Medya
  • 20.1.2010 15:56

HRANT DİNK'İN 'ÖLÜM EMRİ HÜRRİYET'LE GELDİ' İDDİASI

21 Şubat 2004 tarihinde yayınlanan Hürriyet gazetesinin manşetini hatırlatan Babahan, Agos'ta kimsenin dikkatini çekmeyen ancak Hürriyet gazetesinin manşetten yayınlayarak Türkiye'nin gündemine oturan bir haberi hatırlattı.

Babahan, Ertuğrul Özkök’ün ve onun hazırladığı Hürriyet Gazetesi’ni vicdanlarda mahkum edildiğini savundu.

Ölüm emri aslında o manşetle gelmişti

Agos Gazetesi’nde Sabiha Gökçen’in 1915 katliamından kurtulan Ermeni çocuklardan biri olduğu haberi 2004’ün 6 Şubat’ında yayınlandı.

Bu haber 15 gün sonra Hürriyet Gazetesi’nde manşet oldu.

Hrant Dink için ölüm emri o zaman verilmişti aslında.
Çünkü Agos’ta kimsenin dikkatini çekmeyen haber bir anda Türkiye gündemine oturmuş,

Genelkurmay Başkanlığı sert bir açıklama yapmıştı.

Hrant Dink o gün vuruldu.

Büyük bir komplo vardı ve hükümeti yurtdışında zora sokmak, ‘’Dinciler azınlıkları, Ermenileri öldürtüyor’’ dedirtmek, olası bir müdahaleye yurtdışı sempatisi kazandırmak için kurban seçilmişti Hrant Dink.

Tıpkı rahip Santoro, tıpkı Malatya katliamı gibi.

Malatya’da da katliam öncesi bir öğretimi görevlisi ortaya çıkmış, kanal kanal gezerek, yerel gazetelere yazı yazarak bu insanların hedef haline gelmesini sağlamıştı.

Derin devletin çeteleri brini hedef haline getirmek istediği zaman, yerel veya ulusal basından destek bulabiliyor.

Hrant Dink cinayeti ve Malatya katliamı bunun en açık örneği.

Ergenekon davasında insan hakları ihlali diye tutturan Ertuğrul Özkök, bugüne kadar Hrant Dink’in, Ahmet Kaya’nın, Orhan Pamuk’un en temel haklarını pervasızca neden ihlal ettiğine ilişkin bir tek açıklama yapmadı.

2’nci Cumhuriyetçileri, liberalleri ‘’azgın azınlık’’ olarak niteleyip, Hrant Dink’in katil zanlısına empati yapan Özkök, bu ülkenin aydınlarına aynı hoşgörünün onda birini göstermedi, gösteremedi.

Dink cinayetini milliyetçi duyguların tahrikine bağlayıp tetikçileri savundu.

O yüzden Hrant Dink’le ilgili çıkan yorumların çoğu, Ertuğrul Özkök’ü ve onun hazırladığı Hürriyet Gazetesi’ni vicdanlarda mahkum etmişti.

Cinayetin öncesi ve sonrasında yaptığı haberler, kaleme aldığı yorumlardan dolayı.
Türkiye’nin yakın tarihi, kimi kamu görevlilerinin hukuk dışına çıkan eylemleri Hürriyet Gazetesi’nin manşetleri irdelenmeden doğru okunamaz. 20 yıl önce Turgut Özal hedeflerindeydi ve diktatör olmakla suçlanıyordu, bugün Tayyip Erdoğan.

Aslında makul bir medya-iktidar ilişkisini ticari talepler uğruna rayından çıkarıp bugünkü manzarayı da kendileri yaşattı.

Bunların hesabının sorulması ve verilmesi gerekir.
Elbette köşelerde kitaplarda, ekranlarda sorulacaktır bu hesap.

Türkiye aynı yoldan bir daha geçmesin, aynı acıları bir daha yaşamasın diye.

HÜRRİYET'İN 21 ŞUBAT 2004 GÜNÜNDE ERSİN KALKAN İMZALI MANŞETTEN VERDİĞİ HABER

Sabiha Gökçen mi Hatun Sebilciyan mı?

Ermeni cemaatinin yayın organı Agos Gazetesi'nin iddiasına göre, Antep asıllı Ermenistan vatandaşı Hripsime Gazalyan, "Sabiha Gökçen teyzemdi" dedi.

Antep asıllı Ermenistan vatandaşı Hripsime Sebilciyan Gazalyan, ilk Türk kadın pilotu Sabiha Gökçen'in yeğeni olduğunu iddia etti. Dedesi Nerses Sebilciyan'ın 1915 olayları sırasında öldüğünü söyleyen Gazalyan ‘‘İki kızından biri Hatun, diğeri benim annem Diruhi'ydi. Hatun, Sabiha Gökçen'dir ve benim teyzemdir’’ dedi.

ATATÜRK'ün manevi kızı ve ilk Türk kadın pilot Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olduğu iddia edildi. Ermeni cemaatinin yayın organı Agos Gazetesi'nde yer alan habere göre, Sabiha Gökçen 1915 olaylarında ailesini kaybettikten sonra bir yetimhaneye verildi ve ardından Atatürk tarafından evlat edinildi. Ermenistan'dan Türkiye'ye gelerek temizlik işlerinde çalışan Hripsime (Sebilciyan) Gazalyan'la Agos Gazetesi'nden Hrant Dink ve Diran Lokmagözyan görüştü. Gazetenin 6 Şubat tarihli sayısında ‘Sabiha-Hatun’un Sırrı' başlığıyla yayımlanan röportajda, Gökçen'in Ermeni bir aileden geldiği yolundaki iddiaların ilk kez 1972'de Beyrut'ta yayımlanan ‘Ler yev Cagadakir-Dağ ve Alınyazısı’ adlı kitapta gündeme getirildiği hatırlatıldı. Yazar Simon Simonyan'ın kitapta Sabiha Gökçen'in tüm aile üyelerinin adlarını sıraladığı belirtildi. İddiaların Ermeni kaynaklarınca da desteklendiği belirtilen röportajda Hripsime (Sebilciyan) Gazalyan, ailesinin ve Hatun Teyze olarak tanıdığı Sabiha Gökçen'in öyküsünü şöyle anlattı:

2 KIZ, 5 ERKEK KARDEŞ

Biz Antepliyiz. Ailenin annesi Mariam Sebilciyan'dı. Baba ise Nerses Sebilciyan. Nerses 1915'teki olaylar sırasında öldü. Maryam ile Nerses'in 2'si kız, 7 çocukları oldu. Kızlardan biri Diruhi, benim annemdi. Diğeri de Hatun'du. İşte bu Hatun, Sabiha Gökçen'dir. Benim teyzemdir. Kardeşlerinin, yani dayılarımın adları ise Sarkis, Boğos, Haçik ve Hovhannes Sebilciyan'dır.

CİBİN YETİMHANESİ

Büyükannem Mariam zaten birçok çocuğun bakımını üstlenmiş. Annem ve teyzemi götürüp Cibin'deki yetimhaneye vermiş. (Sinek anlamına gelen Cibin, Şanlıurfa'nın Halfeti İlçesi'ne bağlı bir köy. Köyün bugünkü adı Saylakkaya. Sineklik anlamındaki cibinlik de bu köyün adından türetilmiş.) Atatürk o dönemde gelmiş. Evladı olmadığından, yetimhaneyi dolaşıp kızların en sevimlisini evlat edineceğini söylemiş. Teyzemi görmüş, şirin bir kız çocuğu olduğundan parmağıyla işaret etmiş ve teyzemi kucaklamış. Annem diyor ki; ‘O ağlayarak gitti, ben de ağladım ve böylece ayrılmışız. İşte o zaman ablam 5-6 yaşındaydı.’

SURİYE'DEN ERMENİSTAN'A

Biz önce Suriye'ye, 1946'da ise Erivan'a göç ettik. Büyükannem ve dayılarım Suriye'de kaldı. 11-12 yaşlarında annem duymuş ki teyzem Atatürk'ün kızı olmuş, ismini değiştirmişler. Annem Erivan'dan birkaç kez Hayreniki Tzayn gazetesine ilan verip kardeşinin bulunmasını istemiş, Eçmiadzin'e gidip papazlardan yardım istemiş. Ona ‘‘Şimdi artık Hatun değil Sabiha Gökçen'dir’’ demişler.

Resmi kayıtlarda Bursa doğumlu

RESMİ kayıtlarda ve kendisiyle yapılan söyleşilerde Sabiha Gökçen'in 21 Mart 1913'te Bursa'da doğduğu belirtiliyor. 2001 yılında, doğum gününde kaybettiğimiz Gökçen, bu kayıtlara göre, II. Abdülhamid tarafından Bursa'ya sürgüne gönderilen vilayet başkatibi Hafız Mustafa İzzet'in kızı. Babasını ilkokula gittiği yıllarda kaybetti. Eğitimini kardeşlerinin yardımıyla sürdürdü. 1925'teki yurt gezisi sırasında Atatürk'ün dikkatini çekti. Atatürk tarafından evlat edinildi. Türkiye'nin ilk kadın pilotu oldu.

Mezarından bir avuç toprağı üstüme koyun

Hripsime (Sebilciyan) Gazalyan, annesinin öldüğü ana kadar kız kardeşinin özlemini çektiğini belirterek, vasiyetini şöyle açıkladı: ‘‘Annem öldüğü ana kadar hep şunu söylerdi: ‘Eğer kız kardeşim ölmüşse mezarından bir avuç toprak getirip benim mezarımın üstüne koyun ki ben de yattığım yerde rahat uyuyayım.' Annem, teyzem sağ ise de akrabaları olduğun bilmesini istiyordu. Yani ‘Annesi, kardeşleri, sahipsiz değil' diyordu.’’

TIPKI NİNEM Gazalyan, Sabiha Gökçen'in ölümünden 3 ay önce İstanbul'da olduğunu belirterek, şunları söyledi: ‘‘Televizyonda gördüm. Tıpkı ninemdi. Bir elmanın ikinci yarısı gibiydi. Annemin dayısının oğlu Halep'ten, Sabiha Gökçen'i ziyarete gitmiş. Gökçen ona para ve altın vermiş, her tür yardımda bulunmuş ona.’’

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hırant Dink: "İddialar bizi şaşırtmadı"

Hripsime (Sebilciyan) Gazalyan 3 yıl önce gelip, bu öyküyü anlattı. O sırada Sabiha Hanım hayattaydı. İddialar dayanaklardan yoksundu. Gökçen'in kırılacağını düşünüp yayınlamadık. Gazalyan geçen ay gazeteye tekrar geldi. Fotoğrafları getirdi. Bir süre önce de elimize Simon Simonyan'ın Beyrut'ta çıkan kitabı geçmişti. Ermenistan'da da bu iddiayı destekleyen çok sayıda belge olduğunu öğrendik. İddia beni şaşırtmadı, çünkü Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halacoğlu geçen hafta bir gazetede yayımlanan röportajında bu konuya değiniyordu. 1915 olayları sırasında iddia edildiği gibi 1.5 milyon Ermeninin öldürülmediğini, bunlardan 644 bin 900'ünün geri döndüğünü söylüyordu. Peki bu Ermeniler nereye gitti? Bunlardan bir kısmı daha sonraki yıllarda göçtü, büyük bir bölümü ise Müslümanlığı seçip topluma karıştı. Okuduğum kaynaklar, ulaştığım kişiler ve bilgiler bana pek çok insanın yaşadığını, kiminin kimlik değiştirdiğini ya da Müslüman olduğunu gösterdi. Sabiha Gökçen'le ilgili iddialar öteden beri cemaat içinde bilinir. Gazalyan'ın anlattıkları, Simonyan'ın hikayesi ve Ermenistan'dan gelen fotoğraflar, bir gazeteci için çok kışkırtıcı olan bu iddiaları daha da güçlendirdi.

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 11:02

İLGİLİ HABERLER