Medya
  • 21.9.2003 14:13

HERKES KENDİ PORNOSUNU ÇEKER YARİM!...

Elektronik posta kutuma önceki gün yollanan bir mesaj, Gülben Ergen'in skandal kasetini izletmeyi vaat ediyordu. Belli ki porno siteleri hemen işe el koymuş. Bayatlamaya yüz tutan bu tartışmaya ilişkin - tatil nedeniyle - gecikmiş bir muhasebe yapmak gerekirse şu söylenebilir: Bu ahlaksız pazarlıkta ''avcı'' değil, ''av'', kurban oldu. Erkek kültürümüz, filmi çekeni değil, filmi çekileni afişe etti. * * * ''İlişkisini teşhir hastalığı'' yeni bir şey mi? Erkekler için hiç değil... Fıkrayı bilirsiniz: Adam Cindy Crawford'la ıssız adaya düşmüş. Gece birlikte olmuşlar. Sabah kalkmış, kıvranıyor. Hemen Crawford'u uyandırmış. Kızın saçlarını bir şapkanın içine toplatmış. Ağaç püsküllerinden bıyık takmış. üzerine erkek gömleği giydirip koluna girmiş. Sonra bıçkın bir edayla kulağına fısıldamış: ''Dün kimi götürdüm biliyor musun: Cindy Crawford'u!..'' * * * Ortalama erkek, çiftleşmekten aldığı zevkin iki mislini anlatmaktan alır. Hele bir de bunu ''belgelediyse'' tadından yenmez. Bu tarifin içine biraz da ''şöhrete giden yolun rejisörün yatak odasından geçtiği'' efsanesini katın, işte size Gülben Ergen skandalı... Bunun yeniliği nerede?.. Teknolojinin gelişmesiyle röntgencilikte, teşhircilikte VCD dönemi açıldı. El kameraları, ıssız adada dile vuran teşhir merakına, kendi pornosunu çekebilme imkanı sundu. Dahası, bir fantezi boyutundayken zararsız görünen bu ''ev yapımı porno'' merakı, aktarılan kasetlerle çoğaltıldıkça, internet aracılığıyla global ölçekte dağıtıldıkça ticarileşti. * * * Peki bununla nasıl başedeceğiz? Aleniyet çağında mahremiyeti nasıl koruyacağız? Bence ''teşhir zararlısıyla mücadele için'' öncelikle ''av''ı değil, ''avcı''yı cezalandırmak gerekiyor. ''Av'', korumaya alınmalı. Gizlice kaydedilmiş bir kaseti şantaj aracı olarak kullananlar, Emniyet kasasındaki bir belgeyi basına sızdıranlar, basında bunu ağız sulandıran bir üslupla pazarlayanlar da sorgulanmalı... Tabii, bir yandan mağdurun ardından ''Vah vah'' diye timsah gözyaşları dökerken, öte yandan bir röntgenci merakıyla ayrıntıları deşen toplum da dönüp kendine bakmalı. Bir şöhreti ve ona ilişkin her ayrıntıyı bu kadar şehvetle izlemekte de hastalıklı bir yan yok mu? * * * Geçen ay ''ünlülere tapınma hastalığı'' üzerine bir araştırma yayımlayan ''New Scientist'' dergisi ''Saplantılı hayranlığın kökeninde ağır kimlik bunalımı ya da dünyevi bir Tanrı arayışının yattığını'' yazdı. Dergiye göre medya, sanal dünyadaki magazin bombardımanıyla bütün ünlülerin elimizin altında olduğu gibi yanlış bir izlenim uyandırıyor. Böylece gerçek dünyadan soyutlanan izleyiciye, ünlülerle kurduğu hayali ilişki, gerçek insanlarla kurduğu somut ilişkiden daha kolay geliyor. Ama putuna erişemeyen kimi saplantılı hayranlar bunun yarattığı bunalımla kendisine ya da idolüne yönelik zararlı eylemlere girişebiliyor. Bu gidişle, artık şarkıcılar ''Yeni kasetim çıkacak'' diye medyaya değil, karakola gitmeye başlayacak. Can Dündar Milliyet Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:42

İLGİLİ HABERLER