ENGİN ARDIÇ YAŞAR NURİ ÖZTÜR'Ü UYARDI: ETME HOCAM DİN KARDEŞİYİZ
Etme hocam din kardeşiyiz
Hocam, seni severim. Numara yapmıyorum, severim, bilirsin. Parti kuracağını duyduğum zaman hoşuma gitmişti. Kuracağın partinin ‘rengini’ görünce işin de rengi değişti.
Hocam, parti kurmak turşu kurmaya benzemez ve de ‘hiçbir ideolojik ekseni olmayan, ne sağcı ne solcu’ parti olmaz. Çünkü bir de ‘science politique’ diye bir şey vardır ve onun kanunları Amme Cüzü’nde de yazmaz, Mızraklı İlmihal’de de.
Siyasal bilimlerin yasalarını çiğneyenlerin acı sonlarını daha yeni izlemedik mi? Çünkü parti kurmak, şirket kurmaya da benzemez.
Sağ gösterip sol vuran, sol gösterip sağ vuran, laga luga yapıp kendi dümenine bakan parti olur, örneklerini çokça gördük. Ama futbol takımı gibi parti olmaz. Sınıf partisi olur, zümre partisi olur, Anayasa’ya aykırı bulunsa da... Kitle partisi olur, kitleye hizmet ediyorum dümeniyle kitleyi kazıklayan, ama ‘Türkiyeci ve insancı parti’ diye bir şey ben duymadım. Mevcut partilerimizin hangisi Yunanistan’a ya da uzaylılara çalışıyor acaba?
Haldun Taner’in ‘Salt İnsana Yöneliş’ diye bir öyküsü vardır, onu bir oku hocam.
Sonra da, ‘projelerim var ama açıklamam, çünkü başbakan araklar’ diyeceksin...
Hocam, bu işin sonu kötüdür, gel etme eyleme.
Üzülmeni istemem.
Bak, Mustafa Sarıgül’ün de ‘başbakanlığı gelmiş’, Yaşar Okuyan da sonbaharda parti kuruyormuş, onlarla fazla bir ‘samimiyetim’ yok, bir şeycikler demiyorum.
Dost olarak sana acı söylüyorum, sonra ‘niçin uyarmadın’ deme.
Haklısın, bir başkası daha vardı, onu uyarmadım, uyaramadım ama o uyarı dinleyecek durumda değildi. Şimdi bile değil.
Kurucular kurulunda isterse bin kişi olsun, arkanda amansız bir para var mı? Yok.
Kusura bakma hocam, senin de ‘derin İslami bilgiden’ başka satacak malın var mı? O da yok.
Toplumda binbir çabayla edindiğin saygın yeri niçin tehlikeye atıyorsun, onca çalışmayla kurduğun ‘repütasyonu’ niçin batırmaya kalkıyorsun?
Herhalde ‘ilk seçimde başbakanım’ deyip de Sarıgül gibi bizi sarı sarı güldürmeyeceksin... O zaman niçin bu serüven?
Partinden ayrıldın, iktidara ‘yanaşmak’ ya da saf değiştirmek senin gibi düzgün bir adam için sözkonusu değil ve olamaz, eh, mevcut hiçbir başka partinin de meclise gireceği gözükmüyor... Yoksa mebus maaşı tatlı geldi de bir dönem daha mecliste kalmanın başka yolunu göremiyor musun?
Buna gerek var mı hocam? Paran var pulun var, ‘kıyak emekliliği’ de çoktan koymuşsun cebine, okunan bir yazarsın, emeğinin ücretini de tıkır tıkır alıyorsun...
Biraz amiyane olacak ama, memleketi sen mi kurtaracaksın hocam?
‘Hele üç beş kişiyle meclise bir kapağı atayım de gerisi Allah kerim’ hesaplarına sakın girme, yüzde 10 barajı bütün haşmetiyle kapı gibi durduğu yerde duruyor! İndirmeye de hiçkimsenin niyeti yok.
Bu meseleyi konuştuğum yakınların, ‘kadınların ilgisine, yani kadın seçmenin oylarına güvendiğini’ söylediler.
İlahi hocam, ben senin kadar yakışıklı değilim ama, kadınların ilgisiyle iş bitseydi şimdiye kadar imparator olmuştum!
Bu işin sonu hüsrandır hocam, gel etme eyleme, hazır yol yakın, dön geri.
Bak İsmail Cem İpekçi aynı acıklı güldürüye bodoslamadan daldı, sonra kahrından kanser oldu... Allah korusun.
Ama benim lafımla iş yapacak değilsin tabii. Ben de yalnızca ‘tarihe not düşeyim’ dedim. Gazetecinin görevi de odur ya...
Bari partinin adını ‘Halkın Yükseliş Hareketi’ falan koymaya kalkma; Cem Boyner de aynı hatayı yapmıştı, seçmen öyle ‘hareket’ mareket gibi laflardan anlamıyor, bunun parti olmadığını sanıyor.
Ben sana yardımcı olayım: ‘Haysiyetli Milli Kalkınma ve Hak Hukuk Partisi’ koy.
Atilla Alpöge’nin miydi, öyle bir oyun vardı, Dostlar Tiyatrosu kurulduğunda oynadığı ilk oyun. Yıl 1969 falan. Fakat tutmamıştı, çabuk kaldırılmıştı sahneden.
Unutuyordum, bu bir komediydi.
Engin Ardıç
star
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:44