GÜRÜLTÜ KOPARAN İLANA İMZA KOYANLAR NE DEDİ?...
International Herald Tribune gazetesine verilen "Türkiye'deki Kürtler ne istiyor?" başlıklı ilana imza atanlar, imzalarının arkasında olduklarını, bunun için "bir kaşık suda kıyamet koparmayı anlamsız buldukları"nı savundu. İlanı Paris Kürt Enstitüsü'nün kaleme aldığı, Ümit Fırat'ın da Türkçe redaksiyonunu yaptığı anlaşıldı. Bildiriye imza koyan bazı isimlerin görüşleri şöyle:
Sırrı Sakık (Eski DEP Muş Milletvekili): İsteklerimizin federasyon ve otonomi gibi yansıması doğru değil. Türkiye'de Kürtlerin haklarının garanti altına alınmasını istiyoruz. Türkiye halkının Kıbrıs'taki duyarlılığını kastederken bunu söylüyoruz. Federasyon, otonomi talebi, Türkiye coğrafyası ve ruhuna uygun değil. Kıbrıs'ta Türkler ve Rumların anayasal güvence altında eşit yaşamaları isteniyor. Biz de Türkiye'deki Türk ve Kürt halkı için eşit güvence istiyoruz. Bunun adı bütünlüktür.
Mehmet Abbasoğlu (Eski DEHAP Genel Başkanı): İstemler Kürtlerin demokratik talebidir. AB'nin içeriğinde zaten bunlar var.
Sedat Yurttaş (Eski HEP Diyarbakır Milletvekili): 80 yıl boyunca Kürtler yok sayıldı. Türkiye, Kıbrıs'ta Türk tarafı için savunduklarını Kürtler için çok sınırlı yasal düzenlemelerle geçiştirmek istiyor.
Feridun Çelik (Eski Diyarbakır Belediye Başkanı - DEHAP): Kıyamet koparılacak bir bildiri değil. Kürtlerin demokratik hak ve talepler olarak hep öne sürdüğü taleplerdir.
Murat Batgi (Oyuncu): Tartışma ortamının yaratılmasına katkı sunar diye düşündük. Kürtlerin gönlünden bağımsızlık geçse de gerçeklik farklı. Kürtler dağılmış durumda. Düşünün ki, dünyada en büyük Kürt şehri İstanbul.
Muhsin Kızılkaya (Yazar): Metinde ayrılık talebi görmedim. Devlete silah çekmedik. Silahlı olmadıkça ayrılıkçılık da savunulabilir.
Gülten Kaya (Müzik yayımcısı): Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bir takım taleplerimiz var. Bize subjektif bakılıyor. Metinde otonomi kelimesi yok.
Rahmi Saltuk (Sanatçı): İlanın içeriği tamamen çarpıtıldı. İstenen anadilde öğrenim ve vatandaşlık hakları. Sanırım 17 Aralık nedeniyle ortamı germeye çalışıyorlar.
Ferhat Tunç (Sanatçı): Ayrı Kürdistan gibi bir düşüncemiz yok, böyle bir ifade o ilanda da yok. İmzamın arkasındayım. Sedat Peker'in tam sayfa ilanlarına kimse ses çıkarmıyor.
Yılmaz Odabaşı (Şair, yazar): Bazı şovenist bakış açılarının bu metinden rahatsız olacaklarını düşünmüştüm. İmzamı inanarak koydum, o yüzden içeriğinin yanlış anlaşılmasından sorumlu değilim.
'Her zamanki talepler'
Hasip Kaplan (Avukat): İlanın başında ülkenin bütünlüğüne vurgu yapılmış ve AB sürecinde çözüm önerileri sıralanmıştır. İmzamın sonuna kadar arkasındayım.
Eren Keskin (Avukat): Bunlar her zaman talep ettiğimiz şeyler. O metinde 'Ankara, Kıbrıs Türkleri için ne istiyorsa aynı hakları bize de versin' cümlesini hatırlamıyorum. Varsa bile bunu öne çıkarmak manipülasyondur.
Nimet Tanrıkulu (İstanbul Tuncelililer Derneği Genel Başkanı): Metinde ne otonom kelimesi, ne bunu içeren cümle yoktu. Başka bir anlam çıkarma çabası içindeler.
İŞTE TAM METİN: KÜRTLER NE İSTİYOR?
Avrupa Komisyonu'nun Ekim 2004 raporuna göre Kürtler, 15 - 20 milyon arasındaki sayılarıyla Türkiye'de nüfusun yaklaşık dörtte birini oluşturuyor.
Tüm tarihi insan toplulukları gibi, onların da atalarının topraklarında saygınlık içerisinde yaşama, kimliklerini, kültürlerini ve dillerini koruma ve çocuklarına özgürce aktarmaya hakları vardır.
20. yüzyıl boyunca büyük bir adaletsizliğin kurbanları olan Kürtler, şimdi daha iyi bir gelecek için umutlarını, Türkiye'nin, her şeyden önce bir barış, demokrasi ve çoğulculuk çokkültürlülüğü alanı olarak gördükleri Avrupa Birliği'ne üye olmak için geçirmesi gereken sürece bağlıyorlar. Bu demokrasiler ailesine katılmak için Türkiye'nin kendi kültürel çeşitliliğine ve siyasi çoğulculuğa saygı göstererek gerçek bir demokrasi haline gelmesi gerekmektedir. Özellikle, Basklılar, Katalonyalılar, İskoçlar, Laponlar, Güney Tirollüler ve Valonların Avrupa'nın demokratik ülkelerinde faydalandığı ve kendisinin de Kıbrıs'taki Türk azınlık için istediği hakları kendi Kürt vatandaşlarına garanti etmelidir.
Kamu vicdanı, neticede Avrupa Birliği'nin ahlaki güvenirliğini baltalayacak ve Avrupa kamuoyunda Türk hükümetinin imajını lekeleyecek çifte standartlar politikasına tahammül etmeyecektir.
Avrupa süreci hem Türklere hem de Kürtlere yeni ve umut vaad eden olasılıklar sunuyor, halen var olan sınırlara gerekli saygı çerçevesinde Kürt sorununun barışçı çözümü temelinde uzlaşma şansı veriyor. Bu fırsatın gerçek değeri takdir edilmelidir.
Aşağıda imzası bulunan, Kürt toplumunun tüm siyasi ve kültürel çeşitliliğini temsil eden bizler, böyle bir anlaşmanın şunları gerektirdiğini düşünüyoruz:
Türk yetkililerden ve Avrupalı liderlerden Kürtlerin bölgesel barış ve istikrarı sağlamak amacıyla meşru taleplerini kabul etmelerini ve bu taleplerin yerine getirilmesini, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği yolundaki ilerlemesini ölçmek için önemli bir kriter saymalarını istiyoruz.