ERTUĞRUL ÖZKÖK : İKİ YILDIR ÇOK KARAMSARIM
Askeri vesayetin kötü olduğunu, ama demokrasi adına demokrasi olmayan silahlı başka vesayetin ülke için daha da kötü sonuçları olacağını belirten Özkök, azınlık sorunun çözerken, çoğunluk sorunu yaratılmasının yanlış olacağını dile getirdi.
Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği (ESİAD) 25'inci Yüksek İstişare Toplantısına konuşan Ertuğrul Özkök, son iki yıla kadar Türkiye'nin umut veren ülke olduğuna inandığını, hatta bazı internet sitelerinde esprilerle kendisini pembe gözlükle bakan insan tipi olarak gösterildiğini ancak artık karamsar bir yapıya döndüğünü söyledi. Özkök, “Çalıştığım kuruma yapılan haksızlıkların bende yarattığı bir ruh hali mi olduğunu düşündüm. Bunun ruhuma yansıması normal. Kuşkusuz vardır. Ancak bu subjektif duyguları baktığımda da karamsar olacak çok şey var. Ancak, bu nedenler ekonomik kaynaklı değil. Çünkü, ben krizin son 10 yılda Türkiye'nin şansını arttıracağına bile inanıyorum” dedi.
TÜRKİYE KRİTİK DÖNEMEÇTE
Özkök, kendisini karamsarlığa sürekleyen ve korkutan konunun Türkiye'nin çok kritik bir dönemeçte olduğu duygusu, toplumdaki temel mutabakatın tehlikeli şekilde çatırdamaya başlaması ihtimali olduğunu söyledi. Çatırdamanın şu andaki görüntüsünün sadece Kürt açılımından ibaret olmadığını belirten Özkök, “Türkiye, AB'nin temsil ettiği gerçek anlamda demokratik coğrafyaya mı ait olacak; yoksa giderek rol model olan Çin, Rusya gibi modellere benzeyerek otoriter hatta totaliterliğe tecavüz etmis bir siyasi anlayışla mı yönetilecek? Türkiye'nin buluduğu yer, Türk halkının 1950'den beri sahip olduğu çoğulcu demokratik anlayışın buna imkan vermeyeceğini düşünüyorum” dedi.
ASKERİ VESAYETTEN DAHA KÖTÜ
Türkiye'deki muhalefetin kalitesiyle ilgili sorunun iktidarın da kalitesiyle ilgili olduğunu belirten Özkök, biri kötüyse diğerinde de sorun bulunduğunu söyledi. Özkök, “Muhalefetin üslubunda sorun varsa iktidarın da üslubunda vardır. TBMM Başkanını azarlayan bir Başbakanımız var. Başbakan azarlayabilir, Meclis Başkanı da sesini çıkarmadan devam edebiliyorsa, TBMM işleyişinde ciddi bir sorun vardır. Bazıları sevmeyebilir ama Bülent Arınç döneminde böyle bir olay yaşanmazdı. Meclis'in birinci döneminde olmayan ikinci döneminde olmaya başladı. Birinci dönemde güçlü Meclis Başkanı'nı ikinci dönemde istemeyen iktidarın, niyetleri açısından sorun var demektir. Önümüzdeki dönemde beni korkutan, iktidarla arası açık ve iyi olan gazetelerde dahi sivil bir vesayet döneminin yerleşmekte olduğuna dair işaretler var” dedi.
EN KANLI İDARELER SİVİL ŞEKİLDE GELDİ
Askeri rejimlerden, vesayetlerde her dönem çile çektiğini belirten Özkök, 12 Eylül sonrası Bülent Ecevit'le birlikte askeri rejime karşı yazılar yazdığını da hatırlattı. Buna karşın 12 eylül sabahı “Oh kurtulduk” dediğini belirten Özkök, “Çünkü sivil yönetimler 12 Eylül öncesi her gün 25 kişini öldürülmesini, sokakların ülkücü-devrimci diye ayrıştırılmasını engelleyemediler. Evet, askeri vesayet zararlıdır, hiçbir topluma mutluluk getirmez. Ancak, askeri vesayeti kaldırırım derken yerine demokratik olmayan başka bir silahlı vesayeti koymaya başlarlarsa, daha ciddi sorunlar yaşanılır. Asker belli bir disiplinle, hareket etmesini bilen kurumdur. Karşısına elinde silah olan başka bir kurumu illegal telefon dinleme yolları, kanunsuz alıp götürme, sabahları gözaltına alma, sindirme yoluyla baskı yaratarak yeni bir vesayet dönemi başlarsa askeri vesayetten daha kötü bir dönemdir. Askeri vesayet dönemleri sivil vesayetlerden daha kısa sürmüştür. Öbürlerinin kalıcılığı daha fazladır. Dünyada en kanlı idareler sivil şekilde gelmişlerdir” dedi.
Özkök bu sözlerinin askeri vesayetten yana olduğu anlamına gelmediğini belirterek demokrasiyi gerçeken isteyenlerin her iki vesayete de karşı çıkması gerektiğini söyledi. Dünyanın hiç bir yerinde her türlü kanunsuzluğu mübah sayan bir yönetimle demokrasiye gidilemeyeceğini belirten Özkök, “Demokrasiyi, insan haklarını bir idare kendisi tarif etmez. Demokrasiyi sadece askerin burnunu sürterek inşa edecekse, sahip olduğu kudretle başka bir vesayet kurumu kurmuş olur. Türkiye gündeminin bir numaralı gündem maddesi budur” dedi.
Demokratik açılımı hala desteklendiğini belirten Özkök, bunun bir devlet değil millet projesi olması gerektiğini söyledi. Özkök, azınlık sorunun çözerken çoğunluk sorunu yaratmamak gerektiğine dikkat çekerek, “İçişleri Bakanı'na Kürt sorunu dendiğinde bölünme, parçalanmanın akla geldiğini söyledim. Aslında Güneydoğu'da kürt sorunu yok. Belediye başkanları da kürt kökenli vatandaşlar. Asıl çözülmesi gereken Kürt sorununun, İzmir, Nazilli, Ayvalık, Denizli'de olduğunu söyledim. Bölünme tehlikesini Güneydoğu'dan beklerlerken, bir bakarsınız İzmir'den karşılarına çıkacağını söyledim” dedi. İzmir'de DTP konvoyuna gösterilen tepki olduğunda bunun Türkiye'nin iyi yönetilmemesinin Türkiye'de yarattığı duygunun yerel yansıması olduğunu düşündüğünü belirten Özkök, İzmir'in faşist bir kent olmadığını söyledi.
GAVUR İZMİR'İ SAHİPLENİYORLAR
Başbakan Erdoğan'ın “Gavur İzmir” imasına İzmir'den gösterilen tepkiyi hatırlatan Özkök, artık İzmir'den gelen e-maillerde “Gavur İzmir” nitelemesinin farklılaştırma olarak kullandığını söyledi. Özkök, “Bu gavur olacağız anlamında kullanılmıyor. Öyle bir çatışmacı noktaya gelinmiş ki gavur sıfatı bile övünlecek farklılaştırıcı unsur olarak kullanılmaya başlanmış” dedi.
FEDERATİF DÜŞÜNCE EGZERSİZİ
Özkök, Kürt açılımıyla birlikte zihinsel bir fedaratif sistem oluşmaya başladığını söyledi. Bu sistemin Türkiye'de legal bir yönetim şekli haline gelmeyeceğini belirten Özkök “Ama şuna emin olalım ki orasını Kürdistan diye sınırlıyorsak. Adını Günaydoğu Anadolu değilse; bilin ki İzmir de başka bir isim taşıyor demektir. Bunlar gerçekçi kavram ama söylendiğinde tepki geliyor. Sorunu çözmek istiyorsan önce adını koymanız gerekiyor” dedi. Özkök, şunları söyledi:
“Demokrasiyi yaratmanın yolunun sadece askerin burnunu sürtmek ve Ergenekon olduğu tezini savunanlar var. Ancak, bunun demokratikleşmeyle ilgisi olmadığı çok sayıda insan tarafından görülmeye başlandı. İlk şart hoşgörü ve birlikte yaşamaktır. Muhalefete, tahammül gerektirir. Tolerans, özgür medya, bağımsız yargı gibi konularda eskiye göre gerideyiz. Bugüne kadar kadar yatırım artarsa Güneydoğu'da sorun çözülür dedik. Olmadı. Kürtçe konuşma serbest bırakılırsa çözülür dedik. Yine olmadı. Sokak isimlerinden sonra farklı talepler de gelmeye başladı. Daha köklü bakmamız gerekir. Federatif düşüncenin egzersizini yapacağız. Özal bunu söylediğinde eleştirilmişti.”
Özkök, konuşmasını son bölümünde ise İzmir'de 1870'de ilk alışveriş merkezinin Fransızlar tarafından kurulduğunu, daha sonra ise sayılarının 10'u bulduğunu belirterek, günümüzdeki kentteki duraklamanın nedenlerinin bulunması gerektiğini söyledi. Özkök, “Paradigmaları kırarak analiz yapmalıyız. Bana göre korumacı hayat tarzı bazı değişim ve gelişmelere karşı direnç yaratmış” dedi.