Gündem
  • 16.7.2005 12:00

ECEVİT: ''''VAHDETTİN, VATAN HAİNİ DEĞİL, O OLMASA KURTULUŞ SAVAŞI BAŞLAMAZDI''''

Osmanlı döneminde Anadolu halkının durumunu araştıran Ecevit, Zaman’a önemli tespitlerde bulundu. Eski Başbakan, uzaktan akrabası olan Padişah Vahdettin’le ilgili tarihî bir yanılgıyı düzeltti: Kurtuluş Savaşı’na açıktan olmasa da belirgin şekilde destek verdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun son padişahı Vahdettin... Kimilerine göre, İngiliz gemisiyle ülkeyi terk eden bir hain, kimilerine göre ise Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışını onaylayan ve vatanın kaderini Atatürk’e teslim eden bir kahraman... Resmî tarih ile muhalif görüşü savununlar arasındaki tartışma 80 yıldır sürüyor. Türk siyasetinin sembol isimlerinden Bülent Ecevit, olaya yeni bir boyut kazandırdı. Osmanlı’nın son sultanı ile uzaktan akraba olan eski Başbakan, Vahdettin’e ‘vatan haini’ denilmesine karşı çıkıyor: “Kurtuluş Savaşı’na açıktan olmasa bile belirgin şekilde destek oldu. İstanbul’dan ayrılacağı zaman devletin elinde külliyetli altın ve para vardı. O, çok az bir miktar aldı. İstese tümünü alabilirdi. Saygıdeğer bir davranışta bulundu.” 3 Kasım seçimlerinin ardından aktif siyasete veda eden DSP’nin eski lideri Ecevit, günlerini Or-An Sitesi’ndeki kütüphane evinde geçiriyor. Oluşturduğu ‘Ulusal Uzmanlar Grubu’ aracılığıyla ağırlıklı olarak dış politikayla ilgili çalışmalar yürüten Ecevit, Osmanlı döneminde Anadolu halkının durumunu ele alan bir kitap yazıyor. Zaman’ın sorularını cevaplayan eski Başbakan, Padişah Vahdettin ile uzaktan akraba olduğunu açıklıyor. Vahdettin’in damadı Sadrazam Tevfik Paşa, Ecevit’in annesinin teyzesinin kayınpederi. Ecevit’in anlatımına göre, Sultan Vahdettin, Damat Ferit Paşa’dan sonra Tevfik Paşa’yı sadrazamlık makamına getirir. Atatürk’ün öncülüğündeki Milli Mücadele hareketine destek veren Tevfik Paşa’nın iki oğlu vardır; İsmail Hakkı Oktay ve Ali Oktay. İsmail Hakkı, Vahdettin’in kızı Naciye Sultan ile evlenir. Fakat bu evlilik kısa sürer. Anadolu’ya geçerek Kurtuluş Savaşı’na katılan İsmail Hakkı Bey, İstanbul’daki Naciye Hanım’la ayrılır. İsmail Hakkı Bey’in daha sonra hayatını birleştirdiği Ferhande Hanım ise Ecevit’in akrabasıdır. Eski Başbakan bu durumu şöyle anlatıyor: “Ferhande Hanım annemin teyzesidir. Annemle aynı yaşlarda, kardeş gibiydiler. Beni de oğlu gibi severdi. Aynı zamanda Arabistan’da bulunan büyüğümüzün de akrabasıdır.” Bülent Ecevit, bu sebeple çocukluk döneminde Tevfik Paşa’yı tanıma fırsatı bulur. Tevfik Paşa, Kurtuluş Savaşı’na destek verdiği için saltanatın kaldırılmasından sonra zarar görmez, sürgüne gönderilmez. Erenköy’deki bir konakta hayatını sürdürür. Ecevit, o günleri hâlâ unutmamış: “4-5 yaşlarında idim. Eniştem İsmail Hakkı Bey, babası ile görüşmeye gittiği zaman beni de götürürdü. Tevfik Paşa, benimle ilgilenir, kıvançlandırırdı. Onu ilgi ile izlerdim.” Bülent Ecevit, Osmanlı padişahları için iyi-kötü ayrımı yapmanın doğru olmadığını, hepsinin farklı yönleri olduğunu vurguluyor. Abdülhamit’in ‘demokratikleşmeyi engelleme ve aydınları yurtdışına gönderme’ gibi tavırlarını eleştiren Ecevit, olumlu bulduğu yanlarını ise şöyle özetliyor: “Hem dinine bağlı birisiydi hem de Batı kültürünü ihmal etmedi. Okullar, köprüler, yollar yaptırdı. Eğitim çalışmaları yaptı.” Kaddafi’nin şaşırtan teklifi: Ayasofya’yı açın namaz kılayım Büyük dedesi Medine Harem Şeyhi Hacı Emin Paşa’dan kalan araziyi geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağışlayan Bülent Ecevit’in Libya’da da akrabaları çıktı. Ecevit’in ‘kuzenim’ dediği Sadettin Abuşvereb, Libya lideri Muammer Kaddafi’nin ihtilal yaparken ismini kullandığı bir albay. Abuşvereb, ihtilalden sonra Kaddafi tarafından Türkiye’ye büyükelçi olarak atanmış. Kaddafi, 1970’li yıllarda Başbakan Ecevit’e akrabası aracılığı ile “Ayasofya’yı bir günlüğüne ibadete açın, gelip namaz kılacağım.” önerisinde bulunmuş. Bülent Ecevit, bugüne kadar bilinmeyen akrabalık ilişkilerini ilk kez Zaman’a anlattı. Ecevit ailesinin Libya ile ilişkileri Sultan İkinci Abdülhamit dönemine dayanıyor. Abdülhamit Han’ın subaylarından olan Ecevit’in anne tarafından akrabası Ali Kırat Paşa, Libya’da görev yapıyor. Paşa, aynı zamanda Arabistan’daki Hacı Emin Paşa’nın da yakını. Ecevit, çocukluk yıllarından itibaren aile sohbetlerinde Libya’da akrabaları olduğunu öğreniyor. CHP genel sekreteri, başbakan yardımcısı ve başbakan olarak görev yaptığı dönemlerde Arap dünyası ile ilişkilere önem veren Ecevit’in yolu sık sık Libya’ya düşüyor. Bu gezilerin birisinde Ecevit, akrabalarının evine gidiyor. Eski Başbakan’ın akrabalarıyla ilgili izlenimleri şöyle: “Beni çok sıcak karşıladılar. Genç kızlar ve erkeklerin tamamen Türk kültürü ile yetişmiş olduğunu gördüm.” Ecevit’in Libya’daki akrabalarının en ünlü ve etkilisi Albay Sadettin Abuşvereb. Abuşvereb’in Libya’da Muammer Kaddafi’nin 1960’lı yıllarda işbaşına geldiği askerî darbeye ilişkin ilginç bir hikayesi var. Ecevit, yakın akrabasının isminin karıştığı bu darbe öyküsünü şöyle anlatıyor: “Abuşvereb, İspanya’da tatilde iken radyodan Libya’da darbe olduğunu, darbeyi yapanın da kendisi olduğunu duymuş. Tabii, çok şaşırmış. Hiçbir şeyden haberi yok. Libya’ya döndüğünde Kaddafi’ye, ‘Neden böyle yaptınız?’ diye sormuş. Kaddafi de, ‘Asker sizi çok seviyor, takdir ediyor. Bunun için sizin isminizi açıkladım.’ demiş.” Libya’da Kaddafi’nin işbaşına geldiği dönem Türkiye’de de Bülent Ecevit’in yıldızının parladığı yıllardır. Ecevit, CHP genel sekreterliği’nin ardından İsmet İnönü’yü devirerek CHP lideri olur. Başbakan yardımcısı ve ardından başbakan olarak hükümette görev alır. Albay Sadettin Abuşvereb de Libya adına Ankara’da diplomatik misyon üstlenir. Kaddafi, 1970’li yıllarda Abuşvereb’i Türkiye’ye büyükelçi olarak atar. Görev süresince Ecevit ile kuzeni arasında akrabalık ilişkisi ve anıları tazelenir. Bu irtibat 1980 yılına kadar sürer. 12 Eylül ihtilalinden sonra Ecevit’in Libya’daki akrabaları ile irtibatı kopar. Bülent Ecevit, 1974 yılındaki Kıbrıs müdahalesinden sonra rekor seviyede oy alarak iktidara gelir. Başbakan olan Ecevit bu dönemde yakın işbirliği içinde olduğu Libya lideri Muammer Kaddafi’den ilginç bir teklif alır. Kaddafi, Ecevit’in akrabası olan Sadettin Abuşvereb aracılığı ile ısrarlı bir şekilde talebini iletir: “Ayasofya’yı bir günlüğüne ibadete açın, Türkiye’ye gelip namaz kılacağım.” Ecevit, bu isteği reddeder. Libya’daki akrabalarından 40 lira miras kaldı Bülent Ecevit’in annesine Libya’daki akrabalarından miras düşmüş. Liseye giderken Libya ile ilgili bir sürprizle karşılaştığını belirten Ecevit, bunu şöyle anlatıyor: “Bir gün hiç haberim yok iken büyükannem 40 lira verdi. Bununla günlük ihtiyaçları karşılamamı söyledi. Daha sonra, bu paranın Libya’dan gelen miras olduğunu öğrendim.” (zaman) Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 12:35

İLGİLİ HABERLER