Medya
  • 24.3.2004 11:31

ERTUĞRUL ÖZKÖK, BEKİR ÇOŞKUN VE EMİN ÇÖLAŞAN'DAN TAYYİP ERDOĞAN'A AYNI TEPKİ!

ERTUĞRUL ÖZKÖK Ertuğrul ÖZKÖK Ah yine o kinayeli sözler BİR arkadaşım anlattı. Geçen gün AKP'lilerin bulunduğu bir toplantıya katılmış. Orada bir şey dikkatini çekmiş. Bazı AKP'liler, sık sık kinayeli sözler ediyorlarmış. Mesela kendilerine bir eleştiri yapıldığında hemen ‘‘Ne yani Onuncu Yıl Marşı'nı mı söyleyelim’’ diyorlarmış. ALDIRMA GÖNÜL Bu tavır sadece bazı partililerin özel konuşmalarında kalsa mesele yok. O sözü söyleyenin çiğliğine verirsiniz olur biter. Ama bu kinayeli üslup partinin üst kademelerine de sirayet ederse o zaman işin rengi değişir. Önceki gün Başbakan Tayyip Erdoğan'ın da ‘‘Yurdu demir ağlarla ördük’’ kavramını böyle kinayeli biçimde kullandığını gördük. Belli ki ‘‘10'uncu Yıl Marşı’’ AKP'lilerin hoşuna gitmiyor. Veya onu 28 Şubat'la özleştirdikleri için tepki duyuyorlar. İşte ben bu duyguları hiç anlamıyorum. Bana göre ‘‘10'uncu Yıl Marşı’’ cumhuriyet heyecanını anlatan en güzel müzik eseridir. Cumhuriyet'in 75'inci yılı için bir marş yarışması yapılmıştı. Ancak orada seçilen marş hiçbirimizin aklında kalmadı. O nedenle ‘‘10'uncu Yıl Marşı’’ cumhuriyetin en köklü sembolü olarak kaldı. Sayıları az da olsa bazı AKP'lilerin bu marşa karşı böyle kinayeli, küçümseyici bir havaya girmeleri bir vatandaş olarak bana dokunuyor. Diyelim ki bu marş 28 Şubat'ta kullanıldı. Ne fark eder? ‘‘Çırpınırdı Karadeniz’’ şarkısı, bir zamanlar ülkücülerin marşıydı diye bu güzel Karadeniz şarkısına tepki mi duyacağız? Veya bir zamanlar solcular ‘‘Aldırma Gönül’’ şarkısını benimsedikleri için bu muhteşem şarkıya küsecek miyiz? Ne yazık ki küçük çekirdek hareketlerden doğup gelişen ve merkez oyları alan partiler bu tür hastalıklardan kurtulamıyorlar. YANDAŞ VE DÜŞMAN Onlar için sadece, ‘‘yandaş’’ veya ‘‘düşman’’ semboller oluyor. Bütün toplumu birleştiren ortak sembollerden pek hazzetmiyorlar. Her şeyin sadece kendi flamaları altında toplanmasını istiyorlar. Formalı siyasetten hoşlanıyorlar. Bazı partililer bunu yapabilir. Ama başbakandan, cumhuriyetin ortak sembollerine karşı daha duyalı olmasını beklemek hakkımız değil mi? Tabii sadece AKP'nin değil de herkesin başbakanı ise. ERBAKAN'IN ANLAMADIĞI Tayyip Erdoğan bu ülkenin başbakanı. Bu ülke sadece türbanlı kadınlardan ibaret değil. Ama sadece türbansız kadınlardan da ibaret değil. Çekirdek hareketlerden gelen partilerin anlamakta en çok güçlük çektikleri gerçek işte bu oluyor. Bu ülkenin ezici bir çoğunluğunun, çekirdek hareketin sembolleştirdiği hassasiyetlerle ilgili bir sorunu yok. Mesela türban. Mesela bu ülkenin ordusu. Mesela cumhuriyet ve onun sembolleri. Mesela dini özgürlükler. Necmettin Erbakan'ın başbakanlık koltuğuna oturduğunda anlamadığı gerçek buydu. O sarıklı cüppeli hocaları Başbakanlık makamına sokarken, kazandığı üç beş marjinal alkışa karşılık toplumun çok geniş kesimlerinde kaybettiği şeyleri görmedi. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bu gerçeklerin farkında olduğunu sanıyorum. Ama zaman zaman o bile çevresindeki marjinal bazı insanların üslubuna esir oluyor. Anketler bu seçimin AKP'yi Menderes'le başlayan merkez sağ geleneğin yeni temsilcisi olarak gösteriyor. Bu nokta çok önemli. Türk halkı Erdoğan'a, Milli Görüş'ün temsilcisi olan Necmettin Erbakan'a hayatının hiçbir döneminde vermediği oyu ve primi veriyor. Yani onu ‘‘Necmettin Erbakan'ın değil, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal çizgisinin devamı olarak görüyor. Merkez sağın bu üç tarihi temsilcisinin cumhuriyetin temel değerleri ve sembolleri ile hiçbir sorunu yoktu. O TARİHLER Hepsi de 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim ve 10 Kasım tarihlerinde üzerlerine düşen sembolik görevleri bütün samimiyetleri ile yerine getiriyordu. Merkezin yeni partisinin de bu sembolik geleneği sürdürmesini bekliyoruz. BEKİR COŞKUN'UN YAZISI Bir marş buldum... BAŞBAYİ... Pardon, Başbakan 10'uncu Yıl Marşı'nı da beğenmedi: ‘‘...Demir ağlarla ördük dediler. Hani ne ördünüz laftan başka? Ama bak biz örüyoruz, öreceğiz inşallah...’’ Sağolsun... Hani bir dua vardır: ‘‘Uydur el lezine el fusuret-el dünya...’’ * Kendisi ve 50'den sonra iktidara gelen muhafazakár-liberal amcaları, o yıllardan bu yana bir karış demiryolu yapmış değiller. Kendisinin duble yol denemesi iyiydi, ama kış gelip de yolun üzerine kar yağmasaydı. Çünkü yapılan tüm duble yollar altyapıları olmadığı için kardan-kıştan çöktü, yeniden yapılması gerekiyor. Beğenmediği yıllarda Cumhuriyet'in temelleri atılırken yapılan her şey ise, savaştan çıkmış yoksul Türkiye için başarıydı. Bir defa; Anadolu bozkırlarında, bugün nimetlerini yiye yiye bitiremedikleri Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. * O yılları, o insanları, o kahramanları, o yiğitleri niye sevmiyorlar anlayamıyorum. 1O'uncu Yıl Marşı niye rahatsız ediyor bunları? Peki; şunu ‘‘8O'inci Yıl Marşı’’ yapsalar: ‘‘Minareler süngümüz Camiler kışlamız Kubbeler miğferimiz Müminler askerimiz...’’ Hep birlikte söyleseler... Koroda; Ali Coşkun, ritme göre dizlerini kırarken aynı anda sağa-sola sallanan Ali Babacan, sopranolar; Kürşad Tüzmen, Cüneyt Zapsu ve Abdullah Gül. Vokalist grup; TÜSİAD üyeleri. * Var mı ‘‘Yurdu ördük’’ diyebilecekleri bir şey?... Bir eser, bir devrim, bir çağdaşlık belirtisi, bir gurur, bir onur, bir kimlik-kişilik? 10'uncu Yıl Marşı'nı söyleyenlerin kurdukları ülkenin hazır koltuklarına oturmaktan başka, yaptıkları bir şey? Okuldan fazla içi müminsiz camilerden, dergah ve tarikatlardan, türbanlılar ordusundan, şaşkın ve çaresiz imam-hatiplilerden başka?.. O marşı boğazlarındaki damarlar patlarcasına söyleyenlerin kurdukları ülkenin insanlarını ‘‘dinli-dinsiz’’, ‘‘laik-Müslüman’’ diye ayırmaktan başka söyleyecekleri bir şey... Var mı?.. EMİN ÇÖLAŞAN'IN YAZISI Emin ÇÖLAŞAN Tayyip Bey'in ‘‘demir ağlar’’ takıntısı CUMHURİYET coşkusunu gönüllerde dillendiren, güftesi ve bestesiyle muhteşem bir marşımız var. Onuncu Yıl Marşı. Söz Behçet Kemal Çağlar ve Faruk Nafiz Çamlıbel, beste Cemal Reşit Rey. ‘‘Çıktık açık alınla on yılda her savaştan/ On yılda onbeş milyon genç yarattık her yaştan/ Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan/ Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan. Türk'üz, Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi/ Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri.’’ Marşımız Cumhuriyet'in 10. yıldönümü için hazırlanmıştı. Ancak bugün bile dilimizde, belleğimizde, yüreğimizde. Onu coşkuyla söylüyoruz. Bazıları ise tiksiniyor! *** Şimdi bir başbakan var! Recep Tayyip Erdoğan. Diline bu marşı dolamış, fırsat bulunca dokunduruyor, küçümsüyor, belki de kendince alay ediyor! Hedefi doğrudan olmasa bile, dolaylı olarak Atatürk dönemi. 2 Kasım 2002 tarihli Hürriyet'te bir haber var. Beyefendi tam 3 Kasım seçimleri öncesinde Bursa mitinginde nutuk atmış: ‘‘Onuncu Yıl Marşı okumakla Türkiye raylarla donanmıyor. Bu işler lafla olmuyor. Marşı oku, demir ağlarla ör. Neyi ördün yahu, neyi?’’ Beyefendi kafasına demir ağları, dolayısıyla içimizde yaşayan Cumhuriyet coşkusunu takmış. Ancak geçmişi bilmiyor, gerçeklerden haberi yok. O ‘‘demir ağlar’’ sadece demiryolları değil. O yılların koşullarında sıfırdan başlatılan sanayileşmeyi, kurulan ilk fabrikaları ve bu arada yurdun dört bir yanına götürülmeye çalışılan demiryollarını da kapsıyor. Alay edecek, küçümsenecek bir yanı var mı? O devirde ülkede karayolu yok! Ulaşım keçi yollarından kağnılarla, at ve eşek sırtında yapılıyor. Bir yere tren gitmesi, şeker fabrikası, basma fabrikası kurulması önemli olay. Oraya uygarlık gidiyor. Ama ülkenin geçmişini, yakın tarihini bileceksin ki, bu konuları değerlendirmen mümkün olsun! *** Beyefendi önceki gün harem selamlık uygulamasıyla düzenlenen Konya mitinginde ahaliye yine aynı doğrultuda sesleniyor: ‘‘Demir ağlarla ördük dediler. Ne ördünüz laftan başka? Ama bak, biz örüyoruz. Öreceğiz inşallah. Daha da devam edeceğiz.’’ Dikkat ediniz, sözleri hep Cumhuriyet coşkusuna, Atatürk dönemine yönelik! Alay etme, küçümseme, aşağılama girişimini falan da bırakalım bir yana! Varsayalım ki Bay Başbakan ‘‘demir ağlar’’ sözüyle demiryollarından söz etmektedir. O halde sözlerinden yola çıkıp kendisine soralım: İktidarınız döneminde bir kilometre demiryolu yaptınız mı? Ya da yapmak için herhangi bir girişimde bulundunuz mu? Hayır! ‘‘Ama bak, biz örüyoruz. Öreceğiz inşallah!’’ Bunlar boş laf mı, dolu laf mı, Allah rızası için söyleyin! Neyi ördünüz, neyi nasıl öreceksiniz? Örmekten de geçtik, tam tersi geçerli. Kendileri tarafından birkaç ay önce hazırlanan bütçedeki büyük açığı IMF'nin istemi doğrultusunda kapatabilmek için yatırım harcamalarından yüzde 13 oranında kısıntı yapan kendileri değil mi? O küçümsemeye, alay etmeye kalkıştığı demir ağlar, demiryolları, fabrikalar ve öteki tesisler, Cumhuriyet'in ilk 10 yılı içerisinde kazma kürekle, alın teriyle, ama coşkuyla, yurt sevgisiyle, onurla, yabancıların kucağına asla oturmadan yapılmıştı. *** Doğu'ya giden hat açılacak, ilk tren geçecek. Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya'nın bir uygulaması var. Fakir milletin cebinden eksik iş yapılmasın, malzemeden çalınmış olmasın diye trenin ilk geçişinde köprünün altına müteahhit ve mühendisleri koyuyor. Köprü çökerse onlar ölecek. Sıkıysa çalsınlar, eksik malzeme kullanmış olsunlar! Bu işleri yapan ve yaptıranlar, demiryolunu adım adım, gıdım gıdım ülkemizin pek çok yerine ulaştırmayı başaranlar, bizi bu günlere kanları ve canları pahasına getirenler, aradan yıllar geçip de ülkeyi yöneten siyasetçi takımı tarafından alay konusu yapılacaklarını herhalde düşünmemişlerdi. Onların hepsinden Recep Tayyip Erdoğan adına özür diliyorum. Nurlar içinde yatsınlar, mezarlarında rahat uyusunlar. Bilsinler ki bu ülkede bizler de varız. Aslanlar gibi, dimdik ayaktayız. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:53

İLGİLİ HABERLER