Gündem
  • 30.1.2012 17:16

'Deniz Feneri değil, cehennem topu gibi bir şey!'

8.5 yıl hapsi istenen eski Deniz Feneri Savcısı Türkaslan açılan davaya tepki gösterdi:

‘Hukuken iddianame değildir’

Deniz Feneri yolsuzluğunu araştırırken soruşturmadan alınan cumhuriyet savcılarından Nadi Türkaslan, kendisi hakkında iddianame düzenlenmesine ilişkin, “Sincan Başsavcılığı’nın böyle bir yetkisi yoktur. Hukuken iddianame değildir” dedi. HSYK’nin 27 Eylül’de verdiği kovuşturma kararına karşı yeniden inceleme başvurusu yaptıklarını dile getiren Türkaslan, “Bizim yeniden inceleme başvurumuzla ilgili karar verilmeden Sincan’a evrakı göndermeleri ilginç. Neden 4 ay beklemişler” diye sordu.

Türkaslan, yaklaşık üç yıldır yürüttüğü soruşturmada 26 Ağustos 2011’de diğer savcılar Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz ile birlikte görevinden alındı. HSYK de üç savcı hakkında “evrakta tahrifat” iddiasıyla kovuşturma yapılması izni verdi. Dosya Sincan Başsavcılığı’na gönderildi. Başsavcılık da üç savcı hakkında iddianame düzenledi. Türkaslan hakkında 8.5 yıla kadar hapis cezası istendi.

Haklarında iddianame hazırlanmasını “Beklenen bir işlemdi” diye değerlendiren Türkaslan, iddianamede HSYK’nin iddiasından ve savunmalardan başka bir tespit olmadığını kaydetti. Türkaslan, şunları kaydetti: “Hâkim ve savcılarla ilgili Sincan’a böyle bir evrak gittiği zaman, Sincan Başsavcılığı’nın başka bir işlem yapma yetkisi, hakkı ve görevi yok. Yapacağı tek şey gelen evrakı ağır ceza mahkemesine göndermektir. Başka bir şey yapma yetkisi yoktur. ”

Türkaslan, iddianamede “savcılar tahrifat yapmıştır ” denmediğine işaret ederek, başsavcılığın bunun olup olmadığının “takdirini” mahkemeye bıraktığını belirtti. 

'Fener değil cehennem topu gibi bir şey!'

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Deniz Feneri olayının arkasında kimlerin, hangi zihniyetin olduğunun ortaya çıkarılması gerektiğini belirterek, "Bu artık Hükümetin ve yargının namus borcudur" dedi.

Vural, TBMM’de düzenlendiği basın toplantısında, "Deniz Feneri e.V" soruşturmasına değindi.

"Deniz Feneri o kadar sıcak ki dokunan yanıyor" ifadesini kullanan Vural, "Fener değil cehennem topu gibi bir şey. Deniz Feneri, önemli ve takip edilmesi gereken bir konu. Ortada iddianame yok ama savcılar ve hakimler hakkında hemen dava açıldı. Bu ne hız? ’yargının hızlandırılması’ derken bu hakim ve savcılara açılan davanın hızından mı bahsediyorlardı acaba" diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast iddialarına ilişkin soruşturmanın 2 yıldır sürdüğünü anımsatan Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu hakimlerle savcıların başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi. Bu soruşturma çerçevesinde adamlar zaten istediğini serbest bırakıyor. Deniz Feneri davası, yargının bağımsız olduğunun, Hükümetin yargıya müdahale edip etmediğinin turnusol kağıdı olacak adeta. Buradan anlayacağız bunları. Deniz Feneri olayının arkasında kimlerin, hangi zihniyetin olduğunun ortaya çıkarılması lazım. Bu artık Hükümetin ve yargının namus borcudur. İnsanların manevi dayanışma duygusunu hortumlayan bu zihniyetin arkasında kimler varsa çıkarılsın ortaya."

"Öğrenci Meclisleri baskı altında"

"AKP’lilerin ’demokrasi’ kelimesini ağızlarından düşürmediğini" ifade eden Vural, "bazı uluslararası sözleşmeler çerçevesinde kurulan öğrenci meclislerinin AKP’nin baskısı altında olduğunu" öne sürdü.

Öğrenci meclislerinin sahipsiz ve himayesiz bırakıldığını savunan Vural, bu meclislerinin gündemlerinin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer tarafından belirlendiğini ileri sürdü. Vural, "Bunlar hep ’ileri demokrasi’ anlayışının tezahürleri. Öğrenci arkadaşlar bizi arıyor, ’yapayalnız bırakıldık’ diyorlar. Nerede kaldı sizin demokrasiniz? Sen kimsin öğrenci meclislerinin gündemi belirlemeye kalkıyorsun? Sevsinler sizin demokrasinizi" şeklinde konuştu.

"AKP’nin TBMM’de uyguladıklarını öğrenci meclislerinde de uyguladığını" öne süren Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kel başa şimşir tarak. Bunlar TBMM’de ne uyguluyor ki öğrenci meclislerinde uygulasın? Burada da muhalefetin sesini kısıyorlar, kendi gündemlerini dayatıyorlar. AKP’yi uyarıyorum; öğrenci meclislerini siyasete bulaştırmayın. Bu meclislerde başkan olan çocukları para karşılığı AKP’ye üye
yapamazsınız. AKP gençlik kollarının, bu çocuklara, ’sana bu kadar para üye olursan, ayrıca her yaptığın üye için de para’ dediği şeklinde iddialar var. Elini çek AKP bu çocukların üzerinden. Otel odalarında öğrencileri sıkıştırıp
baskı yapmayın. Bu öğrencileri AKP’ye adam devşirmek için kullanmayın."

"Hesap soracağız"

Bir gazetecinin, "Uludere’ye ilişkin istihbarat tartışmaları var. Siz bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Vural, "Türkiye, terörle mücadelesini muhakkak kendi istihbarat kaynaklarıyla yapmalıdır. Bu mücadele ABD’ye bırakılamaz. Eğer oradaki böyle bir hareketlilik tespit edilememişse orada bir zafiyet vardır. Hükümetin tüm bu soruların yanıtını vermesi gerekir" karşılığını verdi.

Vural, bir başka gazetecinin sorusunu yanıtlarken, "partisinin ülkücülerin mağduriyetlerini her zaman gündeme getirmeye devam edeceğini" söyledi. Vural, "MHP olarak 12 Eylül’ün darbeci zihniyetiyle, bugünkü darbeci Recep Paşa zihniyetiyle mücadele edeceğiz. Milli kültürü ve milliyetçiliği suç haline dönüştüren herkesten hesap soracağız" diye konuştu.

Güncellenme Tarihi : 23.3.2016 10:09

İLGİLİ HABERLER