Gündem
  • 1.9.2003 12:41

FINANCIAL TIMES'TAN İLGİNÇ YORUM: ''BAŞBAKAN ERDOĞAN, HALA BATI İLE DOĞU ARASINDA BÖLÜNMÜŞ DURUMDA''

LONDRA- Financial Times gazetesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında yayımladığı yazısında, ''Erdoğan'ın hala Batı ile Doğu arasında bölünmüş durumda'' olduğunu yazdı. Diğer bir İngiliz gazetesi Independent ise, ABD Başkanı George W. Bush'un taviz vermesi durumunda savaşa karşı çıkan ülkelerin sorumluluktan kaçmamaları gerektiğini yazdı. Ekonomi ağırlıklı İngiliz gazetesi Financial Times'ta bir Erdoğan portresi yer aldı. Bu haftanın ajandasının bulunduğu sayfada Erdoğan'ın büyük bir fotoğrafı, yanında da Metin Münir imzalı bir yazı var. Erdoğan'ın Almanya ve İtalya başbakanlarıyla bu hafta bir araya gelecek olması vesilesiyle yayımlandığı anlaşılan yazıda şu ifadeler var: ''Gençliğinde futbol oynarken ''İmam Beckenbauer'' derlerdi ona. Futbolu bırakalı uzun yıllar oldu ama hala hem imam hem Beckenbauer. Yani batı ile doğu arasında bölünmüş. Erdoğan'ın kökünün İslam'da olduğundan kuşku yok, oğlu daha geçenlerde, hiç tanımadığı biriyle, babası ve annesinin kararıyla evlendirildi. Siyasetçi olarak ise, Erdoğan, köktendincilik geçmişine mesafe koyuyor, Türkiye'nin Avrupa Birliği hedefini en önemli amacı haline getiriyor. 'Değiştim, herkes gibi benim de değişme hakkım var' diyor. Ama laik yönetici sınıf içinde, güçlü ordu dahil, 48 yaşındaki başbakanın değişiminin taktik gereği olduğunu düşünenler var. İktidara gelmeden önce, demokrasiyi araç olarak tanımladığını hatırlarlar. Bu hafta ziyaret edeceği Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ile İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi ise o görüşe katılmıyor olabilir.'' Financial Times'taki yazısında Metin Münir, köşe yazarı Fehmi Koru'nun, Tayyip Erdoğan hakkındaki ''İslam'la siyaset, Erdoğan için aynı şeyken, Hristiyan kulübü olarak gördüğü Avrupa Birliği'ne karşıydı. İslam'la siyaseti ayırınca, Avrupa Birliği üyeliğinin, özgürce siyaset yapma imkanı yapmanın koşulu olduğunu fark etti'' şeklindeki sözlerini aktardı. Financial Times'taki yazıda, Amerikan ordusuna Irak savaşı öncesinde meclisin izin vermemesi, ''AK Parti içinde herkesin bu değişimi kabul etmediğine, partinin güçlü İslamcı özünün ortaya çıktığına'' delil olarak gösterildi. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği yönünde lobi yapan birisi olarak tanıtılan Can Baydarol'un da ''Avrupa Birliği ile üyelik görüşmelerini İslamcıların başlatması ihtimali, ironik ama sürpriz değil. İçtenlikle veya başka türlü, sonuçta o yöne gidiyorlar'' şeklindeki sözleri de aktarıldı. ''ABD TAVRINI GÖZDEN GEÇİRMELİ'' Independent gazetesinin başyazısında, Irak'ta iç savaşı ancak bir uluslararası gücün önleyebileceği belirtildi. Necef'teki bombalı saldırıyı düzenleyenlerin ''ne yaptıklarını bilen'' intihar eylemcileri olduğunu belirten gazete, bunun getirdiği yeni durum karşısında dış dünyanın kendini yeniden ayarlaması gerektiğini yazdı. Independent'a göre bu yeniden ayarlama, yeni duruma göre tavrını gözden geçirme yükümlülüğü öncelikle ABD'ye düşüyor. Gazete, Amerikan, İngiliz, Avustralya ve Polonya güçlerinin, Irak'ta işgale karşı bir düşük seviyeli gerilla savaşıyla karşı karşıya oldukları şeklindeki kolaycı yaklaşımı bırakmalarını önerdi. Necef'teki saldırıyı düzenleyenlerin iki amacı olduğu görüşünü savunan gazeteye göre, birincisi, Iraklıların çoğunun gözünde işgali meşrulaştırabilecek bir durumun engellenmesi, yani, Birleşmiş Milletler'e üye başka ülkeleri, Amerika önderliğindeki koalisyon idaresine katılmaktan caydırmak. Independent, saldırıyı düzenleyenlerin ikinci amacının da Şii ve Sünni toplumlar arasındaki, ayrıca muhtemelen ''Şii fraksiyonlar'' arasındaki gerginliği arttırmak olduğunu yazdı. Bunun da Amerikalıları daha derin bir batağa saplayacak iç savaşa ülkeyi sürükleyebileceğini belirtti. Independent'a göre, Bush yönetimi Irak'taki işin uzaması, maliyetinin artması tehlikesini, kendi kamuoyuna karşı dikkate almalı. Gazete, Bu durumda Irak'taki bazı sorumluluklarını devretmeyi kabul ederse, Birleşmiş Milletler'in diğer üyelerinin bunları devralma yükümlülükleri olduğu görüşünü savundu. Yazıda, savaşa karşı çıkmış devletlerin, Bush yönetimine, ''Bu senin savaşın, sonuçlarını sen hallet'' demeleri, en kötü senaryo olarak sunuldu. ABD'DE ESKİ NATO KOMUTANI CLARK'IN BAŞKAN ADAYLIĞI Guardian'daki başyazıya göre, ABD'de Demokrat Partililer arasında, eski NATO Komutanı Orgeneral Wesley Clark'ın başkan adaylığı konuşuluyor. Yazıda, ''Irak felaketini eleştirmesi halinde vatansever olmamakla suçlanması beklenemez, çünkü sağlam bir askeri sicili var. Clark, Saddam Hüseyin'i Amerika ve bölge için bir tehdit olarak görmediğini söylüyor. Irak'ı Birleşmiş Milletler'in yetki alanına bırakmama ısrarını, Clark, stratejik bir hata olarak görüyor'' denildi. ''Bu sözler anlamlı ama iyi bir başkan olacağını söylemeye yeter mi?'' diye soran Guardian, Wesley Clark'ın birçok konudaki fikrinin daha bilinmediğini, onun adaylığını destekleyenlerin de itiraf ettiğini yazdı. Yazıda, çevre koruma meselesiyle ilgili olanların, Demokratların aday adaylarından eski Vermont eyalet valisi Howard Dean'ı daha fazla beğenecekleri anlatıldı. Gazeteye göre, Dean, şimdiden yarışa giren iki önemli isme karşı önde görünüyor. Diğer aday adayları da Senatör John Kerry ve Temsilciler Meclisi'ndeki azınlık grubunun eski lideri Dick Gephard. Guardian, Howard Dean'ın sadece savaşa karşı derinde kalmış bir muhalefeti canlandırmakla kalmadığını, yeni enerji tesisi kurulmaması, tasarruf edilmesi gibi önerileri olduğunu, benzin yutan büyük otomobillere karşı çıktığını anlattı. Guardian, ''Hillary Clinton, birçoklarının kuşkularını haklı çıkarıp, beklenmedik bir çıkış yapmazsa, Dean, Demokratlara en cazip görünen aday. General Clark riskli oynamayacak. Bush siyaset alanını yelpazenin en sağına taşıdığı için, merkezden uzaklaşmamak cazip geliyor. Yine de bu, birçok Amerikalının ve dünyanın çoğunluğunun, cesur bir muhalefet umduğu bir yarış'' dedi. ''KELLY'NİN ÖLÜMÜ BLAIR'İN HAYATINI KURTARDI'' Eski muhafazakar lider Thatcher'ın Savunma Bakanlığı'nı yapmış Lord Michael Heseltine, sol eğilimli Guardian'a bir makale yazdı. ''Kelly'nin ölümü Blair'in hayatını kurtardı'' başlığı altında Heseltine, biyolojik silah uzmanının ani ölümüne dair soruşturma açılması sayesinde, Irak savaşına niye girildiği hakkında adli nitelikli bir soruşturma açılmasının önünün kesildiği görüşünü savundu. Eski Başbakan Thatcher'ın bile, zafere rağmen, Falkland Savaşı'na niye girdiğine dair bir soruşturmada hesap verdiğini hatırlatan Heseltine, şimdiki hükümetin, ''Bir soruşturma yapıldı, bir yenisi için masrafa ne gerek var'' tezini savunabileceğini ileri sürdü. Muhafazakar siyasetçi, Irak'a karşı açılan savaşın uluslararası hukuka uymadığını, kitle imha silahları gerekçesinin zafer ilanından aylar geçtikten sonra bütün imkanlara rağmen kanıtlanamadığını, rejim değişikliği tezinin ise geçmişte Saddam Hüseyin'le yaşanan beraberlikler nedeniyle inandırıcılığı olmadığını anlattıktan sonra, şimdi sorumluluğun parlamentoda olduğunu, seçmenleri Irak'ta ölen milletvekillerinin hükümetten hesap sorması gerektiğini belirtti. Lord Michael Heseltine, ''Bundan sonra da Irak'ta kitle imha silahı bulunursa, Başkan Bush ve Başbakan Blair'i, cesaretlerinden dolayı ilk selamlayan ben olurum'' dedi. Yazara göre aksi durumda, aklıbaşında ve ılımlı Müslüman kamuoyunu yanına çekmek zorunda olan hükümetin önünde tek seçenek kalıyor. Yazar, ''Kanıt yoksa, eylemlerimizin haklılığını göstermek ve güveni yeniden kazanmak için resmi kayıtları, adli bir soruşturma ile kamuoyuna açmak'' dedi. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:36

İLGİLİ HABERLER