Medya
  • 26.7.2005 15:32

İHA EKİBİNİN GUANTANAMO İZLENİMLERİ...

GUANTANAMO (İHA) - Özel bir izinle ABD''nin Guantanamo Askeri Üssü''ne giren İhlas Haber Ajansı (İHA) Washington muhabiri Evrim Öcal Bunn, üsle ilgili izlenimlerini aktarmaya devam ediyor. Kameraman Cemalettin Gökpınar ile birlikte zorlu bir yolculuğun ardından Guantanamo''ya ulaşan Evrim Öcal Bunn, dün üsle ilgili ilk izlenimlerini ve üsse gelişini anlatmıştı. İşte İHA muhabiri Evrim Öcal Bunn''un üste geçirdiği 2. güne ilişkin izlenimleri: ''''Guantanamo''da 2. günümüz, saat 07.00''de Leeward yakasından koyun öbür tarafı olan ve tutukluların bulunduğu Windward yakasına feribotla geçmekle başladı. Yaklaşık 510 tutuklunun bulunduğu Kamp Delta etrafında askeri araçlarla güvenlik turu atmaktan ibaret olacağını sandığım gün, ilginç sürprizlere sahne oldu. Bu sürprizlerden ilki varlıklarından sürekli bahsedilen ve Küba''nın doğal sakinleri olan iguanalarla bizzat tanışmak oldu. Kendi halinde ve kesinlikle zararsız diyebileceğim bu hayvanlar, askeri kampın her yerinde serbestçe dolaşabiliyor. Deyim yerindeyse İstanbul sokaklarının başı boş kedi ve köpeklerinin yerini Guantanamo''da iguanalar almış durumda. Günün en büyük diğer sürprizi, Lori ile tanıştığımda gerçekleşiyor. Guantanamo Askeri Üssü''nde özel kontratla çalışan güvenlik sistemleri mühendisi Bayan Lori (soy isminin kullanılmasını özellikle istemiyor) ile kısaca tanışıp el sıkışıyoruz. Kendisi, her günün sonunda basın mensuplarının çektiği görüntü ve resimleri taramak, gerekli yerleri sansürlemekle görevli. Askeri üste görüntü çekebilmenin kırmızı hattı, üssün lojistik detaylarını ele vermemekten geçiyor. Hangi ülkeden olduğumu söylediğimde Lori''nin yüzünde bir ışık beliriyor ve beni kenara çekip, ''Belki bir konuda senin aklından yararlanabilirim'' diyor. Amerikan askeri üssünde bir görevlinin benden hangi konuda yararlanabileceğini merakla düşünürken, benim de yüzümde ışık beliriyor: Türk tutuklular! TUTUKLULARA OKUMA-YAZMA EĞİTİMİ Lori''nin Kamp Delta''daki tutuklularla birebir kontakta olduğu bir görevi daha var; okur-yazar tutukluların kitap taleplerini de karşılamaya çalışıyor. Türkçe kitap bulmakta kaynak sıkıntısı çektiğini söyleyen Lori, ''Bu tutukluların birçoğu üniversite mezunu. Benden okumak için kitap istiyorlar. Kitaplığımızda yeterince Türkçe kitap yok. Belki sen yardımcı olabilirsin'' diyor. Tüm ısrarlarıma rağmen, Guantanamo''daki Türk tutukluların tam sayısını ya da kimler olduklarını söylemeyen Lori''ye bir dizi kitap, film ve CD ismi sayıyorum. Tabii ki kısa açıklama ve konu başlıklarıyla birlikte. En çok ilgisini çeken iki isim, Yunus Emre ve Mevlana Celaleddin-i Rumi oluyor. Hem Yunus Emre hem de Mevlana Celaleddin-i Rumi ile ilgili bilgisi bulunduğunu söyleyen Lori, bu isimlerin ''aşırı dinci ve modernizm karşıtı'' olarak nitelendirdiği Türk tutuklulara etkisinin olumlu olacağına inandığını söylüyor. Lori''nin genel anlamdaki sıkıntısı, tutukluların kendisinden sürekli dini kitaplar istemesi. Sürekli dini kitap okumanın tutukluları olumsuz etkileyebileceğinden korkan ve benden komedi filmi tavsiye etmemi isteyen Lori''ye, ilk etapta aklıma gelen Cem Yılmaz''ın ''Gora'' ve Haluk Bilginer''in ''Neredesin Firuze'' adlı filmlerini öneriyorum. Özellikle Gora''ya ait anlattığım birkaç sahneye Lori kahkahalarla yanıt veriyor ve bu filmlerin, tutukluları içinde bulundukları koşullardan biraz olsun uzaklaştıracağına inandığını belirtiyor. Yardım etmiş olmaktan memnuniyet duyuyorum. Bu arada çaktırmadan Lori''ye, Murat Kurnaz ile ilgili son durumu soruyorum. Verdiği yanıt ise şu oluyor: ''Murat Alman vatandaşı. Almanya da Murat''ın iadesini istemiyor.'' Guantanamo''da askerlerin büyük övünç duyduğu bir konu, tutuklulara verilen okuma-yazma eğitimi. Özellikle Pakistan asıllı mahkumların bir bölümünün okur-yazar olmadığını kaydeden yetkililer, iyi hal ve davranışa göre seçtikleri toplam 35 tutukluya Peştu dilinde okuma-yazma öğretiyor. Tutuklu öğrencileri mezun etmek için, ailelerine posta kartı yazabilecekleri seviyeye gelmeleri bekleniyor. Guantanamo''dan ailelerine posta kartı yazmaları beklenen mahkumlar konusunda biraz durup düşünüyorum. ASKERİ ARAÇLARLA KONTROL TURU Günün bir diğer etkinliği ise, askeri araçlarla Kamp Delta etrafında ve Küba sınırı boyunca sürekli kontrol turu atan askerlere eşlik etmek oluyor. 40-45 derece sıcağın altında ve başlarında ağır kasketlerle çalışan askerlere biz de katılıyoruz. Askerlerden aldığımız bilgiye göre, bugüne kadar sınırda ya da Kamp Delta etrafında hiçbir güvenlik sorunuyla karşılaşılmamış. Bu yüzden, içinde bulunduğum Humvee''nin sürücüsü Çavuş Ronnie Troyn, defalarca Irak''a gitmek için başvurduğundan, ancak başvurusunun her seferinde geri çevrildiğinden yakınıyor. Irak''a gitmemekte şanslı olduğunu düşündüğümü söylediğimde ise, ''Biz savaşmak için eğitildik, sınırda gezmek için değil. Kaybedecek bir şeyim yok'' yanıtını veriyor. Demek ki kaybedecek bir hayatı olması Çavuş Troyn için yeterince iyi bir neden sayılmıyor. Dikkat çeken bir diğer nokta ise, Türkiye''nin Irak Savaşı''nda Amerikan askerlerini kuzeyden Irak''a sokmaya yanaşmamasının askerler arasında bulduğu yankı. Asıl mesleği eczacılık olan Çavuş Justine Brennen, ''Türkiye izin verseydi Irak''ta 18 ay değil, 6 ay kalacaktım'' diyor. Sözlerine açıklık getirmesini istediğimde ise, ''Kuzeyden girebilseydik işimiz 6 ayda biterdi'' diye yanıt veriyor. Böylelikle, tutukluların bulunduğu Kamp Delta''ya gireceğimiz çarşamba gününü iple çekerken bir gün daha bitiyor. Uzun ve sıcak günün sonunda tekrar basın merkezine döndüğümüzde, bütün resim ve kasetlerimiz dakikası dakikasına izlenerek elekten geçiriliyor. Kameraman arkadaşım Cemalettin Gökpınar''ın toplam 10 saniyelik görüntüsü makaslanırken, Polonya TVN kameramanının görüntülerinin neredeyse yarısı çöpe gidiyor. Buradaki yumuşak havanın altında yatan otoriteyi o zaman daha iyi sezinliyoruz.'''' Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 12:40

İLGİLİ HABERLER