![](https://img.habervitrini.com/Haber/_AnaManset/idmi83ciuntitled1.jpg)
Doğan Grubu'ndan Cem Küçük'e ağır sözler
Doğan Grubu Kurumsal İletişimden Sorumlu Başkan Yardımcısı Ahter Kutadgu, Yenişafak gazetesinin 7 ve 9 Nisan tarihli nüshalarında yer alan yazılarla ilgili bir açıklama yaptı.
Açıklama şöyle:
"Yeni Şafak gazetesinin önce 7 Nisan 2015 tarihli nüshasında yayınlanan ve bugün (9 Nisan) tarihinde yeniden benzer iftiralarla sürdürülen Cem Küçük imzalı yazılar, Onursal Başkanımız Sayın Aydın Doğan'a çirkin bir saldırı ve açık bir tehdit niteliğindedir.
Başta Cem Küçük olmak üzere hiç kimse, böylesine alçakça iftira ve yalanlarla namuslu insanların haysiyetine dil uzatamaz. Bu tetikçilik faaliyetinin hangi teşvik ve menfaatler karşılığında yapıldığını bilebilecek durumda değiliz. Ama biz bu tetikçiye, kendisinin arkasındaki efendilerine veya bunlara menfaat temin edenlere buradan haykırıyoruz: Sizlerde zerre kadar namus ve haysiyet varsa, çıkın halkın ve resmi makamların önünde belgelerinizi ortaya koyun. Bu gazeteci müsveddesi iki ay önce de gazetesinde 'Aydın Doğan'a 4.6 milyar lira vergi cezası gelecek' iddiasını ortaya atıp, bunu gerçek bir hikaye gibi takdim ederek ortalığı yine bulandırmıştır. Kendisi hakkında o zaman da suç duyurusunda bulunup tazminat davası açılmıştır. Ancak kendisi yargının ağır işlemesinden istifade ederek iftira kampanyasını sürdürmektedir.
Türk basın tarihinden birçok müfteri gelip geçmiştir. Ama bu kadar ucuz, bu kadar müptezel, bu kadar müfterisine tanık olunmamıştır. Ümit ediyoruz ki, bu şahsın eline kalem verenler, arkasında duran efendileri, vicdanları varsa bu haysiyetsizliğe bir son verirler ve mesleğin şeref ve haysiyetine sahip çıkarlar.
Yeni Şafak yazarı Cem Küçük hakkında ilgili Savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştur. Tazminat ve ceza davaları açılmaktadır. Ayrıca Sermaye Piyasası Kurulu'na da gerekli işlem için çağrı yapılmaktadır.
Bu yazıları yazanlar ve yazdıranlar bilmedirler ki, Doğan Grubu'nu uydurma iddialar ile sindirmek, bağımsız, ilkeli ve dürüst yayıncılıktan vazgeçirmek mümkün değildir ve asla olmayacaktır.
Doğan Grubu'nun tüm şirketlerinin işleri ve işlemleri devletin ilgili kurumlarının sürekli denetimi altındadır, şirketlerimizin her kuruşunun hesabını şeffaflıkla ve açıklık içinde vermekteyiz.
Gazetecilik kisvesi altında şantaj ve müfterilik yapanlara yanıt vermekten ve onları halka teşhir etmekten yılmayacağız, hukuk önünde ve toplum vicdanında hesabını soracağız."
İŞTE CEM KÜÇÜK'ÜN AYDIN DOĞAN7I ÇİLEDEN ÇIKARTAN YAZISI
Aydın Doğan’ın bavulu!
Biliyorsunuz, kamuoyu Mehmet Baransu'nun bavulu kavramıyla bavul olayına farklı bakmaya başladı. Baransu'nun bavulu olgusu Türk medya ve siyaset tarihine geçti. Baransu o bavul sebebiyle tutuklandı. Şu an hapishanede yatıyor. Baransu'ya o bavulu verenler Türkiye Cumhuriyeti'ni hedef alan paralel örgüttü. O bavulun içinde Türk Ordusu'nu göçertecek binlerce sahte kanıt bulunuyordu. Kendisine yapılacak bir askeri darbeden haklı olarak endişe eden AK Parti de o dönem bu bavulu verenlere destek pozisyonundaydı. Fethullah Gülen örgütünün amacı ise darbe bahanesiyle Türk Ordusu'nu mahvetmekti. Fethullah Gülen Peygamber ocağı olarak bilinen ordumuzu Fethullah Ocağı haline getirmek istiyordu. Şimdi de MİT tırlarını durduran hain subaylar ve astsubaylar da Fethullah'ın subaylarıdır. Hepsi çok ağır bir biçimde cezalarını çekecekler.
AK Parti'ye niye bu Gülen örgütü ile işbirliği yaptınız diye haklı eleştiri yapılabilir. Fakat şunu görüyoruz ki, bu hain örgütle hemen her parti şu son 5 yıllık süreç içinde işbirliği yaptı. Aydın Doğan medyası da Fethullah Gülen'le işbirliği yapanların başında geliyordu. MİT'in yayınladığı yasal telefon konuşmalarından da görünüyor ki Aydın Doğan Fethullah Gülen'e övgüler yağdırıyor. İşte bugünlerde de yeni bir bavul hadisesiyle Türkiye çalkalanacak...
Bu seferki bavul ise Aydın Doğan'ın bavuludur. Geçen yazımdaki paragrafı hatırlatayım...
“…Bayraklı işlerinde ve diğer işlerinizde neler çevirdiğinizi, hangi Samsonite bavullarda kaç milyon doların açıktan ödendiğini ve böylece halka açık bir şirketin zarara uğratıldığını devlet bilir ama bu tür iş dünyası usulsüzlükleriyle büyük harfle olan DEVLET ilgilenmez. Mahkeme mekanizmaları bağımsızdır. Ancak Assange tipi hainlik olunca devlet gerekeni yapar ve orada devreye girer. O zaman Pandora'nın Kutusu açılır ve ortalık toz duman olur. Çünkü halka açık bir şirketi bilerek ve isteyerek zarara uğratmak ağır suçtur. Özetle 2 milyon dolarlık Samsonite bavul ve Kıbrıs size bir şeyleri hatırlatıyor mu Aydın Bey? Ben Samsonite bavullarla kıyafet, eşya taşınır biliyordum. Meğer bu bavullar başka amaçlar için de kullanılırmış. Siz anlarsınız.”
İşte bu paragraf iki gündür Aydın Doğan'ın uykularını kaçırmaktadır. Belki şu an çok az kişi ne demek istediğimi anladı ama en iyi anlayan Aydın Doğan'dır. Aydın Bey hangi halka açık şirketin, hangi arsasını, hangi işadamına sattığını iyi bilir. Aydın bey halka açık şirketin arsa satışında eğer normal satış bedelinin altına bir rakam gösterilirse bunun hukuktaki karşılığının direkt tutuklanmak olduğunu iyi bilir. Yani halka açık olmayan bir şirket arsa satarken düşük rakam gösterse ve bu tespit edilse bu iş Maliye'nin ilgi alanına girer. Fakat Borsa İstanbul'da işlem görmekte olan halka açık olan bir şirket bunu yaparsa bu işin sonu kesinlikle hapishanedir. Halka açık bir şirketi bilerek ve isteyerek zarara uğratmak ağır ceza gerektirir. Kamuoyu Aydınlatma Platformu'na yanlış bilgi vermek çok ağır suçtur. Hatta bunu yapan şirkete TMSF'nin el koyma yetkisi ve hakkı da vardır. Bu konudaki kanunlarımız bu kadar ağırdır. Evrensel hukuk da bu konuda aynı çizgidedir. Çünkü halka açık şirketler olgusu asla hata ve sahtekarlık kaldırmaz bir meseledir. Yanılıyor muyum Aydın bey? İsterseniz bu yazdıklarımı bir de avukatınız Köksal Bayraktar'a danışın. Halka açık bir şirketin arsasını normal bedelden düşük fiyata satmış gösterip geri kalan parayı açıktan Samsonite bavulla teslim almak ağır suç mudur? Yoksa değil midir?
İsterseniz bu konuyu Türk medyasının Julian Assange'i deyince akla gelen Ahmet Hakan Coşkun'a da sorun Aydın Bey. Programında o kadar hukukçu ağırladı ki, belki hukuk nosyonu gelişmiştir. Bu Coşkun adamın 17 Aralık'tan 30 Mart'a kadar giden süreçte Türk devletine kalleşçe ihanet etti. Takıntılı Tayyip Erdoğan düşmanlığı sebebiyle hain paralel örgütle açıkça işbirliği yaptı.
Bu patolojik arzusu sebebiyle Coşkun paralel örgütün Türk devletini doğrudan hedef alan saldırılarında da hainlik etti. 17 Aralık'tan sonra asla frene basmadı. Bu hain çete MİT TIR'larını durdurup içindeki kozmik envanteri dünyaya servis edince bu korkunç hainliği savunanların başında Coşkun vardı. 28 Mart 2014'de internete verilen mahrem dış işleri tapesini de Coşkun bir gün sonraki yazısında “Casus Var diye ağlaşan bir devlet” yazısıyla açıkça savundu. Batı demokrasilerinin tamamında böyle bir yazı casusluğa desteğe girer.
Aydın Bey sizin medyanız AK Parti'ye muhalefet etmiyor. Türkiye Cumhuriyeti'ne düşmanlık ediyor. Elbette her düşmanlığın bedeli olur. Paralel çeteyle işbirliğiniz yetmiyormuş gibi DHKP-C terör örgütünü de açıkça himaye ediyorsunuz. Savcımızın şehit edilmesini neredeyse göbek atarak karşılayan DHKP-C sempatizanı Mirgün Cabas hâlâ ekranlarda spikerlik yapıyor, hem de hiç utanmadan. Aydın Doğan'ın bavulu meselesi daha çok konuşulacak...
Twitter.com/cemkucuk55