
İran tuttuğunu asıyor
İran'da İsrail saldırısının sona ermesinin ardından idamlar arttı
İran rejimi ülkedeki muhalif sesleri susturmak için İsrail ile yaşanan son çatışma süreci gibi dönemlerde yoğun idamlar gerçekleştiriyor.
İran rejimi ülkedeki muhalif sesleri susturmak için İsrail ile yaşanan son çatışma süreci gibi dönemlerde yoğun idamlar gerçekleştiriyor.
Ülke içindeki ve dışındaki pek çok İranlı, savaşın sona ermesinin ardından kısa süre içinde bir baskı, tutuklama ve idam dalgasına tanık oldu.
Ateşkesin yürürlüğe girmesinden sadece birkaç saat sonra, 24 Haziran sabahı Urmiye cezaevinde üç kişi asıldı. İdris Aali, Azad Şucayi ve Resul Ahmed çatışmalardan önce "Mossad ile işbirliği yapmakla" suçlanmış ve hızla idam edilmişlerdi.
Bundan önceki günlerde de Muhammed Emin Mehdavi Şeyiste, Mecid Musayibi ve İsmail Fekri adlı üç mahkum daha "İsrail için casusluk yaptıkları" suçlamasıyla farklı cezaevlerinde idam edilmişti.
Aynı zamanda İran devlet medyası ülke genelinde 700'den fazla kişinin “casusluk”, “düzen karşıtı propaganda yapmak” ya da “düşman hükümetlerle işbirliği yapmak” suçlamalarıyla tutuklandığını duyurdu.
Oslo merkezli İran İnsan Hakları örgütünün başkanı Mahmoud Amiri-Moghaddam Middle East Eye'a verdiği bir röportajda bu sayının en az 900 olduğunu söyledi.
Ayrıca savaş sırasında İran parlamentosu tarafından kabul edilen ve ayrıntıları 28 Haziran'da açıklanan, “düşman devletlerle işbirliği yapan ajanlara yönelik cezaların ağırlaştırılması” olarak bilinen yeni bir yasaya işaret etti. Ona göre bu yasa vatandaşlar üzerindeki baskıyı arttırmayı ve gelecekteki infazlar için yasal gerekçe sağlamayı amaçlıyor.
"Asıl hedef Mossad ajanları değil, sıradan insanlar. Bu yasaya göre herkes ‘yeryüzünde fesat çıkarmak’ ile suçlanabilir ve idam edilebilir. İran dışındaki insanlarla konuşmak bile artık casusluk olarak değerlendirilebilir" dedi.
“Müesses nizamı tehdit eden yabancı bir düşman değil, İran içindeki muhalefet ve sıradan insanlardır.”
Ateşkesler ve idamlar
Hükümete muhalif İranlılar için ateşkesler rahatlama getirmiyor.
Tahran rejimi en son 1988 yılında ateşkesi kabul etmiş ve sekiz yıl süren İran-Irak savaşını sona erdirmişti.
Bunun ardından, bazıları cezalarının sonuna yaklaşmış ve serbest bırakılmayı bekleyen binlerce siyasi mahkum toplu olarak infaz edildi.
O dönemde cinayetler sansür nedeniyle medyada yer almadı. Yıllar sonra bile, dünya olayı öğrendiğinde, failler eylemlerini açıkça savundular.
Şimdi ise birçok düzen muhalifi tarihin tekerrür etmesinden korkuyor.
Adının açıklanmasını istemeyen 1988 katliamından sağ kurtulan eski bir siyasi mahkum, bugünkü koşullar farklı olsa da baskının çoktan başladığını söyledi.
Son günlerde siyasi aktivistlere ve muhaliflere yönelik yaygın tutuklamalara işaret ettiler.
Gözaltına alınanlar arasında Tahran'da Hasan ve Hüseyin Ronaghi; Cuybar'da Nuyan Hicazi ve Nazanin Abedini; Kürt şehri Sanandaj'da Celal Hüdamuradi; Huzistan eyaletinden blog yazarı Dunya Hüseyni; ve Piranşehr'de dört Kürt aktivist bulunuyor.
Bu eski mahkuma göre, yabancı bir düşmanla yoğun bir çatışmanın ardından, müesses nizam her zaman içerideki muhalefeti ortadan kaldırmaya çalışır.
“Rejim, İsrail tarafından birçok askeri ve istihbarat alanında yenilgiye uğratıldığını biliyor ve bu nedenle içeride herhangi bir muhalefet riskini almak istemiyor. Bunun 46 yıllık bir diktatörlüğü yıkabileceğinden korkuyor.”
Ayrıca 2022'de “Kadın, Yaşam, Özgürlük” hareketinin bastırılmasından sonra protestocuların avukatlara erişimleri olmadan hızla yargılanıp idam edildiği infaz dalgasını da hatırlattılar.
"1979'dan bu yana, bu dini diktatörlük muhaliflerle başa çıkmak için idamlara dayanıyor. Hatta Şii içtihadını sistemine dahil ederek bu cinayetlere dini bir meşruiyet de kazandırdı."
“Daha fazla idam kesinlikle gelecektir ve rejim hayatta kalabilmek için sıradan insanları öldürmeye ve sindirmeye başvuracaktır.”
Artan baskının en belirgin işaretlerinden biri Besic kontrol noktalarının sokaklara geri dönmesidir.
Besic, İslami Devrim Muhafızları Ordusu'nun (IRGC) bir parçasıdır. “Gönüllüler” olarak bilinen mensupları devlet işleri, üniversiteye kabul, düşük faizli krediler ve diğer avantajlarla ödüllendiriliyor.
Besic, son yıllarda Tahran Üniversitesi yurtlarına ve İngiliz ve Suudi elçiliklerine yapılan saldırılar gibi hükümetin kendisini uzak tutmak istediği pek çok olayda görevlendirilmiştir. Ayrıca protestolar sırasında keyfi tutuklamalar da gerçekleştiriyorlar.
İsrail'in İran'a saldırmasından sadece iki gün sonra hükümet Besic kontrol noktalarının geri döndüğünü duyurdu. Besic kontrol noktalarının yeniden ortaya çıkışı, sivil giyimli ajanların siyasi olmayan ve müesses nizamı eleştiren kamusal figürlere yönelik saldırılarıyla birlikte gerçekleşti.
Bu vakalardan biri de İranlı eski milli futbolcu Voria Ghafouri'ydi. Tahran'ın batısındaki kafesi yedi sivil polis tarafından herhangi bir açıklama ya da mahkeme kararı olmaksızın kapatıldı.
Bu arada devlet de vatandaşlara tehdit içerikli toplu mesajlar göndererek İran dışındaki hükümet karşıtı medyayı takip etmemeleri konusunda uyarıyor.
Middle East Eye tarafından görülen böyle bir mesajda, alıcılar belirli sayfalardaki beğenileri, yorumları veya takipleri silmemeleri halinde yasal sonuçlarla karşılaşacakları konusunda uyarılıyordu.
Mesajı alan bir vatandaş, haberleri okumak için telefonunu bile kullanmadığını söyledi.
"İki mobil hattım var, biri iş için diğeri kişisel. Haber için bile kullanmadığım telefonuma mesaj geldi" dedi.
Kamuoyuna gözdağı
Bu yıldırma taktikleri sadece münferit taciz eylemleri değil, muhalefeti susturmak ve idamlar da dahil olmak üzere daha aşırı cezalandırma biçimlerini meşrulaştırmak için kullanılan daha geniş bir korku sisteminin parçasıdır.
Amiri-Moghaddam'a göre müesses nizam bu baskıları meşrulaştırmak için genellikle casusluk, “rejime karşı propaganda” ya da “yeryüzünde fesat çıkarma” gibi muğlak ya da uydurma suçlamalar kullanıyor.
Amiri-Moghaddam ayrıca uluslararası toplumun sessiz kalması halinde İran yöneticilerinin toplu idamlara başvurabileceği uyarısında bulundu.
"İslam Cumhuriyeti her zaman tek bir temel ilkeyi takip etmiştir: Müesses nizamı korumak. Onun bekasını sürekli olarak tehdit eden şey ise iç muhalefettir" dedi.
Batılı ülkelerle 2015 yılında yapılan nükleer müzakereler sırasında ülkede en yüksek infaz dalgalarından birinin yaşandığını da sözlerine ekledi.
“O dönemde AB temsilcilerini uyardık, ancak bize asıl odak noktalarının nükleer anlaşma olduğunu söylediler, bu yüzden geri kalanını görmezden geldiler” dedi.
İsrail'le son savaşa kadar geçen sekiz ayda da benzer bir durumun yaşandığını belirtti.
Dikkatler İran'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerine, Trump'ın iktidara dönüşüne ve yeni nükleer görüşmelere çevrilmişken, İran geçtiğimiz yılı binden fazla kişiyi idam etmek için kullandı.
İran İnsan Hakları'na göre 2025'in ilk dört ayında İran'da en az 343 idam gerçekleşti ve bu sayı 2024'ün aynı dönemine göre yüzde 75 artış gösterdi.
Kaynak: Mepa News
Güncellenme Tarihi : 1.7.2025 11:28