Asayiş
  • 23.9.2023 17:16

FETÖ'cü sapık Psikiyatrist kızlara gizli kamera verip çıplak yatmalarını istemiş

Psikiyatrist dehşetinde yeni gelişme: Gizli kamera yerleştirtmiş!

Hastası olan çocuklara ilaç vererek ailelerini suçlattırdığı iddia edilen Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu, Türkiye'yi dehşete düşürmüştü. Zoroğlu'nu şikayet eden başka bir anne, “Kızımızı benim, babasının ve ağabeyinin cinsel istismarına uğradığına ikna etti. Kızımıza oyuncak şeklinde bir kamera vermiş hafıza kartında görüntüleri de çıktı” dedi.

Çocuk ve ergen psikiyatristi Prof. Salih Zoroğlu, hastası olan çocukları ilaç ve telkinlerle manipüle ederek ailelerini cinsel istismarla suçlattığı iddiasıyla tutuklanmıştı.

Olayın kamuoyuna yansımasından sonra Zoroğlu’nun kendilerine aynı kâbusu yaşattığını söyleyen çok sayıda aile savcılıklara başvurdu.

Mağdur annelerden biri, Zoroğlu’nun çocuğuna gizli kamera vererek evine yerleştirttiğini öne sürdü. Gizli kameranın içerisindeki hafıza kartındaki görüntülerin Zoroğlu’nun objektife baktığı anlarla başladığını iddia eden anne, yaşadıklarını Birgün’den Timur Soykan’a anlattı.

2013 yılında İstanbul’da özel bir kolejde okula başlayan kız çocuğu henüz 1. sınıftayken öfke kontrolü sorunları yaşamıştı. Rehber öğretmenin önerisiyle ailesi tarafından Prof. Dr. Salih Zoroğlu’nun Bakırköy’deki özel muayenehanesine götürülmüştü. Asperger Sendromu teşhisi konulan kız çocuğu, 4. sınıfa kadar Prof. Zoroğlu’ndan tedavi gördü. Kız çocuğu 10 yaşındayken ailesi İstanbul’dan başka şehre taşındı. Tedavisi orada devam etti. 2016’da randevu almak için Prof. Zoroğlu’nun muayenehanesini aradıklarında doktorun yurt dışında olduğu söylendi. Oysa 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra FETÖ’nün İstanbul Üniversitesi yapılanmasına yönelik soruşturmada tutuklanmıştı ve 15 ay hapiste kalmıştı.

ONLINE TERAPİDE AKIL ALMAZ SÖZLER

Çocuk 8. sınıfa geldiğinde durumu kötüleşmişti. Pandemi dönemiydi. Çocuk, 2021’de Prof. Zoroğlu’ndan online terapi aldı. Bu terapilerde doktor, çocuğun odada yalnız olmasını ve ailesinin kesinlikle terapiyi dinlememesini söylüyordu. Ama annesi odanın kapısından dinlemişti. Doktor, çocuğa “Abin özel bölgelerine dokunuyor mu?”, “Abinin özel bölgelerini gördün mü?”, “Abin senin yatağına gelip bir şeyler yaptı mı?” diye soruyordu. Kızı ise “Hayır böyle bir şey olmadı” dedi, cinsel istismarla ilgili bu soruların hepsine “Hayır” diye yanıt verdi. Annenin anlatımlarına göre; daha sonra doktorun çocuğun ağabeyini kötüleyen sözlerini duydu. Zoroğlu, “Abin pislik, senin abin bir şerefsiz” diyordu. Bu sözleri duyunca anne büyük şaşkınlık yaşamıştı. Beyza ve ondan 10 yaş büyük ağabeyi her kardeş gibi ufak tefek sorunlar yaşıyordu. Anne iki çocuğunun iyi anlaşması için uğraşıyordu.

‘BİLİNÇALTINA İNMEYE ÇALIŞIYORUM’

Online seanstan sonra Prof. Zoroğlu’nu aradı. “Hocam bunları söylemeniz doğru mu? Abisine ‘Pislik’ diyorsunuz. Kin besliyor, araları bozuluyor” dedi. Prof. Zoroğlu, “Ben bilinçaltına inmeye çalışıyorum. Belki anlatmadığı şeyler var. Bana güvensin, anlatsın diye böyle konuşuyorum” diye yanıt verdi. Çocuğun annesi aklının çok karıştığını ama büyük psikolojik sorunlar yaşayan kızının sağlığına kavuşması için kendini doktora muhtaç hissettiğini anlatıyor. “Koskoca profesör, terapinin bir parçası olduğunu düşündüm. Ama çok rahatsız oldum” diyor.

Kız çocuğu Lise 1’inci sınıfa başladığında psikolojik sorunları ağırlaşmıştı. Annesi, Prof. Zoroğlu ile görüştü ve doktor daha etkili ilaçlar yazdı. Bir süre sakinleşen çocuk daha sonra kendine zarar vermeye başladı. Bir gün kolunu kesmişti. Anne iki ay önce, Temmuz 2023’te yeniden Zoroğlu’nu aradı ve Profesör “Çocuğunuzu acil buraya getirmeniz gerekiyor” dedi.

Anne ve babası, çocuğu alarak hemen İstanbul’a gitti. Bakırköy’de kliniğe yakın bir otele yerleştiler. Profesör, salı ve perşembe günleri kızları için randevu oluşturdu. İlk seansta çocuğu odaya aldı. Anne ve baba bekleme salonunda bekliyordu. Klinikte öğürme sesleri yankılanmıştı. Sekreter İnci, çocuğun odayı darmadağın ettiğini söylemişti. Çocuk seanstan çıktığında kendinde değildi, yarı uyku halindeydi. Profesör onlarla konuşmadı, sekreter iki A4 kâğıdı notu uzattı.

‘SAKIN AYNI ODADA KALMAYIN’

Bu metinde profesör, çocuğa Çoklu Kişilik Bozukluğu teşhisi koyduğunu yazdı ve şöyle devam etti: “Bugünkü seansta çok öfkeli bir alterle karşılaştık. Kendini Kanlı Berk olarak tanıttı. Adının neden Kanlı Berk olduğunu sorduğumda; insanların etini kanlı kanlı yemek istediğini söyledi. Baba, anne ve ağabeyi. Bu üç kişi için çok olumsuz ve kötü konuştu. Bu alter kişiliği çağırdığımızda çok kötü ve öfkeli davrandı. Telefonu fırlattı. Sakın bulaşmayın. (Baba da evde bulunmasın. Bir bildiğim var da söyledim.) Ağabeyini canlı canlı öldüreceğini belirtti. Ağabeyi ile onu karşılaştırmamalı. Siz de sakın bir odada yalnız kalmayın. Zira fırsat arıyor. Vicdan, insaf, merhamet yok. Otopsi izleyip hayalini kuran ve bundan zevk alan bir kişilik. Valla bu hastalığı bilmesem bu ‘Cin’, ‘Şeytan’ diyeceğim. Allah size sabır versin. Not: Telefonuna dokunmayın. Şifresini sormayın. Kişisel ve şahsi alanlarına girmeyin.”

Anne, profesörün yazısını okuyunca hayrete düştüğünü anlatıyor: “Bir profesör böyle bir şey nasıl yazar diye düşündüm” diyor. Otel odasında anne ve baba, kızlarının kendilerine saldırmasının korkusu içindeydi ve çocuk, ilk kez o gece annesine “Sen tacizcisin, babam tacizci. Sizden nefret ediyorum” diyerek saldırdı.

TEHDİT MESAJI: DELİLLERİ ALIR YOK EDERİM

Ama profesörün mesajı büyük harflerle yazdığı tehditle bitiyordu: “Böyle olursa çocuk sağlığına kavuşur kavuşmaz tüm bildiğim şeyleri ve bendeki ses, görüntü, çizim, yazı gibi bilgi, belge ve delilleri alır yok eder ve hayatınızdan çıkarım. Bu dünyada sizi kimse bu konu ile ilgili rahatsız etmez. Ama elbette öbür dünyayı ben bilemem. Herkes kendi düşünsün. Dünya ahiretin tarlasıdır. Sizden bir kuruş ekstra bir şey istemiyorum… Ben sözünden dönen münafık biri değilim. Ama Beyza iyi olmazsa tüm anayasa iptal olur.”

KIZ ÇOCUĞU: BANA İĞNE İLE İLAÇ VERDİLER

Anne o gün yaşananları şöyle anlattı: “Kızım duydu. Diğer odadan geldi. ‘Anne sana anlatmam lazım’ dedi. Ben ‘Annem, sana kimse bir şey yaptı mı’ dedim. ‘Hayır yapmadı’ dedi. Kızım benimle konuşurken çok üzgündü. Kızım şunları anlattı: ‘Ben Salih Hoca’nın odasına girdim. Zeynep Abla (Zoroğlu’nun kliniğinde çalışan psikolog) bana iğne yaptı. Bana ‘Senin rahatlaman için bu iğneyi yapmamız lazım’ dediler. Hoca ‘Sende kişilik bozukluğu var. İçinde bir sürü insan var, çocuk var, erkek var’ dedi. Hoca, ‘Anlat, abin sana tecavüz etti, kabul ediyor musun, doğru mu’ dedi. Ben de ‘Yok’ dedim, ‘Hayır’ dedim. Ama Hoca ‘Abin sana tecavüz etmedi. Ama senin içinde başka çocuklar var ya… Abin onlara tecavüz etmiş’ dedi.”

Anne kızının anlattıkları karşısında dehşete düştüğünü ifade ediyor ve şöyle devam ediyor: “Profesör bir şey daha söylemiş: ‘İçindeki kişiler senin bu yaşadığını unutturmaya çalışıyor. Tecavüze uğradığın için böyle kişilik bozukluğu oluşmuş.’ Kızıma ‘Evet, kabul et’ diyor. Ketamin diye bir ilaç diyorlar, ben bilmiyorum. Ama kızım iyi hissetmiş, o ilacı istiyordu.”

‘OYUNCAK HOPARLÖRDE KAMERA VAR’

Annenin anlatımlarına göre; Kız çocuğu bu konuşma sırasında ona dönüp ‘Anne, oyuncak hoparlörde kamera var’ dedi. Anne önce anlam veremediğini söylüyor ama çocuk anlatmaya devam ediyor: “Hoca bana ‘Oyuncak arabayı odayı gören yere koy, sürekli fişe tak. Ben neler olduğunu göreyim, elimizde delil olsun’ dedi. Babam odaya girdiğinde bağırıp çağırmamı, camları vurup kırmamı, ‘Bana tecavüz ediyor’ diye bağırmamı söyledi.”

Anne koşarak kızının odasına gidip araba şeklindeki hoparlörü aldı. Adaptörün içinde kamerayı ve hafıza kartını buldu. Profesör, kızının elleriyle evlerine kamera yerleştirmişti. Anne yaşadıklarını şöyle anlattı: “Bu cihazdan aldığımız kartı bilgisayara taktık. Kartta Profesör Salih Zoroğlu’nun görüntüleri var. Kameraya bakıyor.”

‘PROFESÖR ‘SAKIN YIKANMA’ DEMİŞ, NEDENİNİ SONRA ANLADIK’

Anne devam etti: “Doktor kızıma ‘Uyurken üzerine bir şey örtme’ demiş. Bu sırada ona dokunmamıza izin vermiyor ve biz halen Asperger sendromu nedeniyle zannedip ‘Dokunmayalım’ diyoruz. Ama çocuk uyuduğu zaman bir anne, baba çocuğunu öper değil mi… Bu süreçte kızım hiç yıkanmıyordu. Sürekli kızıma yıkanmasını söylüyordum, bir türlü yıkanmıyor. Kızım o akşam bunu da anlattı; Doktor ‘Sakın yıkanma, babanın DNA’sı üzerinde, kıyafetlerinde kalsın’ demiş. Bunların delil olduğunu söylemiş.”

Anne ve baba kızlarının anlattıklarından ve kamerayı bulduktan sonra avukata gitti. Anne sonrasında yaşananları şöyle anlattı: “Sizin haberinizden 3 hafta önce avukata gittik. Durumu anlattık. Avukat, doktorun bize ilk seanstan sonra yazdığı yazıyı okudu. ‘Bu yazı bile bu doktorun meslekten menedilmesi için yeter’ dedi. Eve kamera yerleştirmesinin, kızımıza bizden izinsiz iğne yapılmasının büyük suçlar olduğunu anlattı. Avukat “Bu psikiyatrist bir kişiyi değil, anne, baba, ağabeyi suçluyor. ‘Çocuk baskı altında’ diye düşünerek devlet çocuğu kuruma alır” dedi. (Bu haberde anlattıklarımızın çok istisnai bir olay olduğunu vurgulamak gerekiyor. Elbette, çocuğa karşı cinsel istismar konusunda devletin koruyucu, kollayıcı önlemler alması hayati önemde ve gerekli.)

Anne devam etti: “Avukat bize düşünmemizi söyledi. Bu sırada çocuk fenalaşıyor, uyumuyor, krizleri geçiriyor. Şikayetçi olamadık. Beyza’yı burada bir uzmana götürüyorduk, terapi alıyordu.”

Anne sonrasında yaşadıklarını şöyle anlattı: “Haberi okurken aynısını bizim yaşadığımızı gördüm. Bugün (dün) suç duyurusunda bulundum. WhatsApp mesajlarını, doktorun el yazısı notlarını, kamerada profesörün görüntülerini savcılığa teslim edeceğiz.”

Güncellenme Tarihi : 23.9.2023 17:24

İLGİLİ HABERLER