Spor
  • 16.4.2002 09:02

HIRÇIN FUTBOLCUNUN ÇOCUKLUĞU SORUNLU GEÇMİŞ...

KAYNAK : Haber Vitrini İSTANBUL - Süper yeteneğe sahip bazı bazı futbolcuların, zor bir çocukluk veya gençlik dönemi yaşadıkları için aşırı saldırgan oldukları ve içlerindeki intikam duygusunu sahaya taşıdıkları belirtiliyor. Uzmanlar, kişilik ve duygusal anlamda tam olgunlaşmayan sporcunun, çok yetenekli de olsa, öyle bir an gelir ki bilinç altı dürtüleriyle davranıp aşırı saldırganlaştığını vurgulayarak, "Hatta öfkeyi, enerji kaynağı olarak öğrenmişlerdir. Normal yollardan kendilerini motive edemediklerinden dolayı, daha önce öğrendikleri kolay yollara başvururlar. Kırmak, vurmak, tükürmek gibi. Tahrik edilmek onları daha da saldırgan bir hale sokar. Büyük sporcu olmalarına rağmen, duygusal açıdan yeterli değillerdir. İçlerindeki intikam duygusunu sahaya taşırlar. Bu sporcular yeteneklerinden dolayı baş tacı edilirler, bazen bu konuda taraftarlar da çok hoşgörülüdür. Oysa sağlık açısından sporcunun acilen yardıma, tedaviye ihtiyacı vardır" diyorlar. Sporcu terapistlerinin, bu esnada, sporcu tedavi olmak istemese de devreye girmek zorunda olduğunu ifade eden uzmanlar, çünkü sahada acı çeken, hatta acı çektirdiğinin farkında olmayan, bu tür davranışları alışkanlık haline getirip, canlı mayın gibi dolaşan sporcuların, bir anda her şeyi değiştirebileceğini, takımın emeğini heba edebileceğini kaydediyor. SPORCUYU BEKLEYEN TUZAKLAR Uzmanlar, bir sporcunun, kendisine faul yapıldığı zaman ilk reaksiyonunun hemen karşı tepki olduğunu hatırlatarak, bu tepkinin de aynı boyutta saldırı olduğunu söylüyor. Bunun içgüdüsel tavır ve olumsuz olduğunu belirten uzmanlar, o küçük tavrın bile, yılların emeğini yok edebildiğine dikkat çekiyor.. Daha olumlu, daha bilinçli, daha dengeli bir tepki verilebileceğinin altını çizen uzmanlara göre, kendisine faul yapılan bir sporcunun yapması gereken doğru seçenek, hiçbir şey olmamış gibi davranıp oyuna devam etmesi... Uzmanlar, sporcunun kart görmemek, takımını bir sonraki hafta yalnız bırakmamak, tribünleri galeyana getirmemek, fair-play ruhuna uygun davranmak gibi sorumlulukları olduğuna vurguluyor. Uzmanlar, faule maruz kalan futbolcunun, kendisine faul yapan rakibine aynı tepkide bulunduğu, tükürdüğü, formasını çektiği ve hakeme uzun süren itirazlarda bulunduğu zaman, 'tuzağa düşmüş olacağını' bildiriyor. SPORCUNUN EFENDİLİĞİ Sporcunun her zaman efendi olması gerektiğini ifade eden uzmanlar, "Ne olursa olsun, hangi şartta olursa olsun sakin olmayı öğrenmelidir. Profesyonellik budur. Zor şartlar altında bile içinden geldiği gibi değil, sorumluluklarına uygun davranmaktır" diyorlar. Bazen rakiplerin, zayıflarını bildikleri sporcunun üstüne gidip tahrik ettiğine dikkat çeken uzmanlar, bunun, düşülmemesi gereken bir tuzak olduğunu belirtiyor. Uzmanlar, sporcu eğer bu tuzağa düşerse, duygusal dengeler değiştiği için istenilen performanstan uzaklaşacağını, bunun da hatalar zincirini peşinden getireceği uyarısında bulunuyor. MESLEĞİNİN BİLGESİ OLMAK Kaybetmenin çoğunlukla bilinç altında bir yok olma sendromu olduğunu vurgulayan uzmanlar, en büyük korkunun, kaybetmek korkusu olduğuna dikkat çekiyor. Uzmanlar şöyle diyor: "Oysa bu doğru değildir. Sporcu kazanır, kaybeder. Bu sporcunun yaptığı işin tabiatıdır. Maç kaybetmek asla kesin bir yenilgi değildir. Sporcu bir taraftar gibi düşünmemelidir. Sporcu mesleğinin bilgesi olmak zorundadır. Kazandığı veya kaybettiği zaman aşırı tepki vermek yerine, yalnızca o günkü performansını iyi değerlendirmelidir. Sporcu ne aşırı sevinmeli ne de aşırı üzülmelidir. Türk sporcuları kazandıkları zaman aşırı sevinip, kaybettikleri zaman aşırı üzülüyorlar. Oysa sporcu bilmelidir ki maç kaybetse de hayat devam eder, maç kazansa da hayat devam eder. Önemli olan kendisine en iyi dersi çıkartmasıdır". Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:29

İLGİLİ HABERLER