Medya
  • 10.5.2005 16:24

DOMUZ ETİ SATAN HANGİ FİRMA, HANGİ MEDYA KURULUŞUNU 1 TRİLYONLUK RÜŞVET VEREREK SUSTURDU?

Vakit Gazetesi yazarı Hasan Karakaya, bugünkü köşe yazısında domuz çiftliği sahibi bir firmanın domuz etinden yaptığı pastırmalar sattığını, bunun duyulması üzerine de gazete ve televizyonlara reklam vererek susturduğunu iddia etti.

Karakaya, üretici firmanın ismini ve medya kuruluşlarının ismini vermedi…

“Domuzlaşma temayülü”nde domuz etinin rolü var mı?

Bunun “bilimsel bir izahı” var mıdır, bilmiyorum; ama ben, tüketilen “yiyecek”lerin, insanların “karakter” ve “davranış biçimleri”ni etkilediği kanaatindeyim!.. “Hayvan”larda da öyle değil midir?.. Meselâ, “et” yiyen hayvanlar daha cesur ve saldırgan, “ot” yiyen hayvanlar ise daha korkak ve daha güçsüz değil midir?..
“Belgesel”lerde seyrediyoruz;
Dağlar ve ormanlar “et yiyen” hayvanların hâkimiyetinde!.. “Ot yiyen”ler ise, et yiyenlere “av” olmaya mahkûm!..
Dedim ya;
Bunun, mutlaka bir bilimsel izahı olmalı... Tüketilen “yiyecek”ler; insanda acaba hangi “karakter değişikliği”ne yol açıyor, “davranış”larını nasıl etkiliyor?..
Bırakın “yiyecek”leri; “giyecek”lerin bile insanda “davranış değişikliği”ne ve hatta “algılama değişikliği”ne yol açtığını “psikologlar” söylüyor!..
Meselâ, o gün, “temiz ve farklı bir iç çamaşırı” giyen kadının, “yürüyüşü” bile değişiyormuş!.. Kadın, kendini “daha bir güvende” hissediyor ve kendinden “daha bir emin” oluyormuş!..
“Çıplaklık” ve “giyiniklik” de öyle!..
İşte, bütün bunlardan hareketle şunu söylemek istiyorum:
“Giyicekler”, davranış biçimlerini bu kadar etkiliyorsa, “yiyecekler” ne kadar etkiliyor?..
Buna, siz, “iklim şartları”nı da ekleyebilirsiniz!.. Çünkü ben, “teneffüs edilen hava”nın da insanların “karakter” oluşumu ve “davranış biçimi”ni etkilediğine inanıyorum!..
Ama, ne derece?..
Bunu araştırmak, “bilim”in işi!..

“MİDE”NİN ROLÜ!

Meselâ ben;
Özellikle son yıllarda, “toplumdaki davranış değişiklikleri”nin sebebini çok merak ediyorum!..
“Umursamazlık!”
“Boşvermişlik!”
“Aldırmazlık!”
“İdealsizlik!”
“Duyarsızlık!”
“Günü yaşamak!.. Değer tanımamak!.. Haram-helâle aldırış etmemek!.. Hırsızlık... Gasp... Fuhuş!.. Uyuşturucu salgını!.. Ar, namus, hâyâ kavramlarını önemsememek!.. Aldatılmayı hoşgörüyle karşılamak!.. Eşe sadakatsizlik!.. Hayvanlar gibi cinsel özgürlük yaşama arzuları!.. Vur patlasın, çal oynasın bir yaşam tarzı!.. Sevgi, saygı, şefkat ve merhametin yok olmaya yüz tutması!”
Gibi “anlayış” ve “yaşama biçimleri”nin revaç bulmasında, “etken” olan nedir acaba?..
Tamam; bunda, “Batı’nın kültürel saldırıları”nın ve “Batıcı propagandalar”ın çok büyük rolü var!..
Bu “saldırı”lar, elbette önce “beyin”leri iğfal ediyor, sonra da “söylem” ve “eylem”leri yönlendiriyor!..
“Davranış”ları değiştiriyor!..
“Karakter”leri şekillendiriyor!..
Fakat, tek sebep bu değil gibime geliyor!..
Bana öyle geliyor ki; Türk toplumunu “beyin”den iğfal edenler, bir yandan da “mide”sinden ele geçiriyorlar!..
Hani;
“Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer” diyorlar ya; sadece “erkek”leri değil, “kadın”ları da “mide”den ele geçiriyorlar diye düşünüyorum!..
Evet, “mide”den!..
Hayır; “parasal” anlamda değil, “biyolojik” anlamdaki bir “operasyon”dan söz ediyorum!..
Meselâ;
“Domuz eti” yedirerek, “domuzlaşma temayülü”ne iteleme operasyonundan!..

BU SESSİZLİK NİYE?

Şuna, iyice inanmaya başladım ki;
Bazı güçler ve onlara yataklık eden “yerli piyon”lar, Türk insanı üzerinde “sinsi bir operasyon” yürütüyor!..
Meselâ;
Hemen herkes, “sahte bal”larla, “sahte rakı”larla, “sokak sütçüleri”yle, “peynir” ve “şeker”de yapılan “sahtekârlık”larla meşgul edilirken, her ne hikmetse “sığır veya koyun eti” etiketleriyle “domuz eti” kakalayanlar hiç gündeme getirilmiyor!..
Doğrudur;
Analizi yapılan “42 bal numunesi”nden 22’si “olumsuz” çıkmış ve 4 bin 132 kilo bala el konulmuştur!..
Doğrudur;
Ortalık “sahte gıda”lardan ve “sahtekârlar”dan geçilmiyor!..
Ama, birader;
Bakanlarımız ve araştırmacı gazetecilerimiz, şu “domuz eti skandalı”na niye el atmaz?.. Domuz etinin bu millete “kimler” tarafından, “nasıl” kakalandığını, “tüketim zincirine yardım ve yataklık” edenlerin nasıl ödüllendirildiğini niye araştırıp, soruşturmazlar?..
Meselâ, “bal”daki sahtekârlık, nihayetinde “şeker”le bağlantılı bir olay!.. “Bal” değil de, “şeker” yediriliyor millete!..
Peynir, şeker ve yağlarda, “kullanılmış ve kokmuş” katkı maddeleri kullanan “hayvan”lar, evet “sağlığımız” ve “hayatımızla” oynuyorlar!..
Bu “hayvanlar güruhu” ile elbette mücadele edilmeli, elbette “deşifre” edilip, cezalandırılmalı!..
Ama, öte yanda;
“Sağlık”tan da öte, “inancımızla” oynuyorlar, ama kimseden gık çıkmıyor!..
“Domuz eti yedirenler”den bahsediyorum beyler, domuz eti yedirenlerden!.. İnancımızın, yenilmesini “haram” kıldığı domuz etinden!..
Burada “dönen dolaplar”la niçin hiç kimse ilgilenmez?..
Şu hâle bakın; bir zamanlar; “Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmayız!” diyen bir ülkenin insanları; bugün “Müslüman mahallesinde domuz eti satılıyor” da, ne araştıran var, ne de soruşturan!..
Merak ediyorum;
Kakalanan “domuz etleri” mi bu hâle getirdi bizleri?.. Yedirdikleri “domuz etleri” yüzünden mi böylesine “duyarsız”laştık, böylesine “lâçka”laştık?..
Yoksa, “sinsi bir strateji” ile mi karşı karşıyayız?!?

11 MİLYONLUK ET, NASIL 5-6 MİLYONA SATILIR?

Bakın, bundan 10 gün kadar önce Kocaeli Veteriner Hekimler Odası Başkanı Orhan Altuntaş; bana göre “gündeme bomba gibi düşmesi gereken” lâflar etti...
Dedi ki;
“Türkiye’de kırmızı et tüketiminde ciddi olmayan bir artış olmasına rağmen, son 10 yıl içinde mezbahanelerde kesilen kırmızı et miktarı düştü!.. Peki, aradaki bu açık nereden ve nasıl kapatılıyor?.. Elbette domuz eti ve başka hayvan etlerinden!!!”
Bunlar, müthiş sözler!..
Adam, resmen ve alenen soruyor işte:
“Mezbahanelerde kesilen kırmızı et miktarı düşerken, tüketilen et miktarı az da olsa artarken, aradaki açık nasıl kapatılıyor?”
Cevabını da veriyor:
“Domuz etiyle!!!”
Dikkat edin; “sarı çizmeli Mehmet Ağa” söylemiyor bunu, “Kocaeli Veteriner Hekimler Odası Başkanı” söylüyor!..
Dahasını da söylüyor:
“Büyük mağazalar ve süpermarketler tarafından zaman zaman ETTE promosyon kampanyaları düzenlenir!.. Türkiye’nin en büyük ve en ünlü mağazalarının düzenledikleri bu kampanyalarda; SUCUK, SALAM, SOSİS ve hatta KIYMA’nın kilosu 5-6 MİLYON’a satılır!..
Bunları, bu fiyata satmak mümkün değil!..
Çünkü;
Bir inek veya dana etinin kilosu, mezbahaneden 8 milyon liraya çıkıyor!.. Vergisiydi, ulaşım maliyetiydi, kâr payıydı derken; bir kasabın, etin kilosunu 11 milyon liradan aşağı satması mümkün değil!..
Peki, nasıl oluyor da;
11 milyon liralık bir et, büyük ve ünlü mağazalarda promosyona sokulup; sucuk, sosis, salam ve hatta kıyma olarak 5-6 milyona satılıyor?..
Hiçbir mağaza veya hipermarket böyle bir kampanyaya dayanamaz zarar eder!.. Zaten, kendilerine sorduğumuzda da, mantıklı cevap veremiyorlar!”
Evet, nasıl oluyor da “11 milyon lira”dan satılması gereken et, “promosyon”a sokulup, “5-6 milyon”a satılıyor?..
Ne yani;
“Garibanlar da et yesin!” diye mi?..
Yoksa, işin içinde “hınzır oğlu hınzırlık” mı var?..
Cevap, yine Orhan Altuntaş’tan:
“Bu kampanyaların arkasında, sağlıklı bir inek veya dana etinin olması mümkün değil!.. Türkiye’de; maalesef domuz eti üretimi devam ediyor ve bu etler, bir şekilde milletin sofrasına gönderilip, yediriliyor!..
İstabul’da, Terkos Gölü kenarında 5 bin damızlık domuz çiftlikleri var!.. Bunlar; bir şekilde yemek fabrikalarına, otellere, ünlü mağazalara ve hipermarketlere sucuk, sosis, salam ve hatta kıyma olarak satılıyor!”

NİYE DOMUZ ETİ?

Sayın Orhan Altuntaş, bu kadarını söyleyebiliyor!.. Ama ben, “dahasını” da söylemek istiyorum!..
Efendim;
Yaptığım küçük bir araştırma sonucunda öğrendim ki, Türkiye’deki “domuz çiftlikleri”nde üretilen yıllık et miktarı, “3 milyon kilo” civarında!..
Bu, şu demek:
Türkiye’de satılan “kırmızı et”in neredeyse “yarısı” domuz eti!..
“Domuzculuk” kârlı bir iş!!! Çünkü domuz, “doğurgan” bir hayvan!.. Yaşına göre; yılda bir, iki bazen de 3 defa doğuruyor ve her batında da “15-20 yavru” getiriyor dünyaya!..
Hele düşünün;
Bir domuz, yılda 2 defa doğum yapsa ve her seferinde de 10 yavru yaşasa, 20 yıl yaşayan bir domuzdan “400 yavru” elde etmek işten bile değil..
Dahası; yeni doğmuş bir domuz, 4-5 ayda “100 kilo”ya çıkabiliyor!..
Evet, “kârlı” bir iş!.. Hele de işin içinde; “Müslümana domuz eti yedirmek” gibi, “domuz oğlu domuzluk” stratejisi varsa!..
Bir küçük bilgi daha:
Domuzu “beslemek” de kolay!.. Çünkü domuz, “cam” dışında her şeyi yiyebiliyor!.. Buna, “leş” ve “kendi pisliği” de dahil!..

KİMLER VAR, KİMLER!

Elimde, hangi “ünlü firmalar”ın, hangi yollarla ve hangi otellere/marketlere “domuz eti” sattığına dair bir “liste” var!..
Ancak, henüz “belge”lere ulaşamadığım için “firma, yemek fabrikası, otel ve market isimleri”ni şimdilik veremiyorum...
Yalnız, şu kadarını söyleyeyim;
Vatandaşa “domuz eti” kakalayan firmalar arasında aklınız ve havsalanızın almayacağı “ünlü ve büyük firmalar, oteller, marketler” var!.. Hatta, “fast food” zincirleri de var!..
Meselâ, ünlü bir süpermarket!.. Bundan 6-7 yıl öncesine kadar, tezgâhlarında açık açık “domuz eti” satıyordu... “Deşifre” olunca, “domuz eti” levhasını, et reyonlarından kaldırdılar!..
Ne var ki;
Bu defa da, “sucuk, salam, sosis ve kıyma” olarak kakalıyorlar domuz etlerini!..
Bu “tezgâh”ta, hipermarketin “satınalma müdürleri” ve “tezgâhtarlar”ın büyük rolü var!..
Kısaca ifade etmek gerekirse;
“Satınalma müdürleri”, satın alınmış “domuzcular” tarafından!.. Sattıkları “domuz eti” karşılığında da, her ay, “maaşlarına ilâve” olarak, ayrıca “maaş ve prim” alıyorlar “domuzcular”dan!..
Dahası da var!..
“Satınalma müdürleri”nin bazıları, “domuzcularla ortak” ve şirketlerde “hisse”leri var!.. İçlerinde, “restoran” işletenler ve kendilerine “rüşvet” olarak “yazlık villa” hediye(!) edilenler de var!..
“Çark” böyle dönüyor!..
Onlara “rüşvet”, vatandaşa “domuz eti” yediriyorlar!..

MEDYAYA RÜŞVET!

Alın size bir “puştluk” örneği daha:
“Jan janlı ambalaj”larla millete “pastırma”(!) yedirenler var!.. Biliyor musunuz; bu firmanın sahibi olan kişiler, halen bir “domuz çiftliğinin ortakları”dırlar!.. Türkiye’ye ilk “Buffalo etleri”ni getirenler de, onlardır!..
Pardon, az kalsın unutuyordum;
Bazı “gazete” ve “televizyon”lara bizzat gidip, “1 trilyonluk reklâm” vererek, “haber”leri engelleyen ve “dut yemiş bülbül”e döndüren de onlardan başkası değildir!..

İŞ, SİZE KALMIŞ!

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum:
Türkiye’de, et kontrolünde “tam bir başıboşluk” ve “reklâmlarla susturulmuş bir medya” var!.. Resmî olarak denetlemek, neredeyse mümkün değil!..
O halde, iş, yine “vatandaş”a kalıyor!.. Herkes, “ne yediğine” dikkat edecek ve “ucuz” diye, her kampanyaya balıklama atlamayacak!..
Atalarımız;
“Ucuz etin yahnisi kara olur” derlerdi!.. Şimdi ise, durum çok daha vahim!..
Aman dikkat;
“Ucuz” diye hücum ettiğiniz et, “domuz eti” olabilir!..
Malûm;
İnsanların “karakter”lerinde ve “davranış biçimleri”nde; tükettikleri “yiyecekler” ile sırtlarına geçirdikleri “giyecekler”in büyük rolü var!.. Ve bana öyle geliyor ki; bazı insanların “domuzlaşma temayülü” göstermelerinde, beslendikleri “et”lerin etkisi büyük!..
Siz, siz olun;
Farkında olmadan bile olsa, “domuz eti” yiyip de “domuzlaşanlar”dan olmayın!..

Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 12:04

İLGİLİ HABERLER