"DİKTATÖRÜN BAKİRELERİ!.."
Yalçın Doğan'ın Hürriyet'teki yazısı:
Diktatörün bakireleri!
Kuzey Kore’de yıllardır ne yas tutmak, ne üzülmek, ne sevinmek, ne coşmak mümkün. Yıllardır hiçbir insani duyguya, şu ya da bu düşünceye hiçbir biçimde yer yok!..
İnsanca yaşamak yıllardır rafta!.. Hitler özentisi koyu bir faşizm, dünyanın gözü önünde, kendi insanlarına en küçük değer vermeden, almış başını gidiyor.
SAYISI iki bine ulaşan bakire kızlar. İki servis halinde. Birine mutluluk ekibi, diğerine sevinç ekibi adı veriliyor. İki ekip ama, aslında ikisinin de işlevi aynı. Masaj ya da başka bir iş altında, diktatöre seks hizmeti!..
Kuzey Kore’de diktatörlük babadan oğula geçiyor, mübarek geçmiş yüzyılların hanedanlığı gibi, hálá ve bu çağda!..
İsimler de öyle. Kim Sung I, Kim Sung II, sırada Kim Sung III var!.. Oğullar da, tıpkı eski hanedanlar gibi, babalarının ölümünü dört gözle bekliyor. Hatta, şu andaki Diktatör II, babası Diktatör I hasta yatağında iken, ne olur ne olmaz, olur a, yatağından kalkar ve yeniden ülkenin başına geçer kaygısıyla, gerekli önlemi alıyor:
Doktorları uzun süre babasının odasına sokmuyor!.. Babasının cesedini taşıyan iki helikopter ise, hemşire ve doktorlarla birlikte kaza geçirerek, düşüyor!..
Ne talihsiz kaza!.. Kuzey Kore halkı Diktatör I’in yasını mı tutsun, pisi pisine ölen hemşire ve doktorlara mı üzülsün?..
*
HİÇ birine!.. Çünkü, Kuzey Kore’de yıllardır ne yas tutmak, ne üzülmek, ne sevinmek, ne coşmak mümkün. Yıllardır hiçbir insani duyguya, şu ya da bu düşünceye hiçbir biçimde yer yok!.. İnsanca yaşamak yıllardır rafta!.. Hitler özentisi koyu bir faşizm, dünyanın gözü önünde, kendi insanlarına en küçük değer vermeden, almış başını gidiyor.
Kuzey Kore’deki rejimin perdesini bir gazeteci aralıyor. Aslında Pekin’de görev yapan bir İngiliz gazeteci Jasper Becker, Kuzey Kore’yi anlatan bir kitap yazıyor. Rogue State, The Continuing Threat of North Korea (Haydut Devlet, Devam Eden Kuzey Kore Tehdidi) başlıklı kitap, bu ülkede işlenen cinayetleri, yönetimin insanlık dışı tutumunu, ülkenin her yönünü, yaşanan büyük sefaleti gözler önüne seriyor.
Becker kitabını kaleme alırken, orada görev yapan diplomatlarla, oradan kaçmayı başaran bilim adamlarıyla, gizli servis üyeleriyle, başka ülkelere göç eden insanlarla, orayla ticaret yapan kişilerle uzun uzun görüşüyor.
*
ÖRNEĞİN, bir tren kazası var ki!.. Başkent Pyongyang’da kimyasal ilaç dolu bir tren, bir başka trenle çarpışıyor, 169 kişi yanarak ölüyor.
Kazayı ülkenin resmi haber ajansı tek bir satırla veriyor, ertesi günü gazetelerin iç sayfalarında tek sütunluk bir haber!..
Çünkü, aynı gün diktatör Kim Sung II’nin doğum günü!.. Kuzey Kore’nin tehdit altındaki basını doğum gününü manşete çıkarmakla yükümlü!..
Kaldı ki, o tren kazasını da, diktatör hazretleri, kendisine kurulan bir komplo olarak kabul ediyor!.. Çünkü, hemen aynı saatlerde gara, kendi treni girmek üzere!..
Doğum günü şenlikleri sırasında halk Führer’in 72. doğum günü danslarına hazırlanırken, kazada ölen 169 insanın yasını tutmak da nereden çıkıyor?..
Zaten bu gibi sabotaj ve ölüm tuzaklarına ilk kez mi rastlanıyor?.. Birkaç kez, bazı generaller, diktatörü devirmek için ayaklanıyor, ama her seferinde yakayı ele veriyor. Son olarak geçenlerde sekiz general daha, başkentin en büyük alanında sallandırılıyor... Başkana ihanet suçundan!..
*
BAŞKENTE yakın bir fabrikada işçiler ayaklanıyor, açlıktan!.. Bir-iki saat içinde tanklar fabrikayı yerle bir ediyor. İşçiler kurşuna diziliyor. Oysa, insanlar aç!.. İnsanlar hastalıktan kırılıyor!..
Ama, diktatör yüzme havuzları, sinema salonları, at ahırları ve kendine bağlı yüz bin Saray Muhafızı ile gününü gün ediyor. Tahminlere göre, dört milyar dolarlık kişisel serveti var.
Yüz bin muhafız yine de onun kendini güvende hissetmesine yetmiyor. Her gece bir başka yerde kalıyor. Her gittiği yerde, (sarayda), mutlaka bir havaalanına açılan tünel var!..
Sıkıntılarını atmak için, iki bin bakire her an hazır ve nazır!..
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 10:56