu gelişmeler, ÇGD’nin sol adına bazı çevrelerce teslim alınmak isteğini ortaya koyuyor” değerlendirmesini yaptı. ÇGD’den istifacılara yanıt yok Bu arada, Genel Kurul’dan sonra, derneğin medya tekellerinin yörüngesine sokulduğu, fikir hırsızlığının ödüllendirildiği gerekçesiyle ÇGD’den istifa eden 12 gazetecinin çeşitli tarihlerde yaptıkları açıklamalara ÇGD yönetimi çok kısa bir bildiriyle yanıt verdi. ÇGD’nin internet sitesinde ve üyeleri arasındaki e-mail grubunda 8 Temmuz’da yayımlanan “ÇGD’DEN TOPLU İSTİFALAR” başlıklı bildiride, “istifacıların tamamen haksız ve ağır sözlerle ÇGD’ye saldırdıkları” ifade edildi. ÇGD’nin bildirisinde, “ÇGD yalnızca geleceğe bakıyor ve öyle devam edecek. Örgütsel dayanışmaya katkıda bulunacak her türlü eleştiriye her zaman açık olan ÇGD, enerjisini ciddiye almadığı bu karalamalara yanıt vermek için asla harcamayacak, yalnızca gazetecilerin ve gazeteciliğin sorunlarını aşmaya odaklanacaktır” denildi. İstifacılardan “ÇGD/AD” yakıştırması ÇGD Genel Yönetim Kurulu ve şubelerin ortak imzasıyla yayımlanan bildiriye, istifa eden gazetecilerden sert yanıt geldi. İstifacıların “ÇGD ÜST YÖNETİMİ İLKESİZLİK VE İNTİHAL İLE MALULDÜR” başlıklı açıklamasında, istifa gerekçelerinin üniversitede sınav sorusu bile olduğu kaydedilerek, “ÇGD üst yönetimi, istifa açıklamalarını ‘ciddiye almadığı’ için değil, dernek ilkelerine uygun bir yanıtı bulunmadığı, yanıt vermeye kalksa mahcup ve daha fazla teşhir olacağı için karşılıksız bırakmıştır” denildi. Açıklamada, ÇGD’nin sola kaptırılmadığının itiraf edildiği, emekçi ÇGD’nin geçmişte kaldığı savunularak, yeni dönem için “ÇGD/AD” yakıştırması yapıldı. Açıklamada, ÇGD yönetiminin “ÇGD yalnızca geleceğe bakıyor” iddiasına, “Kesinlikle doğrudur. Çünkü, geçmişte, ÇGD üst yönetiminin reddetmek zorunda kaldığı onurlu bir miras vardır” diye yanıt verildi ve, “Ciddiye almıyoruz” bildirisinin bazı şubelerden habersiz yayımlandığı ima edildi. İstifacılar, ÇGD üst yönetiminin düşünce mahkumu Nevzat Onaran’ı üyelikten çıkarttığını, buna karşılık Yargıtay’ın Can Dündar hakkındaki intihal kararını “komisyona havale ettiğini” kaydettiler. Yeni Onur Kurulu’nun hukuk etiği açısından intihal dosyasına bakamayacağını ve danışıklı bir karar vereceğini, ÇGD üst yönetiminin intihal ile malul olduğunu savunan istifacılar, ÇGD yöneticilerinin, yalan ve çalıntı haber üzerine istifa eden New York Times yazar ve yöneticileri kadar dürüst davrananamayacağını öne sürdüler. İstifacıların açıklamasının tam metni şöyle: ÇGD ÜST YÖNETİMİ İLKESİZLİK VE İNTİHAL İLE MALULDÜR Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin 31 Mayıs 2003 tarihli 16’ncı Olağan Genel Kurulu’ndan sonra, aralarında kurucular ve eski yöneticilerin de bulunduğu 12 gazeteci, meslek ahlakını yok sayan bir anlayışın örgüte egemen olduğu, derneğin emekçi kimliği yok edilerek medya tekellerine eklemlendiği, fikrî emek hırsızlığının ödüllendirildiği gerekçesiyle ÇGD’den istifa emişlerdir. İstifa gerekçelerine ilişkin açıklamalar, yazılı, görsel ve elektronik medyada ilgiyle karşılanmış, üniversitede sınav sorusu bile olmuştur. İstifalar karşısında uzun süre “üç maymun” rolü oynayan ÇGD üst yönetimi, nihayet 8 Temmuz 2003 tarihinde, kendi internet sitesinde bir bildiri yayımlamıştır. ÇGD şubelerinin imzalarının da eklendiği çok kısa bildiride, istifaya ilişkin açıklamalar “karalama” olarak nitelendirildikten sonra, sadece ve aynen, “ÇGD yalnızca geleceğe bakıyor ve öyle devam edecek. Örgütsel dayanışmaya katkıda bulunacak her türlü eleştiriye her zaman açık olan ÇGD, enerjisini ciddiye almadığı bu karalamalara yanıt vermek için asla harcamayacak, yalnızca gazetecilerin ve gazeteciliğin sorunlarını aşmaya odaklanacaktır” denilmiştir. Hemen vurgulamak gerekir ki, ÇGD üst yönetimi, istifa açıklamalarını “ciddiye almadığı” için değil, dernek ilkelerine uygun bir yanıtı bulunmadığı, yanıt vermeye kalksa mahcup ve daha fazla teşhir olacağı için karşılıksız bırakmıştır. ÇGD üst yönetimi, istifalar karşısında “üç maymun” rolü oynamıştır. Çünkü, üyelerin iradesiyle değil, kendi içinde hayli örgütlü davranabilen bir azınlığın kongre taktikleriyle iktidarını korumuştur. Kongreye katılan 90 delegeden yalnızca 46’sının (tüm delegelerin yüzde 10’unun) katıldığı bir oylama ile yönetimi elinde tutabilmiştir; öteki delegeler, protesto ederek seçimden çekilmişlerdir. Bursa Şubesi üyelerinin bildirisinde de vurgulandığı gibi, “Genel Kurul sonucunda oluşan yeni yönetim organları yasal olmakla birlikte meşru değildir. Demokratik katılımdaki eksiklik nedeniyle, ÇGD’nin mevcut Genel Merkez organları, derneğin bütününü temsil etme iradesinden yoksundur.” (Çağdaş, ÇGD Bursa Şubesi Yayını, Haziran 2003) Örgütsel meşruiyeti tartışmalı ÇGD üst yönetiminin, istifa gerekçelerine karşı yüzünü ağartacak bir yanıtı bulunmasa da, bildirinin altındaki şube imzalarının ne ölçüde desteği yansıttığı kuşkulu olsa da, bildiride geçen “ÇGD yalnızca geleceğe bakıyor ve öyle devam edecek” ifadesi kesinlikle doğrudur. Çünkü, geçmişte, ÇGD üst yönetiminin reddetmek zorunda kaldığı onurlu bir miras vardır. Gelecekte ise, iddia edildiği gibi gazeteciliğin sorunlarını çözme çabası değil, sermaye yandaşlarını affetmenin, intihali ödüllendirmenin, örgüte amiral gemisinin AD damgasını vurmanın utancını gizleme kaygısı vardır. Çünkü, geçmişte Alaattin Orhan’ın, Mahmut Tali Öngören’in, Rafet Genç’in, Mustafa Ekmekçi’nin başkanlık ettikleri emekçi ÇGD vardır; gelecekte ise ÇGD/AD vardır. Emekçi ÇGD’nin ÇGD/AD’ye dönüşüm süreci, 31 Mayıs 2003 kongresinde tamamlanmış ve derneğin ilkelerine sadık üyelerden bazıları istifa etmeyi uygun bulmuşlardır. Geçmişle gelecek arasındaki ayrım ve örgütteki dönüşüm öylesine belirgindir ki, ÇGD üst yönetimi bunu dürüstçe itiraf etmeye yanaşmasa da, İzmir Şube Başkanı, istifa edenleri karalamaya çalıştığı yazısında, “Bütün bu gelişmeler ÇGD’nin sol adına bazı çevrelerce teslim alınma isteğini ortaya koyuyor” diyerek, derneğin sola kaptırılmadığını kayda geçirmiştir.(agy) Üst yönetimin ÇGD/AD’si intihal ile lekelidir. “ÇGD geleceğe bakmaktadır” diyen ÇGD üst yönetiminin enerjisinin, bildiride öne sürdüğünün aksine, gazeteciliğin sorunlarına değil, derneğe vurduğu AD damgasını ve intihalciyi yönetime yeniden seçmenin utancını maskeleme çabasına odaklanacağı anlaşılmaktadır. Nitekim, intihalci hakkındaki dosyanın Onur Kurulu’na sevk edildiği, intihalcinin de isteğiyle yönetim kurulu üyeliğinin askıya alındığı açıklanmıştır. ÇGD üst yönetiminin başı Doğan Tılıç, intihalciye sahip çıkmasını, “Onu dinlemeden bu konuda karar vermeyi doğru bulmamak gibi kişisel bir ilke ve ahlak anlayışından kaynaklandığını söylemek istiyorum” sözleriyle açıklamıştır. (agy) Düşünce suçundan hüküm giyen eski GYK üyesi Nevzat Onaran’ın üyelikten atılmasına ilişkin idarî kararı uygulamakta duraksamayan ve anti demokratik uygulamaya karşı başka meslek örgütleriyle dayanışma arayışına girmeyen AD hizbinin, Can Dündar’ın intihalciliğini kesinleştiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına direnerek, “İşi komisyona havale etmesi” ve intihal lekesine başka meslek örgütlerini ortak etmeye çalışması bizce şaşırtıcı değildir. Şimdiki ÇGD Onur Kurulu’nun, “Yargının intihal olarak gördüğü eksiklikte kusurun Can Dündar’da değil yayıncı kuruluşta olduğu” sonucuna varması ve intihalciyi kendince “aklaması” da bizce şaşırtıcı olmayacaktır. Oysa, hukuk etiği açısından, Onur Kurulu, intihalcinin başvurusunu görüşmeye yetkili değildir. Çünkü, Onur Kurulu üyeleri, intihalciyle birlikte aynı yönetim kurulunda görev yapmışlar; kongrede ve dernek meclisi toplantılarında can havliyle savunarak, yeniden yönetime seçerek ihsası reyde bulunmuşlardır. Bu nedenle, Onur Kurulu üyeleri, intihalci söz konusu olduğunda, “bozacının şahidi şıracı” konumundadırlar. Zaten, intihalcinin kendisi de, 10 Haziran 2003 tarihli başvurusunda, “Bu başvurunun danışıklı dövüş olarak algılanması ihtimalini bertaraf etmek için aynı türden bir soruşturmayı, gazeteciliğin ÇGD dışındaki iki itibarlı örgütünden, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası'ndan da isteyeceğim” diyerek, “bozacı-şıracı” ilişkisini peşinen itiraf etmiştir. Bu yüzden, Onur Kurulu'nun vereceği karar ne olursa olsun, etik temeli ve inandırıcılığı olmayacaktır. (Kaldı ki, intihal Yargıtay kararıyla kesinleşmiştir. İntihalci, çaldığı eserin yazarlarına, 19 milyar 18 milyon 670 bin 400 TL tazminatı ödemiştir.) ÇGD’nin intihal lekesinden arınmasının yolu, danışıklı dövüş olacağı peşinen kabul edilen aklama gösterilerinden değil, intihalcinin dernekten, intihalciyi baştacı eden şimdiki GYK’nin de yönetimden istifasından geçer. Anımsatmak gerekir ki, New York Times’in Pulitzer ödüllü muhabiri Rick Bragg, bir meslektaşının makalesini çaldığı ortaya çıkınca istifa etti. Çalıştırdıkları muhabirin haberlerinin çalıntı ve yalan olduğu anlaşılınca, New York Times’ın yöneticileri Howell Raines ve Gerald Boyd da, çalışanların baskısı karşısında istifa etmek zorunda kaldılar. ÇGD’ye intihal lekesini sürenlerin ise, hiç değilse istifa etmek gibi bir dürüstlüğün New York Times yazar ve yöneticilerinin tekelinde olmadığını kanıtlama çabası içine girecekleri beklenmemektedir. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:20

İLGİLİ HABERLER