Eylem Tok'un kocası konuştu.. Teslim olmalarını umuyorum
İstanbul Eyüpsultan'da arıza yaptığı için emniyet şeridine çekilen ATV'lere çarparak Oğuz Murat Aci'nin ölümüne neden olan 17 yaşındaki Timur Cihantimur soruşturmasında baba Bülent Cihantimur, İstanbul Çağlayan Adliyesi'ne gelerek ifade verdi. Cihantimur, adli kontrol talebiyle serbest bırakıldı. Savcıya ifade veren Bülent Cihantimur'un, "Kimseyi yönlendirmedim, hiçbir şeyi organize etmedim. Tanıyorum, kendisi dönmek istiyor. Annesi ile döneceklerine ve adalete teslim olacaklarına inanıyorum" dediği öğrenildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulan baba Bülent Cihantimur ifadeye çağrıldı. Cihantimur, bugün avukatıyla Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na geldi. Cihantimur, "Suçluyu kayırma" suçundan soruşturma savcısına yaklaşık üç saat ifade verdi.
İfadesinin ardından Cihantimur, ikametine en yakın polis merkezine imza vermek şartıyla serbest bırakıldı. Cihantimur, basın mensuplarına açıklamaya yapacaklarını söylemesine rağmen aracına binerek adliyeden ayrıldı.
İFADESİ ORTAYA ÇIKTI
Bülent Cihantimur ifadesinde, aylık gelirinin 1 milyon lira olduğunu ve Eylem Tok'tan 2011 yılında boşandıklarını belirtti. Cihantimur, oğluyla çok yakın bir ilişkisi olduğunu, oğluyla ilgilenmek için hayatına kimseyi almadığını, günlük olarak oğlu ve şoförü Adem ile diyalog kurduğunu ifade etti. Cihantimur, tıp merkezinin sanata destek için yürüttüğü faaliyetleri kapsamında düzenlenen sergilerden en sonuncusuna eski eşi Eylem Tok'un da iştirak ettiğini, olaydan birkaç gün önce bu sergiyi yaptıklarını anlattı. Tutuklanan Ayşe Ceren Saltoğlu'nun kendi çalışanı olduğunu da söyleyen Cihantimur, Ayşe ile Eylem Tok ile arasında patronluk ilişkisi olmadığını, sadece bu sanatsal faaliyet nedeniyle diyalog kurduklarını, kendi tahsis ettikleri ilişkilerinin kendisinin dışında olduğunu, dışarıda görüştüklerinden haberdar olmadığını belirtti. İki eseri teslim etmesi için Ayşe Ceren'i uyardığını, satın alan kişinin parasını ödediğini, bir an önce bu konuyu halletmesini söylediğini anlatan Bülent Cihantimur, "Ancak Ayşe'ye 'Git Eylem'in evine, bu işi onun evine giderek hallet gibi laflar etmedim. Zaten Eylem'in evine kendi aracıyla gitmiş. Bu olayı öğrendiğimde Ayşe Ceren'i Eylem'in evinde gördüğümde şaşırdım" dedi.
OLAY AKŞAMINI ANLATTI
Cihantimur olay akşamını ise şöyle anlattı: "Ameliyat uzun sürmüştü. Sonra babamla konuştum ve yorgunluktan uyuyakalmıştım. Saat 00.30 sıralarında Eylem beni aradı. 'Hemen gel, Timur kaza yapmış' dedi. Ben normalde araba kullanmam. O yüzden iki taksi çağırdım. Yolda da Adem'i aradım. Eylem'le Timur'un yaşadığı eve gittiğimde Adem dışarıda bekliyordu. Ayşe Ceren de avludaydı. Eve girdiğimde Timur'u şok halinde gördüm. Donmuş bir haldeydi. Eylem ise panik halindeydi birilerini arıyordu. Eylem'e 'Çocuğu bana ver, hastaneye götüreyim, belki kafasını çarpmıştır' dedim. Kabul etti. Timur'la araca bindik. Ayşe Ceren de Eylem ile birlikte yola çıktı. Ben bavul görmedim, nasıl konulduğunu bilmiyorum. Evde kamera görüntüleri varsa incelenmesine rızam vardır" dedi.
"HAVAALANINA GİTMEK GİBİ BİR BİLGİM YOKTU"
Yolda olayı Timur'a anlattırdığını söyleyen Bülent Cihantimur, "Kendisi 'bir iki kişinin kafasında kan vardı ancak bir kişi yerde yatıyordu. Kazadan sonra da bir sürü insan olay yerine geldi. Yarım saat olay yerinde kaldım' dedi. Başkaca bir şey anlatamadan aracın şarjının biteceğini anladım. Eylem'in, Timur'u olay yerinden gelip aldığını sonradan öğrendim. Şarjımın biteceğini anladığımda arkadaki araçtakilerden birini aradım. Bir iki kere durur gibi yapıp durmaktan vazgeçtiler. En sonunda durdular. Adem'i beni gelip alması için aradım. Timur'a da 'Korkma' dedim ve onu diğer araca yolladım. Sonra Ayşe gelip benim aracımın arkasında Timur'un valizi olduğunu söyledi ve ben hatta bagajı açmayı beceremediğim için Ayşe gelip bagajı açtı ve valizi aldı. Benim tanıdığım çalışanım Ayşe Ceren havaalanına gidileceğini bilseydi beni bu konuda uyarırdı çünkü kısa da olsa Eylem olmadan Ayşe ile yan yana geldik. Bana 'Hocam Eylem çocuğu kaçıracak' derdi. Hiç öyle bir şey de demedi. Kesinlikle havaalanına gitmek gibi bir bilgim ve niyetim yoktu" dedi.
"EYLEM'E EN SON MISIRDAYKEN ULAŞTIM"
Kliniğe dönüş süresinin 20 dakika olduğunu belirten Cihantimur, "Benim iş yerim ile evim bitişiktir. Adem kliniğe bakmaya gitti, ben de eve çıktım. İkimizde Eylem'leri bulamadık. Bulamayınca Eylem ve Ayşe'yi aradım. Eylem telefonu açmadı. Ayşe'ye ulaştığımda da 'Hocam onlar yurt dışına gitti' dedi. Hatta hatırladığım kadarıyla Eylem Ayşe'nin telefonunu almış. En son Eylem'e Mısır'dayken ulaştım. Geri dönmesi noktasında ikna ettim. İkna olmuştu ancak sonrasında kendisi çevresinden ve medyada gördüğü bilgilerden dolayı bu olayı kendi açımdan yavaşlattığımı düşünerek benimle irtibatı kesti. Ben de sonra kendisine ulaşamadım. Timur ile de temas kuramıyorum çünkü annesinin yanında. Ama oğlumla en son irtibat kurduğumda Türkiye'ye dönmek istediğini bana ısrarla söylemiştir" diyerek suçlamaları reddetti.
"OĞLUMUN DÖNMESİNİ ÇOK İSTİYORUM, KİMSEYİ YÖNLENDİRMEDİM"
Bülent Cihantimur, her türlü yardıma hazır olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
"Oğlumun da dönmesini istiyorum. Oğlumla sık sık irtibat kuran bir insanım. Bu durum beni de çok üzmüştür. Psikolojim bozuldu. Ben vefat eden kişinin ailesine taziyeye gittim. Orada bize ilk neden irtibat kurmadığımıza dair sitem edildi. Hatta taziyeye kalabalık bir grup gittik. Kendisine neden gelemediğimiz anlattım. Acılarını paylaştım. Her türlü yardıma hazır olduğumu ilettim. Babası ile birbirimize telefonlarımızı verdik. Taziye esnasında Süleyman isimli biri ile irtibat kurabileceğimizi söylediler. Numarasını aldık. Sonrasında ne kadar acılarını paylaşmak ve destek olmak için irtibat kurmaya çalışsak da kendilerinin tavırları değişmişti, bizimle görüşmek istemediler. Ben bu durumdan dolayı çok kötü durumdayım. Oğlumu göremiyorum. Oğlumun dönmesini çok istiyorum. Benim Eylem'in Timur'u yurt dışına götürmesi olayına en ufak bir iştirakim yoktur. Olaydan sonra da kaçmaya çalışmadım. Benim bütün yaşantım buradadır. Halen de işimin başındayım. Çalışmaktayım. Oğlumun gelmesi için de ne gerekiyorsa yaparım. Ancak oğlumla da Eylem'le de irtibat kuramıyorum. Benim Timur'u yurt dışına kaçırmak, kaçmasına yardım etmek, kaza esnasında ve sonrasında delilleri gizlemek, saklamak ve yok etmek gibi hiçbir eylemim olmadı. Bu konuda da hiç kimseyi yönlendirmedim, hiçbir şeyi organize etmedim. Oğlumu tanıyorum. Kendisi dönmek istiyor. Annesi ile döneceklerine ve adalete teslim olacaklarına inanıyorum."
İFADE ÖNCESİ YAZILI AÇIKLAMA
İfade vermeden önce yazılı açıklama yapan Bülent Cihantimur şu ifadeleri kullandı:
"Timur Cihantimur’un babasıyım. Eylem Tok, 13 yıl önce boşandığım eski eşim olup; Timur’un annesidir. Birden fazla sağlık kuruluşunun üst düzey yöneticisi olmakla birlikte bu kuruluşlarda aynı zamanda uzman plastik cerrah olarak da çalışmaktayım. 24 yıllık hekimim.
Kazanın gerçekleştiği gün, uzun süren bir ameliyat sonrası evime gidip uyudum. Eski eşim Eylem Tok’tan gelen telefon ile kazadan haberdar oldum. Kazadan yaklaşık 1,5 saat sonra Eylem Tok beni aramış. Bana telefon geldiğinde saat gece yarısıydı. Evim Mecidiyeköy’de, kliniğe çok yakın. Hemen bir taksiyle eski eşim Eylem ve oğlum Timur’un beraber yaşadıkları eve gittim. Oğlum üst kattaydı, şoktaydı ve konuşabilecek durumda değildi. Eylem de o sırada ev içinde dolaşarak telefon görüşmeleri yapıyordu. Oğlumun durumunu iyi görmediğim için onu öncelikle muayeneye götürüp acil müdahale gerektiren bir durumu olup olmadığını anlamak istedim. Bu sırada kazada yaralı ya da ölü olduğu tarafımca da bilinmemekteydi. Eylemin telefonunu kapattım ve öncelikle şokta olan Timur’un acil müdahale gerektiren bir sağlık sorunu olup olmadığını anlayalım, sonra da ehliyeti olmadığı için avukatlara bilgi verip yapılması gerekenleri yapalım dedim. Oğlumu alıp orada bulunan elektrikli aracı kendim kullanarak, kliniğe gitmek için yola çıktım.
"KLİNİĞE GİTTİĞİMİZDE KİMSE YOKTU"
Bu sırada şirketimiz çalışanlarından Ayşe Ceren Saltoğlu’nu bahçede gördüm. Eylem Tok da Ayşe’nin aracına bindi ve arkamızdan gelmeye başladılar. Yolda Timur ile konuşmaya çalışsam da kazanın etkisiyle dış dünyaya kapalı vaziyetteydi. Bu sırada kullandığım elektrikli araç önce uyarı verdi sonra da şarjı bitti. Bizi izleyen Eylem’in içinde olduğu araç yanımızda durdu. Timur’u o araca geçirdik ve Eylem’e ‘siz kliniğe geçin çocuk hala şokta ben de şoförümüz Adem’i aradım onunla geleceğim hemen arkanızdan’ dedim. Adem yanıma geldi beni aldı ve kliniğe gittik. Kliniğe gittiğimizde kimse yoktu. Eylem’in Timur’u yurtdışına götürme planından, kazadaki yaralılardan kazanın büyüklüğünden ve ölüm olayının yaşandığından bu sırada haberim oldu. Eylem’i defalarca kez aramama rağmen telefonlarını açmadı ve en son telefonunu kapattı.
Oğlum Timur, 16 yaşında; alkol, madde kullanmayan, kötü alışkanları olmayan bir çocuktur. Oğlum o gece yaşadığı şokun etkisinden çıktığında Türkiye’de yargılanmayı ve yaptığı bu hatanın hukuki bedelini ödemeyi kabul edecek bir çocuktur.
Kaza sonrasında vefat eden Oğuz Murat Aci’nin ailesi ile temasa geçtim. Olanlar için çok üzgünüm. Kayıpların geri getirilemeyeceğini biliyorum. Bununla birlikte kazazede aile için elimden gelen ne varsa ömrümün sonuna kadar yapacağım. Oğlumun da Türkiye’ye gelmesi ve Türk hukuku önünde hesap vermesi gerektiğini düşünüyorum. Oğlumun Türkiye’ye gelmesi ve adalet önünde hesap vermesi için elimden geleni yapacağım. Tüm olanlardan dolayı çok üzgünüm. Bugün ben de çağrılmadığım halde kendi isteğim ile konuyla ilgili olarak ifade vereceğim. İfade vermeden önce kamuoyunu da konuyla ilgili olarak bilgilendirmek istedim."
Güncellenme Tarihi : 15.3.2024 17:45