Medya
  • 18.4.2005 12:14

HERKESİN KÖŞE-BUCAK ARADIĞI ÖZAL, HANGİ GAZETECİNİN EVİNDE MERCİMEK KÖFTE PARTİSİNDEYDİ...

ŞAMİL TAYYAR''IN YENİ ŞAFAK''TAKİ YAZISI: ÖZAL''DAN DERSLER Turgut Özal''ın ölümün üzerinden tam 12 yıl geçti. Her yönetici gibi, onun da doğruları ve yanlışları vardı. Benim kişisel muhasebeme göre, doğruları fazlaydı ve Atatürk''ten sonra Cumhuriyet tarihinin en büyük ''''devrimci''''siydi. Ölümünün üzerinden geçen 12 yıl, bunu daha iyi gösterdi. Özal, Mehmet Barlas''ın dünkü köşesine başlık yaptığı gibi ''''hâlâ pek çok yaşayandan daha canlı'''' olarak zihinlerde yaşıyor. O dönemi ''''Başbakanlık Muhabiri'''' olarak yakından izlemiş bir gazeteci olarak, günümüzdeki tartışmalara da ışık tutmasını umarak, Özal''la ortak anılarımı aktarmak istiyorum. Özal, 1983 yılı sonunda tek başına iktidar çoğunluğuna ulaşınca danışmanları, parti kurmayları etrafını sardılar: ''''Sayın başbakanım, partiyi kurarken bize zorluk çıkardılar, arkadaşlarımızın çoğunu veto ettiler. Az kalsın hükümeti de vermeyeceklerdi. Bunlardan hesap soralım.'''' Arkadaşlarını dinlerken sürekli gülümseyen Özal, konuşmalar uzayınca araya giriyor: ''''Tamam. Anlaşıldı. Ama şunu unutmayın. Biz hükümet olduk ama iktidar olamadık. İktidar olmak muktedir olmaktır. Her şeyin zamanı vardır.'''' Özal, ''''gücünü'''' kullanırken ''''zamanlamaya'''' hep büyük önem verdi. Sanıyorum, 1988 yılıydı. ANAP Başkanlık Divanı, Necatibey Caddesi''ndeki genel merkez binasında toplanmıştı. Toplantıdan sonra Özal, kısa bir açıklama yaptı, ardından soruları yanıtladı. O arada ben de Özal''a varsayıma dayalı bir soru yönelttim. Özal, bu soruma çok kızmıştı,''''Kardeşim, biraz akıllı sorular sorun'''' diyerek yanıt vermedi. İki gazeteci arkadaşımın sorusundan sonra tekrar söz aldım, ''''Sayın başbakan, akıllı bir soru sorabilir miyim?'''' dedim. Özal, kahkahayı bastı, ''''Haydi sor, sor'''' dedi. Toplantıdan sonra, elini omzuma atarak, nerede çalıştığımı sordu. Kin, tutmazdı. Yine aynı tarihlerde, Özal, Antalya Turtel Tatil Köyü''nde 40 gazeteciyi davet ederek sohbet etti. Ben de davetliler arasındaydım. Sohbetin bir yerinde Özal, Türkiye''nin en önemli problemlerinden birisinin bürokratik işlemler olduğunu, bürokrasiyi azaltmak için büyük gayret sarf ettiğini anlattıktan sonra, ''''Ne yazık ki, istediğimi tam olarak başaramadım'''' dedi. ''''Peki, neden?'''' diye sorduk, Özal, güldü, ''''Bürokrasinin azaltılması için talimat verdim ama hiçbir çalışma gelmedi önüme. Çünkü talimat verdiğim insanlar da bürokratlardı'''' diye açıklık getirdi sözlerine. Bürokratlarla, bürokrasinin azaltılamayacağını düşünüyordu. Tarih, 9 Aralık 1989. Özal, yeni Cumhurbaşkanı olarak selefi Evren''i Marmaris''teki yazlığında ziyaret etti. Benim de 23 Aralık''ta nikahım vardı. Ziyaret sırasında Özal''a yanaşıp, nikah şahidim olmasını istedim. Arka tarafında duran Semra Hanım''a dönerek, ''''Delikanlının nikahı varmış, gitmemiz lazım'''' dedi. Daha sonra başını yukarı doğru kaldırarak, 14 gün sonraki programı saat saat saymaya başladı, ''''23''ünde İstanbul''da programım var, gelmem mümkün değil'''' dedi. Daha sonra gülerek, ''''Ama merak etme sen, bir çare buluruz'''' dedikten sonra şu öneride bulundu: ''''Nikahı bir gün erkene alabilirsin?'''' ''''Alırız'''' deyince, ''''Nikah saatini de 1 saat erkene çekebilir misin?'''' dedi. Ona da ''''evet'''' dedim. Özal, ''''İşte oldu. 22 Aralık günü saat 15.00''de nikahına gelir, oradan doğrudan havaalanına giderim'''' dedi. Daha sonra Özal Kalem Müdürü Nabi Şensoy''a dönerek, ''''Not al'''' dedi. 21 Aralık günü Çankaya Köşkü Özel Kalem''den aradılar: ''''Sayın Cumhurbaşkanımız hava muhalefeti nedeniyle İstanbul''a bu akşam trenle gidiyor. O nedenle nikahınıza katılamayacak. Ama yerine Başbakan katılacak.'''' Nikah şahidim, dönemin başbakanı Yıldırım Akbulut oldu. Sonradan öğrendim ki, haftalık olağan görüşmenin sonunda Özal, Akbulut''tan yerine nikah şahidi olmasını rica etmiş. Özal için sadece gazete patronları, genel yayın yönetmenleri, temsilciler değil muhabirler de önemliydi. Hatta, bir gün Özal''ı izlerken kaybettik. Yana döne Özal''ı arıyoruz. O dönemde Milliyet''te İstihbarat Şefimiz olan Derya Sazak, ben Özal''ın yerini bulamayınca, Özal''ı siyasete atıldığı ilk günden beri izleyen diğer başbakanlık muhabirimiz Süreyya Oral''ı aradı, ''''Süreyya, Özal kayıp. Nerede olduğunu biliyor musun?'''' diye sordu. Süreyya ağabey, çok rahat birisiydi. Sazak''a ''''Şu anda patron burada, konuşamam'''' dedi. Sazak, bu yanıt karşısında çok şaşırdı, ''''Aydın Doğan''ın Sürreyya Oral''ın evinde ne işi var?'''' diye düşünerek sordu: ''''Aydın Bey mi?'''' Süreyya ağabey, güldü: ''''Hayır. Turgut Özal burada. Mercimekli köfte yapıyoruz.'''' Sürekli kendisini izleyen muhabirleri bile ''''delege'''' sanıp öpen başbakanları görünce, Özal''ın bir muhabirin evinde mercimekli köfte ziyafetine katılmasının ne kadar anlamlı olduğunu tahmin edersiniz. Üstelik o zaman Çin Seddi de yoktu. Yıl 1992. Bir grup ANAP milletvekili, Çankaya Köşkü''nde Özal''ı ziyaret ediyor. O dönemde Süleyman Demirel Başbakan. Bir milletvekili, Özal''a, Demirel hükümetinin Türk Silahlı Kuvvetleri''nin teşkilat yapısıyla ilgili bir kanun tasarısı hazırlığı içinde olduğunu belirterek, ''''Bu kanun çıkarsa ciddi sıkıntı olur'''' diyor. Toplantıya katılan ANAP''lı Eyüp Aşık, Özal''ın tepkisini, şöyle anlattı: ''''Mümkün değil. Demirel, bu kanunu çıkaramaz. O, askerlerden çok korkar.'''' Özal, rakiplerini iyi tanırdı. Kıssadan hisse... Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:55

İLGİLİ HABERLER