Savulun! Kahraman gazeteciler geliyor
MEHMET ACET
[email protected]
Madem adımız “Katar Emiri’nin hediye ettiği saati iade edenler” listesinde yer alıyor, o halde olup bitenlerle ilgili değerlendirmemizi gönül rahatlığıyla yapabiliriz.
Aslında mesele daha orada “Doha Havalimanına” gidilirken otobüste çözülmüş gibiydi.
Yapılan tartışmaların kırıcı bir noktaya vardığı anlaşılınca, heyette yer alan gazetecilerden Ardan Zentürk, yaptığı nefis konuşmayla ortalığı sakinleştirmişti.
“Bu tartışmalı bir konudur. Hediyelerin iadesiyle ilgili konu herkesin kendi bileceği bir iştir. Kimse kimsenin iradesine ipotek koymasın. Herkes gönlünden koptuğu gibi davransın. Ve birbirimize karşı kırıcı olmayalım.”
Meselenin özü bu olduğu halde “kahramanlık numarası çekmek” isteyen bazı meslektaşlar, grubun “ekseri kalanını” “kahramanın kılıç darbesiyle yere serilen kötü figüran” rolüne sokmak istediler.
“Hediyesini iade etmeyenler”, ya da “usulüne göre iade etmek isteyenler” en doğal hakları olduğu halde fişlenip listeler halinde “mal bulmuş mağribigillerin” doymak bilmeyen iştahlarına paketlenip servis edildiler.
Eski deyimle “riyakar”, yeni deyimle “şovmen” birkaç arkadaşın marifetiyle, STV’den Ahmet Böken’in de yazdığı gibi “erdemli” bir sonla bitirilebilecek tartışma, birilerinin “damarlarında dolaşan asil! Arap düşmanlığının” ayyuka çıkmasıyla sonlandırılmıştır.
Diyeceğim o ki, internet sitelerinde hediyelerini iade etmediler diye fişlenen meslektaşlar!
İçiniz rahat olsun.
SERPİL ABLA’YA AÇIK MEKTUP!
Milliyet Gazetesi’nin “etik polisliği” yapan yazarı Serpil Yılmaz’a hitaben:
Serpil Abla sen değil misin ikide bir büyük şirketlerin uçaklarıyla orayı burayı dolaşıp, lüks otellerde kaldıktan sonra seni götüren büyük şirketlerle ilgili yazılar devşiren.?
Söyler misin abla bu büyük şirketler seni nasıl “Tav’lıyor”?
Lütfen yazar mısın abla, işadamlarının parasıyla gezip tozduktan sonra onlarla ilgili haberler yapmak ayıp olmuyor da, herhangi bir şey beklediğini ima dahi etmeyen Katar Emiri’nin yaptığı bu kadar gözüne batıyor.?
Serpil abla, aynı uçakta gelmesek, okuyucunu nasıl yanlış yere yönlendirdiğini de bilemeyecektik.
Hani diyorsun ya, Cumhurbaşkanı Gül’e soru sorarken Gül, kriz lafını duyduktan sonra “bana kriz demeyin” diyerek yanınızdan uzaklaşmış.
Okuyucu buradan ne anlar? Cumhurbaşkanı gazetecilerle konuşurken birden hediye mevzuu açılınca “topa girmemek için” oradan uzaklaşmış.
Oysa işin aslının böyle olmadığını uçakta bulunan herkesi şahit tutarak hatırlatabilirim sana abla.
Dönüş yolunda Cumhurbaşkanı, uçakta bulunan herkesle tokalaşıp sohbet ediyordu.
Tam sizin yanınıza gelmişti ki, uçak türbülansa girdi.
Türbülansa girdiğimiz anlaşılınca, cumhurbaşkanı, herkes yerine otursun diye yanınızdan uzaklaştı. Bu ayrıntıyı vermeden haberi geçince okuyucunuzu yanlış yönlendirmiş olmuyor musun abla söyler misin?.
Hadi seni gazetenizin “Ombudsmanına” havale edeyim de o uğraşsın seninle.
Hem bu haberinle ilgili, hem de gezip tozduktan sonra büyük şirketlerle ilgili yazılar yazmak, “etik mi”, değil mi o karar versin.
Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 13:55