
Dünya gündeminden dikkat çeken manşetler
Okuyucularımız için, dünya basınında en çok dikkat çeken haberleri tek bir başlık altında derledik.
Küresel gündem, ekonomik belirsizlikler, siyasi çalkantılar ve toplumsal dönüşümlerle hareketli bir haftayı daha geride bıraktı.
Ticaret savaşlarından çevre politikalarına, yolsuzluk skandallarından sosyal hareketlere kadar uzanan gelişmeler, dünya sahnesinde yeni dengeler oluşturuyor.
Uluslararası basının nabzını tutarak, günün en dikkat çeken haberlerini okuyucularımız için derledik.
ABD
ABD SENATOSU, TRUMP’IN ATAMALARINDA ANLAŞMA SAĞLAYAMADAN TATİLE GİRDİ
Amerikan basını, senatonun Donald Trump'ı adeta yok sayan eylemi ile çalkalanıyor...
ABD Senatosu, dün gece Başkan Donald Trump’ın onlarca atamasını hızlandırmak için bir anlaşma sağlayamadan, bir aylık Ağustos tatiline başladı.
Günler süren tartışmalı iki partili müzakerelerin ardından, Trump’ın Senato Demokrat Lideri Chuck Schumer’a sosyal medyada “CEHENNEME GİT!” diyerek sert çıkışı ve Cumhuriyetçilere “teklifi kabul etmeyin, eve dönün” çağrısı, anlaşmayı imkansız hale getirdi.
Cumhuriyetçiler, Eylül’de dönüldüğünde Senato kurallarını değiştirerek onay süreçlerini hızlandırmayı planlıyor.
Müzakereler, Trump’ın 150’den fazla atamasını hızlandırmak için Cumhuriyetçi Senato Çoğunluk Lideri John Thune ile Schumer arasında yoğunlaştı.
Demokratlar, Trump’ın adaylarını “tarihte görülmemiş derecede kusurlu ve yetersiz” olarak nitelendirerek, hızlı onay için kullanılan oy birliğiyle kabul yerine her aday için ayrı oylama talep etti, bu her adayın onayının günler sürmesine neden oldu.
Thune, “Onay süreci tamamen kırılmış durumda. Eylül’de kurallarda değişiklik için ciddi tartışmalar olacak” dedi. Önerilen değişiklikler arasında, toplu oylama, alt ve orta düzey adaylar için tartışma süresinin azaltılması veya prosedürel oylamaların kaldırılması yer alıyor.
Schumer ise kural değişikliğinin “büyük hata” olduğunu, çünkü Cumhuriyetçilerin harcama yasaları için Demokrat oylarına ihtiyaç duyacağını belirtti.
SENATO ATAMA SAVAŞLARI KIZIŞTI
Arka planda, Senato’daki atama savaşları son yirmi yılda giderek sertleşti.
2013’te Demokratlar, Obama’nın alt mahkeme yargıç adaylarını engelleyen Cumhuriyetçilere karşı 60 oy eşiğini kaldırdı. 2017’de Cumhuriyetçiler, Trump’ın Yargıç Neil Gorsuch’u engelleyen Demokratlara karşı aynı değişikliği Yüksek Mahkeme adayları için yaptı.
Bu son krizde, Demokratlar, Trump’ın dış yardım ve Ulusal Sağlık Enstitüleri gibi alanlarda yaptığı harcama kesintilerini geri çekmesi karşılığında bazı atamaları hızlandırmayı önerdi, ancak Trump, Truth Social platformunda, “Schumer, kendi partisindeki radikal sol çılgınların baskısı altında. Teklifi kabul etmeyin, seçmenlerinize Demokratların ne kadar kötü olduğunu anlatın” yazarak müzakereleri sonlandırdı.
Cumartesi günü nadir bir hafta sonu oturumunda, sadece Jeanine Pirro’nun (eski New York yargıcı ve Fox News sunucusu) Washington D.C. Başsavcılığı’na atanması 50-45’lik parti çizgisi oyuyla onaylandı.
Bu tıkanıklık, ABD’de 2024 seçimlerinden sonra artan siyasi kutuplaşmanın bir yansıması.
Trump, daha önce Senato Adalet Komisyonu Başkanı Chuck Grassley’yi ve Senatör Josh Hawley’i, Demokratlarla iş birliği yaptıkları için eleştirdi, Grassley, “Başkan’ın kişisel hakaretleri beni incitti” yanıtını verdi.
Eylül’de, Cumhuriyetçilerin “nükleer seçenek” (nuclear option; basit çoğunlukla kural değiştirme) veya geçici atamalar için Senato’yu resmen tatil etme yoluna gidebileceği konuşuluyor.
Bu kriz, Trump yönetiminin ikinci döneminde yürütme ve yargı atamalarının hızı ve niteliği konusunda ciddi bir sınav olacak.
KAMALA HARRİS: TRUMP'IN SİSTEMİ BOZUK
Eski Başkan Joe Biden'ın yardımcısı Kamala Harris, katıldığı bir programda ABD siyasi sistemini bozuk, işlevsiz ve yapısal sorunlarla dolu olarak nitelendirdi.
Trump'la gelen sistemi eleştiren Harris, siyasi durum böyleyken hiçbir göreve aday olmayacağını duyurdu.
2024 başkanlık seçimlerinde yenilgiye uğrayan Harris, California valiliği için de aday olmayacağını açıklarken, “Demokrasimizin kırılgan olduğunu biliyordum, ama sistemlerin temel ilkeleri koruyacak kadar güçlü olacağını düşünmüştüm. Şu an yeterince güçlü değiller” dedi.
Harris, bunun yerine ülkeyi gezerek oy isteme odaklı olmayan diyaloglar kuracağını ve bir kitap turuyla 2024 kampanyasını anlatan “107 Gün” adlı eserini yayımlayacağını belirtti.
"FIRTINAYI ATLATMAK İÇİN SESSİZ KALIYORLAR"
Harris, Trump’ın ikinci döneminde Medicaid kesintileri ve siyasi rakiplere yönelik hedef almalar gibi adımları öngöremediğini, ancak asıl şaşırtıcı olanın sistemin koruyucularının Trump’ın politikalarına boyun eğmesi olduğunu vurguladı.
Özellikle Kongre’yi, Eğitim Bakanlığı’nı küçültme gibi Trump’ın girişimlerine karşı “ellerini kollarını bağlayarak oturmakla” eleştirdi. Harris, “Birçok kişi, fırtınayı atlatmak için bahane uydurarak etkisiz kalıyor” diyerek demokrasiyi savunanların pasifliğini eleştirdi.
"Demokrat Parti’nin lideri mi bunların suçlusu" sorusuna ise Harris , “Bu yükü tek bir kişiye yüklemek hata. Yük hepimizin omuzlarında” yanıtını verdi.
Arka planda, Harris’in 2024’teki yenilgisi, Demokratlar arasında tartışma yarattı.
Temmuz 2025 Echelon Insights anketi, Harris’in 2028 başkanlık yarışı için yüzde 26 ile önde olduğunu gösterse de, bu oran Mayıs’taki yüzde 32’den düştü.
Bazı Demokratlar, Harris’in Biden dönemiyle özdeşleştiğini ve 2024’te merkez-sağ bölgelerde adaylara yük olduğunu düşünüyor.
ABD basını, Harris’in sistem dışı bir rolle halkla bağ kurmasının, 2028 için olası bir geri dönüşü güçlendirebileceğini, ancak Biden dönemine dair “karanlık bulutların” (Biden’ın sağlık sorunları ve Harris’in bunları ne zaman fark ettiği soruları) adaylığını zorlaştırabileceğini belirtiyor.
Harris’in kararı, Demokrat Parti’nin 2026 ve 2028 stratejilerini yeniden şekillendirebilir.
İNGİLTERE
İNGİLTERE’DE BAŞBAKANLIK İÇİN GİZLİ SAVAŞ
İngiltere’de Sağlık Bakanı Wes Streeting’in, İşçi Partisi lideri Keir Starmer’ın koltuğunu hedeflediği konuşuluyor.
İkili arasında halka yansımayan ancak siyasi çevrelerin dikkatini çeken bu gerginlik sürerken asistan doktorların haftalardır sürdürdüğü grevi, bu “gizli savaş”ta kritik bir sınav olarak öne çıkıyor.
Streeting’in, başbakanlık konutu ve makamı için hırsı, meslektaşları arasında yaygın bir kanı olsa da, 25-30 Temmuz 2025’teki beş günlük grevin onun liderlik imajını şekillendirdiği iddia ediliyor.
İngiliz Tabipler Birliği’nin (BMA) 2008 reel maaş seviyelerine dönme talebi (yüzde 25 zam) karşısında Streeting’in sert tutumu, kamuoyunda destek bulsa da, İşçi Partisi tabanında tartışma yaratıyor.
İNGİLİZ HALKI DOKTORLARIN FAZLA MAAŞ ALDIĞINI DÜŞÜNÜYOR
Streeting, grevi “NHS’nin( Ulusal Sağlık sistemi) toparlanmasına zarar veriyor” diyerek eleştirirken, BMA’ya “Bizimle savaşırsanız kaybedersiniz” mesajı verdi.
More in Common anketi, grevlere kamuoyu desteğinin iki haftada net yüzde -10’dan yüzde -15’e düştüğünü gösteriyor.
Halk, ilk kez doktorların fazla maaş aldığını düşünüyor. Ancak yüzde 39, grevlerden hükümeti sorumlu tutuyor. İşçi Partisi seçmenlerinin grev desteği yüzde 12’den yüzde 3’e gerilerken, parti üyeleri grevlere daha sıcak bakıyor, bu da Streeting’in parti içi liderlik yarışını zorlaştırıyor.
Bazı İşçi Partisi milletvekilleri, Streeting’in “savaş” söylemini, 2016’da dönemin Sağlık Bakanı Jeremy Hunt’ın grevlerle yıpranan imajına benzeterek eleştiriyor.
Arka planda, NHS (Ulusal Sağlık Servisi), 15 yıllık Muhafazakar yönetim sonrası 7,4 milyonluk bekleme listeleri ve kötüleşen çalışma koşullarıyla boğuşuyor. Streeting, 2024’te yüzde 22 ve 2025’te yüzde 5,4’lük maaş zamlarıyla grevleri durdurmuş, ancak BMA, reel ücretlerin 2008’den beri yüzde 20 azaldığını ve asistan doktor maaşlarının 38 bin 831 eurodan başladığını vurguluyor. Grev, NHS hizmetlerini yüzde 90-95 oranında sürdürse de, bazı kanser tedavileri ertelendi.
Streeting, bir böbrek kanseri hastasının ameliyatının bir ay ertelendiğini örnek gösterdi.
İngiliz basını, Streeting’in grevi az hasarla yönetmesi halinde “kontrol” imajını güçlendirebileceğini, ancak bekleme listelerinin artması durumunda başbakanlık yolunda zarar görebileceğini belirtiyor. BMA ile 7 Ağustos’ta başlayacak görüşmeler, maaş dışı konulara (sınav ücretleri, rotasyon düzenlemeleri) odaklanırsa anlaşma umudu taşıyor. Aksi takdirde, grevlerin uzaması, Streeting’in liderlik hedeflerini ve İşçi Partisi’nin NHS’yi toparlama vaadini riske atabilir.
SOSYAL MEDYADA KÜÇÜK TEKNE GEÇİŞLERİNİ TEŞVİK EDEN REKLAMLAR YASAKLANIYOR
İngiltere'nin gündemden düşmeyen bir diğer başlığı ise kaçak göçmenler...
Hükümet, Manş Denizi üzerinden sığınmacıları küçük teknelerle ülkeye getiren kaçakçılık ağlarını hedef alarak, sosyal medyada bu geçişleri teşvik eden reklamları yasaklama kararı aldı.
İngiltere İçişleri Bakanlığı, Sınır Güvenlik Yasası’na eklenecek bir değişiklikle, küçük tekne geçişlerini, sahte pasaport, vize veya çalışma fırsatlarını tanıtan çevrimiçi içerikleri suç kapsamına alacak.
Bugün duyurulan bu düzenleme, İçişleri Bakanı Yvette Cooper’ın liderliğinde, beş yıla kadar hapis ve yüksek para cezası öngörüyor.
İçişleri Bakanlığı verilerine göre, küçük teknelerle İngiltere’ye gelen sığınmacıların yüzde 80’i, insan kaçakçılarıyla iletişim kurmak veya hizmet bulmak için sosyal medya kullandığını belirtti.
"SIĞINMACILARA İNGİLTERE'DE YAŞAM VAADİYLE YALAN SATIYORLAR"
Yeni düzenleme, yasa dışı göçü kolaylaştırmayı zaten suç sayan mevcut yasalara ek olacak. Ayrıca, para karşılığı İngiltere’nin göçmenlik yasalarını ihlal etmeye teşvik eden içerik paylaşımı da suç kapsamına alınacak. Cooper, “Sığınmacılara güvenli yolculuk ve İngiltere’de yaşam vaadiyle yalan satanlar, ahlaksızca davranıyor. Bu suçlular, sosyal medyada pervasız taktiklerle hayatları riske atıyor. Onları durdurmak için her şeyi yapacağız” dedi. Değişiklik, Lordlar Kamarası’nda son aşamalarında olan yasaya eklenerek yıl sonuna kadar yasalaşması bekleniyor.
İngiltere, 2024’te 29 bin sığınmacının küçük teknelerle geldiği Manş Denizi geçişlerini durdurmak için uzun süredir çalışıyor.
Ulusal Suç Ajansı (NCA), sosyal medyayı kullanan kaçakçılık şebekelerine karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı, örneğin, Kasım 2024’te Galler’de binlerce sığınmacıyı Avrupa’ya taşıyan bir çete ve Preston’dan Amanj Hasan Zada’nın liderlik ettiği bir ağ, sosyal medya videolarıyla hizmetlerini tanıtarak yakalandı.
Zada, 17 yıl hapse mahkum edildi. Arnavut kaçakçıların 12 bin sterlinlik “paket anlaşmalar” (konaklama ve iş dahil) sunduğu tespit edildi. Hükümet, sığınma başvurusu birikmesini azaltmak için sonbaharda hızlı takip sistemi başlatacak ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. Maddesi’nin “istisnai durumlar” yorumunu sıkılaştıracak.
İngiliz basını, yasağın kaçakçılık ağlarını caydırabileceğini, ancak sosyal medya platformlarının denetlenmesindeki zorluklar ve sığınmacıların çaresizliği nedeniyle etkinliğinin sınırlı olabileceğini düşünüyor.
ALMANYA
HÜKÜMET KOALİSYONUNDA EMEKLİLİK YAŞI TARTIŞMASI
Almanya’da, Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) arasındaki koalisyon hükümetinde (siyah-kırmızı koalisyonu), emeklilik ve sosyal politikalar üzerine tartışmalar gerilim yaratıyor.
Almanya Ekonomi Bakanı Katherina Reiche, doğum oranlarının düşmesi ve genç nüfusun azalması nedeniyle artan emekli sayısının sosyal güvenlik sistemine yükünü azaltmak için emeklilik yaşının 70’e çıkarılmasını ve çalışma hayatının süresini uzatmayı önerdi.
Federal Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Bärbel Bas (SPD), Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Katherina Reiche’nin (CDU) bu önerisini “yapay tartışma” olarak nitelendirerek sert bir şekilde reddetti.
"HALKIN GERÇEĞİNDEN HABERSİZLER"
Bas, Redaktionsnetzwerk Deutschland’ a, “45 yıl çalışmış birinin artık emekli olabilmesi gerekir. Daha uzun çalışma süresi önermek ve uzun süre sigortalılar için erken emekliliği kaldırmayı savunmak, halkın gerçeklerinden habersiz olmak ve korku yaratmaktır,” dedi.
Bas, koalisyon ortağı olan partiyi kendileri kadar halka iç içe olmamakla ve ekonomi bakanlığını almalarına rağmen ekonomiden bir haber olmakla suçladı.
KOALİSYONUN DAĞILMASI BEKLENİYOR
Reiche, Frankfurter Allgemeinen Zeitung’a, nüfusun yaşlanması, doğum oranlarının düşmesi ve artan yaşam beklentisi nedeniyle çalışma süresinin uzatılmasının “kaçınılmaz” olduğunu savundu.
Ancak Bas, kademeli geçiş 2031’de 67 olacak mevcut emeklilik yaşını bile sağlık sorunları nedeniyle birçok kişinin ulaşamadığını, bu önerinin fiilen emekli maaşlarında kesinti anlamına geleceğini belirtti.
SPD Genel Sekreteri Tim Klüssendorf, hemşirelik, eğitim ve zanaat gibi fiziksel olarak zorlayıcı mesleklerde çalışanların daha uzun çalışamayacağını vurguladı.
SPD’li Bremen Belediye Başkanı Andreas Bovenschulte, Tagesspiegel gazetesine, sosyal adalet odaklı vergi artışları önererek, vatandaşlık geliri kesintilerinin devlet bütçesini rahatlatmayacağını savundu. Alman basını 2026’da toplanacak emeklilik komisyonunun bu gerilimi çözememesi halinde koalisyonun dağılabileceğini öngörüyor.
VATANDAŞLIK GELİRİ ÖDEMELERİ 47 MİLYAR EURO’YA ULAŞTI: ENFLASYON HÜKÜMETİ ZORLUYOR
Almanya’da vatandaşlık geliri ödemeleri, enflasyonun etkisiyle 2024’te 46,9 milyar euroya ulaşarak bir önceki yıla göre 4 milyar euro arttı.
Bu artış, hükümetin borç yükünü ağırlaştırdı. Federal Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı’nın Alternatif için Almanya (AfD) partisinin soru önergesine verdiği yanıta göre, 5,5 milyon kişi bu yardımı aldı, bunların 4 milyonunun ise çalışabilir durumda insanlar olduğu belirlendi .
Ödemelerin yüzde 52,6’sı (24,7 milyar euro) Alman vatandaşlarına, yüzde 47,4’ü (22,2 milyar euro) ise yabancılara ödendi. Ukraynalı mültecilere 6,3 milyar euro, diğer sekiz ana sığınmacı ülkesinden gelenlere 7,4 milyar euro aktarıldı.
AfD milletvekili René Springer, artışı “kontrolsüz” olarak nitelendirip yabancıların bu yardıma erişiminin engellenmesini önerdi.
YÜKÜN SEBEBİ SIĞINMACILAR DEĞİL ENFLASYON
Bakanlık, artışın 2023 ve 2024’te enflasyon nedeniyle standart yardım oranlarında yapılan zamlardan kaynaklandığını belirtti.
2024’te bir yetişkin için aylık standart yardım 563 euroya yükselirken, 2025 ve 2026 için yeni zam planlanmıyor.
Ancak bu artış, hükümetin 2025 sosyal bütçesini (170 milyar euro, bütçenin en büyük kalemi) sıkıştırıyor ve borçlanmayı artırıyor.
Almanya’nın 2023’te yüzde 5,9’luk enflasyon oranı, sosyal yardım talebini artırdı, özellikle 2022’den beri Ukraynalı mültecilerin gelişi, sistemi zorladı.
Federal Sayıştay (devlet harcamalarını denetleyen kurum), vatandaşlık geliri alanların işe yerleştirilmesinde yetersizlikleri eleştiriyor.
2024’te sadece yüzde 33,2’si iş bulan Ukraynalı mülteciler, dil ve nitelik eksiklikleri nedeniyle entegrasyonda zorlanıyor.
HÜKÜMETİN BORÇLANMA ORANI REKOR SEVİYELERE ÇIKABİLİR
Alman Sendikalar Birliği (DGB) ve Sosyal Dernek Almanya (SoVD), AfD’nin önerisini “ayrımcılık” olarak kınayarak, sosyal yardımın herkes için temel bir hak olduğunu savundu.
Alman basını, vatandaşlık geliri ödemelerinin kontrol altına alınmaması durumunda, hükümetin borçlanma oranının (2024’te GSYİH’nin yüzde 63’ü) daha da artabileceğini ve koalisyon içinde sosyal harcamalar konusunda yeni gerilimler yaratabileceğini öngörüyor.
FRANSA
FRANSA’DA TURİZM ÇÖKÜYOR
Fransa, artan enflasyon ve düşen satın alma gücü nedeniyle turizm sektöründe ciddi bir daralma yaşıyor.
2024 Paris Olimpiyatları sonrası otel doluluk oranları geçen yıla kıyasla yüzde 12 artsa da, bu artış Fransızların tatillerini Olimpiyatlar nedeniyle ertelemesinden kaynaklanıyor.
Ancak, Aude bölgesindeki turizm verileri, Temmuz’da yüzde 6’lık bir düşüş gösteriyor. Haftalık tatiller, hafta sonu deniz gezileri ve turist harcamaları ciddi şekilde geriledi. Restoranlar, özellikle La Grande-Motte ve Nantes gibi bölgelerde, geçen yaza göre yüzde 25 daha az müşteri çekiyor.
İspanya’nın uygun fiyatlı tatil seçenekleriyle rekabeti ve sıcak dalgası bu krizi derinleştiriyor.
RESTORAN FİYATLARINDAKİ ARTIŞ TURİSTLERİ KAÇIRIYOR
La Grande-Motte’ta restoran sahipleri, hammadde fiyatlarındaki artışın menü fiyatlarını yükselttiğini belirtiyor.
Turistler de, restoranların aşırı pahalı olmasından kaynaklı artık Fransa yerine daha uygun fiyatlı tatil yapabilecekleri ülkeleri tercih etmeye başladı.
Bir zamanlar turist akının yaşandığı bölgede çalışan şef Dominique Colombel, “Levrek ve çipura gibi balıkların kilosu 3-4 euro, dil balığı 6-7 euro arttı. Dondurulmuş ürün kullanmak istemiyoruz, bu bizim kalite anlayışımıza ters” dedi.
Hérault Restoran ve Otelciler Birliği (UMIH 34) Başkanı Jacques Mestre, menü fiyatlarının yüzde 6-10 arttığını (örneğin, 46 euro olan bir tabak 49 euroya yükseldi) ve halkın satın alma gücünün bu artışlara yetişemediğini vurguladı: “İnsanlar artık restoranlara gelemiyor, bütçeler daraldı.”
"RESTORANA GİTMEK YERİNE EVDE YEMEK YAPIYORUZ"
Bir tatilci, “Restorana gitmek yerine evde yemek yapıyoruz, böylece bara gidip eğlenebiliyoruz” derken, altı kişilik bir aile babası David Sauvage, bir restoranda yemek yemenin 90 euroyu aştığını, bu yüzden tatilde sadece bir kez dışarıda yediklerini söyledi.
Aude Turizm Ofisi’ne (Côte du Midi) göre, Temmuz’un ilk yarısında geceleme sayıları geçen yılla aynı kalsa da, 14 Temmuz’dan sonra son dakika rezervasyonları sıcak dalgası ve orman yangınları nedeniyle azaldı.
İspanya’nın daha uygun fiyatlı tatil destinasyonları, Toulouse gibi şehirlerden gelen müşterilerin azalmasına yol açarken, Nantes’ta Finistère Restoran ve Otelciler Birliği (UMIH) Başkanı Hubert Jan, “Sektör sezona hazırlandı, personel buldu, ama müşteri sayıları şaşırtıcı derecede düşük” dedi.
Saint-Malo Belediye Başkan Yardımcısı ve Turizm Aktörleri Konfederasyonu Başkanı Jean-Virgile Crance, otel gelirlerinin ulusal çapta yüzde 1,9, Brittany kıyılarında yüzde 10 arttığını, ancak Alman, Hollandalı ve Amerikalı turistlerin yüksek satın alma gücüyle geldiğini, Fransızların ise bütçe kısıtlamaları nedeniyle restoran ve eğlence harcamalarını kıstığını belirtti.
Fransa’nın satın alma gücü krizi ve dış rekabet karşısındaki zayıf politikaları, turizm sektörünü zora sokuyor.
Fransız basını, sıcak dalgasının Ağustos’ta hafiflemesiyle rezervasyonların artabileceğini, ancak restoran ve konaklama sektörünün fiyatları düşürmezse toparlanmanın ve ülkeye getirecek turist bulmanın zor olacağını öngörüyor.
FRANSIZ HEMŞİRE VE SEVGİLİSİ YENİ DOĞAN BEBEKLERE TECAVÜZ ETTİ
Fransa’nın bitmek tükenmek bilmeyen çocuk tecavüzlerine bir yenisi daha eklendi.
Ancak bu olayı skandal niteliğine taşıyan durum ise, çiftin sadece 'siyahi' bebekleri hedef alması....
Seine-Saint-Denis bölgesindeki Montreuil’deki André Grégoire Hastanesi’nde, prematüre bebeklerin tedavi gördüğü yenidoğan yoğun bakım servisinde çalışan 26 yaşındaki bir hemşire ve 28 yaşındaki sevgilisi, bebeklere yönelik cinsel saldırı ve çocuk pornografisi suçlamalarıyla mahkemeye çıkarıldı.
Bobigny Savcılığı’na göre, hemşire, 30 Temmuz'da Clichy-sous-Bois polis karakoluna giderek Aralık 2024-Ocak 2025 döneminde bebeklere cinsel saldırıda bulunduğunu itiraf etti ve sevgilisinin kendisini bu eylemlere teşvik iddia etti.
SUÇU İTİRAF ETSELER DE SERBEST BIRAKILDILAR
Her ikisi de 15 yaşından küçük çocuklara cinsel saldırı, çocuk pornografisi görüntülerinin kaydedilmesi ve dağıtılması suçlamalarıyla yargılanıyor, ancak savcılığın geçici tutuklama talebine rağmen mahkeme, çifti adli kontrol şartıyla serbest bıraktı.
Şartlar arasında birbirleriyle iletişim kurmama, hemşirenin hastaneye, partnerinin ise Seine-Saint-Denis bölgesine girmeme ve her ikisinin de çocuklarla ilgili mesleklerde çalışma yasağı bulunuyor.
Olay, TikTok ve diğer sosyal medya platformlarında “93 bölgesindeki bir hastanede skandal” iddiasıyla yayılan videolarla patlak verdi.
SADECE SİYAHİ BEBEKLERE TECAVÜZ ETTİLER
Bir videoda, bir kişi hastane çalışanlarının “siyah bebeklere cinsel istismar” uyguladığını iddia etti, ancak savcılık “eylemlerin ırksal bir boyutu olmadığını, bir çocuğun beyaz, "diğer mağdurların çoğunun siyah olduğunu” açıkladı.
Şu ana kadar videolarda iki bebek mağdur olarak tespit edildi, ancak aileleri henüz belirlenemedi.
Videoların 1,4 milyondan fazla izlenmesi, halk arasında panik yarattı, bazı anneler, bir yıl önce hastanede doğum yaptıkları için endişeyle hastaneyi aradı.
Grand Paris Nord-Est Hastane Grubu (GHT GPNE; bölgedeki hastaneleri yöneten kuruluş) Cuma günü yaptığı açıklamada, hemşirenin sadece yenidoğan yoğun bakımda çalıştığını, doğum servisiyle bağlantısı olmadığını belirtti ve “Bu eylemler, eğer polis soruşturmasıyla doğrulanırsa, bireysel bir sapkınlıktır ve hastane tarafından kınanmaktadır, bu toplu bir hizmet pratiği değildir” dedi. Hemşire, soruşturma sonuçlanana kadar görevden uzaklaştırıldı
Skandal, Cumartesi günü “Puissance Noire” adlı bir kolektifin çağrısıyla yaklaşık 50 kişinin hastane önünde protesto düzenlemesine yol açtı.
Grup, eylemlerin ırksal boyutunu vurguladı, ancak savcılık bu iddiayı reddetti.
İTALYA
İTALYA, GAZA’YA İNSANİ YARDIM
İsrail'in Gazze saldırılarının 666. gününde, İsrail’in hava operasyonları devam ederken bölgedeki insani kriz derinleşiyor.
Gaza Sağlık Bakanlığı’na göre, son 24 saatte 98 kişi hayatını kaybetti, ölenlerden bazıları insani yardım kuyruğundaydı.
İtalya, dün aldığı yeni bir kararla uluslararası insani yardım çabalarına katılarak, Gaza’ya yardım teslimatına başladı.
İtalya Savunma Bakanlığı ve Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı koordinasyonunda, Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait uçaklarla yapılan hava yardımı operasyonların destek verildi.
İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto, “BAE ve Ürdün ile birlikte, Gaza halkına yardım ulaştırmak için yeni bir katkı sağladık. Önümüzdeki günlerde bu çabayı sürdüreceğiz. İtalya, Gaza’daki sivil halkın yanında duruyor ve adil, kalıcı bir barış için ateşkesi destekliyor” dedi.
İtalya, bu operasyonlarla, Emirlikler ve Ürdün liderliğindeki uluslararası girişime katılan Avrupa ülkeleri arasında yer aldı.
"MELONİ ÜLKEYİ İYİ YÖNETİYOR"
İtalya’nın eski Piskoposlar Konferansı Başkanı Kardinal Camillo Ruini, La Stampa gazetesine verdiği röportajda, Başbakan Giorgia Meloni’yi övdü.
Ruini, Meloni ve hükümetinin Hıristiyan köklerine bağlı yönetimini “son derece olumlu” bulduğunu belirtti.
Ruini, Meloni’nin yetkin isimlerle çalıştığını, özellikle Başbakanlık Müsteşarı Alfredo Mantovano’nun “Katolik bir hukukçu olarak sorumluluk ve yetkinlik gösterdiğini” vurguladı.
"BABASININ YETENEKLERİNE SAHİP DEĞİL"
Forza Italia’nın kurucusu Silvio Berlusconi’nin oğlu Pier Silvio Berlusconi’nin siyasete girme ihtimalini ise, “Babasının karizma ve liderlik yeteneğine sahip değil,” diyerek reddetti.
Ruini, Meloni’nin liderliğindeki Fratelli d’Italia partisinin, Forza Italia’nın en güçlü dönemindeki destek oranına (yüzde 25-30) ulaştığını ve sağ-sol siyasi çizgilerin Avrupa’daki gibi sabitlendiğini ifade etti.
Ruini, ötanazi tartışmalarına da değindi. “Bir hayatı sona erdirmek asla etik olarak kabul edilemez” diyerek, ötanaziyi yasallaştırma girişimlerinin yaşamın kutsallığını tehdit ettiğini savundu.
"BOŞANMA VE KÜRTAJDAN SONRA ÖTANAZİYLE DE TEMEL DEĞERLER KAYBOLUYOR"
2005’te embriyonik kök hücre araştırmalarını sınırlayan 40 Sayılı Yasa’nın referandumunda katılımın düşük kaldığını hatırlatan Ruini, bugünkü tartışmalarda “Belçika ve Hollanda’dan gelen yaşam karşıtı bir rüzgâr” gördüğünü ve ötanaziye meşruiyet kazandırma çabalarından endişe duyduğunu belirtti. “Boşanma ve kürtajdan sonra şimdi de ötanaziyle temel değerler bir bir kayboluyor,” diyen Ruini, Kilise’nin bu “değerler savaşına” geri dönmesi gerektiğini vurguladı.
Ruini'nin açıklamalarına rağmen İtalyan basını, ötanazi yasasının Meclis’ten geçmesi durumunda Meloni’nin Katolik tabanını koruma çabalarının zorlanabileceğini, Kilise’nin siyasi etkisinin ise bu tartışmada kilit rol oynayabileceğini belirtiyor.
İSPANYA
SİYASET ARENASINDA ÖZGEÇMİŞ SKANDALI: ON GÜNDE 3 KİŞİ İSTİFA ETTİ
İspanya’da ortalık sahte özgeçmiş skandalı ile çalkalanıyor.
Son on günde üç siyasetçinin sahte özgeçmiş skandalları nedeniyle istifa etmesi, siyasette etik ve şeffaflık tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
Halk Partisi (PP) Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve Vox’tan birer siyasetçi, akademik unvanlarını yanlış beyan ettikleri için görevlerinden ayrıldı.
Bu olaylar, partilerin özgeçmiş doğrulama süreçlerindeki eksikliklerini ve halkın siyasete güven kaybını ortaya koydu.
YALANINI CANLI YAYINDA YANLIŞLIKLA İFŞA ETTİ
İlk istifa, 23 Temmuz 2025’te PP’li milletvekili ve Mobilizasyon ile Dijital Mücadele Vekil Sekreteri Noelia Núñez’den geldi. Núñez, Kongre’deki özgeçmişinde, tamamlamadığı Hukuk ve Kamu Yönetimi Hukuku çift lisans derecesine sahip olduğunu iddia etti. Núñez, bunu “redaksiyon hatası” olarak savundu, ancak Ulaştırma, Hareketlilik ve Kentsel Gündem Bakanı Óscar Puente’nin sosyal medya platformu X’te konuyu gündeme getirmesiyle istifa etti.
PP lideri Alberto Núñez Feijóo, “Özgeçmişini yanlış beyan eden bir siyasetçi derhal düzeltilmeli, sahte unvan ise etik değil, cezai bir suçtur” diyerek partisinin şeffaflık taahhüdünü vurguladı.
Bir gün sonra ise PSOE’li José María Ángel Batalla, Valencia’daki DANA felaketi sonrası yeniden inşa için Hükümet Komiseri ve Valencia Sosyalist Partisi (PSPV) Başkanı olarak görevinden istifa etti. Valencia Antifraud Ajansı, Ángel’in Valencia Üniversitesi’nden Arşivcilik ve Kütüphanecilik Diploması’na sahip olduğunu iddia ettiğini, ancak bu programın 1990’dan önce sunulmadığını ortaya çıkardı. Ángel, 1983’ten beri bu unvanla memur olarak “daha yüksek maaş ve derece” elde etmişti. Ángel, “Hiçbir belgeyi sahte düzenlemedim” diyerek kendini savundu, ancak istifa kaçınılmaz oldu.
Son olarak, 31 Temmuz'da Extremadura Bölgesel Yönetimi’nde Orman Yönetimi ve Kırsal Dünya Danışmanı Ignacio Higuero istifa etti. Higuero, 1993’te CEU San Pablo Üniversitesi’nden Pazarlama Lisans derecesine sahip olduğunu iddia etmişti, ancak bu program 2013’ten önce mevcut değildi.
Vox’tan ayrılarak PP ile devam eden Higuero, “Bölgesel hükümete zarar vermemek için” istifa ettiğini belirtti. Extremadura Bölgesel Yönetimi Başkanı María Guardiola, yerine Francisco José Ramírez’i atadı. PSOE’lu Manuel Mejías, Higuero’nun istifasını Las Hurdes bölgesindeki orman yangınıyla mücadele sırasında “sorumsuzca” buldu ve bu bilginin Şubat 2024’te zaten bilindiğini savundu.
İSPANYOL SİYASETÇİLERİN AKADEMİK UNVAN TAKINTISI
Bu skandallar, partilerin iç denetim eksikliklerini ve akademik unvan takıntısı kültürünü gözler önüne serdi.
Politolog Cristina Monge, “Memuriyet sınavlarında her merit belgelenirken, siyasetçilerin özgeçmişleri denetlenmiyo” diyerek sistemdeki açığı eleştirdi. Yetkinlik yönetimi uzmanı Julio García, “Yalan er ya da geç ortaya çıkar” diyerek, resmi belgelerin noter onaylı doğrulanması gerektiğini vurguladı.
PP ve PSOE, üyelerine özgeçmişlerini güncelleme çağrısı yaparken, Vox, adaylarının belgelerini iç platformda doğruladığını iddia etti.
İspanyol basını, resmi bir unvan doğrulama sisteminin oluşturulmasının, halkın siyasete güvenini yeniden inşa edebileceği yorumunda bulundu.
YUNANİSTAN
TÜRKİYE’NİN ÇEVRECİ DENİZ PARKLARI YUNANİSTAN’DA PANİK YARATTI
Türkiye'nin yeni Deniz Koruma Alanları (DKA), Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) bünyesindeki Hükümetlerarası Oşinografi Komisyonuna (IOC) kaydettirilen haritaya işlendi.
Bu adım, uluslararası çevre koruma çabalarına katkı sağlarken, Yunanistan’da tedirginlik yarattı.
Yunan basınında, Türkiye’nin bu girişimi “Gökçeada ve Meis çevresinde hak iddiası" olarak yorumlanarak, abartılı bir endişeyle gündeme taşındı.
Emekli Korgeneral ve askeri analist Lazaros Kampouridis, Liberal gazetesine verdiği röportajda, Türkiye’nin haritalarını “Yunan egemenlik haklarına açık bir tehdit” olarak nitelendirdi ve Atina’nın bu duruma sert tepki göstermesi gerektiğini savundu.
Kampouridis, Türkiye’nin çevreci girişimini, Gazi Mavi Vatan doktrini (Mavi Vatan; Türkiye’nin deniz yetki alanlarındaki haklarını çevresel ve ekonomik açıdan koruma vizyonu) ile ilişkilendirerek, özellikle Gökçeada ve Meis çevresindeki DKA’ların, Yunanistan-Kıbrıs Münhasır Ekonomik Bölgesi’ni engellediğini iddia etti.
Nisan 2024’te Yunanistan’ın duyurduğu Deniz Alan Planlaması’na yanıt olarak Türkiye’nin UNESCO’ya sunduğu haritaların, uluslararası deniz hukuku çerçevesinde meşru bir çevresel koruma projesi olduğu görülüyor.
Yunan basınında konuya ilişkin, "Türk Dışişleri Bakanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı, 2024’te Yunan planlarına karşı Türkiye’nin çevresel ve stratejik haklarını koruma kararlılığını vurgulamıştı." yorumu yapıldı.
"ATİNA'NIN ÇABALARI TÜRKİYE KARŞISINDA ETKİSİZ KALABİLİR"
Yunan basınındaki yorumlar, Atina’nın Türkiye’nin çevreci projelerine karşı “panik içinde” ve “çaresiz” bir tutum sergilediğini yansıtıyor.
Kampouridis, Türkiye’nin 2020’de Oruç Reis gemisiyle Meis çevresinde sismik araştırmalar için yayınladığı NAVTEX’leri hatırlatarak, DKA’ların “sistematik bir çevre kılıfı” olduğunu öne sürdü.
Ancak Türkiye, DKA’larla hem çevresel koruma taahhüdünü güçlendiriyor hem de Ege ve Akdeniz’de sürdürülebilir bir gelecek için uluslararası iş birliğini teşvik ediyor.
Yunan basını, Atina’nın AB’yi devreye sokarak durumu “uluslararasılaştırma” çabasının, Türkiye’nin çevre koruma odaklı ve meşru adımları karşısında etkisiz kalabileceğini belirtiyor.
Güncellenme Tarihi : 3.8.2025 11:59