Yaşam
  • 25.1.2004 11:09

ERKEKLER KADINLARDAN DAHA ÇOK İNTİHAR EDİYOR

HAKAN AKKAYA ANKARA - Napolyon, Sokrates ve Hitler gibi tarihin en ünlü kişiliklerinin seçtiği ölüm yolu olan intihar, tarihin ilk dönemlerinden bu yana insanlığın kanayan yarası olmayı sürdürüyor. Türkiye'de de son yıllarda yaygınlaşan ve gündemden düşmeyen intihar vakalarına karşı uzmanlar, ''İntihar edeceğini söyleyenler ve daha önceden bu girişimde bulunanlar kontrol altında tutulmalı ve muhakkak tedavi edilmelidir'' uyarısında bulunuyor. İHA muhabirinin çeşitli kaynaklardan derlediği bilgilere göre, psikiyatri dilinde 'Suiside' adı verilen intihar veya 'özkıyım', kişinin kendi canına kıyması ve birçok değişik yolla kendini öldürmesidir. Tüm ölümlerin yüzde 0.4 ila yüzde 0.9'unu oluşturan intihar davranışı kişiyi ve çevresini etkilemesi yanında, sonraki nesiller ve toplum üzerindeki etkileri nedeniyle de büyük bir toplumsal sorundur. Tüm dünya çapında her gün yaklaşık bin kişi öz kıyım gerçekleştiriyor. Erkeklerin kadınlardan daha çok intihar girişiminde bulunduğu yapılan araştırmalarla saptandı. Sonuçlara göre, erkeklerde kadınlara oranla 2-7 kat daha fazla öz kıyıma rastlanıyor. Erkekler asılma, kendini silahla vurma gibi daha şiddetli metotları yeğlerken, kadınların ilaç ve boğulmayı seçtikleri gözlendi. Etnik gruplar ve azınlık konumunda olanlar birbirlerine daha bağlı olduklarından daha az intihara yönelirken, göçmenler henüz ortama alışamadıkları için daha yüksek oranlarda intihar olayı gerçekleştiriyor. İNTİHAR ÖNCEDEN SEZİLEBİLİYOR İntiharı düşünen kişinin bu eylem öncesinde kendisi için olası ağırlaşan tehlikeyi farketmesi ve bunu kendi beden dili ya da sözel ifadesiyle açıkladığı bildiriliyor. Bazı vakalarda birey, ''Beni tek başıma bırakmayın, çocuklarıma ya da kendime bir şey yapmaktan korkuyorum'' şeklinde uyarı mesajları verebilmekteyken bir kısmı ise pencere kenarları, ecza dolaplarının bulunduğu mekanlara yakın durabilmekte, değerli ve kendince manevi değeri olan şeyleri çevresindekilere verebilmekte, artan yoğunlukta hayatın anlamsızlığından bahsedebilmekte ve tehlikeli eylemleri birer birer deneyebilmektedir. İntihar dışında yapacak hiçbir şey kalmadığı düşüncesi bilince hakim olmuş, yaşanan her saatin acı, günah ve sorunları arttırmaktan başka bir işe yaramayacağı şeklindeki yaklaşımlar çoğu öz kıyım durumunda görülebilmektedir. Ancak buna rağmen bazı durumlarda gereken adımlar atılamayabilmektedir. Kişi intiharı, sorunlarını giderici, çare bulamadığı acılarını dindirmeye yarayan, katlanamayacağı sonuçları yaşamamasını sağlayıp, daha önce bulamadığı huzur ortamını getirecek bir çözüm olarak görür. Bireyde ölüm, mezara konmak ve hayata son vermenin sonrasına ait düşünceler bulunmamaktadır. İntihar girişimlerinde bulunan kişilerin kendilerini ezen, görmemezlikten gelen, kendileri ile ilgili istek, karar ve seçimlerine kulak vermeyen ebeveynlerden; güvenlerini sarsan, kendilerini yüzüstü bırakan arkadaşlardan bahsettikleri gözlenmiştir. Bu durumdaki kişiler kendilerini işe yaramaz, kullanılmış, günahkar , cezalandırılmayı hak etmiş kişiler olarak görebilmektedir. Bireyler kendilerinin görüş ve duygularının, daha doğrusu kişiliklerinin değiştiğini görebilmekte ve aklını kaybetme, kendi denetimlerini kaybetme gibi korkular yasayabilmekte 'O ben gitti, başka bir ben geldi. Artık kendimi tanıyamıyorum' şeklinde konuşabilmektedir. Genel olarak intihar davranışlarında ölmek düşüncesi yanında daha iyi şartlarda yaşamak yolunda bir kararsızlık da bulunabilmektedir. Bu nedenle yüksek bir yerden atlamadan önce beklenmekte olduğu düşünülmektedir. AİDİYET DUYGUSU İNTİHARI ENGELLEYEN EN ÖNEMLİ UNSUR Kişinin kendini topluma ait, onun bir parçası olarak görmesi, çevresinin kendinin arkasında olduğu, sorumluluğu altında onun yardımına muhtaç kişilerin olduğu, bu eylemin günah olduğu düşüncesi, kendine maddi ya da manevi olarak destekçi güçlerin bulunduğu inancı öz kıyımların önüne geçebilmektedir. Uzmanlara göre intihar riskini arttıran etkenlere ise şu şekilde dikkat çekilmektedir: * İlkbahar ve yaz mevsiminin başlangıç ayları daha yüksek özkıyım sayılarına sahiptir. * Üniversite eğitimi almışlarda, daha düşük eğitim düzeyine sahip olanlara göre daha yüksek intihar oranına rastlandığı gözlenmiştir. * Müzisyenler, hekimler ve diş hekimleri, hukukçular, sigorta sektöründe çalışanlarda daha yüksek oranlar gözlenmektedir. * Kişinin eşinden ayrılmış olması da riski arttırmaktadır. Bekarlarda evlilere göre 2; boşanmış, ayrılmış ya da eşini kaybetmiş kimselerde evliklere göre 4 kat daha çok oranda intihara rastlanmakta. * Şehir ortamında yaşamak da aynı şekilde riski yükseltmektedir. * Bireyin yaş grubu da intiharda önemli bir öğedir. Erkeklerde 45 yaş, kadınlarda 55 yaş sonrası özkıyım oranları artmaktadır. * Ayrıca özkıyım riski yüksekliği erişkinliğe geçiş yılları ve eğitim, mesleğe başlangıç, ilk evlilik dönemi yılları olan 15-25 yaş döneminde de ikinci bir zirve oluşturmaktadır. * Bir kez intiharı denemiş kişilerde intihar riski artmaktadır. Bir işte çalışmamak ya da son zamanlarda iflas etme, işten çıkarılma, cezaevine konma gibi durumlar da özkıyım olasılığını yükseltmektedir. * Bireyin bir psikiyatrik hastalığının oluşu ya da tedavi olunamaz bir rahatsızlığın varlığı da riski çoğaltmaktadır. Yapılan çalışmalara göre intiharı gerçekleştirenlerin yüzde 25 ila yüzde 75'inde vücutsal hastalıklara rastlanmıştır. Kanser hastası erkeklerin yüzde 50'sinin teşhis konduktan bir yıl sonra intihar ile hayatlarını sonlandırabildikleri saptanmıştır. Göğüs ve genital sistem kanseri olan kadınlarda yüzde 70 gibi yüksek bir oranda intihar gözlenmiştir. Psikiyatrik bir rahatsızlığı olanların olmayanlara göre özkıyım riskinin 3-12 kat daha fazla olduğu gözlenmiştir.Yapılan çalışmaların sonuçlarına göre özkıyım gerçekleştiren kişilerin yüzde 70 kadarında depresyon ya da alkolizme rastlanmıştır. 30 yaş altındaki öz kıyımlarda madde kullanım bozuklukları ve antisosyal kişilik bozukluğu ön plana çıkmaktayken, 30 yaş üzerinde depresyon ve beyne ait bozukluklar öne geçmektedir. Psikiyatrik rahatsızlığı olan özkıyım ile hayatına son veren kişilerin, psikiyatrik hastalığı olmayan intihar eden kişilere göre daha genç yaşta olduğu saptanmıştır. İNTİHARIN ÖNLENMESİ Uzmanlardan intiharın önlenmesine ilişkin önerileri şöyle sıralıyor: ''İntihardan bahseden kişiler, hayatın anlamsızlığından bahsedenler, eşyalarını dağıtmaya başlayan, içe kapanan kişilerde dikkatli olunmalıdır. Özellikle daha önceden intihar girişimleri olanlarda bu türden sözler önemsenmelidir. Özellikle yaşlılarda intihar ile ölüm daha yoğun olduğundan, yaşlılar tek başlarına bırakılmamalı, onlarla daha yakından ilgilenilerek, yataklı tedaviye başvurulmalıdır. Yakınlarını kaybedenler, eşlerinden ve işlerinden ayrılanlar risk grubu içinde olduğundan bu kişilerle irtibat arttırılmalı, farklı bir süreç hissedilirse, kişinin yakınları ile iletişime geçilmelidir. Hastaneden yeni çıkış, depresyonun ilk dönemde tedavisini izleyen aniden yaşanan bir dinginlik hissinde dikkatler kişi üzerine toplanmalıdır. Çevre kişiyi destekleyici olmalı, suçlayıp, yargılamamalı, kaldıramayacağı sorumluluk ve tasaları kişiye yüklememelidir. Bu durumlar aşılamıyorsa mutlaka bir psikiyatrik tedavi ve yataklı tedavi gereklidir.'' Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:30

İLGİLİ HABERLER