Türkiye’de de, diğer gelişmekte olan ülkeler gibi bir hasar olacaktı ama bu kadar olması gerekmiyordu. Eğer bu süreç iyi yönetilebilseydi, piyasaların bu kadar paniklemesi önlenebilir, ‘duruma hakimiz’ mesajı verilebilir ve piyasa sakinleştirilebilirdi.
İşte bu nedenle yaşadığımız son bir aylık süreçten mutlaka dersler alınması lazım. Bu dersi en çok da ekonomi bürokratları, bakanlar ve Başbakan’ın alması lazım.
Son 15 günde hükümete, bu çalkantının neden ve nasıl önlenebileceği konusunda çok sayıda rapor ve görüş iletildi. Bunların bir kısmı Hazine, Merkez Bankası, BDDK bürokratları kanalıyla, bir kısmı Nazım Ekren gibi Başbakan’a ekonomik konularda danışmanlık yapan AKP’li kurmaylar kanalıyla, bir kısmı bakanlar kanalıyla yapıldı.
Görüş iletenler arasında bankalar olduğu gibi ciddi kurumlar da vardı. Bunların bir kısmı resmi, bir kısmı yetkilileri kanalıyla sözlü olarak ‘bu gidişin tehlikeli olduğunu, önlenmesi gerektiği’ni söylediler. Ancak bu süreç içerisinde toplantılar yapılmasına rağmen, hiçbir karar alınamadı.
Yapılan uyarıların yanısıra, hükümetin bu paniği önlemesi için yapması gerekenler konusunda da ciddi öneriler geldi. Bu uyarılar elbette bütün kurum ve kişilerin kendi açılarından yaptıkları uyarı ve önerilerdi. Ancak bütün bunların ciddi olarak dinlenmesi, değerlendirilmesi halinde ortak noktalarının çok olduğunun görülmesi gerekirdi.
Gerçekten çok ciddi uyarı ve öneriler geldi, çünkü herkes aynı gemide olduğunun farkında ve yaşanabilecek bir krizden herkes korkuyor, çekiniyor. Burada eksik olan ‘karar alma iradesi’ idi. Öyle ya da böyle, duruma hakim olunduğunun gösterilmesi için karar alınmaya başlasaydı, kur ve faizlerin seviyesi buralara kadar gelmeden sakinleştirilebilirdi. KKDF kararına kimisi katılıyor kimisi katılmıyor ama o dönemde bu karar alınsa idi, inanın etkisi olurdu...
BANKALAR VE GÜVENCE
Aynı şekilde bir süredir kamu bankalarının faiz düşürme yarışını hızlandırdığını, bunun tehlikeli bir seyir olduğunu söylüyorduk ama dinlenmedi. Merkez Bankası tüketici kredileri için ciddi uyarılarda bulundu ama dinletemedi. İki hafta önce yapılan toplantıda KKDF kararının alındığını ama uygulanmadığını biliyoruz. O toplantıda kamu bankaları konusunda da, belli ki karar alınmış, şimdi ‘15 gündür kamu bankaları devrede değil’ deniyor. Halbuki bu o zaman açıklansa idi, bunun etkisi daha olumlu olurdu. Şimdi ne oldu; kamu bankaları tüketici kredilerini dondurdu diğer bankalar ister istemez kredi faiz oranlarını yukarı çektiler...
Ancak bu süreçte bankalar çok büyük zararlar ettiler. Bu zararların telafisi zor olacak. Mart bilançosundaki kár rakamlarını Haziran bilançolarında görmek artık zor. Halbuki bankaların kár etmeye ihtiyaçları var, bunu herkes de biliyor... Bence bundan sonra ‘sıfır risk’ diye çok büyük kağıt portföyü bulunduran bankalar, herhalde bu portföylerin ne kadar tehlikeli olduğunu, yaptıkları zararlarla görmüşlerdir. Çalkantı, bu bankaların kendilerine çekidüzen vermelerini belki beraberinde getirecek ama Hazine’nin borçlanmasını da zorlaştıracak. Bu da bir gerçek.
Yapılan uyarılar ve öneriler arasında, bazı bankaların durumlarının bu gidişin sürmesi halinde kötüleşeceği ve ciddi sonuçlar doğabileceği de vardı. Ayrıca temmuzda başlayacak olan ‘mevduat ve pasiflere sınırlı mevduat güvencesi’nin de, bu gidişatın devamı halinde tehlikeye gireceği de söylendi. Bütün bunları düşünmek, önlem almak için ‘dahi’ olmaya da gerek yok. Bakan Babacan ekonomi yönetiminde koordinasyonun tam olduğunu söylemiş ama öyle değil...
‘Biz bunları Başbakan’a ileteceğiz’ denmesine rağmen, olabilecekler konusunda bürokratların, bakan ve AKP ekonomi kurmaylarının işin ciddiyetini Erdoğan’a, tüm çıplaklığıyla anlattıklarından da şüpheliyim. Belki de cesaret edemiyorlar...
Ekonomiyi çalkantılı bir dönem bekliyor, bu süreçten ders alınması gerek ki, kaza olmasın...
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:12