Dr. Çaçan Gazze’deki hastane koşullarını değerlendirdi: Anestezisiz ameliyatlar yaptık
Her gün yüzlerce sivilin katledildiği 45 kilometrekare alana sahip Gazze’de hizmet veren 4 hastane, sadece yaralıların değil, İsrail bombardımanından korunmaya çalışanların da sığınağı oldu. Yakıt, ilaç, tıbbi malzeme ve anestezinin bitme noktasına geldiği şehirde doktorların yardım çığlıkları karşılık bulmadı. Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Akif Çaçan, meslektaşlarının ve sivillerin içinde bulunduğu hastane şartlarını Yeni Şafak’a değerlendirerek, elektriğin ameliyatın her anında gerekli olduğunu söyledi.
Doktor Mehmet Akif Çaçan: Elektrik ameliyathanelerde her aşamada gerekliyken Gazze'de operasyonlar ilkel şartlarda gerçekleştiriliyor
İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’ye uyguladığı soykırımın bilançosu her geçen saat artıyor. Ölümlerin artık sadece bir sayıdan ibaret olduğu şehirde, hayatta kalan çocuklar yetim ve öksüz kaldı.
Gazze’de 14 hastane, 21 sağlık merkezi, 30’a yakın ambulans İsrail saldırılarında kullanılamaz hale geldi. Odalara sığmayan yaralıların koridorlarda yatırıldığı hastanelerde; yakıt, ilaç, tıbbi malzeme ve anestezi bitme noktasına geldi.
Elektrik kesildi hasta ölümleri başladı
Gazze'de bulunan Türk-Filistin Dostluk Hastanesi'nin yakıtının tükenmesi sebebiyle çoğu faaliyetini durdurduğu, 70 kanser hastasının ciddi hayati risk altında olduğu öğrenilirken, 3 Kasım Cuma günü itibarıyla 4 kanser hastasının hayatını kaybettiği bildirildi.
Terör devleti İsrail’in Al Ahli Hastanesini bombalayarak, yüzde 60’ı 5 yaşın altındaki çocuklardan oluşan yüzlerce sivili katletmesinin ardından Şifa ve Kudüs hastanelerinin de boşaltılmasını istedi. Hastane yöneticileri ve doktorlar, yüzlerce yaralının, binlerce sivilin sığındığı hastaneleri canları pahasına da olsa boşaltmayacaklarını açıkladı.
İsrail saldırılarında uzuvları kopan çocukların anestezisiz bir şekilde ameliyat edildiği Gazze’deki hastane koşullarını ve ameliyatları Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Akif Çaçan Yeni Şafak'a değerlendirdi.
Gazze'deki meslektaşlarınızla empati kurduğunuzda ne hissediyorsunuz?
Öncelikle böyle bir röportaja ortam hazırladığınız için size teşekkür ederim. Bu çok acı bir tablo aslında, tabii ki zor şartlarda çalıştık tabii ki zor durumlarda ameliyat ettik ama hiç anestezi olmadan hiç hastayı ameliyat ettiğimi hatırlamıyorum. Ben görevim gereği ortopediyi travmatoloji olması hasabiyle daha çok travmatik olaylara biz yaklaşıyoruz. İlk müdahaleleri biz yapıyoruz ve böyle travma yaşamış deprem altında kalmış, göçük altında kalmış, ateşli silah yaralanmasına maruz kalmış birçok hasta gördük. Ben Diyarbakır'da görev yaptım mecburi hizmetimi asistanlığımı orada yaptım, dolayısıyla bu grup hastayı aslında çok fazla gördük. Bingöl depreminde oradaydım, hakeza son 6 Şubat depreminde buradaydım oradan hastalar geldi, biz gittik vs. O atmosferi çok iyi biliyorum ama hiç anestezi olmadan hiç yapmadım. Çok şükür ki koşullarımız ülkemiz bu anlamda çok iyi bir yerde. Dolayısıyla bu anlamda anestezisiz bir ameliyatı yapmadım ama anestezisiz bir ameliyat nasıl yapılır, hasta bundan ne hisseder, doktor hangi şartlar yapar? Az çok tahayyül edebiliyorum. Çünkü bu ameliyatlar büyük ameliyatlar, ağır ameliyatlar. Özellikle amputasyon dediğimiz; kol kesme, bacak kesme ameliyatları orada sinir olduğu için kemik doku olduğu için damar dokusu olduğu için çok ağrılı ameliyatlardır.
Anestezi olmadan ameliyat yapılır mı?
Anestezisiz ameliyat nasıl olur, olabilir mi? Genel anestezi almadan evet aslında olabilir, bizler genel anestezi vermeden de aslında ameliyat yapabiliyoruz. Blok dediğimiz mesela kolu eğer bileğinden kesiyorsak, omuzdan ya da dirsekten sinirleri bloke edip o ağrıyı beynin algılamaması için ameliyat yapabiliyoruz ama bunu optimum koşullarda, hastane koşullarında, ultrason eşliğinde sinirleri görerek uyuşturarak yapıyoruz. Gazze'de gerçekten bunu tahayyül edemiyorum. Çünkü elektrik yok, ek teçhizat yok, ilaç sıkıntısı yaşanıyormuş. Bu şartlarda gerçekten çok zorlanıyorlardır.
Ama öyle sanıyorum ki elektrik olmasa bile koşullar yeterli olmasa bile muhtemelen bir lokal anestezi ile uyuşturulup en azından siniri bloke edip, o şekilde yapılıyordur ama bu başlı başına zaten bir travma. Orada ameliyat olan çocuklar, 3 yaşında 5 yaşında olan çocuklar. Bu çocukların polikliniğe geldiğinde bir iğneyi gördüğünde bile korktuklarını düşünürsek, bu onlar için inanılmaz bir travma. Hem beden anlamında bir travma, ağrı anlamında bir ciddi travma hem de ileriki yaşantılarında ciddi bir travma olarak kalacaktır.
Doktorlar tıp okurken 'anestezisiz ameliyatın' eğitimini alıyor mu?
Bunun özel bir eğitimi verilmiyor aslında. Acil bir durumda kriz esnasında nasıl davranmamız gerektiğini kitaplarda pek fazla okuyamayız ya da onu tahayyül edemeyiz anlayamayız, bunu ancak yaşayarak öğrenebiliriz. Dediğim gibi bizim ülkemiz de bir afet ülkesi olduğu için maalesef bunları geçmişte yaşadık.
Ameliyathanelerde elektrik olmazsa ne olur?
Gerçekten düşünemiyorum yani elektriksiz bir ameliyathane ortamı, elektriksiz bir ameliyat gerçekten düşünemiyorum çok çok ilkel şartlarda yapılmış olur. Elektrik her aşamada bize lazım, anestezi cihazlarının çalışması için elektrik lazım, ortamın havalandırması için elektrik lazım, cerrahi alanı görmek için ışık lazım güçlü ışıkların projeksiyon ışıklarının olması lazım, elektrik lazım. Röntgen çekiyoruz, hastanın bir kırığı varsa o kırığı tedavi ettiğimizde acaba oturdu mu oturmadı mı bunu değerlendirmek için ameliyat içerisinde röntgen çekiyoruz elektrik lazım. Yine aynı şekilde hastaya yaptığımız işlemlerde bazen infüzyon dediğimiz pompalarla ilaç veriyoruz, bu ilaçların belli dozlarla özellikle çocuk hastalara verilmesi gerekiyor. Bunlar için elektrik gerekiyor. Saydığımız bütün bu işlemler için aslında elektrik gerekiyor ve elektriksiz ortamda aslında bu insanları biz direkt bir enfeksiyon ortamına mahkum etmiş oluyoruz. Bir uzvu aldığımızda evet uzvu aldığımızda belki hastanın hayatını kurtarmış oluyoruz ama bu uzvu almak yetmiyor. Bunu steril koşullarda yapmak gerekiyor. Bizim kullandığımız aletleri tekrar steril ediyoruz ve bu cihazlar elektrikle çalışıyor. Bunları elektrikle çalışan cihazları steril etmediğimizde alkol gibi maddelerle batikon dediğimiz betadin dediğimiz maddelerle steril edebiliriz ama bu çok zahmetli bir iş, çok da sterilizasyon şartlarını sağlayamadığımız bir iş olur dolayısıyla evet hastanın belki yaşamını kurtarırız ama daha sonradan bu yaraların enfekte olması açısından çok ciddi bir risk ortaya çıkmış olur. Bunların hepsinin önlenmesi içinde maalesef elektrik gerekiyor.
Ölüm tehlikesi altındaki doktorlar işlerine nasıl odaklanır?
Bu gerçekten inanılmaz bir durum çok çok travmatik bir durum bir hekim için. Bir hekimin iyi bir ameliyat yapması için hastasına faydalı olması için hakikaten geride bir şey bırakmaması gerekiyor. Kendini güven duygusu içerisinde hissetmesi gerekiyor bir ameliyatı yaparken ki kendini o ameliyata versin konsantre olsun. Bir doktor düşünün ki bir yandan elektrik yok, bir yandan hasta anestezi almamış bir yandan da acaba buraya bir bomba gelir benim can güvenliğim var mı diye düşünen bir doktor düşünün. Bu doktor kendini nasıl hastalara verebilir ki? Nasıl insanları tedavi edebilir ki? Bu can güvenliği hadi diyelim var, şartlar o kadar kötü olduğunda doktor hastasına nasıl faydalı olabilir ki bu gerçekten çok zor bir durum ve ben oradaki meslektaşlarıma gerçekten çok üzülüyorum ama aynı zamanda da gurur duyuyorum. Bu şartlarda çalışmak bu özveriyle çalışmak, büyük bir cesaret büyük bir yiğitlik ister.
Görev yapan doktorlar yaşadıklarını nasıl atlatacak?
Aslında bunlar hiçbir zaman atlatılmıyor maalesef ben şimdi siz söyleyince bile geriye dönük düşündüğümde o anlar böyle saniye saniye beynimde canlanıyor. Bunu bir ömür boyu atlatamıyoruz. Tabii ki aklımıza geliyor ama yeri geliyor destek alıyoruz yeri geliyor bir arkadaşımızla paylaşıyoruz, sonuçta duygusal anlamda etkileniyoruz ve bence insan duygularıyla vardır. Etkilenmemek elde değil ama zamanla insan artık mesleki bir etkiyle insan bunları da aşabiliyor...
Dediğim gibi geçmişte bu tür olaylarla çok karşılaştık, bir patlama olduğunda onlarca yüzlerce hasta bir anda geliyor ameliyathaneye ve bir anda geldiğinde siz hangi hastaya yetişeyim hangisini ne yapayım hengamesinde bazen rijit kararlar vermek zorunda kalabiliyorsunuz. 'Hadi bu hastanın hemen bacağını keselim' hangi hasta yaşayacaksa hangi hastanın yaşama umudu varsa 'Tamam bu hastayı daha önce alın' diyebiliyorsunuz. Diğerini belki öteleyebiliyorsunuz, bu psikoloji içerisinde çalışıyoruz. Bir süre sonra bunu aşmamız gerekiyor ki oradaki işlerimizi daha kaliteli bir şekilde yapabilelim.
Baktığımız zaman ikinci dünya savaşında çok değil daha 80 yıl önce baktığımız zaman altı milyon Yahudi katledildi ve bunların içerisinde çocuklar vardı, bakıma muhtaç insanlar vardı, yaşlılar vardı. Şimdi bu durumun aynısını kendilerinin yapması aslında çok içler acısı bir durum. Ben temenni ederim ki orada yaralanmış çocukların bir an önce sağlıklarına kavuşmasını temenni ederim ve hastanede değil parklarda okullarda kendi hayatlarını devam ettirmelerini temenni ederim...
Güncellenme Tarihi : 3.11.2023 19:58